Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/2180 E. 2023/211 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/2180
KARAR NO : 2023/211
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/04/2019
NUMARASI : 2018/245 E. – 2019/214 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Dairemizce verilen 05/02/2021 tarih, 2019/986 E. – 2021/133 K. sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/10/2022 tarih 2021/3368 E. – 2022/7110 K. sayılı kararı ile bozulmuş olmakla, dosya okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili; “…+Şekil” ibareli 29, 30.sınıf ürünleri içeren …; “… …” ibareli 29.sınıf ürünleri içeren …+ŞEKİL” ibareli 5, 7, 11, 29, 30, 31, 32, 33, 35, 39, 40, 43 ve 44.sınıf ürünleri içeren… sayılı markaların sahibi olduğunu, davalının “…” ibare ve biçimli, 29, 30, 31, 32, 35.sınıf ürünleri içeren marka tescil başvurusuna, başvurunun müvekkilinin anılan markalarına dayalı olarak yaptıklarının itirazlarının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiğini ancak davalı şirketin bu karara yaptığı itirazın YİDK tarafından, müvekkili şirketin redde mesnet markaları ile davaya konu başvurunun benzer olmadığı gerekçesiyle kabulü ile Markalar Dairesi Başkanlığının davaya konu başvurusunun reddine dair kararın kaldırılmasına karar verildiğini, oysa davacının …” esas unsurlu markaları ile davaya konu markanın benzer olup, kapsadıkları mal ve hizmetlerin de birbir aynı olması nedeniyle iltibas tehlikesinin bulunduğunu, davaya konu başvurunun davacının seri markası olarak algılanacağını, müvekkili ile davalı şirket arasında idari-ekonomik bağlantı bulunduğu izlenimini yaratacağını, ileri sürerek YİDK kararının iptali ile davalı adına tescil edilmesi halinde markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … vekili, davacının redde mesnet markalar ile dava konusu başvurunun genel izlenimleri farklı olduğu gibi görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığını, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili, markanın esas unsurlarla tamamlayıcı unsurların birleşiminden oluşan bir bütün olduğunu, bütün olarak korunması ve bir bütün olarak değerlendirilmesinin bir zorunluluk olduğunu, dolayısıyla, markalar arasındaki benzerliğin tespitinde, markaları oluşturan kelime veya şekil unsurlarının tek tek incelenmesi suretiyle değil, markayı oluşturan tüm unsurların bir araya gelerek oluşturduğu bütünün incelenmesiyle varılacak sonuç çerçevesinde karar verilmesinin gerektiğini, zira markayı oluşturan unsurlardan bir kısmının aynı olması durumunda dahi bütünü itibariyle bıraktığı etkinin farklı bir etki de olabileceğini, davacı tarafça müvekkilinin “…” kelimesini kullanmasından dolayı, kendilerinin kullanmış olduğu “…” markası ile müvekkiline ait “…” markası arasında çok yakın benzerlik olduğu iddia edildiğini, ancak her iki marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde, markalar arasında bir benzerlik bulunmadığını, zira her iki markanın da kelime anlamı, tertibi, yazılışı, kulakta bıraktığı tını, grafik düzeni ve renk kombinasyonları açısından oldukça farklı olduğunu, “…” kelimesinin … başına ayırt ediciliği çok düşük bir kelime olduğunu, davacının 29/30/31,32 ve 35. Sınıfa giren mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere “…” markasını tescil ettirmesine rağmen; süt ve süt ürünleri dışında tescilli olduğu hiçbir emtia grubunda faaliyet göstermediğini, , müvekkili şirketin de yıllardır zeytin ve zeytin ürünleri ile yağ sektöründe iştigal ettiğini ve dava konusu markayı da özellikle bu ürünler için kullanacağını, dolayısıyla markaların kapsadığı emtiaların farklı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının redde mesnet markalarının, dava konusu marka kapsamında yer alan 29, 30, 31, 32, 35.sınıf ürünleri içerdiği, ancak davacının “… …+ŞEKİL” ibare ve biçimli markalarıyla davalının “… …+ŞEKİL” ibare ve biçimli başvurusu arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, zira markaların bir bütün olarak korunabileceği, karşılaştırma esnasında tescilli marka ile başvuru konusu işaretin parçalara ayrılarak incelenmesinin ve iltibasın bulunup bulunmadığının mücerret bir parçaya bağlı olarak yapılmasının mümkün bulunmadığı; davacı … davalı markalarında “…” ibarelerinin ortak olduğu, ancak anılan ibarenin … başına ayırt edicilik taşıyacak biçimde markalarda ve başvuruda yer almadığı, bu haliyle anılan ibarenin herkesin kullanımına açık bulunduğu, ayırt ediciliği bulunmadığından bu ibarelerin münferiden değil, ancak başka bazı sözcük ve şekillerle birlikte tescil edilebileceği, fakat bu tescillerin herbirinin zayıf marka konumunda bulunduğu, zayıf marka sahiplerinin aynı işaretlerin farklı bazı unsurlarla birlikte tesciline karşı çıkamayacakları, bunu baştan öngörmelerinin gerektiği, korunmasının da ancak anılan yazım biçimi, şekil ve sözcüklerle bir bütün olarak sağlanabileceği, bir markanın tescil edilirken ayırt edicilik yönünden zayıf karakterli, tescil edildikten sonra ayırt edicilik bakımından güçlü karakterli olarak kabulünün mümkün olmadığı, davalının başvurusunun konusu olan işaretin “…+ŞEKİL” ibare ve biçimli olduğu, bu işaretin de bir bütün olarak korunacağı, başvuru kapsamında bulunan 29, 30, 31, 32, 35.sınıf ürünleri satın alacak kişiler bakımından işaretin vasıf bildirici halinin derhal ve hiç düşünmeden ilk anda algılanacağı, fakat “…+ŞEKİL” ibaresiyle birlikte işaretin asgari bir ayırt ediciliğinin bulunduğu, davacının genel olarak gıda sektöründe faaliyette bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde, “… …+ŞEKİL” ibare ve biçimli işareti gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun “…+ŞEKİL” markalı 29, 30, 31, 32, 35.sınıf ürünleri satın almak veya yararlanmak isterken “…+ŞEKİL” ibare ve biçimli başvuru konusu işareti taşıyan ürünleri satın alma yahut hizmetlerden yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşmeyeceği; 29, 30, 31, 32, 35.sınıf ürünler yönünden aksinin kabulünün hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı; esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı; başvuru konusu işaret ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsurun bulunmadığı; gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı; kaldı ki davacının markasının tanınmış olmadığı, davalı Kurum kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkeme kararının dosya içeriğine ve marka hukukuna aykırı olduğunu , “…” ibaresi içerdiği anlam itibariyle ayırt ediciliği düşük bir ibare olsa da, müvekkili şirketin önceki tarihlerden beri tescilli, davaya da mesned aldığı ve dava dosyasına celb edilen … numara ile 29 ve 35. sınıflarda kullanılmak üzere tescilli münhasıran “…” ibaresini içeren markasının bulunduğunu, dolayısıyla, müvekkilinin bu markası karşısında davalı şirketin dava konusu “…” markasının tescil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Marka Hukukunda, bir kelime içerdiği anlam itibariyle herkesin kullanımına açık bir ibare dahi olsa, bu haliyle markada asli unsur olarak yer alıp, önceden tescil edildiyse, zayıf nitelikte bir kelime dahi olsa korunması gerektiğini, sırf o unsur ayırt ediciliği düşük diye görsel ve işitsel olarak benzerlik arz ettiği de açıkça ortada iken, üstelik, sesin görüntüden önce geldiği hususu da göz önünde bulundurulduğunda, markalar (…/…-…) arasında benzerlik bulunmadığı ve karıştırılma ihtimali de bulunmadığı yolundaki tespit ve değerlendirmelerin dosya içeriğine ve hukuka aykırı olduğunu, ayrıca davalı şirketin dava konusu markasında “…” ibaresinin esas unsur olup, markada yer alan “…”ibaresinin içerdiği anlam itibariyle zayıf nitelikte, ayırt ediliciliği düşük olup tali nitelikte olduğundan dava konusu marka ile müvekkili şirketin “…” ve “…” esas unsurlu markalarının 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca benzer olduklarını, markaların içerdikleri emtialarında aynı olması karşısında karıştırılma-iltibas ihtimalinin de gerçekleştiğini, diğer taraftan hükme esas alınan bilirkişi raporunda eksikler ve hatalar olmasına rağmen bu yöndeki itirazlar karşılanmadan davanın reddinine karar verilmesinin de dosya içeriğine ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkememsi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Dairemizin 05.02.2021 tarih, 2019/986 E., 2021/133 K. sayılı kararıyla, dava konusu başvuru kapsamında yer alan 29, 30, 31, 32, 35.sınıf mal ve hizmetlerin tamamının, davacının itirazına dayanak markalarının kapsamında yer aldığı, davacının itirazına mesnet markalarında asli unsur olarak yer alan “…” ibaresinin, aynen dava konusu markada da asli unsur olarak yer aldığı, her iki markanın da asli unsurların aynı bulunmasının, davacının itirazına mesnet markaları ile davalının başvurusu arasında görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerliğe neden olduğu, dava konusu markada “…” kelimesinin ve markada yer alan şekil unsurunun, davacı markalarından farklılaşmayı sağlamadığı, tarafların marka işaretlerinin 556 sayılı KHK’nin 8/1-b. maddesi anlamında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, YİDK kararının iptaline ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 18/10/2022 TARİH VE 2021/3368 ESAS, 2022/7110 KARAR SAYILI KARARININ ÖZETİ: Dairemiz kararının, davalılar vekillerince temyizi üzerine, anılan Yargıtay ilamı ile özetle, “…” ibaresinin, toplumda herkes tarafından bilinen ve çok yaygın kullanılan, genellikle önüne getirildiği ismi niteleyerek sıfat tamlaması oluşturan bir kelime olduğu, bu itibarla ayırt ediciliğinin düşük bulunduğu ve koruma düzeyinin dar tutulması gerektiği, taraf markalarında ortak unsur olarak yer alan “…” ibaresinin ayırt ediciliğin düşük olması, “…” ve “…” ibarelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan sıfat tamlaması niteliğindeki başvuru markasının ortalama tüketici tarafından “…“ olarak bir bütün halinde algılanacak bulunması ve taraf markalarının tertip tarzının da farkı olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, başvuru markasının iltibas ihtimalini bertaraf edecek derecede mesnet markalardan farklılaştırıldığının kabulünün gerektiği, bu nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesince tarafların marka olarak kullanmak istedikleri işaretlerin benzer olmadığı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle Dairemiz kararının davalılar yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur.
Dairemizce uyulmasına karar verilen bozma ilamında da açıklandığı üzere, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin, toplumda herkes tarafından bilinen ve çok yaygın kullanılan, genellikle önüne getirildiği ismi niteleyerek sıfat tamlaması oluşturan bir kelime olduğu, ayırt ediciliğinin düşük bulunduğu ve koruma düzeyinin dar tutulması gerektiği, bu ibarenin ayırt ediciliğin düşük olması ve “…” ile “…” ibarelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan sıfat tamlaması niteliğindeki başvuru markasının ortalama tüketiciler tarafından “…“ olarak bir bütün halinde algılanacak bulunması ve taraf markalarının tertip tarzının da farkı olması hususları gözetildiğinde davacı markaları ile dava konusu başvuru arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunmadığı, bu itibarla dava konusu YİDK kararının iptali ve davalı markasının hükümsüzlüğü koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 35,90-TL harçtan mahsubu ile bakiye 144‬,00-TL’nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAD KAYDINA,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
5-Davalı … … tarafından istinaf aşamasında yapılan 2,00-TL dosya masrafı, 292,10-TL temyiz yoluna başvurma harcından oluşan toplam 294,1‬0-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
6-Davalı… A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan 58,00-TL posta masrafı, 292,10-TL temyiz yoluna başvurma harcından oluşan toplam 350,1‬0-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip resen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan alınması gereken 179,90-TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
9-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamı gereğince yapılan istinaf duruşması nedeniyle taraflar lehine vekalet ücreti takdir ve tayinine yer olmadığına,
Dair, duruşmaya katılan davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı … … vekilinin yüzlerine karşı, yapılan açık yargılama sonucunda 22/02/2023 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip