Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1319 E. 2022/1197 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1319
KARAR NO : 2022/1197
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2020
NUMARASI : 2018/199 E. – 2020/151 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/07/2020 tarih ve 2018/199 E. – 2020/151 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı … tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2006-2014 yılları arasında şahıs firması olarak faaliyet gösterdiğini, Nisan 2014 tarihinden itibaren limited şirketi olarak yapılandığını, 2018 yılında ürün kataloğunda sunulduğu üzere 2006 yılından beri oyun motorları, dijital ve mobil oyunlar, simülasyon yazılımlar ve … uygulama ve geliştirme ve yayınlama faaliyetleri ile iştigal ettiğini, 2006 yılından beri 26 adet profesyonel mobil oyun yayınladığını, 2008 yılında ilk Türk yapımı grafik kütüphanesi geliştirildiğini, 2010 yılında ise Türk yapımı ilk 3 boyutlu mobil oyun yayınlandığını, 05.04.2017 tarihinde 2017/31048 başvuru numarası ile ‘…’ ibareli ve 2017/31075 başvuru numarası ile ‘…’ ibareli marka tescil başvurularında bulunulduğunu, her iki marka başvurularının da davalı Şirketin itirazı üzerine YİDK’ın 2018-M-2656 ve 2018-M-2628 sayılı kararlarıyla reddine karar verildiğini, oysa davalı Şirketin markaları ile dava konusu başvurular arasında arasında görsel, işitsel ve kavramsal nitelikte ayırt edici farklılıklar bulunduğunu, söz konusu markaların karıştırılma ihtimalinin olmadığını, davalı Şirket markalarının davalı Kurum nezdinde tescilli bulunmadığını, tarafların faaliyet gösterdikleri sektörün de farklı olduğunu, davalı tarafa ait ticaret unvanında ve markalarda yer alan ‘…’ kelimesinin kumar anlamına geldiğini,, Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi resmi sitesinde davalı firmanın ‘… …’ tescilli markasına ilişkin açıklamada ‘…markanın mal ve hizmet sınıfında, elektronik kumar ve şans makineleri ile ilgili ekipman, elektronik kumar ve şans makineleri ile ilgili ekipmanın hükümetin elektronik kumar ve şans makineleri ile ilgili düzenlemelerine uygun olduğunun sertifikasyonu maksadıyla kullanılması amaçlanmıştır…’ ifadelerinin yer aldığını, davalı tarafa ait ‘… …’ ibareli markasının, 35. ve 42. Sınıftaki mal ve hizmetler yönünden tescil edildiğini, ancak emtia içeriklerinin elektronik kumar, şans oyunu ve bahis sistemleri ile ilgili olduğunu, müvekkil firmanın faaliyet alanının bilgisayar oyunları yazılımları ile ilgili bulunduğunu, söz konusu ticari faaliyetleri ile davalı tarafın esas faaliyet gösterdiği kumar ve şans oyunları arasında hiçbir benzerlik olmadığını, dolayısıyla somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği şartının da gerçekleşmediğini ileri sürerek TÜRKPATENT YİDK’nın 2018-M-2656 ve 2018-M-2628 sayılı kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, davalı tarafça daha önce yurt dışında çeşitli ülkelerde kullanılan ‘….’ markalarından aynı sektörde faaliyet gösteren davacının haberdar olmaksızın tesadüf eseri dava konusu ‘…’ ve ‘…’ unsurlu markalarını kullandığını söylemenin hayatın olağan akışı ve genel mantık kuralları ile bağdaşmayacağını, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili ,müvekkili şirketin uzun yıllardır başta oyunlar ve şans oyunları ile ilgili test, sertifika, danışmanlık hizmetleri gibi alanlarda faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin ‘… …’ ibareli uluslararası birçok tescili markasının bulunduğunu, dava konusu marka başvurularının kapsamında yer alan 42 sınıf hizmetlerin müvekkili firmanın faaliyet alanıyla aynı olduğu gibi uluslararası marka tescil kapsamlarının da aynı bulunduğunu, davacının her ne kadar ‘…’ ibaresini uzun süredir kullandığını beyan etmiş olsa da sosyal medya hesaplarının dahi 2017 yılında açılmış olduğunu, söz konusu kullanımların da 42. Sınıf kapsamında bulunmadığını, dava konusu ‘…’ ve ‘…’ marka başvurularının, müvekkili markası ve ticaret unvanı ile aynı/ilişkilendirilebilir nitelikte olduğunu, davacı tarafın oyun geliştiren bir firma olduğu vurgulandığında ‘…’ kelimesinin oyun oynamak anlamını taşıdığı ve ‘…’ kelimesinin de yine ‘…’ anlamını ifade ettiği düşünüldüğünde müvekkili markaları ile davacı markalarının karıştırılma ihtimalinin çok daha yüksek bulunduğunu müvekkilinin markasını ‘… ve eğlence’ hizmetlerinde de kullandığını, kumar makineleri, atari salonlarında yer alan … makineleri ve hatta bozuk para ödemesi üzerine ürün veren makineleri sahipleri ile hizmet sözleşmesine dayalı olarak denetleme, geliştirme ve güvenirliği yönünden sertifika temini sağlama alanında da faaliyet gösterdiğini, işbu faaliyet konularının 42. Sınıftaki hizmetler ile ilgili olduğunu, davacı tarafın … geliştirme üzerine faaliyet gösterildiğini iddia ettiğini, tescil kapsamında yer alan bilgisayar hizmetlerinin açılımının, yazılım tasarımı ve programlama aşamalarından oluştuğunu, dolayısıyla, davacı tarafın esas faaliyet alanının ‘oyunlar’ çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, davacı firmanın program geliştirme hizmeti vermediğini, tam aksine ürün sattığını, satılan ürünün de davacı tarafça geliştirilen … uygulaması olduğunu, davacı firmanın internet sitesinde yer alan bilgilerde sadece ‘…’ isimli oyundan ve eğitim-seminer verildiğinden bahsedildiğini, bu anlamda davacı tarafın faaliyetlerinin Türkiye’de AR-GE faaliyeti olarak kabul edilse de aslında yazılım alanında bir geliştirme değil yazılım ve programlar hakkında üniversitelerde eğitim sağlanması anlamında AR-GE faaliyeti içerdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı şirketin Türkiye’de tescilli olmayan ve/veya başvuru halinde bulunmayan markalar ile ilgili olarak 6769 Sayılı SMK.’nun 6/1. maddesi yönünden itiraz hakkının bulunmadığı, davalı tarafa ait ‘’… …’’ ibareli uluslararası marka tescillerinin bulunmasının tek başına, söz konusu ibareler üzerinde önceye dayalı hakkı ispat etmeye yetmediği, SMK’nın 6/5 maddesindeki koşulların da bulunmadığı ancak 6769 Sayılı SMK.’nun 6/6. Maddesi uyarınca, davacı tarafa ait marka başvuruları ile davalı tarafın tescil ile korunan unvanı/markaları arasında iltibas tehlikesinin bulunduğu, davacı tarafa ait marka başvuruları ile davalı tarafın tescil ile korunan unvanı/markaları arasında 42. Sınıftaki hizmetlerin ortaklığından kaynaklı, mal ve/veya hizmet sınıfları yönünden benzerliğin bulunduğu, davacı tarafın ‘’…’’, ‘’…’’ ibareli başvurular yapmasının haklı bir neden taşımadığı ve kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece alınan iki bilirkişi raporu arasında bulunan çelişkiler giderilmeden yazılı şekilde karar verilmesinin yerinde olmadığı gibi mahkemece ilk raporun hükme esas alınmasının gerekçesinin de belirtilmediğini, mahkemece hükme esas alınan ilk bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı bulunduğunu, davalı Şirketin Türkiye’de faaliyet göstermediğini, müvekkilinin sadece “bilgisayar oyunları (3D futbol oyunu, araba yarışı gibi)” alanında faaliyet gösterdiğini, marka tescil başvurularını bu doğrultuda 42 sınıfında yaptığını, davalı Şirketin ise “kumar makinelerinin test ve sertifikasyonunda, şans ve loto oyunlarının test ve sertifikasyonunda” faaliyette bulunduğunu, davalının faaliyetlerine ilişkin resmi internet sayfalarının , sosyal medya hesaplarının dava tarihiyle olan çıktılarının dava dosyasına eklendiğini, dava tarihinden sonra davalının bu davada lehlerine olacak şekilde resmi internet sitesini güncellendiğini, müvekkili ile davalının faaliyet alanlarının tamamen farklı bulunduğunu, davalı markalarının orjinal nitelikte olmadığını, aynı ibarelerin Amerika Birleşik Devletlerinde başkaları adına da marka olarak tescilli bulunduğunu, dava konusu başvurular ile davalı markaları arasında ayırt edici farklılıklar olduğunu, davalının gerek ticaret ünvanını gerekse markalarını oluşturan “…” kelimesinin İngilizce dilindeki birinci anlamının “KUMAR” olduğunu, nitekim davalının ticari faaliyetlerini de kelimenin bu anlamı üzerine inşa ettiğini, “Kumar” ibaresinin davalının markasının kılavuz unsuru haline geldiğini , dava konusu başvuruların ise “…” ve “…” sözcüklerinin bir araya gelmesi ile oluşturulmuş, sözlükte olmayan bileşik bir kelime olduğunu, “…” ibaresi laboratuvarın kısaltması olarak kullanıldığından başvurunun … laboratuvarı anlamına geldiğini, davalının davalı Kurum nezdinde tescilli markasının bulunmadığını, davalının yurtdışında tescilli markalarının uyuşmazlık konusu hizmetleri kapsamadığını, davalı şirketin son kullanıcı bireylere hitap etmediğini, kumar-bahis-şans oyunu işletmecilerine ve bunları denetleyen kurumlara mal ve hizmet ürettiğini, müvekkil şirketin ise son kullanıcı tüketici bireylere (mobil … kullanıcısı – … aplikasyonunu aracısız indirmek suretiyle doğrudan tüketim) yönelik mal ve hizmet ürettiğini, davalı markalarının Türkiye’de tanınmadığını, buna karşılık müvekkili markalarının bilindiğini ve tanındığını, müvekkilin kötü niyetli olmadığını, davalının müvekkilinin faaaliyet gösterdiği bilgisayar … sektöründe hiç bir şekilde bilinmeyen, mal ve/veya hizmetleri ile bilinmesine gerek olmayan, farklı bir coğrafyada faaliyet yürüten bir firma olduğunu, müvekkilinin davalıyı bilmesinin mümkün bulunmadığı ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili katılma yolu ile istinaf başvurusunda; dava konusu her bir YİDK kararının iptali talebi bakımından ayır ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden düzeltilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurularının reddine dair YİDK kararlarının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davalı Şirketin oyunlar ve şans oyunları ile ilgili test, sertifika, danışmanlık hizmetleri gibi alanlarda uzun yıllardır faaliyet gösterdiği, ülkemizde tescilli markaları bulunmamakla birlikte dava konusu başvuru tarihlerinden önce bir çok ülkede tescil edilmiş “… …” ibareli garanti markalarının bulunduğu, davalı ile Şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren davacı Şirketin faaliyet gösterdiği alanda test sertifika ve danışmanlık hizmetleri veren davalı Şirketten ve garanti markasından haber olmadığının ticari hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu, bu itibarla davacının davalı Şirketin bahsi geçen garanti markası ile yüksek düzeyde benzer olan “…” ve “…” ibarelerini davalı Şirketin faaliyet alanında ve garanti markasının da tescil kapsamında yer alan 42. Sınıf hizmetler yönünden tescil ettirmek istemesinin iyi niyetli olduğu söylenmeyeceğinden ilk derece mahkemesince dava konusu başvuruların kötü niyetli olarak yapıldığı kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği,, her ne kadar davacı tarafça mahkemece alınan iki bilirkişi raporunda çelişki bulunduğu bir istinaf itiraz olarak ileri sürülmüşse de mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda yukarıda açıklanan hususlarla benzer tespitlere yer verilerek dava konusu başvuruların kötü niyetli olduğu sonucuna ulaşıldığı, ikinci bilirkişi raporunda ise kötü niyet iddiası bakımından herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, bu husustaki takdirin mahkemeye bırakıldığı anlaşıldığından bilirkişi raporlarında kötü niyet iddiası bakımından bir çelişkinin bulunduğundan bahsedilemeyeceği, diğer taraftan mahkemece davanın reddi nedeniyle davalı şirket yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesinde de bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı … vekillerinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı ve davalı … vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı …. alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak yatırıldığından başkaca bir harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerin uhdelerinde bırakılmasına,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 29/09/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip