Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1614 E. 2022/1188 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1614 – 2022/1188
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1614
KARAR NO : 2022/1188
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2022
NUMARASI : 2021/760 E. – 2022/189 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Alacak

Taraflar arasında görülen davada Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 24/03/2022 tarih ve 2021/760 E. – 2022/189 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin çeşitli tarihlerde katı atık (çöp) toplama, cadde, sokak, pazar yerlerinin süpürülmesi ve katı atıkların çöplüğe nakliyesi ile ilgili ihaleler düzenlendiğini, bu ihalelerin sonucunda davalılar ile hizmet alım sözleşmeleri imzalandığını, dava dışı … adlı şahsın müvekkili ile hizmet alım sözleşmesi imzalayan … Ltd. Şti.’nin personeli olup, 13/09/2006-10/08/2014 tarihleri arasında bu şirkette çalıştığını, …’ün kıdem tazminatı alacağı, ihbar tazminatı alacağı, yıllık ücretli izin alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağı ve fazla mesai alacağının tahsili amacıyla müvekkili Belediye aleyhine açtığı dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiğini, bu karar üzerine başlatılan icra takibi sonucunda toplam 29.460,20 TL ödeme yapıldığını, bu kararın kesinleştiğini, oysa dava konusu ödemelerin sorumluluğunun davalılarda olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davalıların sorumlu oldukları miktarların tespiti ile 29.462,27 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, işçilerin çalışma koşulları ve denetimlerinin davacı İdare tarafından yürütüldüğünü, davacı tarafından ödenen meblağın müvekkilinden talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, sorumlu bulunduğu kabul edilse dahi müvekkilinin sorumluluğunun sadece işi üstlendiği dönemle sınırlı olabileceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılan davada verilen kararın Ankara BAM 20. Hukuk Dairesi kararı ile görev yönünden kaldırılmasından sonra ve işin esasına girişilmeden önce usulünce zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmadığı gerekçesi ile davanın HMK’nın 114/2. maddesi yollaması, TTK’nun 5/A ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-2 maddesi uyarınca ve HMK’nın 114/2 ve 115 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin İş Mahkemesi ilamına göre ödediği tazminatı rücuen talep ettiğini, davanın arabuluculuğa başvuru zorunluluğu içermediğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE :Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
06/12/2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesinde, “Bu Kanunun 4’üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü bulunmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 3. maddesi uyarınca, bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiillerin ticari iş olduğu, aynı Yasanın 4/1-a maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı, taşıma işleri hakkındaki maddi hukuk normları ile ilgili düzenlemelerin de TTK’nın 4. Kitabında yer aldığı, taşıma sözleşmelerden kaynaklanan tüm uyuşmazlıkların, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari iş ve ticari dava sayılacağı, davanın ticari dava olması ve bir miktar paranın ödenmesini içermesi nedeniyle, 6102 sayılı TTK’nın 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi uyarınca dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğu anlaşılmaktadır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde de, “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükmü bulunmaktadır.
Ancak, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2021/2610 Esas, 2022/2541 Karar ve 09/05/2022 Tarihli ilamında aynen; “5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri” başlıklı 67. maddesinde “Belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetleri; sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işler, süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu kapsamda Belediyenin asli işleminden olan temizlik işi ile ilgili taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığı ve uygulandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin taşıma edimini içerdiği belirtilerek arabuluculuğa tabi olduğu yönünde karar verilmiş ise de taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edim Belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımıdır. Bu halde dava konusu uyuşmazlık arabuluculuğa tabi olmadığından işin esasına girilerek inceleme yapılması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır….” şeklinde karar verilmiştir.
Bu itibarla, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2021/2610 Esas, 2022/2541 Karar ve 09/05/2022 Tarihli ilamına göre, somut uyuşmazlık açısından da, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin taşıma edimini içerdiği belirtilerek arabuluculuğa tabi olduğu yönünde karar verilmiş ise de, taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edimin Belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımı olduğu, bu halde dava konusu uyuşmazlığın arabuluculuğa tabi olmadığı, bu durumda da mahkemece işin esasına girilerek inceleme yapılması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 24/03/2022 tarih ve 2021/760 E. – 2022/189 K. sayılı sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.