Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/143 E. 2022/249 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/09/2021
NUMARASI ……

DAVANIN KONUSU : Taşıma Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/09/2021 tarih ve 2021/54 E. – 2021/496 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili odanın 1954 yılında kurulmuş olduğunu, … Birliğinin de kurucu odalarından birisi olduğunu, müvekkili ile davalı arasında 08.04.2019 tarihinde kargo sözleşmesi ve 08.04.2019 tarihinde…… başlıklı ek sözleşme imzalandığını, sözleşmenin imzalanması dolayısıyla müvekkili odanın birimleri ile üyelerine gerekli bilgilendirme ve duyurular yapıldığını ve sözleşme gereğince alınması gereken hizmet ve indirimlerden yararlanacakları bilgisi iletildiğini, üyelerin sözleşme gereği indirimden yararlanabilmesi için bilgilendirilmeleri noktasında hem her üyeye ayrı ayrı e-posta gönderildiğini hem de … web sitesinden ve sosyal medya hesaplarından duyuru yapıldığını, sözleşmelerin imzalanmasının ve uygulamaya geçilmesinin akabinde sözleşme hükümlerinin davalı tarafça yerine getirilmemesi ile sorunlar yaşanmaya başlandığını, yine sözleşmede yer almadığı halde üyelerin gönderilerinin müvekkile fatura edildiğini, kurumsal olan sözleşmenin üyelere uygulandığı anlaşıldığı ve davalıya bu konuda da bilgi verildiğini, 08.04.2019 tarihinde imzalanan Kargo Sözleşmesinin ve 08.04.2019 tarihinde imzalanan….. başlıklı ek sözleşmenin başkaca hak, dava ve talepler saklı kalmak kaydıyla tek taraflı olarak feshedildiği davalı firmaya bildirildiğini ileri sürerek davalarının kabulüne, 50.000 TL manevi tazminatın sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkil odaya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından dava şartı olan arabuluculuk sürecine başvurulmadığını, davanın usulden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak, müvekkili şirketin sektörde önce bir firma olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme gereğince üstlenmiş olduğu taşıma işini kendisinden beklenen tüm dikkat ve özeni eksiksiz şekilde yerine getirdiğini, iddiaların kabulü halinde dahi tazminat şartlarının mevcut durumda oluşmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça dosyanın görevli mahkemeye intikali öncesi arabuluculuğa gidildiği ileri sürülmüş ise de, eldeki davanın 27.9.2019 tarihinde açıldığı ve açıldığı tarih itibarı ile ticari dava niteliğinde olması nedeniyle zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu, davanın görevli olmayan mahkemede açılmasının bu zorunluluğun göz ardı edilmesi ve TTK 115 maddesi uyarınca sonradan giderilebilecek dava şartı niteliğinde değerlendirilmesini sağlayamayacağı, esasen görevsizlikle gelen davanın yeni bir dava olmayıp 27.9.2019 tarihinde açılan dava olup, o tarihteki koşullara tabi olup, o tarih itibarı ile değerlendirme yapılmasının gerektiği, TTK 5/a ve HMK 1. maddesi ile 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu 18/a maddesi uyarınca dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olduğu, bunun HMK 115. maddesi uyarınca sonradan giderilebilecek dava şartı olarak kabul edilmesi Arabuluculuk Kanunun amacına aykırı olduğu gibi arabuluculuktan beklenen işlevin yitirilmesine yol açacağı gerekçesi ile davanın TTK 5/A , HMK 114/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, görevsizlik kararının verilmesinin akabinde arabuluculuk sürecinin başlatıldığını, 22.09.2020 başvuru tarihli ve 2020/11089 başvuru numarası ile davalı tarafla arabuluculuk görüşmelerine başlandığını ancak anlaşma sağlanamadığını, arabuluculuk sürecine ilişkin tutanakların da dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi istemli 11.01.2021 tarihli dilekçe ekinde sunulduğunu, görevsizlik kararı verilmesinin hemen akabinde arabuluculuğa başvurulmuş olduğu dikkate alındığında, davanın açıldığı tarih olan 27.09.2019’ta arabuluculuğa başvurulmadığından bahisle davanın reddine karar vermenin hak arama hürriyetine engel olduğunu, arabuluculuk sürecinin tamamlanmış olmasına rağmen davanın usulden reddedilmesi hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
TTK’nın 5/A maddesi uyarınca “Bu Kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A/2. maddesi uyarınca da, davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereğince her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususların ticari dava sayılacağı, davanın da Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. 6102 sayılı TTK’ nın 4. maddesinde belirtilen uyuşmazlıklardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan davalarda, arabuluculuk, dava şartı olarak belirlenmiştir.
Dava konusu uyuşmazlığın, yukarıda belirtilen kanun hükümleri uyarınca, arabuluculuk dava şartına tabi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Sorun somut uyuşmazlıkta olduğu gibi, asliye hukuk mahkemesinde açılan iş bu davada, davanın ticaret mahkemesinin görev alanına girdiği kesinleştiği an dava şartı olan zorunlu arabuluculuk şartının yerine getirilmesinin usule uygun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A/2. maddesinde açıkça belirlendiği üzere, davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Yani kanun hükmü uyarınca, dava dilekçesi sunulmadan önce arabuluculuk yoluna başvurulması gerekmektedir.
Ancak, dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden, davanın ilk önce asliye hukuk mahkemesinde açıldığı, bu itibarla bu sırada davanın zorunlu arabuluculuk kapsamında kalmadığı, zira Asliye Hukuk Mahkemesince de davanın zorunlu arabuluculuk nedeniyle reddine karar verilmeyip görev yönünden reddine karar verildiği, davacı tarafça bu karardan hemen sonra dava konusu uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunun anlaşılmasının ardından arabuluculuk şartının yerine getirildiği, mahkemenin usulden ret kararından önce tarafların arabulucuya başvurduğu ve ancak uzlaşamadıkları anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36. maddesi uyarınca, herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. HMK’nın 115. maddesinin 3. fıkrasında da, dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği, HMK’nın 30. maddesinde de, hakimin, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmasını sağlamakla yükümlü bulunduğu düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar karşısında somut olaya dönüldüğünde, davacının, davanın ilk açıldığı mahkemece verilen görevsizlik kararından sonra arabulucuya başvurduğu ve son tutanağın ilk derece mahkemesince davanın esasına girilmeden sunulduğu gözetildiğinde, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/3187 Esas ve 2021/762 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi dava şartının yerine getirildiğinin kabulü gerektiği, arabuluculuk şartı aranırken Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen kişilerin hak arama hürriyetinin aşırı derecede zorlaştırılmamasının gerektiği, davacının elinde arabuluculuk tutanağı bulunmakta olup, davanın reddedilmesi halinde davacının hiçbir işlem yapmadan tekrar dava açacağı, diğer taraftan HMK’nın 115. maddesinin 3. fıkrasındaki “dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, davanın usulden reddedilemeyeceği” düzenleme ile HMK’nın 30. maddesinde düzenlenen “…” gözönünde bulundurulduğunda yorumlamanın bu şekilde yapılmasının gerekli olduğu, bu itibarla, 7155 sayılı Kanun ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/A ve aynı sayılı Kanun ile değişik 6325 Sayılı Kanun’un 18/A maddesi uyarınca ticari davalarda aranan, arabulucuya başvuru şartının, somut olayda yerine getirildiğinin kabul edilmesinin gerektiği anlaşıldığından ve bu nedenle mahkemece açıklanan hususlar gözden kaçırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/09/2021 gün ve 2021/54 E. – 2021/496 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 03/03/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/03/2022
…..

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.