Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1172 E. 2022/1142 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1172
KARAR NO : 2022/1142
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/02/2020
NUMARASI : 2017/378 E. – 2020/87 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU :Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 03/02/2020 tarih ve 2017/378 E. – 2020/87 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin alıcısı Kırgızıstan’ da bulunan dava dışı şirketlere sattığı toplam bedeli 74.451,55 USD olan malların taşınması işinin davalı tarafça üstlenildiğini, malların büyük bölümünün davalı tarfaça taşınması sırasında Kırgızıstanda meydana gelen trafik kazası sonucu hasarlandığını, müvekkilinin bu nedenle zarara uğradığı gibi, hasarlanan bir kısım malların imhası içinde ciddi bedeller ödediğini, ayrıca sağlam olan malların alıcısına teslimi için gerekli taşıma masraflarının da müvekkili tarafından yapıldığını, müvekkilinin taşıma nedeniyle ciddi tutarda gümrük masrafı yaptığını, davalı taşıyanın müvekkilinin bu zararlarından sorumlu olduğunu, ayrıca taşımaya konu mallar gerektiği gibi teslim edilmediğinden davalıya ödenen 4000 USD taşıma ücretinin de iadesinin gerektiğini, kazadan hemen sonra davalıya gönderdikleri ihtara rağmen zararlarının karşılanmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla emtianın hasarlanması nedeni ile 9.000,00-TL, müvekkilinin uğradığı diğer zararları nedeni ile 2.000,00-TL, malların imha bedeline karşılık 3.000,00-TL ve taşımacılık ücreti nedeni ile 1.000,00-TL olmak üzere toplam 15.000,00-TL alacağın ticari faiziyle tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında sunduğu ıslah dilekçesinde dava dilekçesinde zayi olan ve hasarlanan mal bedeli olarak talep ettikleri 9000 TL ve taşıma bedeli olarak talep ettikleri 3000 TL olmak üzere toplam 12000 TL’yi 169.824.56,00 TL arttırarak, bu kalem alacakları için toplamda 181.825,00 TL’nin kaza tarihinden işleyecek ticari faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının taşınan malları bedeline ilişkin olarak Türkiye gümrüğüne sunduğu fatura ile Kırgızistan gümrüğüne sunulan fatura tutarları arasında farklılık bulunduğunu, malların bedelinin dava dilekçesinde belirtildiği şekilde 74.451,55 USD olarak değil; Kırgızistan gümrüğünde gösterilen miktar olan 31.390 USD olarak dikkate alınması gerektiğini, davacının hasar gören malların imhası için ödediğini ileri sürdüğü gümrük masraflarının davacı tarafından değil dava dışı … Şirketi tarafından ödendiğini, trafik kazası sonrasında müvekkilinin davacı ile irtibat kurduğu halde davacının kendileri ile iletişim kurmadığını, TTK ve CMR hükümleri gereğince müvekkilinin dava konusu zararlara ilişkin olarak hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının kazadan önce sürekli müvekkili ve araç şöförünü arayarak malların çok uzun süre soğuk havaya dayanmayacağını bu nedenle bir an önce alıcısına teslim edilmesi için acele edilmesi gerektiği yönünde baskı yaptığını, araç şöförünün bu baskıyla kar ve buz kaplı yolda olması gerekenin üstünde bir hızla seyretmek zorunda kaldığını ve dava konusu kazanın bu sebeple meydana geldiğini, hasarın davcaının bu talimatı nedeniyle meydana gelmesi sebebiyle müvekkilinin CMR’nin 17/2 maddesi uyarınca sorumluluğunun bulunmadığını, dosya kapsamında bulunan ve Kırgızıstan yetkilleri tarafından düzenlenen ekspertiz raporundan anlaşılacağı üzere hasarın oluşumdaki en büyük faktörün soğuk hava olduğunu, dava konusu hasarın meydana gelen kaza sebebiyle oluşup oluşmadığının tespit edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, bilirkişi kurulu asıl ve ek raporlarına göre taşıma sırasında meydana gelen trafik kazası tek taraflı olup tamamen davalı Şirketin taşıma işi ile görevlendirdiği ve eylemlerinden sorumlu bulunduğu araç sürücüsünün kusurundan kaynaklandığı, davalı Şirketi dava konusu hasarın CMR Konvansiyonu 17/2 ve 17/4 maddeleri kapsamında davacı taşıtanın kusurundan kaynaklanan veya taşıyanın kendisine yüklenemeyecek nedenlerle gerçekleştiğine ilişkin herhangi bir delil sunmadığı, bu durumda davalı Şirketin CMR Konvansiyonu hükümleri gereğince davacı taşıtan Şirketin bilirkişi kurulu raporlarına konu 49.232,60 USD hasar bedeli ve 1.600 USD nakliye bedeli olmak üzere toplam 50.833,00 USD maddi zararını tazminle yükümlü bulunduğu, talebin Türk parası cinsinden ileri sürüldüğü gözetilerek dava tarihindeki Merkez Bankası USD efektif satış kuru dikkate alınarak res’en yapılan hesaplamaya göre 3.569,99-TL*49.232,60USD=175.760,38-TL hasar bedeli ve 3.569,9-TL*1.600 USD=5.712,00-TL nakliye bedeli olmak üzere toplam 181.472,38-TL alacağı davacının davalıdan talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava konusu 5.712,00-TL taşımacılık ücreti ile 175.760,38-TL taşıma konusu emtiaya ilişkin maddi tazminat olmak üzere toplam 181.472,38-TL alacağın taşıma ücreti yönünden 1.000-TL’sinin, maddi tazminat yönünden ise; 9.000-TL’sinin ayrı ayrı dava tarihinden, bakiye alacaklarının ise ıslah tarihi olan 10/10/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece müvekkili yönünden kararın kesin olduğuna karar verilmişse de davanın belirsiz alacak davası olması başka alacak kalmelerinin bulunması ve fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak talep arttırımı yapılması karşısında müvekkili yönünden kararın kesin olmadığını, davalı Şirketin tam kusurlu olmasına rağmen eksik ve yanlış değerlendirme yapan bilirkişi raporu hükme esas alarak karar verildiğini, bilirkişi kök raporunun dosyasının tesliminden 8 ay sonra düzenlediğini, raporda fahiş eksiklikler bulunduğunu, yine 3. ek raporunda aynı yavaşlıkla ve eksiklerle hazırlandığını, itirazlarına rağmen mahkemece bilirkişi heyetinin değiştirilmediğini, hasar tespitinin hatalı bulunduğunu, müşterilerinden … firmasına ulaştırılmak üzere davalıya teslim edilen ancak kaybolan toplam bedeli 5.160,00 USD olan makine elektrik parçalarının hasar hesaplamasında dikkate alınmadığını, yine dava dışı alıcı şirketlerin hasarlı malların imhası için yaptıkları masraflara karşılık olarak sağlam teslim edilen mal bedeli toplam 14.889,00 USD’ye el koymalarının da müvekkilinin zararı olarak kabul edilmediğini, dava dışı şirketlerin hasarlı malların imhası için müvekkili adına yaptıkları masraflardan sağlam mal bedellerini mahsup ettikten sonra kalan tutarın, müvekkili ve dava dışı şirketler arasında yapılandırıldığını ve müvekkilinin bu kapsamdaki bakiye borçlarını covid 19 pandemisi nedeniyle 30.06.2020 tarihinde ödediğini, taraflarınca kısmi talep arttırımı yapılmasına rağmen dava dilekçesinde talep edilen bu zararlar yönünden eksik bilirkişi raporuna itibar edildiği için hüküm dahi kurulmadığını, müvekkilinin davalıya 4000 USD taşıma ücreti ödediğini, ilk derece mahkemesince bunun 1600 USD ‘sinin tahsiline karar verilerek, davalının ne sebeple 2400 USD taşıma ücretini hak ettiğinin gerekçesinin açıklanmadığını, davalı Şirketin aldığı taşıma ücretinin tamamanı iade etmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olmasına rağmen mahkemece hatalı olarak kısmi dava olarak nitelendirildiğini, talep arttırım dilekçelerinin ıslah dilekçesi olarak kabul edildiğini, ilk derece mahkmesince ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini ve karar kesinleşinceye kadar davalının adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddine dair 18/11/2019 tarihli ara karara karşı istinaf isteminde bulunmalarına rağmen dosyasının istinaf incelmesine gönderilmediğini, bu sebeple öncelikle ihtiyati tedbire itirazın reddine dair kararın incelenerek ihtiyati tedbirin kaldırılmasını talep ettiklerini, dava konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkili şirkete ait sürücüye tam kusur izafe edilmesini kabul etmediklerini, kazanın davacının yaptığı baskı nedeniyle şöförün kar ve buz kaplı yolda hızlı seyretmesi nedeniyle meydana geldiğini, davacının taşıma sözleşmesinin yapılması sırasında malların aşırı soğuk havadan etkilenebileceğine ve bozulabileceğine ilişkin bir bilgilendirme yapmadığını, ayrıca düzgün bir şekilde ambalajlama da yapılmadığını, malların niteliği konusunda taşıma sırasında ve araç yurtdışına çıktıktan sonra bilgilendirme yapıldığını, taşınan malların yapıları gereği soğuktan etkilenerek hasarlandıklarını, dava konusu kazada taşınan yükün çok az bir kısmı hasar görmesine rağmen tamamını zarar görmüş gibi tazminat hükmedilediğini, sağlam ve az zarar görmüş malların zarar bedelinden mahsup edilmesi gerektiğini, zarar gören malların değerinin tespitinde fahiş rakamlar üzerinden hesaplama yapıldığını, bilirkişi raporuna karşı bu yönde yapılan itirazlarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin kazanın meydana gelmesinden sonra üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, davacının zararın artmasına kendi kusurlu davranışıyla sebep olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında talepleri doğrutulsunda karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Yukarıda özet kısmından da anlaşılacağı üzere; davacı vekili, müvekkili tarafından satılan malların, Kırgızistan’da bulunan alıcısına teslim edilmek üzere davalı tarafından taşındığı sırada meydana gelen tek taraflı trafik kazasında bir kısımının zayı olduğunu bir kısmının ise hasarlandığını, müvekkilinin hasarlanan ve zayi olan mallar nedeniyle zarara uğradığını, ayrıca dava konusu taşıma yurtdışına yapıldığından müvekkilinin gümrük ile ilgili yaptığı masraflar, kaza sonrasında sağlam olan malların dava dışı alıcılarına teslim edilmesi için ayrıca ödemek zorunda kaldığı taşıma ücreti ve müvekkili tarafından ödenen hasarlanan malların gümrük imha bedelleri nedeniyle de zararının oluştuğunu, diğer taraftan taşıma işinin gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle davalıya ödenen 4.000 USD taşıma ücretinin de iadesi gereketiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla hasarlanan ve zayi olan mal bedeli olarak 9.000,00TL, uğradığı diğer zararların tazmini için 2.000,00 TL, hasar gören ürünlerin gümrük imha bedeli için 3000 TL ve taşıma ücreti için 1000 TL olmak üzere toplam 15.000 TL’nin tahsilini talep etmiştir. Yargılama sırasında sunduğu ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu doğrultusunda dava dilekçesindex zayi olan ve hasarlanan mallar nedeniyle talep ettiği 9.000,00 TL ve taşıma ücreti olarak talep ettiği 3000 TL olmak üzere toplam 12.000 TL’yi ıslah ederek bu kalem talepleri yönünden toplam 181.825,00 TL’nin kaza tarihinden işleyecek ticari faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
İlk derece mahkemesince de; davalının bilirkişi raporunda hesaplanan 49.232,60 USD hasarlanan ve zayi olan mal bedeli ile kaza sonrasında sağlam olan malların alıcıya teslimi için dava dışı taşıyıcıya ödenen 1.600 USD nakliye bedeli olmak üzere toplam 50.833,00 USD maddi zararı tazminle yükümlü bulunduğu, davacının TL cinsinden talepte bulunması nedeniyle dava tarihindeki efektif satışı kuru dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre davacının 175.760,38 TL hasar bedeli ve 5.712,00 TL nakliye bedeli olmak üzere 181.472,38 TL zararını talepte haklı olduğu gereçesiyle davanın kısmen kabulü ile reddedilen tutarın 352,62 TL olduğu kabul edilerek davacı yönünden HMK’nın 341/3 maddesi gereğince kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; ilk derece mahkemesince reddedilen miktar, bilirkişi raporunda davacının talep edebileceği tazminat miktarı olarak hesaplanan 50.833,00 USD’nin TL karşılığının, ıslah dilekçesinde dava tarihindeki satışı kuru dikkate alınarak hesaplanmasından kaynaklandığı anlaşılmakta olup, mahkemece davacının hasarlanan malların gümrük imha bedelleri talebi ile ilgili karar gerekçesinde olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı gib bu talep hakkında bir hüküm de kurulmamıştır. Dosya kapsamına sunulan delillerden ve bilikişi raporundan, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 3000 TL olarak talep edilen gümrük imha bedelleri toplamının, ilk derece mahkemesi karar tarihine göre kesinlik sınırının üstünde kaldığı anlaşıldığından Dairemizce mahkeme kararının davacı yönünden kesin olmadığı kanaatine varılmakla davacının istinaf itirazlarının esastan incelenmesi gerekmiştir.
HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında hüküm kurulması gerekli olup, Anayasa’nın 141. maddesi uyarınca da tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Bu yasal düzenlemeler karşısında ilk derece mahkemesince davacının gümrük imha bedelleri talebi yönünden olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmaması ve bu talep hakkında bir hüküm kurulmaması doğru görülmediğinden davacı vekilinin bu yöne ilişen istnaf itirazları Dairemizce yerinde görülmüş açıklanan nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir.
Öte yandan, yukarıda da belirtildiği üzere mahkemece alınanan bilirkişi raporunda davacının 49.232,60 USD hasarlanan ve zayi olan mal bedeli ile kaza sonrasında sağlam olan malların alıcıya teslimi için dava dışı taşıyıcıya ödenen 1.600 USD nakliye bedeli olmak üzere toplam 50.833,00 USD maddi zararı talep edebileceği bildirilmiş, davacı da ıslah dilekçesinde zayi ve hasarlanan mal bedeli ile nakliye bedeli olarak toplam 12.000 TL olarak talep ettiği tutar yönünden bilirkişi raporunda hesaplanan tutara göre ıslah talebinde bulunduğunu belirtmiştir. Ancak davacının zayi olan ve hasarlanan mal bedeli olarak talep ettiği tutar 9000 TL olup dava dilekçesinde 3000 TL olarak talep ettiği bir taşıma ücreti bulunmamaktadır. Zira, davacı dava dilekçesinde 9000 TL olarak talep edilen zayi ve hasar bedeli ile 3.000,00 TL olarak talep edilen gümrük imha bedelleri dışında, diğer zararlar kapsamında taşınan malların gümrük masrafları ve kaza sonrasında sağlam kalan malların alıcıya teslimi için dava dışı taşıyana ödenen taşıma ücreti olarak 2.000,00 TL ve dava konusu taşıma için davalıya ödenen 4000 USD taşıma ücretinden şimdilik 1.000,00 TL’sinin tahsilini talep etmiştir.
Bu durum karşısında, öncelikle dava dilekçesinde diğer zararlar kapsamında talep edilen 2.000,00 TL’den ne kadarının gümrük masrafı ve ne kadarının sağlam malların teslimi için dava dışı taşıyıcıya ödenen taşıma bedeli olarak talep edildiğinin HMK’nın 31. maddesi kapsamında davacıya açıklattırılması, yine mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının talep edilebileceğinin bildirildiği taşıma ücretinin sağlam malların teslimi için dava dışı alıcıya ödenen 1.600 USD’lik taşıma bedeline ilişkin olduğu ve davacının da ıslah dilekçesi içeriğinden bu tutar yönünden ıslah talebinde bulunmasına ve dava dilekçesinde bu kalem tazminat istemi yönünden 3.000 TL talep etmemesine rağmen, ıslah harcının dava dilekçesinde bu talep yönünden 3.000 TL istendiği kabulüyle hesaplanıp yatırıldığı anlaşıldığından ıslah dilekçesinin de açıklattırılması, bundan sonra varsa eksik harç ikmal edilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Her ne kadar davalı tarafça bu yönde bir istinaf itirazı ileri sürülmemişse de ıslah harcı eksikliğinin davalı tarafın istinafı üzerine Dairemizce res’en incelenmesi gerekmiştir.
Kabule göre de; dava konusu taşımanın gerçekleştirildiği güzergah itibariyle somut olaya uygulanması gereken CMR Konvansiyonu’nun 23/3. maddesi uyarınca taşıyıcının sorumluluğu sınırlı olup, aynı Konvasiyonun 29. maddesinde ise hasar, taşıyıcının kendi kötü hareketinden veya davaya bakan mahkemenin kararı ile isteyerek kötü harekete eşdeğer sayılan kusurundan ileri gelmiş ise taşımacı, sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan hükümlerden yaralanamayacağı düzenlenmiş olup, ilk derece mahkemesince davalı taşıyıcının sorumluluğunun anılan hükümler çervesinde sınırlı olup olmadığı hususunda da bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Bu itibarla Dairemizce, taraf vekillerinin yukarıdaki hususlara ilişkin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

2-Davalı vekilinin ilk derece mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine dair 18/11/2019 tarihli ara kararına ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; dosya kapsamından, davacı vekilinin 01/10/2019 tarihli dilekçesi ile dava konusu taşıma işinin gerçekleştirildiği davalı Şirkete ait çekici ve yarı römorkun satış ve devrini engelleyici mahiyette trafik kaydına ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiği, ilk derece mahkemesince 18/10/2019 tarihli ara kararla ihtiyati tedbir isteminin kabulü ile dava konusu taşımanın yapıldığı … plakalı çekici ve … plakalı yarı römorkun trafik kaydı üzerine HMK 389 v.d maddeleri gereğince 3. kişilere iradi ve rızai devir ve temlikleri önleyici mahiyette ihtiyati tedbir şerhi konulmasına ve davacıdan ıslahla talep edilen 181.825,00TL’nin % 15’i olan 27.273,75-TL tutarında teminat alınmasına karar verildiği, davalı tarafça ihtiyati tedbir kararına süresinde itiraz edildiği, itirazın ilk derece mahkemesince duruşmalı incelenerek 18/11/2019 tarihli ara kararla reddine karar verildiği, anılan kararın davalı vekiline 23/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilince bu karara kaşrı 25/11/2019 tarihinde süresinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu, buna rağmen dosyasının istinaf incelemesi için Diaremize gönderilmediği ve davalı vekilinin bu yönden de istinaf itirazında bulunduğu anlaşılmakla davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine dair 18/11/2019 tarihli kararı yönünden istinaf itirazlarının da incelenmesi gerekmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 389. Maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği düzenlenmiş olup somut olayda dava konusunun taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin bulunduğu, davacının talebi üzerine mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilen davalıya ait çekici ve yarı römorkun uyuşmazlık konusu olmadığı, bu itibarla ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ihtiyati tedbir isteminin kabulüne karar veilmesi doğru görülmemiş, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
3-Davacı vekilince istinaf dilekçesinde dava sonunda müvekkilinin alacağının tahsilinin imkasız hale gelmemesi için karar kesinleşinceye kadar davalı Şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilmiştir. Yukarda (2) nolu bentte ayrıntılı açıklandığı üzere HMK’nın 389. maddesi gereğince ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, taşıma sözleşmesinden kaynaklı tazminat istemli işbu davada davalı şirketin malvarlığının uyuşmazlık konusu olmadığı, bu itibarla davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin yerinde bulunmadığı anlaşıldığından ihtiyati tebdri isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince davacı ve davalı vekillerinin istinaf itirazların kabulü ile, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 03/02/2020 gün ve 2017/378 E. – 2020/87 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı ve davalı vekillerinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine dair 18/11/2019 tarihli kararına yönelilk istinaf başvurusunun KABULÜ ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/11/2019 gün ve 2017/378 E. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
5-İhtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı vekilinin ihtiyati tedbir kararına itirazının yukarıda (2) nolu bentte açıklanan gerekçeler ile KABULÜNE, talep konusu … plakalı çekici ve … plakalı yarı römorkun üzerinde Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/10/2019 gün ve 2017/378 E. sayılı kararı ile konulan ihtiyati tedbirin KALDIRILMASINA,
6-Yukarıda (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ihityati tedbir isteminin REDDİNE,
7-Davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde ayrı ayrı davacı ve davalıya iadesine,
8-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
10-Kararın tebliği, harç ve infaz işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/09/2022 tarihinde hüküm fıkrasının 1 nolu bendinde yer alan karar yönünden HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca, 4,5 ve 6 nolu bendinde yer kararlar bakımında da HMK’nın 362/1-f maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip