Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1362 E. 2022/1473 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1362
KARAR NO : 2022/1473
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2019
NUMARASI : 2017/357 E. – 2019/4 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Dairemizce verilen 15/10/2020 tarih, 2019/470 E. – 2020/872 K. sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 26/05/2022 tarih 2021/277 E. – 2022/4132 K. sayılı kararı ile bozulmuş olmakla, dosya okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin … sayılı “… + şekil” ibareli marka başvurusuna karşı davalı ….Şti.’nin… sayılı “… + Şekil” ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın, davalı TPMK.’nın 27.07.2017 tarih ve 2017-M-6203 sayılı YİDK kararı ile nihai olarak kısmen kabul edildiğini, oysa taraf markaları arasında bütünsel değerlendirmede herhangi bir benzerliğin olmadığını, davacı markasının asli unsuru “…” ibaresi iken, “…” ibaresinin tanımlayıcı, tali unsur ve özellikle 35 ve 41. sınıflarda ayırtedici niteliği çok düşük bir adlandırma olduğunu, başvurudan çıkartılan “35/Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, enformasyon teknolojileri ve bilgisayar ile ticari gösteriler düzenlenmesi ve Büro hizmetleri” ile “41/Eğitim ve öğretim hizmetleri, sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme idare hizmetleri” gibi hizmetlerin ortalama tüketicinin ötesinde bilinçli tüketicilere hitap ettiğini, 2014/11835 sayılı markanın …. Şti tarafından 05.09.2016 tarihinde diğer davalıya devredilmiş olduğunu ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirketler vekili, tarafların markalarının baskın unsurunun “…” ibaresi olduğunu, aynı mal ve hizmetlerde ortalama tüketici nezdinde karıştırılacağını, davacının başvurusunun kötüniyetli olduğunu, davalı markalarının ayırtedici karakterine zarar vereceğini ve haksız rekabet teşkil edeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, tarafların markaları arasında başvuru kapsamından çıkartılan 35 ve 41. sınıftaki hizmetler yönünden görsel ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede benzerlik bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, müvekkili şirketin başvurusunun kısmen reddine dayanak gösterilen … numaralı markanın, …. Şti. tarafından diğer davalı … A.Ş.’ye Beşiktaş 2. Noterliği’nin 18.01.2016 tarihli marka devir sözleşmesi ile devredilip, söz konusu devir işleminin markalar siciline 23.01.2016 tarihinde bildirildiğini ve 05.09.2016 tarihinde kabul edildiğini, dolayısıyla davalı …. Şti.’nin gerek 28.06.2016 itiraz, gerekse itiraz sonucunda verilen 02.09.2016 tarihli Markalar Dairesi Başkanlığı kararı aşamasında marka üzerinde hak sahibi olmadığını, başka bir ifadeyle Markalar Dairesi Başkanlığı’nın itiraz sahibinin hak sahibi olmadığı bir markaya dayanılarak yapılan itirazı inceleyip, müvekkili şirket markasının kısmen reddine karar verdiğini, mahkemece bu durumun da dikkate alınmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ’NİN 15/10/2020 TARİH VE 2019/470 E., 2020/872 K. SAYILI KARARININ ÖZETİ: Dairemize ait karar ile davalı …. Şti. adına tescilli markalardan … numaralı olanının, halen anılan davalı adına tescilli ise de, bu davalı tarafından itiraza dayanak yapılan … numaralı markanın, 28.06.2016 itiraz tarihinden önce, davalılar arasında noterden düzenlenen 18.01.2016 tarihli sözleşme ile diğer davalı … A.Ş.’ne devredildiği, dolayısıyla davalı …. Şti.’nin sadece … numaralı markasının dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davalı … Eğt. A.Ş. hakkındaki davanın husumetten reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 26/05/2022 TARİH VE 2021/277 ESAS, 2022/4132 KARAR SAYILI KARARININ ÖZETİ:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nce, … sayılı ‘‘…’’ ibareli markanının Marka Devir Sözleşmesi ile …. Şti. tarafından ….. A.Ş.’ne 18.01.2016 tarihinde devredilmiş ise de …’te bu devir talebinin 05.09.2016 tarihinde tescil edildiği, olaya uygulanacak Mülga 556 Sayılı KHK’nın 16/son fıkrasında yer alan ‘‘Devir, sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.’’ düzenlemesi karşısında mefhumu muhalifinden sicilde hak sahibi …. Şti.’nin 28.06.2016 tarihinde yayına itiraz etme hakkının bulunduğu kabul edilerek buna göre bir karar verilmesi gerekirken, noterde devir tarihine üstünlük tanınarak … sayılı marka yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalılar yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacının … sayılı “… + şekil” ibareli marka tescil başvurusuna, davalı …. Şti.’nin… sayılı “… + Şekil” ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazı, diğer davalı … YİDK’nun 27.07.2017 tarih ve 2017-M-6203 sayılı kararı ile kısmen kabul edilip, başvuru kapsamından bir kısım mal ve hizmetlerin çıkarılmasına karar verilmiş olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının başvurusunun kapsamından çıkarılan emtialar itibariyle tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK.’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine hükmedilmiş, Dairemizce davalı …. Şti. adına tescilli … numaralı markanın, 28.06.2016 itiraz tarihinden önce, davalılar arasında noterden düzenlenen 18.01.2016 tarihli sözleşme ile diğer davalı … A.Ş.’ne devredildiği, bu nedenle davalı …. Şti.’nin sadece … numaralı markasının dikkate alınarak hüküm kurulmasının gerektiği belirtilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile davalı … Eğt. A.Ş. hakkındaki davanın husumetten reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve Yüksek Yargıtay 11. HD.’nce, davalılar vekillerinin sair temyiz itirazları reddedilip, Dairemiz kararı sadece Mülga 556 Sayılı KHK’nın 16/son fıkrasının mefhumu muhalifinden, sicilde hak sahibi …. Şti.’nin 28.06.2016 tarihinde yayına itiraz etme hakkının bulunduğu gerekçesiyle bozulduğuna göre, somut uyuşmazlık yönünden asıl tartışılması gereken husus, olaya uygulanacak Mülga 556 Sayılı KHK’nın 16/son fıkrasında yer alan “Devir, sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.” düzenlemesi uyarınca, … numaralı markanın devri konusunda davalılar arasındaki noterden düzenlenen sözleşme tarihine mi yoksa bu devrin tescili tarihine mi üstünlük tanınacağı konusudur.
Zira davalı … Eğt. A.Ş. hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesinin gerektiği, diğer davalılar yönünden ise tarafların marka olarak kullanmak istedikleri işaretlerde yer alan ortak asli unsur niteliğindeki “…” ibaresinin, ayırt ediciliği yüksek bir ibare olup, tarafların markalarının kapsamındaki bir kısım mal ve hizmetlerin de benzer bulunduğu, dolayısıyla tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında bir benzerlik olduğu, davalı …. Şti. adına tescilli markalardan … numaralı olanının, halen aynı davalı adına tescilli bulunup, herhangi bir devir işlemi yapılmadığından, bu markanın benzerlik incelemesinde dikkate alınması gerektiği hususları, Yargıtay bozma ilamının 1. bendi uyarınca, davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi suretiyle kesinleşmiştir.
Dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, davalı …. Şti. tarafından itiraza dayanak yapılan … numaralı marka, 28.06.2016 itiraz tarihinden önce, davalılar arasında noterden düzenlenen 18.01.2016 tarihli sözleşme ile diğer davalı … A.Ş.’ne devredilmiştir. Bu devir işlemi 05.09.2016 tarihinde diğer davalı … tarafından kabul edilerek marka siciline tescil edilmiş, daha sonra da dava konusu 27.07.2017 tarih ve 2017-M-6203 sayılı YİDK kararı alınmıştır.
Yargıtay 11. H.D.’nin yukarıda anılan bozma ilamına göre, somut uyuşmazlığa uygulanacak Mülga 556 Sayılı KHK’nın 16/son fıkrasında yer alan “Devir, sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.” düzenlemesinin mefhumu muhalifinden, davalı …. Şti.’nin … numaralı marka yönünden 28.06.2016 tarihinde sicilde hak sahibi olduğundan, yayına itiraz etme hakkının da bulunduğu kabul edilerek buna göre bir karar verilmesi gerekirken, noterdeki devir tarihine üstünlük tanınarak anılan markanın benzerlik incelemesinde dikkate alınmaması doğru değildir.
Oysa davalı …. Şti. tarafından itiraza dayanak yapılan … numaralı marka, 28.06.2016 itiraz tarihinden önce, davalılar arasında noterden düzenlenen 18.01.2016 tarihli sözleşme ile diğer davalı … A.Ş.’ne devredilmiştir. Her ne kadar bu devir işlemi 05.09.2016 tarihinde marka siciline tescil edilmişse de, devir sözleşmesi devir tarihi itibariyle hüküm ve sonuç doğuracağından, davalı …. Şti.’nin, 18.01.2016 devir ve dolayısıyla da 28.06.2016 itiraz tarihi itibariyle devrettiği … numaralı marka üzerinde hiçbir hakkı kalmamıştır. O halde davalı … Markalar Dairesinin 28.06.2016 itiraz tarihinde … numaralı marka üzerinde hiçbir hakkı kalmayan davalı …. Şti.’nin bu markaya dayalı itirazını incelemesi doğru olmadığı gibi, aynı itirazın YİDK ve devamında işbu davada ilk derece mahkemesince incelenmesi de doğru değildir. Zira tescil ve ilan yaratıcı değil, bildirici bir etkiye sahiptir.
Dairemiz kararında yer verilen ilamlarda belirtildiği üzere, Yargıtay’ın emsal uygulaması da aynı yöndedir.
“Marka devrinin yazılı olması geçerlilik koşuludur (md. 16/3.fıkra). Aynı zamanda markanın devrinin tüketiciler bakımından sakınca yaratabileceği hallerde devir işlemi TPE’nce yapılmaz (16/4 ve 5. fıkralar). Nihayet, devir sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremezler (md. 16/son). ….Tescil ve ilan, yaratıcı değil, bildirici tesire haizdir. Bununla birlikte, üçüncü kişilerin, sicildeki yolsuz tescile güvenerek iyi niyetle hak iktisabında bulunmalarının önüne geçmek için yeni marka sahibinin devri tescil ettirmesi menfaati gereğidir. Türk Medeni Kanunu’nun 7. maddesi anlamında resmi mahiyette olan marka sicili, kamu itimadına mazhardır ve sicilde malik olarak gözüken kimse markanın sahibi sayılır. Her ne kadar, 556 sayılı KHK’de markanın hükümsüzlüğü davasının kimlere karşı açılabileceği konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve yazılı devir sözleşmesinin tasarrufi bir işlem olması nedeniyle marka hakkı devredenin malvarlığından çıkmakta ise de, KHK’nin yukarıya aynen alınan 16.maddesindeki düzenleme itibariyle hükümsüzlük davasının sicilde marka hakkı sahibine yada onun hukuki haleflerine karşı açılacağı tartışmasızdır…Tüm bu düzenlemeler birlikte gözetildiğinde; üçüncü kişilerin dava açarken husumeti sicilde hak sahibi olarak kayıtlı bulunan kişiye yönelteceğinin kabulü gerekir. Sicilde hak sahibi olarak kayıtlı kişilerin başkaları ile yaptıkları devir sözleşmelerinden kaynaklanan mülkiyet değişikliği sicile yansımadıkça sadece sözleşmenin tarafları yönünden bağlayıcı olup, üçüncü kişilerin hukukunu etkilemeyecektir….Bu genel açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında: “Safari” markası 18.8.1994 tarihinde TPE’de, davacı … A.Ş. adına tescil edilmiş, 18.8.2004 tarihinde 10 yıl süre ile belge yenilenmiştir. “…” markası ise, 6.8.1998 tarihinde 10 yıl süre ile … adına tescil edilmiş, 9.9.2005 tarihli marka devir sözleşmesi ile … Şti.ne devir edilmiştir. Eldeki dava markanın hükümsüzlüğü talebi ile 03.03.2006 tarihinde davalı …’ye karşı açıldıktan sonra yargılama devam ederken, 22.3.2006 tarihinde “…” markası üzerindeki tüm hak ve yetkilerin …. Şti.ne devir edildiği marka siciline şerh ve ilan edilmiştir. Dava, doğru hasma yani sicile göre kayıt maliki olan …’ye karşı usulünce açılmış; yargılama devam ederken marka devrinden kaynaklanan mülkiyet değişikliğinin tescili sonucu hükümsüzlüğü istenen marka bu kez …. Şti adına tescil edilmiştir. Yerel Mahkemece, davacıya 186.maddede yer alan seçimlik hakkı hatırlatılmış; davacı taraf da 02.05.2006 tarihli dilekçe ile markayı devir alan şirkete karşı davaya devam etmek istediğini, dava dilekçesinin bu şirkete tebliğ edilmesini belirterek seçimlik hakkını ayın olarak kullanmak istemiştir. Davacının bu açık talebi karşısında, davasını, markanın eski malikine karşı tazminat davası olarak sürdürmediği, yeni malike karşı ayın talebinde bulunduğu belirgindir. Davacının görülmekte olan davada HUMK’nun 186.maddesindeki seçimlik hakkını açıklanan şekilde kullanmış olmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır….” (Yargıtay HGK.’nın 09.02.2011 tarih ve 2010/689 E.- 2011/46 K.).
“Mahkemece, iddia, savunmalar, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davanın marka tescil başvurusuna yapılan itirazın kısmen reddine ilişkin bulunduğu, davanın iki aylık hak düşürücü sürede açıldığı, davacının dava açmadan önce başvuru konusu markayı 14.04.2009 tarihinde dava dışı firmaya devir ettiği, devrin devir sözleşmesi tarihi itibariyle hüküm ve sonuç doğuracağı, davacının hiçbir hakkı kalmadığı halde devir sonrası iş bu davayı açtığı, davalılardan sadece … firmasının yayına itiraz ettiği, diğer davalıların bir itirazlarının olmadığı, davalı …’nin 7/1-b maddesi uyarınca bazı emtialar bakımından işlem yaptığı, davalı … ve … firması dışındaki davalılara husumet yöneltilmesinin doğru olmadığı, dava şartlarının önce bakılacağı, ıslah ile taraf değiştirilemeyeceği, devir eden firma bakımından davaya devam edileceği yönündeki beyanın kabul görmediği, davadan önce marka devri söz konusu olduğundan HUMK’nun 186. maddesi hükmünün uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın davalı … ve … aleyhine açılan davanın aktif husumet, diğer davalılar hakkındaki davanın hem aktif hem de pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
…davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” (Yargıtay 11. HD.’nin 06.11.2012 tarih ve 2012/6070 E.- 2012/17517 K.).
Yargıtay 11. H.D.’nin aynı doğrultuda verdiği başka kararları da vardır.
“Dava, … nezdinde tescilli markaların sicil kaydına işlenen haciz şerhlerinin kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı vekili, sicil kayıtlarına haciz şerhi işlenen markaların dava dışı … şirketinden Bakırköy 29. Noterliğinin 25/06/2013 tarih … yevmiye numaralı marka devir sözleşmesi ile devralındığını, devrin sicile işlenmediğini, fakat mülkiyetinin müvekkiline geçtiğini ileri sürerek devreden şirketin borçları nedeniyle 30/12/2013 tarihinde markaların sicil kaydına işlenen haciz şerhinin kaldırılmasını istemiştir. Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, 556 sayılı KHK’nın 16/son fıkrası uyarınca, “Devir, sicile kayıt edilmediği sürece, taraflar markanın tescilinden doğan yetkileri iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremez.” Dairemizin 18.01.2011 tarih ve 2010/3094 E. – 2011/63 K. sayılı ilamında da ifade edildiği üzere, noter sözleşmesine göre markanın davacıya devri her ne kadar davalının haciz tarihinden önce ise de söz konusu devir marka siciline kayıt ve tescil edilmediğinden takip alacaklı davalının haklarını etkilemeyecektir (21. H.D. 06.10.2013 T. 6142/7467 sayılı karar). Mahkemece, anılan madde hükmü koşulları değerlendirilmeksizin alacaklı idarenin KHK’nın 19. maddesi uyarınca gerçekleştirmiş olduğu haczin kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle davalı yararına bozulmasına karar vermek gerektirmiştir.” (Yargıtay 11. H.D.’nin 27.11.2018 tarih ve 2017/2277 E.- 2018/7411 K., Yasemin Şahiner Baykara/Levent Yavuz/Türkay Arıca, Sınai Mülkiyet Kanunu, 2.Baskı, 2019, s:310).
Yine “Yukarıda değinildiği üzere, marka devir sözleşmesi devir anından itibaren hüküm ifade eder. Marka sahibi markasını devrettikten sonra, devir tarihinden önceki döneme ilişkin marka hakkına tecavüz iddiasıyla tespit ve tazminat talepli davalar açabilir ise de, artık bu markaya dayanarak sözgelimi YİDK kararının iptali veya hükümsüzlük davası açamaz. Zira … kayıtlarında hala marka tescili kendi adına görünse dahi, artık markanın sahibi değildir. Böyle bir durumda davadan önce markayı devrettiği için HMK’nın 186. marresinin uygulanması da söz konusu olamaz.” (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4. Baskı, s:707).
Tüm bu Yargıtay kararlarından ve doktrindeki görüşlerden çıkan sonuca göre, 556 KHK’nın KHK’nın 16/son fıkrasında yer alan hüküm, sözleşmenin taraflarının değil, iyi niyetli üçüncü kişilerin hakkını korumak için vazedilmiştir. Buna göre sicilde hak sahibi olarak kayıtlı kişilerin başkaları ile yaptıkları devir sözleşmelerinden kaynaklanan mülkiyet değişikliği, sicile yansımadıkça sadece sözleşmenin tarafları yönünden bağlayıcı olacak, üçüncü kişilerin hukukunu etkilemeyecektir. Bu hükmün mefhumu muhalifinden dahi, sözleşmenin taraflarının menfaatini koruyacak şekilde bir sonuç çıkarılamaz. Aksinin kabulü sözleşmenin taraflarının, aralarındaki devir sözleşmesini, istedikleri zaman sicile kaydettirip istemedikleri zaman kaydettirmemek suretiyle, markanın tescilinden doğan yetkileri, diledikleri gibi kullanmaları sonucunu doğurur ki, bu durumun üçüncü kişilerin menfaatini ağır derecede ihlal edeceği açık olduğu gibi, tescil ve ilanın yaratıcı değil, bildirici bir etkiye sahip olduğuna dair markalar hukukunun temel ilkesine de aykırılık teşkil edeceği tabiidir.
Dolayısıyla somut uyuşmazlıkta davalı …. Şti.’nin itirazına dayanak markalardan sadece … numaralı markasının kapsamındaki 41. sınıf “Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri” yönünden davacı başvurusu ile bir benzerlik incelemesi yapılacak, … numaralı markanın kapsamında bulunan mal ve hizmetler yönünden ise herhangi bir inceleme yapılamayacaktır.
Yine davalı …. Şti.’nin … numaralı markaya dayalı itirazı yok hükmünde olduğundan ve bu davalıdan anılan markayı devralan diğer davalı … Eğt. A.Ş.’nin de davacı başvurusuna herhangi bir itirazı bulunmadığından, davacı tarafça davalı … Eğt. A.Ş.’ne husumet yöneltilmesini gerektiren bir husus da bulunmamaktadır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesince davalı … Eğt. A.Ş. hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekir. Esasen Dairemizce bu konuda verilen hüküm, yukarıda da açıklandığı üzere bozma ilamının kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleşmiştir.
Bu durum karşısında Dairemizce bozma ilamındaki görüşlere iştirak edilmemiş ve önceki kararda direnilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Dairemizin 15.10.2020 tarih 2019/470 esas, 2020/872 karar sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-Davacı vekilinin diğer istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
3-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14/01/2019 gün ve 2017/357 E. – 2019/4 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
4-Davalı … Eğt. A.Ş. hakkındaki davanın HUSUMETTEN REDDİNE,
5-Diğer davalılar hakkındaki davanın KISMEN KABULÜ ile davalı … YİDK.’nın 27.07.2017 tarih ve 2017-M-6203 sayılı kararının 35. sınıf “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, enformasyon teknolojileri ve bilgisayarlar ile ticari gösteriler düzenlenmesi Büro hizmetleri: sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, satışı artırma (promosyon) hizmetleri, global bilgisayar ağı ile araştırma, sipariş verme, satış ve teslimat işlemlerinin organizasyonu, bilgi giriş hizmeti, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri, Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” ile 41. sınıf “Eğitim ve öğretim hizmetleri, Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri, Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil), Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri, Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri, Fotoğrafçılık hizmetleri, Tercüme hizmetleri.” yönünden KISMEN İPTALİNE,
6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 31,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 49,30-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 4.910,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduklarından, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 4.910,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.000,00-TL bilirkişi ücreti, 221,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 157,5‬0-TL tebligat ve posta masrafı, 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 1.499,8‬0-TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 3/4’ü olan 1.124,85‬-TL’ye 31,40-TL peşin harç, 31,40-TL başvurama harcı tutarı eklenerek oluşan toplam 1.187,65‬-TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı …. ŞTİ. tarafından istinaf aşamasında yapılan 13,00-TL tebligat masrafının davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/4’ü olan 3,25‬-TL’nin davacıdan tahsili ile davalı …. ŞTİ.’ye verilmesine, bakiye kısmın anılan davalı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … … tarafından istinaf aşamasında yapılan 33,50-TL posta masrafının davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 1/4’ü olan 8,37-TL’nin davacıdan tahsili ile davalı … ve Marka Kurumuna verilmesine, bakiye kısmın anılan davalı üzerinde bırakılmasına,
12-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
13-Davacıdan peşin olarak alınan 44,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
14-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamı gereğince yapılan istinaf duruşması nedeniyle taraflar lehine vekalet ücreti takdir ve tayinine yer olmadığına,
Dair, duruşmaya katılan davacı vekili, davalı … … vekilinin yüzlerine karşı, davalı şirketler vekilinin yokluğunda, yapılan açık yargılama sonucunda 23/11/2022 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 22/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip