Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1288 E. 2022/1043 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1288 – 2022/1043
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1288
KARAR NO : 2022/1043
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2022
NUMARASI : 2022/143 E. – 2022/137 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/04/2022 tarih ve 2022/143 E. – 2022/137 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli markasını 03. sınıfta yer alan temizlik amaçlı maddelerde 2007 yılından beri kullandığını, bu ibareyi de ihtiva eden markaların kendi adına tescili için 2006 yılından beri TÜRKPATENT nezdinde marka başvurularında bulunduğunu, “…” ve “…” ibarelerinin müvekkili adına marka olarak tescil edildiğini, müvekkilinin yıllarca süren ürün satışları ve ürünlerinin kalitesi sayesinde “…” ibaresinin tüketicilerin zihninde yer edindiğini ve müvekkilinin temizlik sektöründe bu ibarenin gerçek hak sahibi haline geldiğini, müvekkilinin “…” ibareli seri markalarının sektörde büyük ses getirmesi esas etken olarak sektördeki aktörlerin, müvekkilinin bu başarısından pay alma peşine düştüklerini, davalının da bu minvalde “…” ibaresini de ihtiva eden toplam 6 adet markanın tescili için teşebbüste bulunduğunu, ayrıca davalının “…” ibaresine yakın “…” ibaresini türeterek kendi adına marka olarak tescil ettirdiğini ve bu markayı kendi ürünlerinde kullanmaya başladığını, davalının “…” markalı ürünlerinde “…” ibaresini de markasal hüviyette kullanarak müvekkilinin ürünleri ile yakınlaşma çabası içinde olduğunu, davalının almış olduğu tasarım tescillerine konu şişe şekillerinde de müvekkilinin ürünlerini taklit ettiğini, davalının bu faaliyetlerinin müvekkilinin ürünleriyle haksız rekabet yarattığını, davalının sürekli ve ısrarlı kullanımlarıyla, müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu “…” ve “…” markasına yaklaşarak müvekkilinin bu markasıyla yarattığı iltibas neticesinde haksız ticari kazanç sağlamaya çalıştığını, ayrıca davalının 2020/43207 sayılı “…” ibareli markasının da SMK’nın 5/1(c) hükmündeki mutlak red nedeninin varlığına rağmen tescil edilmiş bir marka olduğunu ve bu yüzden de hükümsüz kılınması gerektiğini, zira markanın tek unsuru olan “…” ibaresinin sarı renkli ürünlerde kullanılması halinde ürünün karakteristik özelliklerinden birine işaret ettiğini, davalının 2019/04505 sayılı tasarımına konu şişelerin de dava dışı … firmasına ait 002236547 sayılı ve 14.05.2013 tarihli Avrupa tasarım tesciline konu şişeler ile birebir aynı olduğunu, yani davalının bu tasarımının yenilik vasfını haiz olmadığını, nitekim aynı firmanın …’da yayınlanmış olan 27.11.2015 ve 12.01.2016 tarihli videolarında da aynı tasarımı haiz şişelerin görüldüğünü, davalının 2020/02864 sayılı tasarımına konu etiket görselinin de alelade bir etiket olduğunu, piyasada bulunan bir çok ürünün aynı etiket tasarımına sahip bulunduğunu, dolayısıyla davalının bu tasarımının da ayırt edicilik niteliğinden yoksun olduğunu ileri sürerek, davalı adına tescilli 2011/38529 ve 2018/113735 sayılı “…” ve 2020/43207 sayılı “…” markaları ile 2019/04505 sayılı şişe tasarımı ve 2020/ 02864 sayılı etiket tasarımının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin “…” markası ile davacı adına tescilli “… …” markasının benzer olmadığını ve karşılaştırılan bu markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, 2018 yılında müvekkili adına tescile bağlanmış olan “…” markasının müvekkilinin 2011 yılında tescil ettirdiği “…” markasının bir devamı niteliğinde olduğunu ve müvekkilinin bu marka üzerindeki müktesep hakkına dayandığını, davacının, müvekkilinin ilk defa 2011 yılında tescil ettirdiği markası karşısında 10 yıl kadar sessiz kaldıktan sonra huzurdaki karşı davayı açmış olmasının davacının kötü niyetinin bir tezahürü olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca genel yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri mahkemesi bulunduğu, yine 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156/5. maddesi uyarınca üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkemenin, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğu, davalı şirketin merkezinin Adana’da bulunduğu, 6100 sayılı Kanun 6/1 ve 6769 sayılı Kanun 156/5 maddeleri gözetildiğinde davanın yetkisiz mahkemede açıldığı gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, talep edilmesi hâlinde dosyanın yetkili Adana 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, asıl davaya sundukları ikinci cevap dilekçesi ile açtıkları karşı davanın usulüne uygun biçimde açılmış bir karşı dava olduğunu, mahkemenin davaları ayırma kararının yerinde olmadığını, asıl davaya bakan mahkemenin iki davayı birlikte görmesinin gerektiğini, davaların birlikte görülmesinde hukuki yarar olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ve tasarım hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” düzenlemesi yer almaktadır. Aynı Kanunun 116/1-a maddesinde, kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazının ilk itiraz olduğu hüküm altına alınmış, 117/1. maddesi ise “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” hükmünü içermektedir. HMK’nın cevap dilekçesini verme süresi başlıklı 127. maddesinin 1. fıkrasında, cevap dilekçesini verme süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; UYAP sisteminden yapılan incelemede, davalı tarafından davacıya karşı aynı mahkemenin 2021/212 esas sayılı dosyasında görülen markaya ve tasarıma tecavüzün ve haksız rekabetin önlenmesi istemli davanın açıldığı, işbu davada davalı olan … Kimya Ltd.Şti. tarafından verilen ikinci cevap dilekçesi ile davacı adına tescilli marka ve tasarımların hükümsüzlüğü istemli karşı davanın ikame olunduğu, 2021/212 E. sayılı dosyanın 14.04.2022 tarihli oturumunda karşı davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verildiği, bu karar çerçevesinde eldeki davanın mahkemenin yukarıdaki esasına kaydedildiği, eldeki davanın davacısının karşı dava dilekçesinin, 28.09.2021 tarihinde davalıya tebliğ olunduğu, davalının ise iki haftalık yasal cevap süresinin son günü olan 12.10.2021 tarihinden sonra sunduğu 14.10.2021 tarihli cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda, eldeki marka ve tasarım hükümsüzlüğü istemli dava yönünden bir kesin yetki kuralının bulunmadığı, zira 6769 sayılı SMK’nın 156/5. maddesinde öngörülen yetki kuralının kesin yetki kuralı olmadığı, davalının ise yasal süresi içinde yetki ilk itirazını ileri sürmediği, usulüne uygun bir yetki itirazında bulunulmadığından artık davanın açıldığı yer mahkemesinin yetkili hale geldiği gözetilerek, işin esasına girilmesi gerekirken mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesi doğru görülmemiş, Dairemizce HMK.’nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesine ait kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/04/2022 gün ve 2022/143 E. – 2022/137 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacıdan peşin olarak alınan 80,70.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf kararının tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 08/09/2022 tarihinde HMK’nın 353/1-a.3. maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.