Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1403
KARAR NO : 2022/1148
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2021
NUMARASI : 2021/253 E. – 2021/354 K.
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/11/2021 tarih ve 2021/253 E. – 2021/354 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkillerinin tescilli ve tescilsiz “…” ibareli markalarının bulunduğunu, davalı Şirketin “…” ibaresini 41. Sınıf hizmetler yönünden tescili için davalı Kuruma başvurduğu, başvuruya yaptıkları itirazlarının nihai olarak YİDK’ın 2017-M-2153 sayılı kararıyla reddine karar verildiğini, oysa taraf markalarının iltibasa neden olacak düzeyde benzer olduğunu, müvekillerinin “…” ibaresinin eğitim ve öğretim alanında maruf hale getirdiğini, davalının başvurusundaki “…” ibaresinin, esas unsur olan “… ..” ibaresine ciddi bir katkısının bulunmadığını, söz konusu ibarenin 6769 sayılı SMK 5/1-f bendi uyarınca yanıltıcı olduğunu, davalının kötü niyetli bulunduğunu, davalının amacının … veya başka bir ülke ibaresini kullanmak değil, engelleme markası ve marka ticareti yapmak olduğunu, davalı adına toplam 207 adet marka başvurunun bulunduğunu ileri sürerek 2017-M-2153 YİDK kararının iptalini ve dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, “…” ibaresinin tek bir kişinin kullanımına tahsis edilemeyeceğini, müvekkilinin markasının yanıltıcı bulunmadığını,, müvekkilinin 2004 yılından bu yana Amerikan … markalarının gerçek hak sahibi olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, tarafların markalarının mal ve hizmet kapsamlarının aynı/aynı tür/benzer olduğu, başvuru konusu markanın 556 sayılı 556 sayılı KHK’nın 7/1-c maddesi anlamındaki tasviri işaretler arasında değerlendirilemeyeceği, aynı KHK’nın 7/1-f maddesinin şartlarının da oluşmadığı,her ne kadar başvuru konusu ibare ile redde mesnet markalar arasında kısmi bir anlamsal benzerlik bulunmakta ise de Yargıtay 11. HD’nin 25.05.2016 tarih, 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı ilamında da kabul edildiği üzere 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu da gözetildiğinde, aralarında görsel ve işitsel benzerlik bulunmayan başvuru ile redde mesnet markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira davacı tarafa ait markaların 41. sınıf hizmetler yönünden zayıf marka niteliğinde bulundukları, zayıf markaların koruma alanlarının ise daha dar olduğu, zayıf markalar söz konusu olduğunda küçük farklılıkların dahi tescil olunmak istenen markaya ayırt edicilik kazandırabileceği, somut uyuşmazlıkta da başvuru konusu ibareye yapılan eklerle davacı markalarından yeterince ayırt ediciliğin sağlandığı, aksinin kabulü halinde 41. sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliği düşük “…” ibaresinin davacıların tekeline bırakılması gibi bir sonucun doğacağı, davacı tarafa ait markalarla başvuru konusu işaret arasında benzerlik bulunmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin somut olay bakımından tartışılmasına gerek olmadığı, yine davacı markaları ile benzerlik taşımayan bir marka başvurusunun kötü niyetli olduğunun da kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğunu, mahkemece alınan bilirkişi raporunda da dava konusu markanın esas unsurunun “… …” ibaresi olduğunun ve markalar arasında iltibas bulunduğunun tespit edildiğini, buna rağmen mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilmeme gerekçesi açıklanmadan yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğunu, başvuru konusu ibarenin yanıltıcı bulunduğu gibi davalının kötü niyetli de olduğunu, davalının seri halde 203 civarında marka başvurusu yaptığını, davalının amacının … veya başka bir ülke ibaresini kullanmak değil engelleme markası ve marka ticareti yapmak olduğunu, davalının davranışının Milli Eğitim Bakanlığı Yönetmeliklerine de aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesi kararının aynı taraflar arasında görülen davalarda alınan bilirkişi raporları ve mahkeme kararları ile çeliştiğini, davalının filli kullanımlarında “… …” ibaresini ön plana çıkardığını, … ibaresinin eğitim ve öğretim hizmetlerinde zayıf marka olmadığının Yargıtay içtihatları ile hüküm altına alındığını, her özel eğitim öğretim hizmetinde tüketicinin yüksek dikkat göstermeyeceğini, ayırca uyuşmazlık konusu 41. Sınıf kapsamında sadece eğitim ve öğretim hizmetlerinin bulunmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “…+şekil” ibareli başvuru ile davacıların itirazlarına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında başvuru konusu 41. sınıftaki hizmetler yönünden, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesi olmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu 41. Sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğu gibi Yargıtay 11.HD.’nin 25.05.2016 gün ve 2015/10945 E.-2016/5739 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, başvuru konusu işaretin kapsadığı 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, bu durumda işaretler arasındaki şekil ve kelime farklılıkları nedeniyle markaların 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesine yol açmayacakları, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/7694 E -2022/2868 K sayılı ilamında da “şekil+… … …” ibareli başvurunun davacıların “…” asıl unsurlu markalarıyla benzer olmadığının kabul edildiği, diğer taraftan çok sayıda ve farklı marka tescil başvurularının yapılmasının tek başına kötü niyet oluşturmayacağı, bunun dışında dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli bulunduğuna dair bir delil sunulmaması ve “…” ibaresinin zayıflığı da nazara alındığında, davalı başvurusunun kötüniyetli olarak yapıldığı sonucuna ulaşılamayacağı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca, iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu bildirildiğinden ilk derece mahkemesince bilirkişi raporundaki bu yöndeki tespitlere itibar edilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, ayrıca dava konusu başvurunun tescili istenen 41. sınıf hizmetler yönünden 556 sayılı KHK’nın 7/1-f maddesi yanıltıcı olmadığı gibi davalı Şirketin fiili kullanımlarının işbu davanın konusu oluşturmadığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcı, davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırıldığından başkaca bir harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…