Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1152 E. 2022/1094 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1152
KARAR NO : 2022/1094
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/02/2022
NUMARASI : 2021/146 E. – 2022/35 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Patente Tecavüzün Olmadığının Tespiti, Haksız Rekabetin Tespiti, Refi, Meni

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/02/2022 tarih ve 2021/146 E. – 2022/35 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin döner robotu üretimi, pazarlaması ve satışı altında gösterdiği faaliyetleri sonucunda 2017 yılında tam otomatik döner robotu buluşunu gerçekleştirdiğini ve bu buluşu 2017/03909 sayılı faydalı model belgesi ile koruma altına aldığını, bu buluşun, alanında yapılmış diğer başvurulara nazaran en üstün özelliklere ve teknolojilere sahip bir döner kesme robotu olduğunu, davalı …’ın ise “Bir et dilimleme aparatı, onu kullanmanın bir yöntemi ve et dilimleme aparatıyla kullanım için bir hazırlama ünitesi” başlıklı 2014/13384 sayılı patent belgesinin sahibi bulunduğunu, müvekkiline ait döner robotunun, davalı adına tescilli patentin kapsamında olmadığını, müvekkili ile davalının otomatik döner robotu piyasasında rekabet halinde bulunduklarını, müvekkilinin bu piyasada faaliyet göstermeye çalışırken, davalı tarafından müvekkilinin potansiyel müşterilerinin, diğer firmalardan döner robotu tedarik edilmesi halinde firmadaki döner robotlarına el koydurmak suretiyle faaliyetlerinin sekteye uğratılacağı yönünde korkutulduğunu, bu nedenle müvekkilinin iş yapmak istediği bazı müşterilerin, müvekkilinin mahvına yol açacak şekilde cezai şartlar koyarak bu sözleşmeleri imzalanamaz hale getirdiklerini, davalının bu eylemlerinin TTK’nın haksız rekabet hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek, müvekkilinin döner robotu ürünlerinin ve 2017/03909 sayılı faydalı model belgesinin, davalıya ait 2014/13384 sayılı patentin kapsamında kalmadığının tespitine, davalı tarafından potansiyel müşterilere yönelik gerçekleştirilen eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu eylemlerin menine ve refine, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafın davasına dayanak gösterdiği 2017/03909 nolu faydalı model tesciline ya da modellerini bildirdiği ürünlere ilişkin olarak müvekkilinin Avrupa patentine dayalı bir ihlal iddiasının ya da davacı tarafa bu faydalı model tescili ya da kapsamı sebebiyle yönelttiği herhangi bir husumet bulunmadığını, davacı tarafın bu ürünlere yönelik olarak müvekkiline husumet yöneltmesinin hiçbir geçerli ve anlaşılır sebebi olmadığını, davacının işbu davada hukuki yararının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının talebinin 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu 154. maddesinde düzenlenen patente tecavüzün mevcut olmadığının tespiti olduğu, davalı yanca davacının gerçekleştirdiği ihlal iddiasının ya da davacı tarafa bu faydalı model tescili ya da kapsamı sebebiyle yönelttiği herhangi bir husumetin bulunmadığı, dolayısıyla davacının bu davada hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın gerekçesinde, açık bir şekilde davalı tarafından müvekkiline yönelik herhangi bir ihlal iddiasının ileri sürülmediği belirtilerek davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verildiğinin belirtildiğini, bununla birlikte SMK’nın 154. maddesi kapsamında dava açılabilmesinin ön şartının, davacıya karşı aynı konuya ilişkin bir ihlal davasının açılmamış olması bulunduğunu, o halde, ilk derece mahkemesi tarafından kurulan hükmün, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na aykırı olduğunu, somut olayda SMK’nın 154. maddesi koşullarının gerçekleştiğini ve müvekkilinin işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu, müvekkili tarafından, işbu davada yer alan menfi taleplerini içerir bir anlaşma metninin, davalı tarafa iletildiğini fakat davalı taraftan bu konuda olumlu cevap alınamadığını, yine müvekkilinin iş yapmak istediği otomatik döner robotu piyasasında, davalı tarafça sürekli açılan ihlal davaları neticesinde, piyasadaki alıcı gruplarının, davalı tarafından kendi firmalarında işlem yapılma korkusu içerisinde olmaları karşısında müvekkilinin işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu, davanın bilirkişi incelemesi dahi yapılmaksızın kabulüne karar verilmesinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, SMK’nın 154. maddesi kapsamında patente tecavüzün mevcut olmadığının tespiti ile haksız rekabetin tespiti, refi ve meni istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın “tecavüzün mevcut olmadığına ilişkin dava ve şartları” başlıklı 154/1. maddesinde, “Menfaati olan herkes, Türkiye’de giriştiği veya girişeceği ticari veya sınai faaliyetin ya da bu amaçla yapmış olduğu ciddi ve fiili girişimlerin sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hususunda, hak sahibinden görüşlerini bildirmesini talep edebilir. Bu talebin tebliğinden itibaren bir ay içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın menfaat sahibi tarafından kabul edilmemesi hâlinde, menfaat sahibi, hak sahibine karşı fiillerinin tecavüz teşkil etmediğine karar verilmesi talebiyle dava açabilir. Bildirimin yapılmış olması, açılacak davada dava şartı olarak aranmaz. Bu dava, kendisine karşı tecavüz davası açılmış bir kişi tarafından açılamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir. Görüldüğü üzere burada, 551 sayılı KHK’nın 149. maddesinden farklı olarak, bildirimin noter aracılığıyla yapılması aranmamıştır. Hükmün gerekçesinde de belirtildiği üzere, bildirimin herhangi bir şekilde yapıldığının veya tüm çabalara ve farklı yolların denenmesine rağmen yapılamadığının ispatlanması halinde davanın açılabilmesine olanak tanınmıştır. Öte yandan, bu hüküm kapsamında dava açılabilmesi için sınai mülkiyet hakkı sahibinin mutlaka bir muaraza çıkarması da aranmamaktadır. Zira, madde metninde açıkça, menfaati olan herkesin, giriştiği veya girişeceği ticari veya sınai faaliyetin ya da bu amaçla yapmış olduğu ciddi ve fiili girişimlerin, sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil edip etmediği hususunda, hak sahibinden görüşlerini bildirmesini isteyebileceği, bir ay içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın kabul edilmemesi halinde, menfaat sahibinin dava açabileceği hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, hükmün kapsamının düzenlendiği HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. O halde mahkemece, dava dilekçesindeki taleplerin her biri hakkında karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; her ne kadar mahkemece, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edilmiş ise de davacı vekili tarafından yargılama sırasında sunulan 03.12.2021 tarihli dilekçe ekinde, taraflar arasındaki yazışmalar sunulmuş, bu kapsamda davalı tarafa gönderilen anlaşma metnine davalı tarafın olumlu cevap vermediği belirtilmiş, davalı yanca ise bu iddiaya karşı koyulmamıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, yasada aranan bildirimin noter aracılığıyla yapılması zorunlu olmayıp, bildirimin herhangi bir şekilde yapılması yeterli olduğundan ve davacı tarafça, Türkiye’de giriştiği ticari ve sınai faaliyet bulunduğundan, davacının işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Öte yandan, davacı tarafça haksız rekabetin tespiti, meni ve refi de talep edilmiş olup, ilk derece mahkemesince HMK’nın 297/2 maddesine aykırı biçimde bu talep hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmemiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/02/2022 gün ve 2021/146 E. – 2022/35 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı tarafından yatırılan 80,70‬.TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/09/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip