Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/205 E. 2022/234 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 13/11/2019 tarih ve 2019/40 E. – 2019/484 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı … Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin ticaret unvanında ve internet sitesinde “… …” ibaresinin yer aldığını, bu doğrultuda söz konusu ibareyi de içeren 2018/3672 sayılı “… …+şekil” ibareli dava konusu başvuruyu yaptıklarını, davalı gerçek kişinin 2016/60934 sayılı “…” ibareli markasına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiğini, Markalar Dairesi Başkanlığınca itirazın reddine karar verilmesine karşın, davalının aynı yöndeki itirazının YİDK tarafından kabul edildiğini ve başvuru kapsamından 25, 35. sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, oysa müvekkili başvurusu ile redde mesnet davalı markası arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını ve SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmediğini, çünkü anılan hükmün uygulanabilmesi için mal/hizmetlerin aynı ya da benzer olmasının yeterli olmadığını, bunun yanı sıra markaların da aynı ya da benzer olmaları ve söz konusu benzerliğin halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimaline yol açıyor olması gerektiğini, hükümde bu üç şartın varlığının kümülatif olarak arandığını, oysa dava konusu olayda bunların ikisinin mevcut olmadığını, markaların da aynı ya da benzer olmaları şartının gerçekleşmediğini, taraf markalarının ortak kelimeler içermesinin benzerlikten söz edilebilmesi için yeterli olmadığını, müvekkili başvurusunun renk ve şekil kombinasyonundan oluştuğunu, oysa davalının markasında şekil unsuru bulunmadığını, davalının markasının sadece kelime markası olduğunu, kendi markasında ise şekil unsurunun ön planda bulunduğunu, bu nedenle bütüncül olarak değerlendirildiğinde söz konusu iki markanın benzer olarak nitelenemeyeceğini, her iki markanın anlamsal açıdan da farklı olduğunu, kendi markasında yer alan “…” kelimesinin Osmanlıca bir kelime olup, nar anlamına geldiğini, şekildeki kırmızı desenlerin de nar çekirdeklerini simgelediğini, davalının markasının ise jenerik şekilde yazılmış yazı markası olduğunu, her iki markanın şekil, yazım, fonetik, anlamsal açılardan bir bütün olarak karşılaştırıldığında benzer olarak nitelenemeyeceğini, YİDK’nin söz konusu iki markayı bütünsel olarak değerlendirmediğini, taraf markalarının halk arasında karıştırılma ve aynı kaynaktan geldiğinin düşünülme ihtimalinin bulunmadığını, orta düzey bir kullanıcının markaları bir bütün olarak algılayacağı ve kendi markasında nar işareti ve … ibaresini, davalının markasında ise … kelimesini göreceğini, davaya konu markayı tescilden önce de kullandığını, tüketicilerin bu markaya aşina olduklarını ileri sürerek, YİDK’in 26/12/2018 tarih ve 2018/M-11250 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında, başvuru kapsamından çıkarılan mal ve hizmetler yönünden iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …, davalı başvurusu ile adına tescilli marka arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, “…” ve “…” kelimeleri arasında sadece u/i harflerinin farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamındaki 25. sınıf mallarla bu malların satışına özgü 35/05. sınıf hizmetlerin ortalama dikkat seviyesindeki müşterisi açısından, markaların ortalama düzeyde benzer, malların aynı bulunduğu, önceki … markasının iştigal konusuyla ilgisi olmayan orijinal bir ibare olduğu unsurları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, markalar arasında kısmi redde konu bu emtia açısından karışıklık riski bulunduğu, ancak 35. sınıfın 01-04. alt sınıflarındaki hizmetler açısından markalar arasındaki duysal ve özellikle görsel farklılıkların, bu hizmetlerin yüksek dikkatteki potansiyel müşterisi açısından karışıklık riskini ortadan kaldırır nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’in 26/12/2018 tarih ve 2018/M-11250 sayılı kararının 35. Sınıfın 01-04. alt sınıfındaki; “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizyasyonu hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetileri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri” emtiası açısından davacının itirazlarının reddi yönünden iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, davalı Kurum kararının iptali için açtıkları davanın kısmen reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili Şirketin tescil başvursunda bulunduğu “… … … + şekil” ibaresi ile işbu başvurunun reddedilmesine gerekçe olarak gösterilen “…” markası arasında hiç bir benzerlik bulunmadığını, dosyada mevcut bilirkişi raporunda markaların bilinen bir manasının bulunmadığı belirtilmiş ise de müvekkili başvurusunu oluşturan “…” ibaresinin, Osmanlıca’da “nar” anlamına geldiğini, sadece 35. sınıfın 01-04 alt sınıflarındaki hizmetler açısından değil 25. sınıfta bulunan emtialar ile 35. sınıfın 05 alt sınıfındaki mağazacılık hizmetlerı açısından da tüketici kitlesi tarafından iltibasa konu edilmeyeceğinin açık olduğunu, benzer konulara ilişkin markaların iltibasa konu olmayacağı yönünde Yargıtay kararları, ilk derece kararları ve bilirkişi raporlarının mevcut bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında başvuru kapsamından çıkarılan tüm mal ve hizmetler yönünden iltibasa yol açacak derecede benzerlik bulunduğunu, davanın kabulüne karar verildiği 35/01-04 hizmetler yönünden de bu ihtimalin mevcut olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “… …+şekil” ibareli başvuru ile redde mesnet “…” ibareli marka arasında, başvuru kapsamından çıkarılan mal ve hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira markaların asli unsurları arasındaki tek farklılığın, redde mesnet markadaki “İ” harfi yerine “U” harfinin konulmasından kaynaklandığı, bu farklılığın da başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı gibi ibareler arasındaki anlamsal farklılığın da, işaretler arasındaki görsel ve işitsel benzerlik karşısında iltibas tehlikesini bertaraf etmeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince, taraf marka işaretleri arasında benzerlik bulunduğu ancak başvuru kapsamından çıkarılan 35/01-04 sınıfta yer alan hizmetlerin ortalama tüketicilerinin dikkat düzeylerinin yüksek olması nedeniyle markalar arasında bu hizmetler yönünden karıştırılma tehlikesinin doğmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Gerçekten de karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicileridir.
Dava konusu başvuru kapsamından çıkarılan 35/01-04. sınıftaki hizmetlerin genel olarak ve belirli bir sektör ya da ticaret alanına özgülenmediği, tüm sektörleri kapsayacak şekilde, yani reklam, pazarlama, büro, iş idaresi, açık artırmaların düzenlenmesi hizmetlerini tüm sektörler itibariyle kapsadığı, bu durumda anılan hizmetlerin ortalama tüketicilerinin dikkat ve özen düzeyinin yüksek olduğunun söylenemeyeceği, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2021 tarih, 2020/944 E., 2021/236 K. sayılı ilamının da bu yönde olduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında, başvuru kapsamındaki 35/01-04 hizmetler yönünden de 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunun kabulü ile davanın bu yönden de reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca hükmün bu nedenle kaldırılması gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … Kurumu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13/11/2019 gün ve 2019/40 E. – 2019/484 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 44,40.TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davalı … Kurumu kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdiren 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı … Kurumu tarafından istinaf aşamasında yapılan 57,63.TL posta masrafından oluşan yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 21,40.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
10-Davalı … Kurumu tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/02/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/03/2022

…..

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.