Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1913 E. 2023/931 K. 07.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1913 – 2023/931
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1913
KARAR NO : 2023/931
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2022
NUMARASI : 2021/234 E. – 2022/165 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/06/2022 tarih ve 2021/234 E. – 2022/165 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin gerçekleştirdiği 2020/10239 sayılı marka başvurusunun, davalı tarafça ileri sürülen itirazlar sonucunda reddedildiğini, oysa müvekkilinin 2007/31044 sayılı marka üzerindeki hak sahiplerinden biri olduğunu, %50 hak sahipliğinin bulunduğunu, müvekkili şirket sahibi … …’nun itiraz sahibi firmanın eski ortaklarından olduğunu, … markası ve dükkanlarının da, her iki şirketin ortaklarının babaları ve dedeleri tarafından kurulduğunu, tarafların ve doğal olarak müvekkili şirketin … ibaresi üzerindeki hak sahipliklerinin tartışılmaz şekilde eşit olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin de anılan ibareyi kendi adına tescil ettirme hakkının bulunduğunu, müvekkilinin ” …” markasını yeni bir logo ile üretmesinin sebebinin, davalı firma ile karıştırılmak istememesi olduğunu, müvekkilinin dava konusu marka üzerinde müktesep hak sahibi bulunduğunu, zira müvekkilinin 2018/14158 sayılı marka üzerinde de hak sahibi olduğunu, taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, ticaret hayatının olağan gereklilikleri gereği aile üyeleri tarafından idamesi sağlanan markaların yoluna bir başına devam ettiğini, buna ilişkin çok sayıda örnek durum olduğunu, somut olayda da müvekkilinin markasının adını duyan insanlarda oluşacak ilk intibaın aile üyelerinden birinin ayrılarak kendi markasıyla yoluna devam ettiği şeklinde olacağını, müvekkilinin … adresinden faaliyet gösterdiğini, buradaki kullanımları incelendiğinde herhangi bir marka ile karıştırılamayacak nitelikte olduğunun görüleceğini, müvekkili markasında kullanılan logonun davalı taraf markasından farklı olduğunu ileri sürerek 2021-M-5326 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, taraf markalarında “…” ibaresinin esas unsur olarak yer aldığını, yeşil yaprak şeklinin ise tali unsur olarak kullanıldığını, markalar arasındaki benzerliğin açıkça görüldüğünü, YİDK tarafından mal/hizmetlerin benzerliği açısından yapılan incelemede ise, markaların aynı/ aynı tür malları ve hizmetleri kapsadığının tespit edilmiş olduğunu, 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, davacının kazanılmış hak iddia ettiği 2018/14158 tescil numaralı markanın müktesep hakkın şartlarını sağlamamaktan uzak olduğunu, YİDK kararının usule ve hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin ilk olarak 1992 senesinde markasını tescil ettirdiğini, o tarihten bu yana çok sayıda tescilli markanın sahibi olduğunu, bununla birlikte tarafların 2007/31044 sayılı markaya birlikte sahip olduklarını, davacı karşı yanın ortağının, müvekkili şirketteki hisselerini devretmek sureti ile müvekkili … şirketinden ayrıldığını, davacı şirkete “…” sözcüğü üzerindeki tüm hakların değil, sadece 2007/31044 tescil numaralı marka üzerinde birlikte hak sahipliği verildiğini, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin açık bulunduğunu, davacının tescilini talep ettiği sınıfların, müvekkilinin markaları kapsamında yer alan sınıflar ile aynı olduğunu, davacının markalarını kullanım sonucunda ayırt edici hale getirdiği iddiasının kabul edilebilir olmadığını, davacı yanın yalnızca 2018/14158 sayılı markasının bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu 2020/10239 sayılı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan mal ve hizmetlerin, redde mesnet markalar kapsamında aynı, aynı tür veya benzer olarak yer aldığı, dava konusu marka başvurusunun, sol kısmında yaprak görselinden oluşan bir figürün yer aldığı, sağ kısmında ise “ …” şeklinde isim ve soy isimden oluşan bir sözcük öbeğinin bulunduğu, davalı yanın redde gerekçe markalarının ise “…” esas ibaresinden oluştuğu, markaların ortak olarak “…” ibaresini taşıdıkları, bu durumda taraf markalarının aynı ya da yüksek düzeyli benzerlik taşıyan mal ve hizmetlerde tescil edilmek istenildiği bir durumda tüketicinin, dava konusu markayı, daha önceden davalı yana ait olduğunu bildiği markaların sahiplerinden birinin kendi adı ile birlikte bu ibareyi kullanmaya başladığı/yeniden koruma altına aldığını düşünmesinin mümkün olacağı, “…” ibaresinin yaygın bir soyadı olduğunu gösterir bir delilin dosyada mevcut olmadığı, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya kaldığını anlasa bile iki markanın aynı firmaya ait olduğu veya iktisaden bağlı firmalar olabileceğini düşünmelerinin mümkün olduğu, zira “…” soyadının “…, …, …” vb yaygın soy isimlerden biri olmadığı, ticaret hayatında bu ibare ile gerçekleştirilecek kullanımların (ortak mal ve hizmet sınıflarında olmak koşulu ile) doğrudan birbiri ile ilişkilendirilme ihtimalinin bulunacağı, hal böyleyken ilgili markalar arasında karıştırılma ihtimalinin var olduğu, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, davacı yana ait sicilde kayıtlı markalardan en eskisi ve iş bu dava konusu markanın başvuru tarihi itibariyle tescili üzerinden beş yıldan fazla zaman geçmiş tek markasının 2007/31044 sayılı davacı ve davalı tarafın müşterek hak sahibi olduğu “…” markası olduğu, anılan markanın esas unsuru tek başına “…” ibaresi olup dava konusu markanın esas unsurunun ise “ …” şeklinde olduğu, her ne kadar anılan ibareler arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunmakta ise de, müktesep hakkın varlığı için aranılan kriter esas unsur üzerindeki algının sonraki markada değişikliğe uğratılmamış bulunması olduğu, somut olayda bu şartın gerçekleşmediği, müktesep hak ile ilgili bir diğer kriterin ise uyuşmazlık konusu işaretin kullanım ile de taraflar arasında çekişme konusu olmaktan çıkmış olması olduğu, dava konusu markanın başvuru tarihinden daha evvelki süreçte de aktif ve ticari etki doğurur bir şekilde, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bilfiil kullandığını gösterir herhangi bir delilin de dosya içerisinde olmadığı, davacı yanın fiili kullanım itibariyle de uyuşmazlık konusu ibarenin taraflar arasında çekişme konusu olmaktan çıkmış olduğunun somut olarak işlem dosyasına sunulmuş deliller ile ortaya konulamadığı, davacı yanın müktesep hak iddiası yerinde bulunmadığı, dava konusu marka başvurusu açısından taraflar arasında fiili kullanıma dayalı olarak “barışçıl şekilde uzun bir süre birlikte var olma” koşullarının somut olayda meydana gelmediği, bu nedenle davacı marka başvurusu ile redde mesnet markalar arasında davaya konu mal ve hizmetler bakımından birlikte var olma ilkesinin uygulama şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin … ve … … markaları üzerindeki kazanılmış haklarının eksik değerlendirildiğini, müvekkilinin … markası üzerinde %50 payı bulunduğunu, tescil konusu … … markasının müvekkili şirket ortağının adı ve soyadı olduğunu, bir kimsenin bu hakkının engellenmeye çalışılmasının öncelikle MK 26. maddeye aykırılık teşkil ettiğini, raporun eksik inceleme ile meydana getirildiğini, müvekkilinin zaten söz konusu markayı yıllar önce tescil ettirdiğini ve kullandığını, uzun yıllar sektörde birlikte var olan markaların iltibasa neden olmayacağını, davalı tarafın iddia ettiğinin aksine müvekkilinin markasındaki esas ve en ayırt edici unsurun … ibaresi olduğunu, iki markanın unsurları arasında halk tarafından karıştırılma ihtimali de bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili Kurum kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının dava konusu edilen 2020/10239 sayılı marka başvurusundan çıkartılan mal ve hizmetlerin, davalı Şirketin redde mesnet gösterdiği markaları kapsamında aynı tür veya benzer olarak yer aldığı, diğer yandan her iki taraf markasının ortak olarak “…” ibaresini taşımaları sebebi ile markalar arasında, görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde, “… …” ibareli işareti gördüğünde bunun “…” ibareli markalardan farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, ayrıca davacı yana ait, iş bu dava konusu markanın başvuru tarihi itibariyle tescili üzerinden beş yıldan fazla zaman geçmiş tek markasının 2007/31044 sayılı davacı ve davalı tarafın müşterek hak sahibi olduğu “…” markası olduğu, bu marka ile dava konusu markadaki esas unsur üzerindeki algının değişikliğe uğratılmış bulunması, uyuşmazlık konusu işaretin kullanım ile de taraflar arasında çekişme konusu olmaktan çıkmış olmaması, dava konusu markanın başvuru tarihinden daha evvelki süreçte de aktif ve ticari etki doğurur bir şekilde, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bilfiil kullandığını gösterir herhangi bir delilin de dosya içerisinde bulunmaması hususları karşısında davacı yanın müktesep hak iddiası yerinde bulunmadığı, öte yandan uzun bir süre birlikte var olma koşullarının somut olayda meydana gelmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 99,2‬0-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 07/07/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.