Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/220 E. 2023/7 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/220
KARAR NO : 2023/7
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2021
NUMARASI : 2021/205 E. – 2021/382 K.

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüz ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi ile Maddi ve Manevi Tazminat

DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/11/2021 tarih ve 2021/205 Esas – 2021/382 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Asıl davada davacılar vekili, müvekkillerinden …’nin Danimarka’da yerleşik kişisel bakım sektöründe faaliyet gösteren bir firma olduğunu, Türkiye pazarında da bilinen ve tercih edilen bir yere sahip bulunduğunu, ancak Türkiye’de çahştığı birçok firma tarafından ürünlerinin taklit edildiğini, bu hususun marka değerinin yüksek olmasından kaynaklandığını, WlPO nezdinde … sayı ile tescilli ambalaj tasarımının bulunduğunu, diğer müvekkili adına da Türkiye’de … sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğunu, ürünlerin tanıtım, reklam ve satışının müvekkili … adına kayıtlı www…com adlı web sitesi üzerinden gerçekleştirildiğini, www…com web adresinin ise davalılardan … adına kayıtlı olduğunu, ancak bu sayfanın iletişim bölümünde diğer davalı Şirketin bilgilerinin bulunduğunu, www…com adlı web sitesinde kullanılan görseller ile müvekkillerine ait ürün görsellerinin ayniyet derecesinde benzer olduğunu, bu durumun haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli kullanım teşkil ettiğini, bunun yanında davalı tarafça kesilen faturalarda her iki davalının adının da kaşe edildiğini, bu faturalardan “…” markalı ürünlerin satışının da yapıldığının anlaşıldığını, davalıların kullanımları ile müvekkillerinin distribütörü oldukları intibaını yarattıklarını, müvekkiline ait … ibareli marka ile iltibas doğuran “…” markalı ürünler satılmasının ve ürün ambalajlarının müvekkili tasarımları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olmasının haksız rekabete teşkil ettiğini, davalılar ile müvekkilinin Türkiye distribütörü olan dava dışı …. Şti. arasında irtibat bulunduğunu, distribütörlük sözleşmesinde geniş kapsamlı bir rekabet yasağı hükmünün olduğunu ve yine bu sözleşme çerçevesinde 80.000 Euro cezai şart hükmünün yer aldığını ileri sürerek, marka ve tasarım haklarına tecavüz ile haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiş, aynı iddialara dayalı olarak açılan birleşen davada ise şimdilik 10.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın ve 10,000 TL haksız rekabet tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl ve birleşen davada davalılar vekili, davacı …’nin sektörde tanınmışlık iddialarının kabul edilemeyeceğini, müvekkili …’in … markasının sahibi olduğunu, www…com web sitesini kullandığını, bu sitede hem kendisine hem de 3. şahıslara ait ürünleri satışa sunduğunu, müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet içiren herhangi bir eylemi bulunmadığını, müvekkiline ait … markası ile davacılara ait … markaları arasında iltibas yaratacak bir benzerlik olmadığını, ürün ambalajlarının da benzemediğini, diğer müvekkili Şirketin ise uzun yıllardır kozmetik sektöründe faaliyet gösterdiğini, … markalı ürünleri de sattığını, bu ürünleri birçok markanın ithalat ve ihracatını yapan dava dışı …. Şti’den aldığını, müvekkilinin distribütörlük anlaşmasının tarafı olmadığını, müvekkilinin aynı şekilde … markalı ürünlerin de satışını yaptığını, piyasadaki birçok ürünün benzer ambalajlara sahip olduğunu, davacı tarafın tecavüz ve haksız rekabet nedeniyle zarara uğradığına ilişkin iddialarının kabul edilemez olduğunu, müvekkillerinin kusurlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı … adına tescilli “…” ibareli bir markanın bulunduğu, dolayısıyla “…” ibaresi üzerinde hukuka uygun olarak edinilmiş bir hakkının olduğu, bu markanın kapsamında yer alan 3. sınıf mallar davaya konu ürünleri kapsadığından hakkın yasal sınırlar içinde kullanıldığının kabulünün gerektiği, bu nedenle … markasının kullanılmasının marka hakkına tecavüz oluşturmadığı, davacı tarafça delil olarak dayanılan fatura örneğinde iki farklı kullanım görüldüğü, bunlardan ilkinin satışı yapılan ürünün cinsi kısmında yer alan “…” ibaresi olduğu, “…” markasının davacı adına tescilli olan ve davalıların üzerinde hak sahibi olmadığı bir ibare niteliğinde bulunduğu, bu durumda anılan ibarenin izinsiz kullanımının markaya tecavüz oluşturacağı, bununla birlikte satışa sunulan ürünlerin davalılara veya 3. kişilere ait bir ürün olduğunun ispatlanamadığı, davalı Şirketin gerek alan adı gerekse içerik itibariyle kullanımının “…” markasına ilişkin olduğu, bu kullanım diğer davalı …’in muvafakati doğrultusunda gerçekleştiğinden bu durumun marka hakkına tecavüz oluşturmayacağı, davacı tarafça tescilli endüstriyel tasarıma dayanılmış ise davacılar adına Türkiye’de tescilli bir tasarım bulunmadığından 554 sayılı KHK kapsamında tasarım hakkına tecavüz eyleminden söz edilemeyeceği, davacı tarafın haksız rekabet vakıasına da dayandığı, dosyaya delil olarak sunulan …-…’in faturaları üstünde yer alan “… …” ibaresinin hukuka aykırı biçimde kullanımının haksız rekabet eyleminin sınırları kapsamında kaldığı, yine faturada yer alan “… …-… …” ibaresinin, davalının davacıya ait markalı ürünlerin Türkiye distribütörü olduğu algısını yarattığı, taraflar arasında ticari bir ilişki bulunmadığından cihetle, bu ibarenin varlığının haksız rekabetin kapsamına girdiği, yine davacıların Türkiye’de tescilli tasarımları yok ise de tescilsiz tasarım olarak haksız rekabete ilişkin hükümler açısından değerlendirme yapılabileceği, davacıların dosyaya sundukları ürün görsellerinden özellikle şişe ve ambalaj tasarımlarının iltibas yaratacak derecede benzerlerinin, davalılarca internet sitesinde kullanıldığı, özellikle ürünlerde, markaların üst taraftaki yerleşim yeri, markaların sağ alt kısmına yerleştirilmiş yuvarlak içinde “…” yazısının yer alması, her iki üründe de orta kısımda yaprak sembolünün kullanılması, ürün şişelerinin ve ambalajlarının alt kısmında “…” ve “…” yazısının bulunması hususlarının rastlantısal olamayacağı, buna göre haksız rekabet eyleminin koşullarının tüm davalılar yönünden oluştuğu, bu eylemler nedeniyle davacıların, davalı Şirketten 1.478,91 TL, diğer davalıdan 2.609,11 TL talep edebilecekleri, manevî tazminat koşullarının da oluştuğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, davalıların eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, haksız rekabet eylemlerinin durdurulmasına, men ve ref’ine, davalı …’ten 293,41 TL, davalı …’ten 500,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, birleşen dava yönünden; davalı … aleyhine açılan davanın reddine, davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, haksız rekabet eylemi nedeniyle 2.109,11 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, kararın masrafı davalılara ait olmak üzere ulusal çapta yayın yapan bir gazetede bir defa ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili, “…” ibareli… sayılı davalı markasının hükümsüzlüğü için açtıkları davanın yerel mahkeme tarafından kabul edildiğini, davalıların istinaf talebinin ise reddedildiğini, hükümsüzlük dosyasının halen Yargıtayda bulunduğunu, 556 sayılı KHK’nın 44. maddesi uyarınca hükümsüzlük kararının geçmişe etkili olduğunu, hükümsüzlüğüne hükmedilen davalıların “…” markasının dava konusu tecavüzleri gerçekleştirdiği tarihteki tescil koruması hükümsüzlük kararı ile geçmişe etkili olarak ortadan kalkacağını, dolayısıyla, davalılar tarafından müvekkillerinin marka hakkına tecavüz edildiğinin kabulü gerekeceğini, davalıların, müvekkilinin ürünlerine, endüstriyel tasarımına ve markasına iltibas yaratacak ürünleri üretip piyasaya sürerek, müvekkillerinin internet sitesi ile karıştırılma tehlikesi bulunan www…com internet sitesini kullanarak, faturalarının arka planında “… …- … …” ibaresini kullanıp müvekkilin … olduğu algısını yaratmaya çalışarak müvekkilinin marka haklarına, endüstriyel tasarımına tecavüz ettiğini ve haksız rekabette bulunduğunu, 29.04.2016 tarihinde açılan dava sonucunda kötü niyetli olarak müvekkilinin marka hakkına tecavüz ettiği ve haksız rekabet teşkil eden fiiller işlediği mahkeme kararları, wıpo hakem kararı, bilirkişi raporları, delil tespiti ile sabit olan davalıların toplamda yalnızca 793,41 TL maddi tazminat ve 2.109,11 TL haksız rekabet tazminatı ödenmesine hükmedildiğini, toplam 71.000 TL tutarında tazminat talep etmeleri karşısında hükmedilen bu meblağın kabulünün mümkün olmadığını, 03.04.2017 tarihli birleşen dava dilekçesinde manevi tazminat taleplerinin haksız rekabete de dayandığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar vekili, davaya konu eylemlerin haksız rekabet ve markaya tecavüz oluşturmadığını, müvekkili …’nın sahibi olduğu … markasını ve www…com alan adını kullandığını, müvekkilinin kendisine ait tescilli internet sitesinde hem kendi markasını hem de farklı markalı ürünlerin satışını gerçekleştirdiğini, dolayısıyla bu kullanımların haksız ve hukuka aykırı bir kullanım olmadığını, alınan bilirkişi raporlarının da bunu destekler nitelikte olduğunu, haksız rekabet hükümlerinin uygulanma şartlarının gerçekleşmediğini, … ve … marka ürünlerinin ambalajlarının iltibasa vücut verecek benzerliği içermediklerini, davacıya ait … markasının Türkiye’de tanınan ve Türkiye pazarında geniş çapta tüketici kitlesi olan bir marka olmadığını, müvekkilinin … markalı ürünleri …. Şti. ‘den satın aldığını, …’in ise davacıdan aldığı ürünleri müvekkiline ve 3.kişilere satan ithalatçı bir firma olduğunu, haksız rekabete ilişkin hükümlerin TTK’da düzenlendiğini, mahkemece genişletici yorum yapılarak bu kapsama girmeyen bir eylemin haksız rekabet oluşturduğuna dair hüküm kurulduğunu, müvekkili aleyhine 3 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Asıl dava, marka ve tasarım hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, birleşen dava ise maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince, davalı … adına tescilli “…” ibareli bir markanın bulunduğu, dolayısıyla “…” ibaresi üzerinde hukuka uygun olarak edinilmiş bir hakkının olduğu, markanın tescil edildiği 3. sınıf malların, davaya konu ürünleri kapsadığı, bu çerçevede davalı …’in … markasını kozmetik ürünleri için gerek alan adı olarak kullanımı, gerekse bu markalı kozmetik ürünlerinin satışı ve pazarlanması dolayısıyla marka hakkına tecavüz eyleminin koşullarının oluşmadığı, diğer davalı Şirketin kullanımının da davalı …’in muvafakati çerçevesinde gerçekleştiği ve bu nedenle davalı Şirket yönünden de markaya tecavüzün gerçekleşmediği kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Ancak, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan ve dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 44. maddesinde, markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi halinde, kararın sonuçlarının geçmişe etkili olduğu, marka sahibinin kötü niyetli olarak hareket etmesinden kaynaklanan, zararın giderilmesine ilişkin tazminat talepleri saklı kalmak üzere, hükümsüzlüğün geriye dönük etkisinin, markanın hükümsüz sayılmasından önce, bir markaya tecavüz sebebiyle verilen hukuken kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar ile markanın hükümsüzlüğüne karar verilmeden önce, yapılmış ve uygulanmış sözleşmeleri etkilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda da, davalı … adına tescilli… sayılı markanın hükümsüzlüğü için davacı yanca dava açılmış olup, İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/04/2018 tarih, 2017/355 E.- 2018/170 K. sayılı kararıyla da davalı markasının kötü niyetli olarak tescil edildiği kabul edilmiş ve davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş, bu karar henüz kesinleşmemiştir. Yukarıda belirtildiği üzere 556 sayılı KHK’nın 44.maddesi uyarınca, marka hükümsüzlüğü geriye etkili olarak sonuç doğuracağından ve marka sahibinin kötü niyetle marka tescil ettirmesi halinde bundan kaynaklanan zarar için tazminat davası açılabileceğinden, davalı tarafın markasının hükümsüzlüğüne ilişkin davanın sonucu, işbu davayı etkileyecek niteliktedir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22/06/2017 tarih, 2016/850 E., 2017/4011 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, bu davanın tarafları arasında görülen İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/04/2018 tarih, 2017/355 E.- 2018/170 K. sayılı gerekçeli kararında, davalının kötü niyetli bulunduğu tespitine yer verildiğinden, söz konusu kararın kesinleşmesi halinde anılan tespitler işbu dava yönünden de kesin delil teşkil edecektir. O halde ilk derece mahkemesince anılan davada verilen kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemişse kararın kesinleşmesinin beklenilmesi ve sonucuna göre işbu asıl ve birleşen davadaki markaya tecavüz nedeniyle tazminat talebinin değerlendirilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu itibarla, somut uyuşmazlığın çözümünde anılan İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinde görülen dava sonunda verilecek olan kararın etkili olması nedeniyle kesinleşmesinin beklenilmesi gerektiğinden ve sonucunun beklenilmesi gereken dava dosyası, işbu dava yönünden esasa etkili bir delil niteliğinde bulunduğundan, İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 19/04/2018 tarih, 2017/355 E.- 2018/170 K. sayılı dava dosyasının kesinleşmesinden sonra delillerin yeniden değerlendirilerek yeni bir karar verilmesi zorunludur. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülebilmesi için mahkemesine iadesine, kararın niteliğine göre, taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/11/2021 tarih ve 2021/205 Esas – 2021/382 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL istinaf harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-Davalı tarafça asıl dava ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı yatırılan 80,70’er TL istinaf harcının istek halinde davalıya iadesine,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
8-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 19/01/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip