Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1490 E. 2023/688 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1490 – 2023/688
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1490
KARAR NO : 2023/688
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/04/2022
NUMARASI : 2021/47 E. – 2022/126 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Men’i ile
Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 27/04/2022 tarih ve 2021/47 E. – 2022/126 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin uzun zamandır …’da tatlı ve yemek sektöründe “…” işletme adı altında bir restoran işlettiğini, “…” markasını da “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” için 2000/17186 numarası ile marka olarak tescil ettirdiğini, davalı şirketin “…” tatlısını alıp satmak üzere 2017 Yılı Şubat ayında davacıya teklifte bulunduğunu, taraflar arasında Temmuz 2017’ye kadar bu ticari ilişkinin sürdüğünü, ancak bu satışın marka hakkının kullanılması veya yararlanılması yetkisini içermemesine rağmen, davalının “…” ismini tabelalarında, dükkan ismi olarak, çeşitli ambalajlarda, internet sayfasında, reklamlarda kullanmaya başladığını, ayrıca davacının yanında çalışan iki tatlıcı ustasını da kendisiyle çalışmaya ikna ettiğini, davalının bu faaliyetlerinin markalarının kazandığı şöhretin zedelenmesi anlamına geldiğini, ayrıca haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, davalının müvekkilinin marka haklarını ihlalinin ve haksız rekabetinin önlenmesini, men’ini ve bu tecavüz nedeniyle şimdilik 556 sayılı KHK.’nın 66/c maddesi uyarınca 50.000,00-TL maddi ve 50.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesini, hüküm özetinin ilanını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının markasının münhasıran “…” ibaresinden oluşmakla ayırt edicilik sağlama şartını yerine getirmediğini, markanın bu haliyle herkes tarafından kullanılabilen bir ibare olduğunu, davacının faaliyet konusunun ağırlıklı olarak … ve işletme adının da buna uygun şekilde “… …” olduğunu, davalının ise dava konusu markayı “… …” olarak kullandığını, davacının müvekkilinin “… …” markası ile satış yaptığını bildiğini, dolayısıyla bu davayı açmakta kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin usulüne uygun olarak tescil ettirdiği ticaret unvanını kullanmasının markaya tecavüz sayılamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı tarafından “…” ibaresinin “tatlı” emtiasında değil, “yiyecek-içecek sağlanması hizmetleri”nde markasal hüviyette kullanıldığı, bu hizmetlerde “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin yüksek olduğu ve davacının markasının hükümsüz kılınmadığı sürece bahsi geçen hizmetlerde korunmasının gerektiği, davalının markasal kullanımlarında sadece “… …” ibaresinin değil, “…” ibaresinin de geçtiği, bu ibarenin markasal kullanımının davacının tescilli markasından doğan haklarını ihlal ettiği, davacının tercih hakkını kullandığı 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 151/2-a maddesi uyarınca maddi tazminat olarak 64.383,50-TL talep edebileceği, ancak 50.000,00-TL talep ettiğinden taleple bağlı kalındığı, manevi tazminat talebinin ise 25.000,00-TL üzerinden kısmen kabul edildiği gerekçesiyle davalı taraf eyleminin davacıya ait tescilli “…” ibareli marka hakkına tecavüz oluşturduğunun tespitine, tecavüzün önlenmesine, men’ine, davacının tescilli “…” ibareli markası ile iltibas oluşturan davalının “yiyecek ve içecek” sınıfı için kullandığı tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin toplatılmasına, 50.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin hakkının saklı tutulmasına, 25.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, manevi tazminat açısından fazlaya ilişkin kısmın reddine, hüküm özetinin ilanına karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, hükme esas alınan bilirkişi raporunda “… …”nın bir tatlı türü, yani cins isim olduğunun ve bu haliyle kullanımının marka ihlali olarak değerlendirilemeyeceğinin, kaldı ki davacının markasının “tatlı” emtiası için koruma altında olmadığının belirtildiğini, bilirkişinin bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra, marka ihlalinin varlığı sonucuna nasıl ulaştığını anlamanın mümkün olmadığını, yine 43. sınıfta yer alan yiyecek ve içeceklerin sağlanması hizmetinin çok geniş kapsamlı olup, …, kebaplarda kullanılan baharat, pizza, tavuk, ekmek, tatlı, balık, vs. birçok ürünü kapsadığını, mahkemece bu şekilde karar verilmesi ile tüm bu ürünleri kapsayacak şekilde ve tek başına “…” ibaresini kullanmak suretiyle davacı lehine, yasaya ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olarak tekel oluşmasının sağlanacağını, örneğin “… …” ya da “… …” şeklinde kimsenin tescil alamayacağını, davacı tarafın sadece “…” ibaresini tescil ettirmekle yiyecek içecek sektöründeki tüm ürünleri kapatmış olacağını, maddi tazminat talebi yönünden müvekkili şirketin Temmuz 2017 ayına kadar, bir nev’i bayi statüsünde (davacıdan toptan tatlı alıp kendi dükkanında satmak şeklinde) çalıştığını, davacı yanın gerek müvekkilinin bu satış sistemine dahil olduğu dönem için gerekse Temmuz ayından 31.12.2017 tarihine kadar olan dönem için karlılık oranının %10,87 iken, müvekkilinin hiç tatlı almadığı 2018 yılı için karlılık oranının % 19,12 olduğunu, dolayısıyla davacı yanın karlılık oranının azalmasının bir yana, nerede ise 2 kat oranında arttığını, bu hususun müvekkilinin davacıdan tatlı almayı bırakıp, tatlı imal edip satmasının, davacı yanı zarara uğratan bir eylem olmadığını, maddi tazminat olgusu için zarar unsurunun varlığının şart olduğunu, müvekkili şirket yönünden tatlı alışlarının hatalı olarak 54.790,00-TL olarak hesaplandığını, oysa tatlı alışlarının 59.399,15-TL olduğunu, müvekkili şirketin 06.01.2017-31.7.2017 tarihleri arasındaki tüm satışlarının, davacıdan alınan tatlılara ilişkin bulunduğunu, dolayısıyla yapılacak hesaplamalarda bu dönemin dışlanmasının gerektiğini, hesaplamaların 01.01.2018-24.4.2018 dönemi üzerinden yapıldığına göre, davacı yanın karlılık oranının 2018 yılının yarısını kapsayacak şekilde değil, 114 günlük dönem esas alınarak yapılmasının gerektiğini, özellikle 2018 yılı Ramazan Bayramının Haziran Ayı, Kurban Bayramının ise Ağustos Ayı içinde olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2018 dönemi satışlarının bu dönemleri de kapsadığını, oysa karlılık marjının bu dönemde olması gerekenden çok daha fazla bulunduğunu, manevi tazminata hükmedilmesi için gerekli yasal koşulların da oluşmadığını, öte yandan hükmedilen manevi tazminat miktarının da son derece fahiş olduğunu, davacı vekili lehine üç ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hakkına tecavüzün tespiti, önlenmesi, men’i ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince 10.04.2019 gün ve 2018/161 E. – 2019/114 K. sayılı karar ile davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine dair hüküm kurulmuşsa da davacı tarafça bildirilen delillerin incelenmesi amacıyla Dairemizce 29.01.2021 tarihli karar ile HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış, mahkemece bu kez yeniden yapılan yargılama sonucunda, 27.04.2022 gün ve 2021/47 E.- 2022/126 K. sayılı karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, ancak Dairemizce dosyada bulunan bilirkişi raporları hüküm kurulması için yeterli görülmediğinden, davalı vekilinin 04.02.2022 tarihli ek bilirkişi raporuna itirazlarının karşılanması amacıyla duruşma açılmış, Dairemizce 07.04.2023 tarihli ek bilirkişi raporu alınmıştır.
Davacının dayandığı 2000/17186 sayılı “…” ibareli markası 43. sınıf “Yiyecek içecek sağlanması hizmetlerinde” tescillidir. Davalı tarafından da “… …” ibaresi aynı hizmet sınıfında, özellikle faturalarında, Z raporlarında, kaşelerinde, sattığı gıda ürünlerinde, yol kenarındaki ve iş yerinin girişindeki tabelalarında, iş yerinin duvarlarında, çeşitli paketlerinde, ıslak mendillerinde ve reklamlarında markasal olarak kullanılmıştır.
Her ne kadar davalı tarafça “… …”nın bir tatlı türü, yani cins isim olduğu ve mevcut kullanımının marka ihlali olarak değerlendirilemeyeceği savunulmuş ise de ilk derece mahkemesince de belirtildiği üzere, davalı tarafından “…” ibaresi “tatlı” emtiasında değil, “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri”nde kullanılmıştır. Anılan hizmet sınıfında “… …” ibaresinin ayırt edici olmadığının söylenebilmesi Dairemizce de mümkün görülmemiştir. Ayrıca gerek mahkemece gerekse de Dairemizce görüşüne başvurulan ve aralarında gıda mühendisinin de bulunduğu bilirkişi heyetince aksi yönde bir görüş de bildirilmemiştir. Dolayısıyla mahkemece davalının işbu davada ispatlanan kullanımlarının, davacıya ait marka hakkına tecavüz teşkil ettiğinin kabul edilmesinde Dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Her ne kadar davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde 556 sayılı KHK’nın 66/c (6762 sayılı SMK’nın 151/2-c) maddesine dayanılmışsa da, 16.01.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında tercih haklarını 6762 sayılı SMK’nın 151/2-a bendine göre kullandıkları bildirildiğinden ve anılan tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 141. maddesi uyarınca, tarafların ön inceleme duruşmasında iddia ve savunmalarını serbestçe değiştirmesi mümkün bulunduğundan, mahkemece davacı yararına 6762 sayılı SMK’nın 151/2-a maddesi uyarınca tecavüz edenin rekabeti olmasaydı hak sahibinin elde edeceği muhtemel gelire göre tazminat hesabı yapılmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ancak ilk derece mahkemesince 06.01.2017 (davalı şirketin ticaret siciline tescil tarihi) ile 25.04.2018 dava tarihi arasındaki dönem için tazminat hesabı yapılmışsa da, davalı tarafça davacının bayisi olduğu dönemde, yine davacıdan satın aldığı ürünleri satması fiilinin, davacının marka hakkına tecavüz teşkil etmesi mümkün olmadığından, bu dönemde davalı tarafça elde edilen kar tutarının, tazminat hesabına dahil edilmemesi gerekir. Dairemizce alınan 07.04.2023 tarihli ek bilirkişi raporunda da taraflar arasındaki bayilik ilişkisi incelenmiş, davalının 06.01.2017 ana sözleşme tarihinden, davacı taraf ile aralarındaki bayilik ilişkisinin devam ettiği Temmuz 2017 tarihine kadar olan tüm alış faturalarındaki toplam tutar (64.151,10 TL) belirlenmiş, bu tutar net satış tutarına dönüştürülmüş ve davalının net gelirinden düşülmüştür. Buna göre davalının kendi imalatı olan tatlı satışlarından, 25.04.2018 dava tarihine kadar hesaplanan toplam kar tutarı 59.714,18 TL.’dır.
Her ne kadar davalı tarafça davacı yanın karlılık oranının 2018 yılının yarısını kapsayacak şekilde değil, 114 günlük dönem esas alınarak yapılmasının gerektiği, özellikle 2018 yılı Ramazan Bayramının Haziran Ayı, Kurban Bayramının ise Ağustos Ayı içinde olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 2018 dönemi satışlarının bu dönemleri de kapsadığı, oysa karlılık marjının bu dönemde olması gerekenden çok daha fazla bulunduğu savunulmuşsa da, Dairemizce alınan 07.04.2023 tarihli ek bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere, mükellefler bir yıl içinde 4 dönem olarak vergi beyannamelerinde bulunmakta ve buna uygun şekilde gelir tablosu düzenlemektedirler. Mükelleflerce günlük kayıt yapılaması söz konusu değildir. Davalının 25.04.2018 dava tarihine kadar hesaplanması gereken gelir durumu ise 2. döneme ilişkin bulunduğundan, bu döneme ait gelir tabloları dikkate alınarak belirlenen faaliyet kar oranına göre hesap yapılmasında da bir isabetsizlik yoktur.
Sonuçta Dairemizce yapılan incelemede de davacının talep edebileceği maddi tazminat tutarının, dava dilekçesi ile talep edilen 50.000,00 TL’ndan fazla, 59.714,18 TL olduğu anlaşılmış, HMK’nın maddesi uyarınca taleple bağlı kalınarak 50.000,00 TL’na hükmedilmiş, manevi tazminat tutarı yönünden mahkemece verilen hükme karşı davacı tarafça istinaf itirazında bulunulmadığı da gözetilerek, ilk derece mahkemesinin hükmettiği 25.000,00 TL. manevi tazminat miktarı oluşa uygun bulunmuş, yine dava dilekçesinde faiz talep edilmemesi karşısında mahkemece hükmedilen tazminat tutarlarına faiz yürütülmemesinde de bir isabetsizlik görülmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27.04.2022 gün ve 2021/47 Esas-2022/126 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜNE,
3-Davalı taraf eyleminin davacıya ait tescilli “…” ibareli marka hakkına tecavüz oluşturduğunun TESPİTİNE, TECAVÜZÜN ÖNLENMESİNE, MEN’İNE,
4-Davacının tescilli “…” ibareli markası ile iltibas oluşturan davalının “yiyecek ve içecek” sınıfı için kullandığı tabelaların sökülmesine, reklam vasıtası, basılı evrak ve ürünlerin TOPLATILMASINA,
5-Davacı tarafça talep edilen 50.000,00-TL maddi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin hakkının saklı tutulmasına,
6-Davacı tarafça talep edilen manevi tazminattan takdiren 25.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine, manevi tazminat açısından fazlaya ilişkin kısmın REDDİNE,
7-Kararın hüküm özetinin masrafı sonradan davalı taraftan tahsil edilmek üzere Türkiye genelinde yayınlanan ve tirajı 100.000’in üzerinde olan bir gazetede bir kez ilan edilmesine,
8-HMK 397/2 maddesine göre mahkememizce verilen 20/10/2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının hükmün kesinleşmesine kadar devamına,
9-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 5.123,25‬-TL nispi karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 1.707,75-TL’nin düşümü ile bakiye 3.415,5‬0-TL davalı tarafından yatırıldığından, davalıdan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
10-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, kabul edilen maddi olmayan talepler yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre hesaplanan 15.000,00-TL, maddi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre hesaplanan 15.000,00-TL, kabul edilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre hesaplanan 15.000,00-TL olmak üzere, toplam 45.000,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre hesaplanan 15.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 2.300,00-TL bilirkişi ücreti, 283,33-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 19,50-TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.602,83‬-TL yargılama giderinin, davanın 1/6 kabul ve ret oranına göre hesaplanan 2.169,03-TL’ye, 1.707,75-TL peşin harç ve 35,90-TL başvurma harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 3.912,68-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
13-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 32,00-TL posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 72,00-TL tebligat ve posta masrafı, 220,70-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 324,7‬0-TL yargılama giderinin davanın 1/6 kabul ve ret oranına göre hesaplanan 54,10-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
14-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
15-Davalı tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 5.123,25-TL nispi istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davalıya iadesine,
16-İstinaf aşamasında duruşma açıldığından ve tek duruşma yapıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerince belirlenen 5.500,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
17-İstinaf aşamasında duruşma açıldığından ve tek duruşma yapıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerince belirlenen 5.500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, duruşmaya katılan davacı vekili, davalı şirket vekilinin yüzlerine karşı yapılan açık yargılama sonucunda 24/05/2023 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 25/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.