Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1497 E. 2022/1136 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1497 – 2022/1136
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1497
KARAR NO : 2022/1136
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2019
NUMARASI : 2017/305 E. – 2019/577 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/12/2019 tarih ve 2017/305 E. – 2019/577 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili tarafından 1990 yılında… şehrinde ticari faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla kurulan…’un “yiyecek ve içecek” alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, ismini 1991 yılında yerel pazarda “…” adıyla piyasaya sürdüğü ilk üründen aldığını, müvekkiline ait bu şirketin ana merkezinin şu an “…” adresinde olduğunu ve faaliyetlerinin devam ettiğini, müvekkiline ait şirketin kısa sürede başta Arap ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde “…” isimli markanın tescili konusunda başvuruda bulunduğunu, Türkiye’de de bu markanın tescilini almak için başvuruda bulunmak isteyen müvekkilinin işbu markanın daha önce başka bir şirket tarafından tescillendiğini öğrendiğini, bahsi geçen şirket adresinin … olduğunu ve yetkililerinin … olduklarını, müvekkilinin işbu markanın başka şirket adına tescillenmesine itiraz etmişse de bir sonuç elde edemediğini, müvekkilinin … markasının alt markalarını tescil ettirmek için farklı tarihlerde davalı Kuruma başvurduğunu, davalı yanın müvekkilinin yapmış olduğu başvurulara rağmen kötüniyetli olarak bu başvurulardan 3 ay sonra markaları adına tescil ettirme talebinde bulunduğunu, müvekkilinin 30 yıldır uluslararası piyasada … markasını kullandığını ve davalı yanın müvekkilinin marka hakkını haksız yere işgal ettiğini, yine davalı yanın 18.04.2017 tarihinde 2017/35216 başvuru numarası ile … isimli markayı farklı mal ve hizmetleri de kapsayacak şekilde tescil ettirmek için başvuruda bulunduğunu, davalının tescilini istediği … markasının ve alt markalarının zaten 20 yıldan beri farklı ülkelerde müvekkili adına tescil edildiğini, davalı yanın, müvekkili markasının dünya çapındaki tanınmışlığından ve iyi ününden yararlanmak amacıyla ticari çıkar sağlamak, müvekkilinin sarf ettiği emek, zaman ve paranın semerelerinden bedelsiz ve haksız bir şekilde faydalanmak amacıyla kötü niyetli olarak markayı tescil ettirdiğini ileri sürerek 2015/04869 sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ile sicilden terkininetescil işlemleri devam eden 2017/41104, 2017/41108, 2017/41117, 2017/41135,2017/41143, 2017/41156 sayılı “… … ibareli markaların tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, husumet itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, MÖHUK’un 48. madde uyarınca davacıdan yabancılık teminatı alması gerektiğini, davacı vekilinin vekaletnamesinin HMK’nın 224. Maddesi uyarınca onay veya apostili şerhi içermediğini, müvekkili şirketin Türk Vatandaşı … isimli ortaklar tarafından kurulduğunu, halen de bu ortaklar tarafından yönetilen bir şirket olduğunu, davacı yanın iddia ettiği gibi … olmadıklarını, “…” markasının Türk Patent nezdinde 2003/02768 nolu marka tescil belgesiyle davacı yanın pek çok ülkede tescil ettiridiği tarihten yıllar evvel Türkiye’de tescil edildiğini ve kullanılan bir marka olduğunu, müvekkili şirketin bu markayı 15.01.2015 tarihli Marka Devir Protokolüyle devir aldığını, ardından da 2015/04869 nolu … markasını Türk Patent nezdinde adına tescil ettirdiğini, müvekkilinin … markasının gerçek ve meşru hak sahibi olduğunu, pek çok çeşit ürün ürettiğini, … markasıyla seri marka niteliğinde pek çok markasının bulunduğunu, müvekkili şirketin davacı yanın kötüniyetli başvurularını tespit edip itirazda bulunmamış olsaydı davacı yanın bugün müvekkilinin tescilli … markasıyla aynı veya ayırt edilemez derecede benzer markalarla ürünlerini piyasaya arz ederek haksız rekabete girişmiş ve marka hakkına tecavüz etmiş olacağını, bu fiillerin engellenmesi ve davacı yanın haksız, kötüniyetli marka tescillerinin önlenmesi amacıyla davacı yanın “… …” ibareli marka başvurularının tamamına itiraz edildiğini ve başvuruların tümüyle reddedildiğini, henüz tescil edilmeyen marka başvuruları aleyhine hükümsüzlük davası açılamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu olan … ibareli markaların henüz tescil edilmediği, … ibareli markaların ise dava tarihinden sonra tescil edildiği, dava tarihi itibariyle, davalı adına tescilli olan tek marka 2015/04869 sayılı “…” ibareli marka olduğu, … markasının, dava dışı … şirketleri adına 1998 yılından bu yana pek çok ülkede 29, 30 ve 32. Sınıflarda tescil edildiği, söz konusu markanın, davalıdan önce, davacı adına herhangi bir tescili ve kullanımı bulunmadığı, davalının, tesadüf olamayacak şekilde ve sıklıkta, yurt dışında tescilli markaların aynısını/benzerini, 2015 yılından itibaren kendi adına tescil ettirdiği, bu konuda girişimde bulunduğunun açık bulunduğu, bir markanın benzerinin tescilinin, her durumda kötü niyetli tescil olarak kabul edilemeyeceği, ancak özellikle yurt dışında tescilli markaların, kopya-taklit düzeyindeki benzerlerinin kötü niyetli tescil olarak değerlendirilmesi gerektiği, zira kimi tacirlerin yurt dışında tescilli maruf markaları benzer ya da farklı sektörlerde tescil ettirerek kullandıkları ve olumlu imaj transferi yolu ile haksız kazanç elde ettikleri bilinen bir husus olduğu, marka korumasının amacına aykırı, kötü niyetli tescilin, engelleme, spekülasyon markası şeklinde olabileceği gibi, çok sayıda ülkede tescilli maruf markanın sulandırılması ve haksız yarar sağlama amacı güdülerek tescil edilmesi suretiyle de gerçekleşebileceği, kaldı ki bu şekilde tescil edilen markanın, somut olayda olduğu gibi, taklit edilen markanın gerçek hak sahibi tarafından ülkemizde, ilgili sınıfta tesciline de engel teşkil edeceği, emsal bir uyuşamzlıkta da Ankara 4 FSHHM’nin aynı yönde karar verdiği, 2003 02768 sayılı … ibareli markanın 29, 30 ve 32. Sınıflardaki malları kapsayacak şekilde 05.02.2003 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, 25.10.2005 tarihinde dava dışı …adına tescil edildiği, markanın yenilendiğine yahut davalı şirkete devredildiğine diar bir kaydın bulunmadığı, diğer yanadan işbu davada davalı Kuruma husumet düşmeyeceği gerekçesiyle davalı Kurum aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı adına açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalı adına tescilli 2015/04869 sayılı … ibareli markanın tescilli olduğu tüm sınıflar yönüden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, diğer markalardan 2017/41104, 2017/41117, 2017/41143 sayılı markalar henüz tescil edilmediğinden ve yine 2017/41135, 2017/41108, 2017/41156 sayılı markalar dava tarihi itibariyle tescilli olmadığından erken açılan davaların reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece davalının kötü niyetli olduğu kabul edilmesine rağmen 2017/41104, 2017/41117, 2017/41143 2017/41135, 2017/41108, 2017/41156 sayılı markalar yönünden davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 2017/41135, 2017/41108, 2017/41156 sayılı markaların dava tarihinden sonra tescil edildiğini, mahkemece verilen kısmen red kararının usul ekonomisine aykırı bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” ibareli markanın 2003 yılından beri tescilli bir marka olup müvekkilinin bu markayı 15/01/2015 tarihli devir protokolü ile devir ve temlik aldığını, devir protokolünün dosyaya sunulduğunu,2003 yılından bu yana ülkemizde tescilli olarak kulanılan ve üzerinde kadim ve müktesep oluşmuş bu marka müvekkilince devir alındıktan sonra bu marka hakkına dayalı olarak 2015/07869 sayılı markayı tescil ettirdiğini, davacının … markasını ülkemizde kullanmadığını, bu nedenle korunmaya değer bir marka hakkının bulunmadığını, davacı tarafça dayanılan markaların pek çoğunun 2003 yılından çok sonra 2010-2013 yılları arasında ve sadece 5 farklı ülke için dava dışı şirketlere ait markalar olduğunu, bu markaların davacıya ne şekilde bir hak verdiğinin hükümde açıklanmadığını, bir markanın farklı ülkerde tescilinin ülkemizde tanınmış olduğu sonucunu doğurmayacağını, tanımış marka iddialarının ispalanmadığını, mahkemece hükme esas açınan bilikişi raporunun son derece hatalı oldup rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, diğer taraftan davacıdan MÖHUK 48. Maddesi gereğince yabancılık teminatı alınmadığı gibi davacı vekaletnamesinde HMK’nın 224. Maddesi uyarınca onay ve apostil şerhi bulunmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, marka hükümsüzlüğü istemiyle açılan işbu davada tescilli olmayan 2017/41104,2017/41117,2017/41143 sayılı ve dava tarihinden sonra tescil edilen 2017/41135,2017/41108,2017/41156 sayılı dava konusu markalar yönünden açılan davanın, erken açıldığı gerekçesiyle yazılı şekilde reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davalı Şirket vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince, taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı Şirketin dava konusu 2015/04869 sayılı “…” ibareli marka tescilinde kötü niyetli bulunup bulunmadığı noktasındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı Kanun’un 25/2. maddesi uyarınca menfaati olan herkesin markanın hükümsüzlüğünü istemesi mümkün olduğundan davalının, davacının işbu davayı açma hakkı bulunmadığına dair istinaf itirazları yerinde olmadığı gibi mahkemece MÖHUK’un 48. Maddesi kapsamında belirlenen nakdi teminatın davacı tarafça yatırıldığı, davacı vekilinin vekaletnamesinin de usulüne olduğu anlaşıldığından davalı tarafın bu yöndeki istinaf itirazları da yerinde görülmemiştir.
Yargıtay HGK.’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle davalının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davacı, davalının kötüniyeti bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir.
Bu çerçevede somut olaya dönüldüğünde; yukarıda belirtildiği üzere dava konu marka tescilinin kötü niyetli olarak kabulünün gerekçesi, davalının yurt dışında tescilli markaların aynısını veya benzerlerini tesadüf olmayacak şekilde ve sıklıkta kendi adına tescil ettirmesi veya tescil girişiminde bulunması olarak belirtilmiştir. Ancak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/2792 E 2019/4322 K, 2020/1842 E. 2021/1878 Karar sayılı ilamlarında belirtildiği üzere marka hukukunda tescilin ülkeselliği ilkesi hakim olup markaya konu ibarenin herhangi bir ülkede farklı kişiler adına tescil ettirilmesinde hukuki bir engel bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta da kötü niyet kabulüne gerekçe yapılan ve dava dışı şirket adına yurt dışında tescilli olduğu anlaşılan markalar ülkemizde tescilli değildir. Öte yandan dosya kapsamında bu markaların Türkiye’de kullanıldığına dair bilgi ve belge bulunmadığı gibi bahsi geçen yurt dışı markalarının ülkemizde bilinir olduğu da kanıtlanmış değildir. Bir markanın bir çok başka ülkede tescilli olması Türkiye’de de doğrudan tanınmış olduğu anlamına da gelmemektedir. Somut olayda ,bundan başka davalının kötü niyetli olduğunu ispata yarar bir emare ve delil de bulunmamaktadır. O halde, yurt dışında tescilli bir markanın davalı tarafça ülkemizde tescil ettirilmesi, kötü niyete ilişkin başkaca bir emare ve delil olmadığından, sırf bu nedenle kötü niyetli olarak kabul edilemez. Nitekim, ilk derece mahkemesince karar yerinde emsal olarak alınan ve aynı davacı tarafından aynı iddialarla başka bir markanın hükümsüzlüğü istemiyle açılan başka bir davada Ankara 4. FSHHM’nin 2017/323 E-2018/282 sayılı ilamıyla yurt dışında tescilli markalarla benzer olan marka tescillinin kötü niyeli olduğu gerekçesiyle markanın hükümsüzlüğüne dair verilen kararı bozan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/1773 E-2021/1964 K sayılı ilamında da aynı sonuçlara ulaşılmıştır.
Bu durumda ilk derece mahkemesince, dava konusu 2015/04869 sayılı marka tescilinin kötü niyetli olarak yapıldığının ispat edilemediğinin kabulü ile davanın 2015/04869 sayılı marka yönünden de reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca davalı Şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davalı Şirket yönünden açılan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş ve infazda tereddüt oluşmaması adına davalı … aleyhine açılan dava hakkında ilk derece mahkemesince verilen karara Dairemiz kararın da aynen yer verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı …vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 10/12/2019 gün ve 2017/305 E. – 2019/577 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davalı … aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine
4-Davalı …aleyhine açılan davanın REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 31,40.TL harçtan mahsubu ile bakiye 49,30.TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdiren 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Şirkete verilmesine,
7-Davalı … yönünden davanın husumet yokluğundan reddi nedeniyle; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 3.931,00-TL maktu ücreti vekaletinin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
9-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına
10-Davalı …tarafından istinaf aşamasında yapılan ve istinaf başvuru harcından oluşan 148,60 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
12-Davacıdan alınması gereken 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
13-Davalı …tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
14-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.