Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1653 E. 2022/1280 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1653 – 2022/1280
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1653
KARAR NO : 2022/1280
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/06/2022
NUMARASI : 2022/17 E. – 2022/184 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tasarım İle İlgili YİDK Kararının İptali, Tasarım
Hükümsüzlüğü İle Sicilden Terkin

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/06/2022 tarih ve 2022/17 E. – 2022/184 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı şirket tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin, plastik ambalaj üretim ve tasarımı konusunda uzun yıllardır çalışma yapan saygın bir firma olduğunu, üretimi yapılan birçok ambalajın da tasarım tescil hakkına sahip bulunduğunu, müvekkili şirketin çalışanı olan … adına tasarım tescili yapılan ve 21/01/2020 tarihli muvafakatname ile tüm haklarını müvekkili şirkete devredilen “…” isimli, 2020/00500 sayılı tasarımın 21/01/2020 tarihinde tescil edildiğini, esasen tasarım sahibinin muvafakati olmasa dahi 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 73. maddesi çerçevesinde çalışanın görev yaptığı süreçte, işletmede edindiği tecrübe ve deneyimlerle ürettiği tasarımların hak sahibinin davacı işveren olduğunu, davalı şirket … Pazarlamanın, müvekkilinin tasarım haklarına sahip olduğu iki bölmeli plastik ambalajın üretimi ve siparişi hususunda müvekkili şirketin satış ve pazarlama sorumlusu olan … ile yetkilileri olan … vasıtasıyla irtibata geçtiklerini, müvekkili şirketin, davalının sipariş talebi üzerine ürünü daha ayrıntılı sunmak ve satışa ilişkin detayları görüşmeden önce fikri ve sınai haklarını korumak adına bir gizlilik sözleşmesi hazırlandığını ve karşılıklı imza altına alındığını, bunun üzerine 02/02/2021 tarihinde davalı şirket adresinde yapılan toplantıda müvekkili şirketin satış sorumlusu tarafından ürünün sunumunun gerçekleştirildiğini ve üretime dair tüm detayların gerek gizlilik sözleşmesi gerekse sözleşme öncesi sorumluluk ve güven kapsamında davalı ile paylaşıldığını, toplantı tarihinden yaklaşık 10 gün sonra 11/02/2021 tarihinde ise davalı şirket tarafından müvekkiline ait tasarımın ayırt edilemeyecek surette kopyasının tescili için başvuru yapıldığını ve 2021/001394 sayı ile tescil edildiğini, iş bu tescil kararına itiraz edilmişse de 2021/T-991 sayılı kararı ile itirazlarının reddedildiğini ileri sürerek YİDK’nın 2021/T-991 sayılı kararının iptaline, 2021/001394 sayılı tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, itiraza mesnet tasarımın, dava dışı … adına tescilli olduğunu, itirazın da … tarafından 23.06.2021 tarihinde yapıldığını, davacı vekilince …’ün müvekkili şirket çalışanı olduğu ve 21.01.2020 tarihli muvafakatname ile 2020/00500/1 sayılı tasarımın tüm hakları ile davacı şirkete devredildiğinin ifade edildiğini, davacı vekilince dava dilekçesinde bir devir işlemi gerçekleştirilmiş olduğu ifade edilmişse de müvekkili Kurum kayıtlarında itiraza mesnet gösterilen 2020/00500/1 sayılı tasarımın hak sahibinin … olduğunu, müvekkili Kurum nezdinde ilgili hükümler çerçevesinde geçerli bir devir işlemi yapılması ve bu işlemin sicile işlenmesi söz konusu olmadığını, şirket ile … arasında bir hukuki işlem söz konusu olsa dahi, bu husus taraflar açısından bağlayıcı olup, üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, öncelikle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usul yönünden reddi gerektiğini, Kurum kararının yerinde olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili, müvekkili firmanın, müvekkiline ait başvurusu yapılan tasarımın işlevsellik, estetik, ölçü ve tasarım bakımından özgün olduğundan koruma talep edilmesinin müvekkilinin en doğal hakkı olduğunu, dava dışı … tarafından haksız ve mesnetsiz iddialarla müvekkilinin tasarımlarının tesciline itirazda bulunulduğunu, itirazın reddine ve 2021/001394/1 sıra numaralı tasarımın tescili işlemlerinin devamına karar verildiğini, aktif husumet ehliyeti olmamasına rağmen dava konusu YDİK kararının iptali istemiyle dava açıldığını, müvekkili şirketin kendine özgü tasarımlarla tasarladığı ürün ile mesnet tescilli ürün arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin tasarımının bilgilenmiş kullanıcı nezdinde ayırt edici nitelikte olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, itiraza mesnet tasarımın, dava dışı … adına tescilli olduğu, itirazın da kendisi tarafından 23.06.2021 tarihinde yapıldığı, davanın ise davacı şirket tarafından açıldığı, davacı şirketin iş bu davada aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi iye davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davanın reddine gerekçe gösterilen kanun maddesinin müvekkilinin hak sahipliğinin dayanağı olmadığını, müvekkili şirketin hak sahipliğinin dayanağının, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 73. maddesi olduğunu, tasarım hakkı sahibi …’ün uzun yıllardır davacı şirket bünyesinde çalıştığını, arada bir devir sözleşmesi olmasa da müvekkilinin tasarım hakkının kanun maddesi ile korunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ön inceleme duruşmasında husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesine rağmen maktu vekâlet ücretinin tamamına hükmedilmemiş olmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, AAÜT’nin 7/2. fıkrası uyarınca maktu vekalet ücretinin tamamına hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, tasarım ile ilgili YİDK kararının iptali, tasarım hükümsüzlüğü ile sicilden terkin istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamından, davalı şirketin tasarım başvurusuna, dava dışı …’ün kendi adına tescilli tasarımını mesnet göstererek itiraz ettiği, davalı Kurum tarafından bu itirazın reddi üzerine iş bu davanın davacı şirket tarafından açıldığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı vekilince dava dışı …’ün müvekkili şirketin çalışanı olduğu ve 21.01.2020 tarihli muvafakatname ile 2020/00500/1 sayılı tasarımın tüm haklarının müvekkili şirkete devredildiği ifade edilmiş ise de, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 148. maddesi uyarınca, sınai mülkiyet hakkının devirinin ancak noter tarafından onaylanmış şekilde yapılmış olmalarına bağlı bulunduğu, oysa somut uyuşmazlıkta böyle bir devir olmadığı, ayrıca 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 73. maddesinin de davacıya iş bu YİDK iptali davasının davacısı olma hakkını vermeyeceği anlaşılmıştır.
Ancak, yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere dava YİDK iptali isteminin yanında hükümsüzlük istemini de içermektedir. Her ne kadar davacı şirket tarafından YİDK kararının iptali yönünde bir istemde bulunulamayacak ise de, davacı şirketin, subjektif hakkına hukuki koruma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hali hazırda hukuken korunmaya değer yararının yani davalıya ait tasarımın hükümsüzlüğü için dava açmasında HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca hukuki yararının bulunduğu anlaşılmaktadır. Zira tasarımlara ilişkin hükümsüzlük davası kural olarak menfaati olanlar tarafından açılabilecek olup (Cahit Suluk, Rauf Karasu, Temel Nal; Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2017, s.335), dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgeler ile iddialara göre davacının hükümsüzlük davası açmak için menfaatinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Oysa, mahkemece davacı tarafça açılmış olan hükümsüzlük davası yönünden herhangi bir delil toplanmadığı gibi olumlu veya olumsuz bir değerlendirme de yapılmamıştır. HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca da, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında hüküm kurulması gerekli olup, Anayasa’nın 141. maddesi uyarınca da tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen delillerin hiç değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir.
Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacı tarafın, hükümsüzlük davasına ilişkin olarak hiçbir delil toplanmamış ve değerlendirilmemiştir. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, davacının hükümsüzlük davası için belirtilen iddiaları üzerinde durulup tüm delilleri toplanmak ve gerekirse YİDK iptaline ilişkin davanın iş bu davadan tefriki suretiyle oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
2-Kaldırma kararının niteliğine göre davacı ve davalı şirket vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1- HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince davacı ve davalı şirket vekillerinin istinaf itirazların kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/06/2022 tarih ve 2022/17 E. – 2022/184 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı ve davalı şirket vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı ve davalı şirket tarafından ayrı ayrı yatırılan 80,70’er TL maktu istinaf karar ve ilam harçlarının istek halinde davacı ve davalı şirkete ayrı ayrı iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 06/10/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.