Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/2175 E. 2022/1710 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/2175
KARAR NO : 2022/1710
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2020
NUMARASI : 2017/654 E. – 2020/431 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/09/2020 tarih ve 2017/654 Esas – 2020/431 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin beyaz eşya ve elektrikli el aletleri sektörü için termostat üretimi ve satışı ile iştigal ettiğini, İspanya merkezli …. unvanlı şirketin lisansıyla ürettiği termostatları yurt içinde ve yurt dışında bulunan müşterilerine pazarladığını, ….’nın, kendi geliştirdiği termostatların tasarımını Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiğini, …. ile müvekkili şirket arasında imzalanan “know-how” sözleşmesi kapsamında lisans alan sıfatıyla Türkiye’de, söz konusu ürünün üretim ve satış izninin münhasıran müvekkiline ait olduğunu, bu nedenle söz konusu termostatların üretim ve satışının Türkiye’de müvekkili tarafından yapıldığını, davalı şirketin üzerine kendi işareti olan … ibaresini koyarak ürettiği taklit termostat örneklerinin müvekkiline ulaştığını, davalının ürettiği termostatlarla müvekkili şirketin ürettiği termostatların birebir aynı olduğunu, nitekim talepleri üzerine yapılan tespit sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda, her iki termostatın ayniyete yakın derecede benzer olduğunun açıklandığını, buna göre davalının, müvekkilinin inhisari lisans haklarına sahip olduğu ve yaygın bir tanınırlığa ulaştırdığı termostat ürünlerini birebir taklit ederek ve üzerine kendi markası olduğu anlaşılan … ibaresini koymak suretiyle satışa arz ettiğini ve bu şekilde haksız rekabete neden olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, haksız rekabetin tespitine ve önlenmesine, 100.000,00 TL manevi, 500,00 TL maddi olmak üzere toplam 100.500,00 TL tazminatın tespit tarihinden başlayarak avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı şirketin dava konusu 2003/00770 sayılı tasarım üzerinde herhangi bir lisans hakkı bulunmadığını, davacı her ne kadar İspanya merkezli …. şirketi ile imzaladığı “Know-How” sözleşmesinden bahsetmiş ise de sözleşmenin hiçbir maddesinde, dava konusu tasarıma ilişkin herhangi bir düzenlemenin yer almadığını, sözleşmenin onay tarihi olan 08.05.2003 tarihinin dava konusu 2003/00770 sayılı tasarımın yayım tarihi olan 01.10.2003 tarihinden önce olduğunu, davacı tarafa ait olduğu iddia edilen tasarımın, birleşik ürün niteliğinde olup koruma kapsamı dışında bulunduğunu, müvekkilinin söz konusu tasarımı haksız bir şekilde pazarladığına dair herhangi bir delil sunulmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı tarafından üretilen ve piyasada davacı ile anılan ürünlerin piyasada karmaşıklık yaratacak şekilde davalı tarafından üretilerek satışa sunulması ve tanık beyanları ile sabit olduğu üzere, satış yapılan firmaların yaşadığı sıkıntılar nedeniyle davacı firmaya dönüş yapılması dikkate alındığında, davalının bu fiillerinin TTK’nın 55. maddesi kapsamında haksız rekabet niteliğinde olduğu, davacı, maddi zarara uğradığını ispat edemediğinden bu talebin yerinde görülmediği, davacının aleyhine olarak bir kısım firmalar nazarında hatalı ürün üretildiği imajı nedeniyle davacının manevi zarara uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı tarafından üretilen ürünlerin davalı tarafından taklit edilerek üretilmesi ve satılması nedeniyle davacı aleyhine haksız rekabette bulunulduğunun tespitine, bu faaliyetlerin önlenmesine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 20.000,00 TL tazminatın 25/04/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, diğer taleplerin ve fazlaya dair istemlerin reddine
karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, dosya kapsamında tespit edilen davalının satış hasılatı ile karının bir bölümünün haksız rekabetten kaynaklandığını, ancak davalının kötü niyetle dava konusu termostat ürünlerinin satış adedine ve hasılatına ilişkin tutarları bilirkişi ile paylaşmadığını, HMK’nın 219 maddesinin tarafların belge ibraz yükümlülüğünü düzenlediğini, buna göre tarafların, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorunda olduklarını, böyle bir belgenin mahkemeye sunulmaması halinde kişinin kendi iddiasını ispat etmiş sayılacağını, ancak bir tarafın iddiasını ispatlamak için karşı tarafın elindeki belgeye dayanmış ise kanunda belirtilen şartların varlığı halinde, karşı tarafın bu belgeyi mahkemeye sunmasının zorunlu bulunduğunu, bu şartların da HMK’nın 220. maddesinde düzenlendiğini ve somut olayda bu şartların gerçekleştiğini, kabule göre de mahkemenin haksız fiilin varlığını (haksız rekabet) tespit edip herhangi bir maddi tazminata hükmetmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, haksız rekabetin varlığını kabul eden mahkemenin, zararın miktarının tam olarak belirlenemediği durumda, BK’nın 50. maddesi hükmüne göre hakkaniyete uygun bir maddi tazminata hükmetmesinin gerektiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının, somut olayın özellikleri göz önüne alındığında tatmin edici olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın, dava konusu 2003 00770 sayılı tasarım üzerinde herhangi bir lisans hakkı bulunmadığını, TURKPATENT veri tabanında yer alan tescil kaydından da görüleceği üzere, söz konusu tasarım tescil sicilinde herhangi bir firma adına kayıtlı lisans kaydı bulunmamakla birlikte, tasarım hak sahibinin … A.Ş. değil, dava dışı 3. kişi durumunda bulunan …şirketi olduğunu, davacı tarafın, tasarım tescil sicilinde gerçek hak sahibi olarak yer alan İspanya Merkezli …. şirketi ile imzalanan KNOW-HOW sözleşmesine dayalı olarak hak iddia etmesinin mümkün olmadığını, ilk derece mahkemesi tarafından, dava kapsamında usuli bir itiraz olarak ileri sürülen dava ehliyetine yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini, davacı tarafa ait olduğu iddia edilen tasarımın, birleşik ürün özelliğinde olmasından ötürü koruma kapsamı dışında kaldığını, müvekkilinin tasarımı haksız bir şekilde pazarladığına dair herhangi bir delil sunulmadığını, dolayısıyla somut olayda haksız rekabet koşullarının oluşmadığını, “hatalı ürün üretildiği imajının” neye göre ve hangi argümana dayanılarak oluştuğunun ve bir an için bu imajın varlığı kabul edilse dahi bu imajı direkt olarak müvekkili firmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığının netleştirilmeden, salt “takdiren” ibaresine yer verilerek manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka uygun olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı taraf, yurt dışında mukim şirketin lisansıyla ürettiği termostatların neredeyse aynısının davalı tarafından piyasaya sunulduğunu ve bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürmüş, davalı vekili ise söz konusu ürün tasarımı üzerinde davacının herhangi bir lisans hakkı olmadığı gibi hak sahibi şirketle davacı arasındaki sözleşmede de bu tasarıma ilişkin bir hükmün yer almadığını, dolayısıyla davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, ürünün birleşik ürün niteliğinde olması nedeniyle tasarım olarak korunamayacağını, müvekkilinin söz konusu tasarımı pazarladığına dair herhangi bir delil sunulmadığını savunmuştur. Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı tarafça, tescilli tasarıma dayalı olarak SMK kapsamında herhangi bir talep ileri sürülmeyip, yalnızca dava dışı yabancı şirketle imzaladığı sözleşmeye dayalı olarak ürettiği termostat ürününün, neredeyse aynısının davalı tarafça üretilerek piyasaya sunulmasının haksız rekabet teşkil ettiği ileri sürüldüğünden, davaya bakma görevi asliye ticaret mahkemesine ait olduğu gibi davacının aktif dava ehliyeti de bulunmaktadır. Zira, uyuşmazlığın TTK’nın 54 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmekte olup, 6769 sayılı SMK hükümlerinin uygulanmasını gerektiren bir durum söz konusu değildir. Öte yandan, davacının tasarım tescilinden doğan haklara dayanmaması nedeniyle de davalı tarafın aktif husumete ve birleşik ürünün tasarım olarak korunamayacağına ilişkin savunmaları da yerinde görülmemiştir. O halde, taraflar arasındaki uyumazlık, davalı eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği ve haksız rekabetin varlığı halinde maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı noktasındadır.
Haksız rekabet, 6102 sayılı TTK’nın 54. vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 6102 sayılı TTK’da, mülga 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak haksız rekabetin tanımı yapılmamış, buna karşılık 54. maddenin ilk fıkrasında haksız rekabet hükümlerinin amacı, ikinci fıkrasında da haksız rekabete ilişkin ilke düzenlenmiştir. Buna göre, haksız rekabet hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olup, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. Kanun’un 55. maddesinde ise başlıca haksız rekabet halleri düzenlenmiştir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere haksız rekabet, bu maddede sayılan hallerle sınırlı olmayıp, yukarıda belirtilen rakipler arasındaki veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kurallarına aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar haksız rekabete yol açabilecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere davacı tarafça, … sayı ile tescilli tasarıma dayalı olarak SMK kapsamında bir hak ileri sürülmemiş, yalnızca ürettiği ürün ile davalı ürününün neredeyse aynı olduğu gerekçesiyle haksız rekabet vakıasına dayanılmıştır. Bu durumda, davalı tarafından piyasaya sunulan ürünün, davacı tarafından üretilerek piyasaya sunulan ürün ile haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağı konusunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2015 tarih, 2014/10921 esas, 2015/7758 karar sayılı ilamı yol gösterici niteliktedir. Anılan kararda açıklandığı üzere ilk defa yurt dışında kamuya sunulmuş bir tasarımın belli bir süre sonra Türkiye’de kullanılması durumunda şayet, Türkiye’de bu tasarımı ilk defa kullanan kişi büyük emek ve para harcayarak bu tasarımın kullanıldığı ürünü tanıtmış ve bir başkası da sırf bu tanınmışlıktan istifadeye yönelik olarak bu tasarımı aynen kullanmaya kalkışmış ise, bu davranışın haksız rekabet olduğunun kabulü gerekmektedir. Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, haksız rekabetin varlığı için; ilk defa yurt dışında piyasaya sunulan ürünün, Türkiye’de ilk kez piyasaya sunulup, büyük emek ve para harcanarak tanınmış olması yeterli olmayıp, bir başkasının bu emek ve tanınmışlıktan haksız surette yararlanması ve iltibası önleyecek tedbirleri almaması gereklidir. Zira, haksız rekabetin önlenmesindeki amaç, serbest piyasa düzeninde herkesin dürüstlük kuralları içerisinde hareket etmek suretiyle rekabet kurallarına uygun olarak piyasada faaliyet göstermesi ve sonuçta; mal ve hizmetlerin nihai tüketicilerinin aldatılmasına izin verilmeksizin kaliteli mal ve hizmetlerin piyasa kurallarına göre oluşan en uygun fiyatla satışa sunulmasıdır. Bu durumda, sonradan aynı sektörde faaliyet gösteren kişiler ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan bahisle, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davaya konu termostat ürünü, farklı elektrikli cihazlarda kullanılabilen bir ürün olup, davacı tarafından üretilen ürünlerin üzerinde “…” ibaresi ile ürünle ilgili açıklamaların bulunduğu, davalı tarafından ürünlerin üzerinde ise “…” ibaresi ile yine ürüne ilişkin bilgilerin yer aldığı, dosyada mevcut bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Söz konusu ürünlerin, yedek parça niteliğinde olmaları nedeniyle tüketici kitlesi, başta elektrik/elektronik mühendisleri olmak üzere bu alanda hizmet veren teknisyenler, çıraklar, usta ve benzeri kişilerden oluşmaktadır. Öte yandan dosya kapsamı ile davacının ilk olarak yurt dışında piyasaya sunulmuş ürünü büyük emek ve para harcayarak Türkiye’de tanıttığı ve davalının bu ayırt edicilikten istifade ettiği hususları ispat edilemediği gibi aksine davalı tarafça üretilen ürünlerde, davalı ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin kullanılarak ürünlerinin ayırt edici hale getirildiği, diğer bir deyişle davalının, davacının ürününden istifade etmediği gözetildiğinde, ürünlerin tüketici kitlesi nezdinde iltibas tehlikesinin doğmayacağı ve somut olayda haksız rekabet koşullarının oluşmadığı kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle somut olayda haksız rekabet koşullarının bulunmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, haksız rekabetin bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacı vekilinin maddi ve manevi tazminata yönelik istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiş ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/09/2020 gün ve 2017/654 Esas – 2020/431 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Yasasına göre alınması gerekli 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.716,29 TL harçtan mahsubu ile 1.635,59 TL bakiye harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi talebi yönünden 9.200,00 TL, maddi tazminat talebi yönünden 500,00,TL, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden 9.200,00.TL olmak üzere toplam 18.900,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 135,50.TL posta masrafı, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 284,10.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan alınması gereken 80,70.TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 26,30.TL bakiye harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
10-Davalı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 341,55.TL maktu ve nispi karar harcı toplamının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip