Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1629 E. 2023/64 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1629
KARAR NO : 2023/64
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2021
NUMARASI : 2016/390 E. – 2021/282 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/09/2021 tarih ve 2016/390 E. – 2021/282 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı Şirketin “…A.Ş.” ibareli marka başvurusuna kötü niyet iddiasıyla yaptıkları itirazlarının dava konusu YİDK kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa “…” ibaresinin müvekkilinin hem ticaret unvanının çekirdek unsurunu hem de tescilli markalarının asli unsurunu oluşturduğunu, müvekkilinin ve markalarının inşaat sektöründe tanınmış bulunduğunu, anılan ibarenin gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davalı Şirketin önceki markalarının hükümsüzlüğü için dava açtıklarını, davalının anılan ibare üzerinde gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu bildiğini, buna rağmen ve önceki markaların hükümsüzlüğü için açılan davaların sonucun bertaraf etmek maksadıyla dava konusu başvuruda bulunmasının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, 25.08.2016 tarih ve 2016-M-8738 sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin inşaat sektöründe önde gelen firmalardan olduğunu, dava konusu ibarenin gerçek hak sahibinin müvekkili bulunduğunu ve müvekkili şirketin ticaret unvanının davacıdan önce tescil edildiğini, davacının tescilli markaları kapsamında uyuşmazlık konusu 37. sınıf hizmetlerin bulunmadığını, dava konusu başvurunun önceki tarihli markalarının serisi mahiyetinde olduğunu, kötüniyet ve diğer iddiaların da yerinde bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru ile davacının 19. sınıf mallarda tescilli markaları arasında, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas koşullarının oluştuğu, ancak davalı Şirketin … sayılı markaları nedeniyle müktesep hakkı bulunduğu, zira… sayılı markanın, 02.11.2006 tarihinde tescil edildiği, dava konusu marka başvurusunun yapıldığı 01.06.2015 tarihi itibariyle bu markanın taraflar arasında çekişmesiz hale geldiği, işbu markada vurgulu şekilde yazılarak ön plana çıkartılan ibarenin … ibaresi olduğu, bu kapsamda dava konusu marka başvurusunda önceki markanın asli unsurunun korunduğu, ayrıca bahsi geçen markanın 37. sınıftaki inşaat hizmetlerini de kapsadığı, yine davalının … sayılı markasının da 21.05.2013 tarihinde, 37. sınıftaki “inşaat hizmetleri” nde tescil edildiği, her ne kadar dava konusu marka başvurusunun yapıldığı tarihte anılan markaya karşı hükümsüzlük davası açma süresi dolmamış olsa da; söz konusu marka, tescil başvurusundan çok önce tescilsiz şekilde kullanıldığını, bu kullanımın davacının da bilgisi dâhilinde olduğunu, önce tescilsiz, daha sonrasında ise tescilli olarak kullanılan işbu markanın, dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hakka esas alınabileceği, diğer yandan davalının “inşaat hizmetleri” üzerindeki markasal kullanımının davacıdan daha eski tarihli olduğu , davacının, … sayılı “… A.Ş. şekil” ibareli davalı marka başvurunun kapsadığı “37/01 İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri.” bakımından tescilsiz markadan kaynaklı sınai bir hakkının olmadığı, “…” ibareli davacı markasının dava konusu marka başvurusunun yapıldığı tarihte 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi anlamında “tanınmış marka” olduğu iddiasının ispatlanamadığı, markanın tanınmış olduğu kabul edilse dahi KHK 8/4 maddesinde sayılan koşulların somut olayda gerçekleşmediği, davacının, 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi uyarınca, ticaret unvanına dayanarak, dava konusu markanın hükümsüzlüğünü isteme hakkının bulunmadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, davalının müktesep hakka gerekçe gösterilen… sayılı markasının asli unsuru ile dava konusu başvurunun asli unsurunun farklı bulunduğunu, bu nedenle dava konusu başvuru yönünden müktesep hak teşkil etmeyeceğini, nitekim anılan markanın hükümsüzlüğü istemiyle açılan BAkırköy 2. FSHHM’nin 2014/30 esas sayılı dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda da davalının “… A.Ş” ibareli kullanımlarının “… …” ibareli… sayılı markanın kullanımı olarak kabul edilemeyeceğinin açıklandığını, müvekkilinin dava konusu ibare üzerinde uyuşmazlık konusu 37. sınıf hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesine dayalı öncelik hakkı bulunduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu bu kapsamda sundukları delillerin incelenmediğini, ayrıca dava konusu markanın aynı KHK’nın 8/5 maddesi uyarınca da hükümsüzlüğü koşullarının gerçekleştiğini, dava konu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştirt.

GEREKÇE :1- Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının, dava konusu … sayılı marka başvurusuna, yine davalı tarafın, dava konusu başvuru ile aynı ibareyi taşıyan başka markaları aleyhine açtıkları hükümüsüzlük davaları devam ederken, dava konusu başvurunun yapılmasının kötüniyetli olduğu iddiasıyla yaptığı itirazının nihai olarak dava konusu YİDK kararıyla reddedildiği, davacının başvuruya yaptığı itirazının başka hiç bir nedene dayanmadığı, o halde davadaki YİDK kararının iptali istemi yönünden taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı noktasında toplandığı, az önce ifade edildiği üzere, davacının kötü niyet iddiasını, dava konusu başvuru ile aynı ibareyi taşıyan davalı tarafa ait markalar için açılan ve derdest olan hükümsüzlük davalarına rağmen dava konusu başvurunun yapılması vakasına dayandırdığı, ancak Yargıtay 11. H.D.’nin 06/01/2020 tarih ve 2019/2269 E.- 2020/16 K., 20/01/2020 tarih ve 2019/2447 E.- 2020/494 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, kötü niyete ilişkin başka bir emare olmaksızın, salt hükümsüzlük davasının varlığına rağmen marka başvurusu yapılması olgusunun, başvurunun kötü niyetli bulunduğunun kabulü için yeterli olmadığı, açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle, YİDK kararının iptali istemine ilişkin davanın reddine karar verillmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin , YİDK kararının iptali istemli dava yönünden ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf itirazlarının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin, davadaki hükümsüzlük istemi bakımından istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda özet kısımından da anlaşılacağı üzere davacı vekili, dava konusu başvuru ile müvekkilinin “…” ibareli markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas bulunduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu ibarenin gerçek hak sahibinin müvekkili bulunduğunu, müvekkilinin ticaret unvanının çekirdek unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile dava konusu ibare aynı olduğundan, başvurunun 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi uyarınca da dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğunu, ayrıca dava konusu marka başvurusunun kötüniyeli olduğunu ileri sürmüş, ilk derece mahkemesince de dava konusu marka ile davacının itirazına mesnet markaları arasında, dava konusu markanın tescilli bulunduğu 37. sınıf hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas koşullarının oluştuğu, ancak davalı Şirketin … sayılı markaları nedeniyle müktesep hakkının bulunduğu, davacının, aynı KHK’nın 8/3, 8/4, 8/5 maddelerine ve kötüniyete dayalı iddialarının yerinde olmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hükümsüzlük istemi yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazları ve ilk derece mahkemesinin kabulü gözetildiğinde, istinaf incelemesine konu uyuşmazlık, davalı Şirketin … sayılı markalarının dava konusu marka yönünden müktesep hak teşkil edip etmediği, davacının dava konusu ibare üzerinde 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi uyarınca öncelik hakkının bulunup bulunmadığı, yine aynı KHK’nın 8/4 ve 8/5 maddeleri uyarınca dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluşup oluşmadığı ve dava konu marka başvurunusun kötü niyetli bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, davacının davaya mesnet … sayılı markaları kapsamında yer alan 19. sınıf mallar ile dava konusu marka kapsamında yer alan 37. sınıf “İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri.” nin benzer olduğu, davacının anılan markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile dava konusu markanın asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin de benzer bulunduğu, bu bağlamda … sayılı davacı markaları ile dava konusu marka arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunduğu açık olup, bu husus ilk derece mahkemesince de isabetli şekilde belirlenmiştir.
Yukarıda da belirtildiği üzere; somut uyuşmazlık açısından tartışılması gereken asıl husus, davalı Şirketin önceki markalarından kaynaklı müktesep hakkı bulunup bulunmadığıdır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547 E.-2008/10251 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kazanılmış hakkın varlığının kabulü için, kazanılmış hakka dayanak teşkil eden tescilli marka ile yeni markadaki ibarelerde, asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markanın en azından hükümsüzlük davası açılabilecek kadar belli bir sürede çekişmesiz şekilde kullanılması, karşı taraf markalarına yanaşma niyeti olmadan ve iltibas tehlikesi yaratmayacak şekilde, eski ve yeni markalar arasında işletme ile bağlantının ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunmuş bulunması, yeni markada kazanılmış hak iddia edilen markaya nazaran emtia kapsamının genişletilmemiş olması şartlarının bir arada bulunması gerekmektedir.
Bu açıklamadan sonra somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesinin dava konusu marka bakımından müktesep hak oluşturduğu kabul ettiği ve kapsamında uyuşmazlık konusu 37. sınıf hizmetlerin yer aldığı … sayılı ve “… A.Ş” ibareli davalı Şirket markasının 21.05.2013 tarihinde tescil edildiği, dava konusu marka başvurusunun ise 01.06.2015 tarihinde yapıldığı, dolayısıyla yukarıda belirtilen “eski markanın en azından hükümsüzlük davası açılabilecek kadar belli bir sürede çekişmesiz şekilde kullanılması” şartı gerçekleşmediğinden, davalı Şirketin … sayılı markasının dava konusu marka yönünden müktesep hak oluşturması mümkün değildir. İlk derece mahkemesinin dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hak teşkil ettiğini kabul ettiği… sayılı markanın 02.11.2006 tarihinde tescil edildiği, kapsamında uyuşmazlık konusu 37. sınıf hizmetlerin yer aldığı, ancak… sayılı markanın asli unsurunun “… …” ibaresinden , dava konusu markanın asli unsurunun ise “…” ibaresinden oluştuğu, bu hali ile dava konusu markada, davalı Şirketin… sayılı markasının asıl unsurunun muhafaza edildiği söylenemeyeceği gibi aksinin kabulünde dahi, dava konusu markanın, … sayılı markadan farklı bir kompozisyonda oluşturularak, davacı Şirketin markalarına yakınlaşma çabası ve iltibas tehlikesi içerdiği kanaatine varıldığından, davalı Şirketin… sayılı markası nedeniyle müktesep hak müessesesinden faydalanamayacağı kabul edilmiş, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki kabulü yerinde görülmemiştir.
O halde ; yukarıda da açıklandığı üzere davacının … sayılı ve “…” ibareli markaları ile dava konusu… sayılı “…” asıl unsurlu dava konusu marka arasında, dava konusu markanın tescil edildiği 37. Sınıf “İnşaat hizmetleri, inşaat araç – gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri.” yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1- maddesi anlamında iltibas bulunduğu, bu bağlamda dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu gerekçesiyle hükümsüzlük isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmüştür
Her ne kadar, davacı taraf 556 sayılı KHK’nın 8/3, 8/4, 8/5 maddeleri ve kötü niyet gerekçesiyle de dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de; mahkemece alınan her iki bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, davacının dava konusu markanın tescilli bulunduğu 37. sınıf hizmetler yönünden öncelik hakkının bulunduğunun, ticaret unvanından kaynaklı üstün bir hakkının olduğunun ve davacının mesnet markalarının tanınmış bulunduğunun ispatlanamadığı, ayrıca yukarıda (1) numaralı bentte açıklandığı üzere başka bir emare ve delil olmaksızın salt hükümsüzlük davasının varlığına rağmen marka başvurusu yapılması olgusunun, başvurunun kötü niyetli olduğunun kabulü için yeterli olmadığı, dosya kapsamına davalı Şirketin kötü niyetli sayılmasını gerektirecek başka bir delil de sunulmadığı anlaşıldığından, davacı tarafın açıklanan hususlara ilişkin iddiaları Dairemizce de yerinde bulunmamıştır.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin hükümsüzlük istemi yönünden istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiş, yukarıda ( 1) nolu bentte açıklandığı üzere YİDK kararının iptali isteminin reddine dair ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden ve buna ilişkin davacının istinaf itirazları reddedildiğinden, YİDK kararının iptali istemi yönünden ilk derece mahkemesince tesis edilen hükme Diaremiz kararında da aynen yer verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin YİDK kararının iptali istemine yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nednlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/09/2021 gün ve 2016/390 E. – 2021/282 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3- YİDK kararının iptali istemine ilişkin davanın REDDİNE,
4-Marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin davanın KABULÜ ile, davalı Şirket adına tescilli … sayılı ve “… …+şekil” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 150,7‬0-TL’nin davalı Şirketten tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Reddedilen YİDK kararının iptali istemli dava yönünden, davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, ilk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 5.900-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Kabul edilen marka hükümsüzlüğü istemli dava yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı Şirketten alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 3.300,00-TL bilirkişi ücreti, 332,00-TL tebligat ve posta gideri ile istinaf aşamasında yapılan 244,80-TL tebligat ve posta gideri, 220,70-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 4.097,50-TL yargılama giderine, 29,20-TL peşin harç, 29,20-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 4.155,90‬-TL’nin davalı Şirketten alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalılar tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davacıdan peşin olarak alınan 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/01/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/02/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip