Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1478 E. 2022/1624 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1478 – 2022/1624
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1478
KARAR NO : 2022/1624
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/11/2018
NUMARASI : 2016/597 E. – 2018/806 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Tazminat

Dairemizce verilen 10/07/2020 tarih, 2019/236 E. – 2020/640 K. sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 22/06/2022 tarih 2020/7137 E. – 2022/5185 K. sayılı kararı ile bozulmuş olmakla, dosya okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı tarafından yapılan ihale sonucu, 95.000 ton koz kömürün …Müdürlüğü stok sahasına taşınmasına ilişkin hizmet alım işinin 05/01/2015 tarihli sözleşme ile müvekkiline verildiğini, sözleşme süresinin ise başlama tarihinden itibaren 12 ay olarak belirlendiğini, buna göre 01/06/2015 tarihinde başlanan işin 12 ay sonra 31/05/2016 tarihinde sona erdiğini, sözleşme süresi bitmeden önce davalının müvekkiline sözleşme süresini uzatmak istelip istemediğini sorduğunu ve müvekkili tarafından buna olumsuz cevap verildiğini, sözleşme süresi sona erdikten sonra davalının sözleşmeyi feshettiğini bildirerek, sözleşme kapsamında verilen teminatı irad kaydettiğini, fesih gerekçesi olarak 14/08/2015 tarihinde kömür yüklü 3 adet kamyona su basılmasının gösterildiğini, feshin geçersiz olduğunu, … İşletme Genel Müdürlüğü sözleşmede taraf olmadığından fesih yetkisinin bulunmadığını, sözleşme sona erdiğinden feshin mümkün olmadığını, sözleşmenin feshi için haklı neden bulunmadığını, davalı tarafından gerçekleştiği iddia edilen fiilden sonra 10 ay hiçbir şey olmamış gibi davrandığını, bu süreçte müvekkilinin yeni ihalaler kazandığı, 10 ay sonra fesih işlemi uygulanmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, basiretli ticar gibi davranma yükümlüğüne aykırı bulunduğunu, müvekkiline 5 yıl ihalelere katılma yasağı uygulandığından maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshinin geçersizliğinin tespiti ile irad kaydedilen 95.000 TL teminatın irad kaydedildiği tarihten itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline, şimdilik 1.000,00 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında akdedilen 05/01/2015 tarihli sözleşme kapsamında davacının Haziran 2015 tarihinden itibaren kömür nakliyesine başladığını, 14/08/2015 tarihinde işletmeye getirilen kömürler üzerine su sıkıldığının tespit edildiğini, davacının hileli ve aldatıcı hareketlerde bulunarak müvekkilini zarara uğrattığını, sorumlular hakkında Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, bu konuda teftiş kurulunaca rapor hazırlandığını, teftiş kurulu raporunun genel müdürlük tarafından uygun görülmesi üzerine sözleşmenin feshi yoluna gidildiğini, feshin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraflar arasında 05/01/2015 tarihinde … … İşletme Müdürlüğü ihtiyacı olan 95.000 ton kömür nakliyesi hizmet alımına ilişkin sözleşme yapıldığı, sözleşmede işin süresinin işe başlama tarihinden itibaren 12 ay olarak belirlendiği, sözleşmenin 31/05/2016 tarihinde sona erdiği, davalı tarafça sözleşmenin 30/05/2016 tarihinde feshedildiği, feshe gerekçe olarak 14/08/2015 tarihinde 3 adet kömür yüklü kamyona su basılmasının gösterildiği, Ankara 8. İdare Mahkemesi nezdinde davacı tarafından davalı aleyhine açılan ve konusu davacının gerçekleşen fiiline ilişkin davalı idarenin ihalelerinden 5 yıl süre ile ihale dışı bırakılmasına ilişkin cezanın iptali ile maddi ve manevi tazminat talepli olan davada, davanın reddine karar verildiği, davacı tarafça gerçekleştirilen ve idare mahkemesi tarafından da meslek ahlakına aykırı bulunan eylemin, sözleşmenin fesline haklı sebep oluşturduğu, sözü geçen idare mahkemesi kararında maddi ve manevi tazminata ilişkin kesin hüküm oluşturacak şekilde karar verildiği, anılan nedenlerle, feshin haklı sebebe dayalı olduğu ve geçerli bulunduğu, bir an için aksi düşünülecek olsa dahi sözleşmenin feshinin geçersizliğinin tespiti yönünde bir hüküm kurulmasının hukuken mümkün ve hukuki yarar içeren bir talep olmadığı, feshin hukuken tek taraflı irade beyanı ile açıklanarak karşı tarafa ulaştığı anda sonuç doğuran bir işlem olduğu, davacının sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayanması nedeniyle teminatın iadesi yönündeki talebin yerinde olmadığı, maddi ve manevi tazminata yönelik taleplerin de idare mahkemesince reddedildiği ve bu konuda kesin hüküm doğduğu, aksi düşünülecek olsa dahi davacının maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin iddiasının sübut bulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, ilk derece mahkemesince uyuşmazlık hakkında değerlendirme yapmak üzere bilirkişi görevlendirmesine rağmen bilirkişi raporu dikkate alınmadan ve yeni bir bilirkişi incelemesi de yaptırmadan karar verildiğini, işbu uyuşmazlığın konusunu oluşturan sözleşmenin feshinin geçerli olup olmadığı konusunda mahkemece bir değerlendirme yapılmadığı gibi dava konusu sözleşmenin yetkisiz işletme müdürlüğünce feshedildiği yönündeki iddialarının da incelenmediğini, bu hususlarda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, ilk derece mahkemesi kararında belirtildiğinin aksine idare mahkemesince verilen kararın işbu dava yönünden kesin hüküm teşkil etmediğini, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ve dosyaya sundukları uzman görüşünde belirtildiği üzere müvekkilinin maddi zararının tespit edilerek hüküm altına alınmasının gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Dairemizin 10/07/2020 tarih, 2019/236 E., 2020/640 K. sayılı kararıyla, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden 6 gün sonra davacıya ulaşan fesih bildiriminin geçerli olmadığı, kaldı ki feshin haklı nedene de dayanmadığı, haksız ve geçersiz olan feshe dayalı olarak sözleşmenin 17. maddesi uyarınca cezai şart olarak davacı teminatının gelir kaydedilemeyeceği, anılan bedelin iadesi koşullarının oluştuğu, davalının dava tarihinden önce temerrüte düşürüldüğünün ispat edilemediğinden anılan bedelin, dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte iadesine dair hüküm kurmak gerektiği, davacı tarafın, davalının kendisini ihalelerden yasaklaması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın tahsilini de istediği, davacının 14.08.2015 tarihinde kömür yüklü kamyonlara su bastığının tespit edildiği, bu durumun iş veya meslek ahlakına aykırı olup, davacının ihalelerden yasaklanma kararının hukuka uygun olduğunun da idare mahkemesi kararı ile sabit bulunduğu, dolayısıyla davacının ihalelerden yasaklanması kararında bir hukuka aykırılık bulunmadığından, davacının bu nedenle maddi veya manevi tazminat istemesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 95.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 22/06/2022 TARİH VE 2020/7137 ESAS, 2022/5185 KARAR SAYILI KARARININ ÖZETİ:Dairemiz kararının, taraf vekillerince temyizi üzerine, anılan Yargıtay ilamı ile özetle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, davalı yüklenicinin taahhüt etmiş olduğu taşıma işini yaptığı sırada yükün ağırlaşmasını sağlamak ve dolayısıyla haksız menfaat elde etmek maksadıyla taşıma emtiasını ıslattığı ve böylece sözleşmeye aykırı davrandığı, bu eylem nedeniyle teknik şartnamenin 9.9 maddesi gereğince ceza uygulandığı ve cezanın hak edişlerinden kesildiği, ayrıca yaptığı eylemin 201 sayılı Mal ve Hizmet Alımlarında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 14/3 maddesi uyarınca eylemin iş ve meslek ahlakına aykırı olması nedeniyle … Genel Müdürlüğünün ihalelerden 5 yıl süre ile ihale dışı bırakılmasına dair 06.06.2016 tarih ve 694/8 nolu yönetim kurulu kararına karşı açılan davanın idare mahkemesince reddedildiği, taraflar arasında akdolunan sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde teminatın iadesi şartları oluşmadığından bu talebe yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirilme ile bu talep yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle Dairemiz kararının davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE : Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından feshinin haklı ve geçerli olmadığı iddiasına dayalı gelir kaydedilen teminatın iadesi ile davacının ihalelerden yasaklanması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizce kaldırılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince, davacının taahhüt ettiği taşıma işini yaptığı sırada yükün ağırlaşmasını sağlamak ve dolayısıyla haksız menfaat elde etmek maksadıyla taşıma emtiasını ıslattığı ve böylece sözleşmeye aykırı davrandığı, ayrıca bu eylem nedeniyle ihalelerden 5 yıl süre ile yasaklanmasına ilişkin kararın iptali için açılan davanın da idare mahkemesince reddedildiği, buna göre taraflar arasında akdolunan sözleşme hükümleri çerçevesinde teminatın iadesi şartlarının oluşmadığı ve davanın bu yönden de reddine karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle Dairemiz kararı bozulmuştur.
Taraflar arasında 05.01.2015 tarihinde imzalanan ve 31.05.2016 tarihinde sona eren taşıma sözleşmesinin 13. maddesinde, davacı yüklenicinin sözleşme ve eklerinde belirlenen yükümlülüklerinden birine uymadığı veya işi süresinde bitiremediği takdirde, kendisine iadeli taahhütlü mektupla ihtar yapılarak sorumluluğunu yerine getirmesi için 10 günden aşağı olmamak üzere süre verileceği, istenen husus yerine getirilmez ise teminatın gelir kaydedilip, sözleşmenin feshedileceği, 16.1.4 maddesinde, sözleşmenin uygulanması sırasında, yüklenicinin hile ve benzeri yollarla sözleşmeye ilişkin işlere fesat karıştırması halinde sözleşmenin tek yanlı feshedileceği, 17. maddesinde ise hangi gerekçe ile olursa olsun sözleşmenin tek yanlı her türlü feshinde, kesin ve ek teminatların cezai koşul olarak gelir kaydedileceği ve feshin iadeli taahhütlü olarak 10 gün içinde yükleniciye bildirileceği düzenlenmiştir. Yargıtay bozma ilamında da, anılan hükümlere yer verilerek, teminatın iadesi şartlarının oluşmadığı açıklanmıştır. Ancak, öncelikle davalının sözleşmeyi feshinin geçerli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekli olup, bu yönden Yargıtay bozma ilamında herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Dairemizin önceki kararında da belirtildiği üzere sürekli bir sözleşme ilişkisini geleceğe etkili olarak sona erdiren sebeplerden biri olan fesih, bozucu yenilik doğuran bir haktır. Fesih, hüküm ve sonuçlarını muhatabın hakimiyet alanına ulaştığı anda doğurur. Hak sahibinin tek taraflı, varması gerekli bir irade beyanı ile kullanılır, şarta tabi tutulamaz, kullanıldıktan sonra geri alınamaz. Fesih olağan ve olağanüstü fesih olmak üzere ikiye ayrılır. Olağan fesihte sözleşmeye dayalı ilişki, fesih beyanı muhataba ulaştıktan belirli bir süre geçtikten sonra ortadan kalkar. Bu nedenle olağan feshe süreli fesih de denilmektedir. Olağanüstü fesihte ise, sürekli sözleşme ilişkisi fesih beyanının muhataba ulaşmasıyla derhal sona erer. Olağanüstü feshe süresiz fesih adı da verilmektedir. Bu tür fesihte sürekli sözleşme ilişkisi haklı sebeplerden dolayı derhal sona ermektedir (Yargıtay 11. HD’nin 09.05.2017 tarih, 2016/7313 esas, 2017/2727 karar sayılı ilamı).
Taraflar arasındaki sözleşmenin 17. maddesinde feshin 10 gün içinde yükleniciye iadeli taahhütlü olarak bildirileceği düzenlenmiştir. Davalı tarafın sözleşme fesih tarihi 30.05.2016 olup, bu kararın davacıya iadeli taahhütlü olarak tebliğ edildiğine dair bir belge dosya kapsamında bulunmamaktadır. Davacı taraf, feshin kendilerine 06.06.2016 tarihinde tebliğ edildiğini bildirmiş, aksi yani sözleşmenin sona erme tarihi olan 31.05.2016 tarihinden önce fesih iradesinin davacıya ulaştırıldığı davalı yanca ispat edilememiştir. Öte yandan, dava dilekçesinde davacı, faksın da taraflar arasında bir tebliğ yöntemi olarak kabul edildiğini bildirmiştir. Davalı tarafça, taraflar arasındaki sözleşmede belirtilen faks numarasının cevap vermediği belirtilmiş ve bu nedenle feshin davacıya tebliğ edilemediği bildirilmiş ise de davacının yeni bir faks numarasını davalıya bildirdiği, nitekim bilirkişi raporunda da açıklandığı üzere 30.05.2016 tarihinden önce davalı tarafından davacının yeni faks numarasına bir kısım belgelerin gönderildiği, davalı tarafça da yargılama sırasında bu iddiaya karşı konulmadığı gözetildiğinde, davalının fesih bildirimini davacının eski faks numarasına göndermek istemesinin ve bu numaranın cevap vermemesi nedeniyle fesih bildiriminin davacıya ulaştırılmamasının bir sonuç doğurmayacağı, diğer bir deyişle davalının davacının önceki faks numarasına ulaşamaması nedeniyle fesih bildiriminin davacıya iletilmiş sayılacağı sonucuna varılamayacağı kabul edilmiştir. Bu durumda olağanüstü feshin söz konusu olduğu, bu tür fesihte sürekli sözleşme ilişkisinin, haklı sebeplerden dolayı derhal sona erdiği, bununla birlikte feshin, sürekli bir sözleşme ilişkisini geleceğe etkili olarak sona erdirdiği ve sonuçlarını ancak muhatabının hakimiyet alanına ulaştığı anda doğurduğu, somut olayda davalının fesih bildiriminin, sözleşmenin sona erdiği 31.05.2016 tarihinden sonra 06.06.2016 tarihinde davacıya ulaştığı, sözleşmenin zaten sona ermiş olduğu tarihten sonra yapılan feshin hukuki sonuç doğurmasının mümkün bulunmadığı gözetildiğinde, davalının 30.05.2016 tarihli fesih kararının hukuki sonuç doğurduğu söylenemez. O halde, geçerli bir fesih söz konusu olmadığından, davalının sözleşmenin feshine ilişkin sözleşmedeki hükümlerden yararlanması mümkün değildir.
Öte yandan, davalının fesih bildiriminde fesih gerekçesi olarak, davacının 14.08.2015 tarihinde kömür yüklü üç adet kamyona su basıldığının tespit edilmesi gösterilmiştir. Ancak, davacının bu eylemi nedeniyle kendisine sözleşmenin eki teknik şartnamenin 9.9. maddesi kapsamında ceza kesilmiş ve bu miktar Eylül ayında davacının hak edişinden kesilmiştir. Ayrıca bu eylem nedeniyle yapılan ceza soruşturmasında, su basıldığı tespit edilen üç kamyondan ikisinde yükün, yüklenme yerine göre daha az kiloda olduğu, kamyonların yalnızca birindeki yükün ağırlaştığı, buna göre hile ile ilgili somut delil olmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş ve bu karar kesinleşmiştir. Su basılan kamyonlardan ağır çıkan kamyondaki fark da, taraflar arasındaki sözleşme ile kabul edilen %1’lik normal sınırlar içinde bulunmaktadır. O halde, davacının tespit edilen eylemi nedeniyle kendisine ceza kesilmesinden yaklaşık sekiz ay sonra ve sözleşmenin bitimine bir gün kala aynı nedenle sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığı da kabul edilemez.
Her ne kadar bozma ilamında, davaya konu eylem nedeniyle davacının ihalelerden 5 yıl süre ile yasaklanmasına ilişkin davalı kararının iptali için açılan davanın, idare mahkemesince reddedildiği gerekçesine yer verilmiş ise de, dairemizin önceki kararında da açıklandığı üzere söz konusu kararın işbu uyuşmazlığa bir etkisi bulunmamaktadır. Zira, 201 sayılı Yönetmeliğin 14/3. maddesinde, ihale tarihinden önceki beş yıl içinde yaptığı işler sırasında iş veya meslek ahlakına aykırı harekette bulunanların ihale dışı bırakılacağı düzenlenmiştir. Davacının eylemi de bu kapsamdadır. Ancak bu eylemin sözleşmenin feshi için haklı bir neden teşkil edip etmeyeceği ise taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine ve borçlar hukuku ilkelerine göre belirlenmelidir. Dairemizce bu kapsamda değerlendirme yapılmış ve yukarıdaki sonuçlara varılmıştır. Dolayısıyla farklı iki hukuk disiplininin ilkelerine göre değerlendirilen uyuşmazlıkta, farklı sonuçlara ulaşılması bir çelişki olarak kabul edilemeyeceği gibi idare mahkemesinin ret kararına dayalı olarak da davalının sözleşme feshinin geçerli ve haklı olduğu sonucuna ulaşılamaz. Bu itibarla, anılan gerekçe yönünden de Dairemizce, Yargıtay bozma ilamı ile farklı sonuçlara ulaşılmıştır.
Bu durumda, sözleşmenin sona ermesinden 6 gün sonra davacıya ulaşan fesih bildiriminin geçerli olmadığı, kaldı ki feshin haklı nedene de dayanmadığı, haksız ve geçersiz olan feshe dayalı olarak sözleşmenin 17. maddesi uyarınca cezai şart olarak davacı teminatının gelir kaydedilemeyeceği, anılan bedelin iadesi koşullarının oluştuğu anlaşıldığından anılan bedelin, dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte iadesine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
Davacı taraf, davalının kendisini ihalelerden yasaklaması nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararın tahsilini istemiş ise de, Dairemizce bu yönden davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin bu karara yönelik temyiz itirazlarının da yerinde görülmediği ve anılan hususun bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği anlaşıldığından, bu yönden ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizce bozma ilamındaki görüşlere iştirak edilmemiş, önceki kararda direnilmesine ve önceki hükmün aynen kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Dairemizin 10/07/2020 tarih ve 2019/236 Esas 2020/640 Karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/11/2018 gün ve 2016/597 Esas 2018/806 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KISMEN KABULÜ ile 95.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Fazlaya dair istemlerin REDDİNE,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 6.489,45-TL nispi karar ve ilam harcından, peşin olarak yatırılan 2.493,32-TL’nin mahsubu ile bakiye 3.996,13-TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen maddi tazminat yönünden 15.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen maddi tazminat yönünden 1.000,00-TL, manevi tazminat yönünden 9.200,00-TL olmak üzere toplam 10.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 500,00-TL bilirkişi ücreti, 75,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 76,38‬-TL tebligat ve posta masrafı ve 98,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 749,48‬-TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan takdiren 487,67-TL’ye 29,20-TL başvurma harcı, 2.493,32-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan 3.010,19-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan ilk derece yargılaması sırasında yapılan 50,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 100,00-TL posta masrafından oluşan toplam 150,00-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre hesaplanan takdiren 52,40-TL’nin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamı gereğince yapılan istinaf duruşması nedeniyle taraflar lehine vekalet ücreti takdir ve tayinine yer olmadığına,
Dair, duruşmaya katılan davacı vekili, davalı vekilinin yüzlerine karşı yapılan açık yargılama sonucunda 21/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.