Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1643 E. 2022/1453 K. 11.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1643
KARAR NO : 2022/1453
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/07/2020
NUMARASI : 2013/353 E. – 2020/409 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Önlenmesi, Maddi-Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/07/2020 tarih ve 2013/353 E. – 2020/409 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verdikleri anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, tarafların sağlık ve medikal alanda faaliyet gösterdiklerini, taraflar arasında 05/05/2010 tarihli her iki firmanın ihalelere girmeleri maksatlı iş birliği sözleşmesi yapıldığını, müvekkil şirket tarafından sözleşmeye aykırı hareketlerde bulunmamasına rağmen davalının sözleşme ile kararlaştırılan cayma tazminatını ödemekten kaçınmak için unvan değiştirerek sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, sözleşme fesih tarihinden sonra da Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Refik Saydam Hıfsı Sıhha Enstitü Başkanlığına, İstanbul, Aydın İl Sağlık Müdürlüklerine gönderdiği ihtarlarla müvekkilini kötüleyerek asılsız suçlamalarda bulunduğunu, davalının bu eylemlerinin 6102 sayılı TTK’nın 55. Maddesinin 1/a-1 ile 1/f-2 maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, ayrıca davalının katıldığı ihalelerde davalıya ait iki medikal ürün için alınan sertifikanın kullanılarak ihale kurumlarına yanıltıcı bilgi verildiğini, yani ihale sonucu davalı tarafça ihale sahibine teslim edilen ürünlerin ihale sırasında bildirilen sertifikadaki üründen farklı bir ürün olduğunu, davalının bu suretle katıldığı ihalelere daha düşük fiyat vermek suretiyle ihaleleri aldığını ve bu şekilde müvekkili şirketi zarara uğrattığını, davalının bu eyleminin de 6102 sayılı TTK’nın 55. Maddesinin 1/a-2 ile 1/a-3 maddeleri uyarınca haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek haksız rekabetin önlenmesini, HMK’nın 107. maddesi uyarınca şimdilik 5.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi zararın tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında sunduğu ıslah dilekçesi ile 20.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek en yüksek faiziyle tahsilini, hükmün ilanını ve tüm alacaklarının dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiziyle tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki işbirliği sözleşmesi uyarınca Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Entitüsü tarafından yapılacak olan enfeksiyoz madde taşıma kabı ihalesine girmek için müvekkilinin üretici davacının da satıcı olarak göründüğü ürün sertifikası aldıklarını, ihalenin kazanılamaması nedeniyle bu sertifakaya dayalı bir üretim yapılmadığını, davacının bu sertifikada tahrifat yaparak üretici kısmı ve ürün resimlerini değiştirerek ihalelere girmeye başladığını, müvekkilinin bu durumdan haberdar olunca 24/05/2011 tarihli ihtarname ile hem davacıyı uyardığını hem de Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Refik Saydam Hıfsı Sıhha Enstitü Başkanlığının olaydan bilgi sahibi olmalarının sağlandığını, müvekkilinin girdiği ihalelerde yanıltıcı davranışlarda bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece,davalının ihale makamlarına davacının ürünlerinin sahte sertifikalı olduğu ihbarının TTK’nın 55. Maddesi uyarınca kötüleme niteliği taşıdığı ve davacı hakkında inceleme yapılması sonucunda sahtelik iddiasının asılsız olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiği, davacı yanca davalının eylemi nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın tahsilinin talep edildiği, mali müşavir bilirkişinin de yer aldığı heyetten tarafların ekonomik verileri ve ticari defterleri incelenerek yapılan incelemelerde davacı şirketin yıllar itibariyle satışını ve net işletme sermayesini artırmış olduğunun, karlılık oranında bir azalma bulunmadığının belirtildiği, ne var ki haksız rekabetin sabit olması karşısında davacının ekonomik olarak zarar gördüğünün kabulü gerektiği, şirket karlılığının artmasının zarar görmediği sonucunu doğurmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile takdiren 5.000,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline, haksız rekabet eylemi sona ermesi nedeniyle önlenmesi istemi konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili, davalının girdiği ihalelerde, başka ürünlerine ait sertifikaları kullandığını, bu suretle yeni ürün sertifikası alma maliyetinden kurtularak daha düşük teklif verip ihaleleri kazandığını, bu şekilde müvekkilinin zararına neden olduğunu, davalının bu eyleminin Ankara 4. FSHHM’nin 2013/102 esas sayılı dava dosyasında alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, mahkemece davalının haksız rekabeti kabul edildiğini ancak açıklanan hususun da haksız rekabet teşkil ettiğinin gerekçeli kararda belirtilmesi gerektiğini, müvekkilinin davalının haksız rekabeti sonucu elde etmesi yüksek bir kazançtan mahrum kaldığını, davalının haksız eylemleri nedeniyle müvekkilinin beklenen satışları yapamadığını, davalının satışlarını arttırdığını, açıklanan hususlar gözetilerek zarar hesabı yapılması gerekirken dosyada bulunan bilirkişi raporunda zarar olmadığından bahsile sonuca varılması ve ilk derece mahkemesinde de bu doğrultuda karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı bulunduğunu, ayrıca ilk derece mahkemesine ıslahla bildirdikleri talepleri yönünden de hiçbir karar verilmediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tüm talepleri yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacı ile hukuki bir ihtilaf yaşayan müvekkilinin resmi makamları bilgilendirmesinden öteye gitmemiş olan yazışmalarının davacıyı kötüleme niyeti taşımadığını, müvekkilinin bu bilgilendirmelerini kamu sağlığı için yaptığını, müvekkilinin, davacıya ait ürünler hakkında resmi kurumlara yazı göndermesinin şikayet ve hak arama özgürlüğü kapsamında bir hak olup haksız rekabet amacı gütmediğini, ayrıca müvekkilinin göndermiş olduğu bilgilendirme yazılarını sadece resmi kurumlara gönderdiğini, özel sektör sağlık hizmeti sunucularına herhangi bir yazı göndermediğini, devlet hastanelerinin şifahi ya da yazılı tek taraflı bilgi ve beyanlar ile değil ihale şartnameleri ve yazılı tarifnamelerle hareket ettiklerini, dolayısıyla bir kamu kurumunun açmış olduğu ihalede, ihale şartnamelerini yerine getiren ve en uygun teklifi veren davacının, müvekkil tarafından gönderilen yazılar nedeniyle saf dışı kalmasının mümkün olmadığını, yerel mahkemenin gerekçeli kararında da belirtildiği üzere davacının hakzsız rekabet eylemi doğurduğunu iddia ettiği yazının sadece “Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Refik Saydam Hıfzıssıha Enstitü Başkanlığı’na” ve “Aydın Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne” gönderildiği …ihalenin de davacı tarafından alındığı yani gönderilen yazının davacı aleyhine bir durum yaratmadığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ve dosyada alınan tüm bilirkişi raporlarında görüleceği üzere haksız rekabet oluşturduğu ileri sürülen bildirimler nedeniyle davacının maddi ve manevi bir zarara uğramadığını, yine davacının geçirmiş olduğu denetim neticesinde hiçbir ihaleden yasaklanmadığını, yani bu süreçte kamu kurumu denetçilerince sadece davacıya ait işyerine gidilerek sertifikaların orjinalliğinin denetlendiğini, davacıya hiçbir yasak getirilmediğini, yaptırım uygulanmadığını ve hiçbir ihaleye girmesinin engellenmediğini, dolayısıyla faaliyetlerine ve üretimine devam eden davacının hiçbir maddi veya manevi zarara uğramadığını, açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince maddi ve manevi tazminat hükmedilmesinin hukuka aykırı bulunduğunu, ayrıca kabul anlamına gelmemekle birlikte mahkemece hükmedilen tazminatlara işleyecek faiz tarihinin de belirtilmediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, haksız rekabetin önlenmesi, maddi ve manevi tazminat ile hükmün ilanı istemlerine ilişkindir
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Şirketin, rakibi konumunda olan ve … İlk Sağlık Müdürlüğü’nün açmış olduğu ihaleye giren davacı Şirketle ilgili olarak davacı ürünlerinin sahte olduğuna ilişkin şikayet dilekçesinin kötüleme içermesi ve ilgili idare tarafından yapılan soruşturma sonucunda sahtelik iddiasının asılsız olduğunun tespit edilmesi karşısında davalı eyleminin TTK’nın 55/1-a-1 maddesi uyarınca haksız rekabet oluşturduğu, davacı tarafın haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürdüğü diğer iddialarının ispatlanamadığı, haksız rekabet nedeniyle davacının maddi ve manevi tazminat talep etme koşullarının gerçekleştiği, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun bulunduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- 6102 sayılı TTK’nın 56/1-d maddesi uyarınca haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse, haksız rekabette bulunan kişinin kusuru bulunmak şartıyla zarar ve ziyanının tazminini isteyebilir. Aynı hükmün 1. bendinin son cümlesinde ise, davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkimin, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda ilk derece mahkemesince alınan 3 ayrı bilirkişi raporunda da davacının davalının haksız rekabeti nedeniyle uğradığı zararının tespitinin mümkün olmadığı bildirilmiştir. Ancak bu durum davacının haksız rekabet nedeniyle maddi zarara uğramadığı anlamına gelmeyecektir. Çünkü haksız rekabetin varlığı halinde, haksız rekabete uğrayan kimsenin iktisadi menfaatinin muhtemel zarar görme tehlikesine maruz kalması nedeniyle dahi maddi zarara uğradığının kabulü gerekmektedir. Şayet, uğranılan maddi zararın miktarı zarara uğrayan tarafından tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, TBK’nın 50. maddesi uyarınca somut olayın olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirlemelidir. Somut uyuşmazlıkta da uğranılan zarar miktarı davacı yanca ispat edilemediği gibi davacının zarar miktarının dosya kapsamı ile belirlemek de mümkün bulunmadığından, ilk derece mahkemesince açıklanan bu hususlar doğrultusunda isabetli olarak TBK’nın 50. maddesine göre maddi tazminata hükmedilmişse de, haksız rekabet eyleminin niteliği, işleniş şekli nazara alındığından ilk derece mahkemesince hükmedilen 5.000 TL maddi tazminat miktarı Dairemizce yeterli görülmemiş, davacının ıslah dilekçesi ile talep ettiği 20.000 TL maddi zarar TBK’nın 50/2 maddesi kapsamında hakkaniyete uygun bulunarak maddi tazminat olarak hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan davacı taraf dava dilekçesinde talep etmemekle birlikte ıslah dilekçesinde maddi ve manevi tazminat bakımından dava tarihinden itibaren en yüksek faiz talebinde ve hükmün ilanı isteminde de bulunmuştur. Faizin asıl alacağğa bağlı feri nitelikte olması, davacının dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması ve açıkca faiz alacağından vazgeçmemesi karşısında, davacının ıslah ile faiz talep edebileceği kuşkusuz olduğu gibi, feri nitelikte bulunan hükmün ilanının da ıslah ile talep edilmesi mümkün olup, hüküm ilanı isteminin de TTK’nın 59. maddesi uyarınca yerinde olduğu kanaatine varıldığından, davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazları da yerinde görülmüş, Dairemizce hüküm altına alınan maddi tazminata ve yukarıda 1 nolu bentte açıklandığı üzere ilk derece mahkmesince hükmedilen ve Dairemizce de uygun bulunan manevi tazminata, taleple bağlı kalınarak dava tarihinden itibaren, (davacı tarafça talep edildiği şekilde “en yüksek faiz” diye bir faiz türü bulunmadığından), yasal faiz yürütülmüş, TTK’nın 59. maddesi gereğince ilanın şeklini ve kapsamının mahkemece belirleneceği dikkate alınarak Dairemizce, hüküm özetinin kararın kesinleşmesini müteakip gideri davalıdan alınmak suretiyle Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan yüksek trajlı bir gazetede ilanına karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca ilk derece mahkemesinin haksız rekabet eylemi sona ermesi nedeniyle haksız rekbatein önlenmesi istemi konusunda karar verilmesine yer olmadığına dair kararına karşı davacı tarafça istinaf itirazında bulunmadığından Dairemiz kararında da aynı hükme yer verilmiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 10/07/2020 gün ve 2013/353 E. – 2020/409 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın KABULÜ ile 20.000,00-TL maddi tazminatın ve 10.000,00-TL manevi tazminatın 21/05/2013 dava tarihinden başlayacak yasal faizi birlikte davalıdan tahsili davacıya verilmesine,
4-Haksız rekabet eylemi sona erdiğinden haksız rekabetin önlenmesi istemi konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleşmesine müteakip, hüküm özetinin gideri davalıdan alınmak kaydıyla Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ilanına,
6-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 2.049,30.TL nispi karar ve ilam harcından peşin ve ıslah harcı olarak alınan 513,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,10.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, maddi tazminat yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 9.200,00.TL maktu, manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 9.200,00.TL maktu olmak üzere toplam 18.400,00.TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 3.900,00.TL bilirkişi ücreti, 397,10.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 139,60.TL tebligat ve posta gideri, 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 513,20.TL peşin ve ıslah harcı, 24,30.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 5.122,80.TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin uhdelerinde bırakılmasına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-Davalıdan alınması gereken 2.049,30.TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 256,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 1.793,10.TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 11/11/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH :10/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip