Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2022/1138 E. 2022/1703 K. 30.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2022/1138 – 2022/1703
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1138
KARAR NO : 2022/1703
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2021
NUMARASI : 2014/306 E. – 2021/306 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Telif Tazminatı

Taraflar arasında görülen davada Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 04/10/2021 tarih ve 2014/306 Esas – 2021/306 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacılar vekili, müvekkili Şirket adına Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü nezdinde tescilli “…” adlı eserin bulunduğunu, eserin tescil tarihinin 8 Mart 2010 olduğunu, söz konusu yazılımın, jeolojik verileri yorumlayarak, maden rezervlerinin koordinatlarını, miktarını ve kalitesini öngörebildiğini, bununla birlikte, program marifetiyle belirlenen lokasyonlarda etüt yapılması, ruhsata bağlanması, sondaj çalışmalarının yapılması ve nihayet çıkartılması işlemlerinin müvekkili Şirketin finansal yeteneklerini aştığından, madencilik alanında faaliyet gösteren yerli ve yabancı firmalarla müzakerelerde bulunulduğunu ve davalılar ile ortaklık yapılmasına karar verildiğini, davalıların denetim ve gözetiminde yapılan test çalışmalarının beklenen neticeyi vermesi üzerine de iş birliğinin hukuki alana taşındığını, müvekkilleri … A.Ş. ve kendi adına … ile davalılar … A.Ş. ve kendi adına … arasında 12 Mart 2010 tarihinde “Patent Hakkı Devir Sözleşmesi Mutabakat Tutanağı” imzalanarak, telif hakkı alınan yazılımın, … tarafından haricen ödenecek 3.500.000-USD telif hakkı karşılığında taraflarca müştereken kurulacak … unvanlı bir şirkete devredilmesinin, kurulacak Şirketin, … Holdinge ait maden sahalarında ortakların mutabık kalacakları ve yazılı olarak kararlaştıracakları bedel karşılığında arama, rezerv tespiti, tenör tespiti etütlerinin ve teknolojik çalışmalarının yapılmasının, üçüncü kişilere ait maden sahalarındaki arama bulma, rezerv ve tenör tespitlerinin ücret mukabilinde yapılmasının, arama ve bulma çalışmaları sonucu tespit edilen yeni maden sahalarının şirket adına ruhsatlandırılarak işletilmesi işlerini yapmasının kararlaştırıldığını, tutanağa göre, şirketin kuruluşunu takiben yazılımın, madencilikle ilgili kısmının, bu Şirkete devir ve tescil edileceğini, … A.Ş. adına … tarafından, 12.03.2010 tarihinde kurulacak yeni şirkete devredilecek telif hakları karşılığında …’a 3.500.000 USD ödeme taahhüt edildiğini, bu taahhüt kapsamında, 14.04.2010 tarihinde müvekkili …’a dört adet çekin ciro yoluyla devredildiğini, 18.03.2010 tarihinde kararlaştırılan … …. A.Ş.’nin kurulduğunu, şirket hisselerinin %50’sinin davalı … ve uygun gördüğü aile üyelerine, %50’sinin ise müvekkili … ve uygun bulduğu aile üyelerine ait olduğunu, müvekkili … ve ekibinin Mutabakat Tutanağının düzenlenmesinden önce başlamış oldukları saha tespit çalışmaları sonucunda, 1232 adet altın verisi alınmış saha, 366 adet gümüş verisi alınmış saha, 260 adet bakır verisi alınmış saha ve 227 adet kömür verisi alınmış saha tespit edilerek, … A.Ş. adına ruhsatlandırılması için koordinatları ile birlikte …’a sunulduğunu, Mutabakat Tutanağında, bulunacak maden sahalarının … A.Ş. adına ruhsatlandırılacağı ve bu şirket tarafından işletileceği düzenlendiği halde bu sahalardan yalnızca 131 adedinin … adına ruhsatlandırıldığını, buna mukabil, 49 adetinin davalı … adına, 12 adetinin … A.Ş. adına, 233 adetinin … A.Ş. adına ruhsatlandırıldığını, diğer rezervlerin akıbetinin belli olmadığını, müvekkili … A.Ş. adına kayıtlı olan ve yer altı kültür varlıklarının tespitini kolaylaştıran …Yazılımının da davalı …’ın ısrarlı talepleri nedeniyle ortaklığa dahil edilmesine karar verildiğini, kültür varlıklarının çıkartılması işlemine kıyasla daha az yatırım gerektirdiğinden, müvekkilinin devri kerhen kabul ettiğini, … A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş. arasında 16.06.2010 tarihinde imzalanan “Telif Hakkı Devir Sözleşmesi” kapsamında, … A.Ş. adına tescilli 567 telif numaralı ve 10.11.2009 tarihli “…” telif hakkının, … tarafından haricen ödenecek 20 Milyon USD telif hakkı karşılığında … şirketine devrinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin esere ait mali hakları, tasarruf hakları saklı kalmak kaydıyla tam ruhsat kapsamında devrettiğini, 28 Temmuz 2010 tarihinde her iki yazılımın da …’a devredildiğini, 13.08.2010 tarihinde … A.Ş. tarafından … adına keşide edilen ve ciro yoluyla …’a devir ve temlik edilen 20 Milyon USD karşılığı 22 adet ve toplam 29.979.460-TL tutarındaki çekin …’a teslim edildiğini, … merkezi bodrum katında kurulan ayrı bir iş yerinde, müvekkili … ve kurduğu ekip tarafından 6 ayı aşkın bir süre saha incelemelerinin yapıldığını, … tarafından … A.Ş.’ye getirilen ekip arasında dava konusu yazılımların, tasarım ve yazılım sürecini gerçekleştiren … isimli kişinin de bulunduğunu, …’in, … A.Ş.’de AR-GE sorumlusu olarak görevlendirildiğini, ancak …’in, bir süre sonra … tarafından ayartılarak, haksız rekabet teşkil edecek biçimde …’ın hisselerinin ele geçirilmesi ve yazılımlar için ödenen telif ücretlerinin geri alınması operasyonunun parçası olduğunu, 2010 yılı Eylül ayı başından itibaren …’ın, çeşitli ortamlarda, müvekkilinin kulağına gelecek şekilde yazılımın işe yaramadığı, kendisine hayal satıldığı gibi ifadeler kullanmaya başladığını, bu söylentilerin doğruluğunun bizzat … tarafından onaylanması üzerine müvekkilinin, 25.10.2010 tarihli bir yazıyla ortaklığın sona erdirilmesi halinde uygulanabilecek çözümleri alternatifler halinde sunduğunu, yazılımlarından emin olan ve üçüncü kişilerle daha iyi koşullarda anlaşma yapabileceğine inanan müvekkilinin, ortaklığın sona ermesinden endişe duymadığını, tarafların 28.10.2010 tarihinde imzaladıkları “Taraflar Arasındaki Sözleşmelerin Sonlandırılması” başlıklı bir ikale sözleşmesiyle, aralarında imzaladıkları 12.03.2010 tarihli harici patent hakkı devir sözleşmesi ile ilgili olarak Aralık 2010 sonuna kadar ARGE çalışmalarına devam etmeye ve bu süre sonunda düzenlenecek mutabakat zaptı uyarınca sözleşmenin devamına veya feshine karar verilmesine, … ilişkin olarak aralarında imzaladıkları 16.6.2010 tarihli devir sözleşmesinin tüm neticeleri ile birlikte feshine, …’a verilen çeklerden henüz kullanılmayan 21.499.110-TL lik kısmının … A.Ş. ye iadesine, hali hazırda 3. kişilere dağıtılmış olan 13 adet ve 8.748.000-TL tutarlı çekin geri ödenmesi ile ilgili olarak ise 621 nolu telif hakkına dair mutabakat zaptının beklenmesine ve neticesine göre karar verilmesine, Define Arama yazılımı ile ilgili çalışmalara bu süre boyunca devam edilmesine ve sonuç alınması durumunda, bu sözleşmenin yeniden canlandırılması konusunda değerlendirme yapılmasına, Maden Cevherlerinin araştırılması çalışmalarına 31.03.2011 tarihe dek devam edilmesine ve neticesinde taraflarca ortak bir mutabakat zaptı düzenlenerek ekonomik ve yararlı olduğu kayıt altına alınması halinde iş bu sözleşmenin devam ettirilmesine, aksi takdirde yine yapılacak bir mutabakat zaptı ile sözleşmenin neticeleri ile birlikte fesih edilmesine ve patent hakları ve kullanımının tamamen iadesine, tarafların tasarım ve telif haklarına saygılı olmalarına ve edindikleri deneyim ve bilgileri kimseyle paylaşmamalarına, gizliliğe saygı göstermelerine, yazılımların … tarafından kullanılmamasına ve şirket hisselerinin devri ve/veya tasfiyesi durumunda … Holdingin bahse konu sözleşmelerdeki iştigal mevzularında …’ın sözleşmelerin geçerli olduğu süre içerisinde birlikte çalışmış olduğu hiçbir kimseyle işbirliğine ve çalışmaya gitmemesine, aksi durumun tespiti halinde …’ın bahse konu iki sözleşmede yazılı bulunan tüm haklarının geçerlilik kazanacağına, … tarafından verilen koordinatlar üzerinden … adına alınan maden ruhsatlarının, …’da kalmasına, … A.Ş. ve iştirakleri ve/veya aile fertleri adına alınmış ruhsatların devir işleminin masraflı olması nedeniyle şimdilik …’a ait olduğuna dair noter belgesi düzenlenmesine, şirketin feshi veya … ailesi hisselerinin devri halinde ise bu hakların … ailesine veya göstereceği bir şahsa devrine, … A.Ş.’nin tasfiyesi veya … hisselerin devri halinde, bahse konu sözleşmelerdeki konularda … ile birlikte çalışmış hiç kimse ile işbirliğine veya çalışmaya girişilmemesine, aksi halde …’ın bahse konu 2 adet sözleşmede yazılı bulunan tüm haklarının geçerlilik kazanmasına, …’da bulunan çek ve nakit ödemenin iadesine, … tarafından 25.10.2010 tarihinde sunulan çözüm önerilerinden birisinin benimsenmesine karar verildiğini, …’ın 28.10.2010 tarihinde 21.229.110-TL tutarındaki 9 adet çeki iade ettiğini, tarafların, 28.12.2010 tarihinde 22.10.2010 tarihli sözleşmenin eki mahiyetinde bir sözleşme imzalayarak, aralarındaki sözleşmeleri sona erdirme kararı aldıklarını, taraflar arasındaki borç ilişkisini sona erdirmesi nedeniyle tam bir ikale (bozma) sözleşmesi olan bu anlaşmada, iade edilen çeklerden sonra kalan … AŞ bakiye alacağının, 3.500.000-USD (telif hakkı bedeli olarak ödenen), 8.748.000 TL (telif bedellerine karşılık ödenen ve 3 kişilere verilmesi nedeniyle iade alınamayan çeklerden kaynaklanan alacak), 275.000-TL (…’a yapılan nakit ödemeler toplamı) şeklinde belirlendiğini ve bunun 3.500.000-USD’sinin …’ın … A.Ş. deki % 20 hissesinin, … veya göstereceği 3. kişiye devri karşılığında ödenmiş sayılmasına, kalan kısmın ise 2 yılı içinde geri ödenmesine, bu alacağın teminatı olarak, …’ın … şirketine kalan % 30 hissesinin emaneten …’a devredilmesine ve Sincan’daki fabrika sahası üzerine 2.300.000-TL tutarında ipotek konulmasına, bu tutarın 2 yıl içinde geri ödenmesi halinde alınan teminat ve ipoteğin 3 gün içinde çözülmesine, telif hakkına konu yazılım marifetiyle bulunan ve … dışındaki kişilere ruhsatlandırılan tüm maden sahaları …’a ait olduğuna, … veya … fertleri adına ruhsatlandırılmış maden sahalarından, … ve … tarafından belirlenecek en az ikisi üzerinde finansmanı … tarafından karşılanmak ve beherine asgari 150 bin TL den az bütçe ayrılmamak üzere piyasada etkin ve ehil firmalara maden arama etüdü ve araştırma ve sondajı yaptırılacak, maden rezervi bulunması halinde bu rezervin miktarı ve değeri dikkate alınarak … hissesine tekabül eden kısmın geri ödeme tutarından indirilmesine, …’a ait maden sahalarından terki gerekenlere şirket çoğunluk hissedarları tarafından karar verilmesine ve …’a yazılı bilgi verilmesine karar verildiğini, …’ın 2010/7 sayılı ve 15.10.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile … ve … …’ın, yönetim kurulu üyeliklerinden istifaları kabul edildiğini ve 2010/6 sayılı ve 15.10.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile …, … … ve … …’a ait hisselerin yüzde otuzluk kısmının teminat olarak … tarafından devralındığını, … …’ın, 7.6.2011 tarihinde … AŞ.ye başvurarak, 22.12.2012 tarihli sözleşmede belirtilen … … tarafından belirlenecek en az iki sahada etüt çalışması yapılacak hükmü gereğince, saha tespiti yapmak üzere bildirdiği 16 adet sahaya ait 3D rezerv görüntülerinin kendisine verilmesini talep ettiğini ancak bu bilgiler verilmediği gibi Holdingin içine girdiği ekonomik sıkıntılar bahane edilerek sonuç vermeyen toplantılarla oyalandığını, 29.11.2011 tarihinde … …, … ve Av. … arasında yapılan görüşme tutanağına göre, … … tarafından bulunacak kültür varlıklarının yaptırılacak ekspertiz değerleri üzerinden … şahsi müzesi tarafından satın alınacağını, bedelin borçtan düşürüleceğini, artan kısmın ödeneceğini, Sincan’daki fabrika sahasının ekspertiz değerinin tespit edileceğini ve borcu aşan kısmının kendisine ödeneceğini, … … tarafından tespit edilen ve gerek … gerek … gerekse … adına ruhsatlandırılmış olan maden sahaları için … tarafından bedel takdiri yapılacağını ve takdir sonucunda bulunacak rakamın … …’ın borcundan düşüleceğini, artan olursa kendisine ödeneceğini, …/… A.Ş. ile … …/… …. A.Ş. arasında 12.09.2012 tarihinde imzalanan dört taraflı sulh anlaşması ile Sincan’da bulunan ve üzerinde … …’ın kararlaştırılan borçlarına karşılık ipotek tesis edilen taşınmazın, 22.12.2010 tarihli sözleşmede belirtilen 8.748.000 TL ile 275.000 TL olmak üzere toplam 9.023.000 TL borca karşılık … veya göstereceği kişiye devrinin kararlaştırıldığını, anlaşmaya göre devir işleminin gerçekleşmesiyle … … ve … …. A.Ş. nin ibrasına, 22.12.2010 tarihli sözleşmedeki maden hakları ve ruhsatlar dışındaki yükümlülüklerin karşılıklı olarak sona ermesine ve tarafların birbirlerini ibrasına, devir işlemini takiben iki ay içerisinde … …’ın, … ile bir kira sözleşmesi yaparak, taşınmaz üzerine kurulu fabrikayı işletmesine, tarafların, fabrikayı, ticari ortaklı şeklinde işletmek istemeleri halinde, ortakların yarı yarıya ortak oldukları bir şirket kurularak, üretim ve pazarlama işlerinin bu şirket üzerinden yürütülmesine ve … …’a ayrıca ücret ödenmesine, bu şartın 60 iş günü içinde gerçekleşmemesi halinde hükümsüz sayılmasına, … …’ın 30 ay içinde 9.023.000 TL’yi ödemesi halinde, taşınmazın kendisine devrine karar verilip taşınmazın …’a devredildiğini, ancak taraflar arasındaki anlaşmayla, tespit edilecek maden sahalarını, … A.Ş. adına ruhsatlandırmaya karar verdikleri halde, tespit edilen sahaların, davalı …, oğlu …, ortağı olduğu şirketler … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. ve …’ın çeşitli aile fertleri adına ruhsatlandırıldığını ve önce … A.Ş.’ye daha sonra … … veya göstereceği şahıslara devri kararlaştırıldığı halde devir işleminin yapılmadığını, 28.10.2010 tarihli sözleşmenin 6.maddesi uyarınca bu sahaların tüm haklarının … A.Ş.’ ye ait olduğuna dair bir noter beyanının da bugüne dek verilmediğini, yazılımların işe yaramadığı iddiasıyla sözleşmeler sona erdirilmeye çalışıldığı halde 22.12.2010 tarihinden sonra da yukarıda adları yazılı kişiler adına maden sahası ruhsat başvuruları yapılmaya yoğun olarak devam edildiğini, …’ın, bir taraftan yazılımların işe yaramadığı bahanesiyle devir bedeli olarak ödediği parayı geri istediğini, bir yandan da sadece bu iş için kurulmuş olan … A.Ş.’deki … … hisselerini elde etmeye çalıştığını, hatta müvekkilinin 3.500.000 USD borcunu, … …’ın bu şirketteki hisselerinin yüzde yirmisini devralmak karşılığında sona erdirdiğini, maden haklarının … …’a iade edilmesi şartının yerine getirilmeyip, müvekkilinin bu yöndeki taleplerinin duymazdan gelindiğini, gerek yazılımlara ait telif haklarının gerekse yazılımlara ait her türlü dokümanın derhal iadesi kararlaştırıldığı halde, bu edimin de yerine getirilmediğini, taraflar arasındaki 12.03.2010 tarihli sözleşmenin G/a maddesine göre, … tarafından, … ve bağlı kuruluşlara ait sahalarda yapılan arama çalışmalarının, belirlenecek ücret üzerinden fiyatlandırılması kararlaştırıldığı halde bu taahhüttün de yerine getirilmediğini, yazılımın çalıştığını kanıtlamak bakımından, 22.12.2010 tarihli sözleşmede yer alan, … … tarafından belirlenecek en az iki sahada masrafları …’e ait olmak üzere etüt yapılması yönündeki sözleşme şartı yerine getirilmeyip müvekkiline kendisinin tespit ettiği sahaların 3D Rezerv Görüntülerinin verilmediğini, … A.Ş.’nin yüzde otuzluk hissesinin, bakiye borcun teminatı olarak emaneten davalılara verildiğini ve borç, taşınmaz devri yoluyla tasfiye edildiği halde, hisselerin, müvekkiline iade edilmediğini, haksız rekabet kuralları ve sözleşmedeki buna ilişkin düzenlemeler ihlal edilip yazılımların iadesi ve tüm kopyaların silinmesi, elde edilen veriler ve bu işte çalışan kimselerle iş birliği yapılmaması, bu kişi ve verilerden dolaylı veya dolaysız olarak yararlanılmaması kararlaştırıldığı halde, yasağa uyulmadığını, bu durumun müvekkilinden gerek davalılar gerekse … tarafından bugüne dek gizlendiğini, … ve …’ın, aradan geçen süreye karşın, yazılım haklarını resmi olarak devretmedikleri gibi fiilen de kullanmaya devam ettiklerini, dahası … …’ın ekibinde yer alan bir AR-GE elemanıyla, hizmet akdi ve ticari ilişkiler kurarak, sözde çalışmadığı ileri sürülen yazılımı, yüzlerce bilgisayar ağından oluşan gelişmiş bir veri yorumlama ünitesi kurarak kullanmayı sürdürdüklerini, 28.10.2010 tarihli sözleşmedeki açık şarta karşın, … …’ın ARGE sorumlusu olarak çalışan …’in, … Holdinge bağlı bir başka şirkette sigortalı olarak işe başlatıldığını, yeni bir madencilik şirketine ortak edildiğini ve kendisine yönetim kurulu üyeliği verildiğini, 16.03.2011 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre … …. A.Ş. unvanı altında, … A.Ş. ile aynı faaliyeti göstermek üzere, … ile … tarafından kurulan şirketin tescil edildiğini, 26.03.2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan 22.03.2012 tarihli olağan genel kurulu kararıyla, …’in, … … A.Ş. nin yönetim kurulu üyeliğine getirildiğini, …’in, … A.Ş. adına kayıtlı iken … A.Ş.’ye devredilen her iki yazılımın da tasarım ve yazılım sorumlusu olduğunu, projelerine destek verilmesi talebiyle 2008 yılında yapmış olduğu başvurunun, müvekkillerince kabul edilerek, projelerin patent ve/veya telif aşamasına getirilip … A.Ş. adına kayıtlandığını, projelerin uygulama aşaması kapsamlı yatırımlar gerektirdiğinden istekliler arasından … A.Ş. ile ortaklık kurulduğunu ve yukarıdaki sürecin başladığını, … A.Ş.’nin kurulması ve çalışma ortamının oluşturulmasını müteakiben …’in, … … tarafından yeni şirketin AR-GE bölümünün başına geçirildiğini, yazılımların işe yaramadığı bahanesiyle … …’ın işten uzaklaştırılırken, eski elemanı ile ortaklıklar kurulup yazılımların kullanıldığını, davanın telif hakkından doğan alacak talebi ve ortak şirketteki yüzde otuzluk hissenin reel devir bedelinin ödenmesinden ibaret olduğunu, davalıların, müvekkilinin yazılı iznini almaksızın eseri işlemeye devam ettiklerini, bu durumun müvekkilinin eser sahipliğinden kaynaklanan mali haklarının ihlali niteliğinde bulunduğunu, bunun haksız fiil yaratacak şekilde, çalışanları vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri, çalıştıranın veya müvekkillerinin üretim veya ticaret sırlarını ele geçirmelerini sağlamak için aldatmak suretiyle kusurla gerçekleştiğini, bu nedenle FSEK’in 68. ve/veya 70/2 nci maddeleri ile TTK ve TBK hükümlerine göre, tazminat alacaklarının belirlenmesi gerektiğini, haksız rekabet hükümlerinden başka taraflar arasında imzalanmış olan 22.10.2010 tarihli sözleşmeye açıkça aykırılık oluşturduğunu, sözleşmede yer alan, “her iki sözleşmeden doğan hakların geçerlilik kazanacağı” müeyyidesi nedeniyle iade edilen telif hakkı ücretlerinin ve müvekkilinden alınan … A.Ş. deki hisselerin reel değerinin talep edilmesine yol açacağını, taraflarca 12.09.2012 tarihinde imzalanmış olan Sulh Anlaşması içeriğindeki ibra hükümlerinin bu hakkın doğumuna engel teşkil etmediğini, … …’ın, her şeyden önce iradesinin sakatlanması nedeniyle mevcut sözleşmelerin sona erdirilmesine ilişkin ikale sözleşmesini yapmaya rıza gösterdiğini, … A.Ş. ve …’ın gerçek niyetinin kendisini devre dışında bırakmak ve yazılıma ücretsiz sahip olmak olduğunu bilmediğini, 12.09.2012 tarihli ibranın, 20.12.2010 tarihli ikale sözleşmesinde yer alan yükümlülüklere ilişkin olduğunun da gözden kaçırılmaması gerektiğini, tarafların söz konusu haksız rekabet hükmünü kaldırdıklarına dair bir hüküm içermediğini, sözleşmenin, 7. maddesinde düzenlenen hakkın, inşai nitelikte olup öngördüğü şartın gerçekleşmesinin, bir hukuki durumun ortadan kaldırılması, değiştirilmesi veya yeni bir hukuki durumun yaratılması sonucunu doğurduğunu, yani, öngörülen ihlalin gerçekleşmesi halinde, fesih durumunu ortadan kaldırarak, … …’ın Devir Sözleşmelerinden doğan haklarını muaccel hale getirdiğini, bu ihlalin gerçekleşmesiyle birlikte, tarafların, 28.10.2010’dan önceki durumlarına döneceklerini kabul etmek gerektiğini, ibra kaydının, 22.12.2010 tarihli sözleşmede yazılı yükümlülükleri kapsaması ve bu sözleşmenin de tarafların karşılıklı olarak aldıklarını geri verme esaslarını düzenlemesi nedeniyle, haksız rekabet hükmüne uyma zorunluluklarını ortadan kaldırmayacağının ortada olduğunu, 12.09.2012 tarihli anlaşmada, maden hakları ve ruhsatlar dışındaki yükümlülüklerin ibrasına karar verildiğinden müvekkilinin maden haklarına bağlı telif ücreti talep hakkına ilişkin bir ibradan söz edilemeyeceğini, bilgisayar yazılımlarına ait telif uyuşmazlıklarında telif hakkı sahibi için en önemli tehlikenin haksız rekabete maruz kalınması olduğunu, somut bir varlık olmayan yazılımın, somut olaydaki gibi yazılım kodlarına sahip kişiler tarafından kullanılmasını engellemenin neredeyse imkansız bulunduğunu, bu nedenle 28.10.2010 tarihli sona erdirme sözleşmesinin, bu durumu engellemek amacıyla 7. maddesinde durumu açıkça zikredip ihlalini sözleşmeden doğan hakların tekrar kazanılması müeyyidesine bağladığını, bu yönüyle cezai şart hükmünde olduğunu ileri sürerek, her iki yazılımın telif haklarından doğacak alacaklar zımnında 140.000 USD ve teminat olarak devredilen şirketin %30 hissesinin reel değeri zımnında 10.000 USD olmak üzere toplam 150.000 USD’nin tahsili talep edilmiştir.
Davalılar vekili, davaya konu hukuki ilişkinin, … A.Ş. ile … …. A.Ş. arasında olduğunu, … ile … … arasında böyle bir hukuki ilişkinin olmadığını, bu nedenle gerçek şahıslar yönünden aktif ve pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, müvekkili Şirketin, maden bulan, onun tüm vasıflarını ölçen, cinsini belirleyen, rezervini ölçen bir bilgisayar programı olduğu konusunda davacı tarafça ikna edildiğini, müvekkili şirketin de bu nedenle anlaşma yaptığını, bu nedenle davacı tarafa 30-40 milyon tutarında çekler verdiğini, maden ve define olduğu belirtilerek kısa zamanda müvekkiline onlarca saha kapattırıldığını, arkasından müvekkilinin çokça paralar harcayarak maden arama ruhsatı aldığını, bir müddet sonra bu sahaların boş olduğunun, hiçbir maden izine rastlanmadığının, sadece taş toprak olduğunun görüldüğünü, bu şekilde müvekkilinin kandırıldığını, ancak verilen paraları geri almanın mümkün olmadığını, bunun üzerine müvekkilinin verdiği çekleri istediğini, davacılardan … …’ın, bu çeklerin çoğunu başkalarına ciro ettiğini söyleyerek, elinde kalan bir kısmını iade ettiğini, söz konusu bilgisayar programının iddia edildiği gibi nitelikli bir netice alan konumda olmadığını, sadece dağlardaki taşları, kayaları görüntüleyen, bu taşın, kayanın ne olduğunu bilmeyen, onu nitelendirmeyen mahiyette olduğunu, sadece kapatılan ve arama ruhsatı alınan sahalarda yapılan araştırmalarda bir gram dahi maden olmadığı görülünce bunların çoğunun terk edildiğini, bir kısmının da arama yapılmadan bekletildiğini, bu bilgisayar programından dolayı herhangi bir somut maden bulunmayıp bu şekli ile davacının herhangi bir somut zararının da oluşmadığını, telif hakkının ihlal edildiği gerekçesi ile açılan davanın haksız ve hukuka aykırı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davanın, tescilli yazılımın telif hakkından kaynaklanan alacak ve teminat olarak davalıya devredilmiş olan şirket hisselerinin rayiç değerinin tahsili talebine ilişkin olduğu, davacı yanın Patent Hakkı Devir Mutabakat Metni ile sermaye taahhüdü olarak …’a devretmeyi taahhüt ettiği telif hakkının, 22/12/2010 tarihli sözleşme ile %30 oranına düşürülen davacı hissesi karşılığı olarak mer’i kalmaya devam ettiği, 12/09/2012 tarihli Sulh Sözleşmesi ile de maden hakları ve ruhsatlar dışındaki diğer hususlardan dolayı tarafların birbirlerini ibra ettikleri, bu durumda dava konusu yazılımların teliflerinden dolayı davalı taraftan bir talepte bulunulamayacağı, davacı yanın %30 oranındaki şirket hisselerini, teminat olarak davalı …’a devrettiği yönündeki iddiasını tevsik edici bir kayda rastlanılmadığı gibi 22/12/2010 tarihli sözleşmede böyle bir hükme yer verilmediği, aynı tarihli yönetim kurulu kararında da “teminat“ ibaresinin yer almadığı, davacının teminattan kastının ne olduğunun tespit edilemediği, davacının iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacılar vekili, yargılama sırasında iki ayrı bilirkişi heyetinden rapor ve ek raporlar alındığını, 21.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda çoğunluk görüş sunan teknik bilirkişilerin, uyuşmazlığı yazılımla maden bulmanın mümkün olamayacağı görüşü etrafında ele aldıklarını, keşif veya cihaz olarak nitelendirdikleri yazılımların, ancak tesadüf kabilinden saha tespiti yapabileceklerini belirttiklerini, dava konusu yazılımlarla tespit edildiği gerek davalı şirket iç kayıtları, gerek davalı tanık beyanları
gerekse davalının ikrarıyla kanıtlanan bu maden sahalarına ait başvuru evrakında, arama çalışmasının yazılımla yapıldığına dair bilgi bulunmadığı gerekçesiyle iddianın kanıtlanamadığı sonucuna ulaştıklarını, ancak bilirkişilerin, bilgisayar programlarının bir “eser” olduğunun farkında olmadıklarını, nitekim hükme esas alınan 27.05.2019 tarihli kök rapor ve eklerinde de yer alan bu değerlendirmelerin, bilirkişi heyetindeki azınlık bilirkişiler tarafından da eleştirildiğini, mahkemece, müvekkilinin … … AŞ’deki hissesi nedeniyle telif hakkı isteyemeyeceğinin kabul edildiğini, oysa müvekkillerinin anılan şirkette hisselerinin bulunmadığını, tarafların, aralarındaki 22.12.2010 tarihli bozma sözleşmesiyle aralarındaki borç ilişkisini sona erdirdiklerini ve aldıklarını karşılıklı olarak iade etmeyi kararlaştırdıklarını, müvekkilinin aldığı telif bedellerinin büyük bir kısmını çek teslim tutanaklarıyla derhal iade ettiğini, sözleşmenin 2/b ve 3/a maddeleri gereğince, iade edilemeyen 8.748.000 TL telif bedeli ve 275.000 TL cari hesap borçlarının teminatı olarak, bir adet taşınmaz ipoteği ve müvekkilinin … A.Ş.deki %30’luk payının … ailesine devrine karar verildiğini, … A.Ş.’nin müvekkiline ait toplam %50’lik hissesinden %20’lik kısmının da aynı sözleşmenin 2/b maddesiyle 3.500.000 USD karşılığında davalılara satıldığını, böylece müvekkilinin … A.Ş’de hissesinin kalmadığını, ticaret sicil kayıtlarından bu hükümlerin icra edildiğinin de anlaşıldığını, taraflar arasındaki 12.09.2012 tarihli sulh anlaşmasıyla, müvekkillerinin bakiye 9,023,000 TL tutarındaki borçlarına karşılık, kendilerine ait bir fabrikayı, kurulu olduğu taşınmaz ve üzerindeki muhdesatlarıyla birlikte davalılara devrettiklerinin, davalıların müvekkillerini ibra ettiklerinin de uyuşmazlık konusu olmadığını, bu nedenle mahkemenin, müvekkillerinin … AŞ’deki %30’luk hisselerinin devam etmesi nedeniyle telif bedeli isteyemeyeceklerine ilişkin gerekçesinin hatalı bulunduğunu, kaldı ki 22.12.2010 tarihli bozma anlaşmasıyla, …’ın teliften yararlanma hakkının da sona erdiğini, …’ın, yazılımlarla tespit edilerek sözleşme dönemi içinde ruhsata bağlanan sahaların işletilmesiyle sınırlı faaliyet yürüteceğini, telif haklarının ise müvekkili Şirkete iade edileceğini, bu durumda … A.Ş.’nin artık sahip olmadığı telif hakkından, sözde hissedarı müvekkili … …’ı yararlandırması sonucuna ulaşılamayacağını, mahkemece dayanılan bir diğer gerekçenin de, telif hakkına ilişkin talebin, ibra kapsamında kalması nedeniyle karşı taraftan telif bedeli istenemeyeceği hususu olduğunu, oysa dava dilekçesinde de açıklandığı üzere taraflar arasında 12.09.2012 tarihinde imzalanmış olan sulh anlaşması içeriğindeki ibra hükümlerinin, müvekkilinin telif hakkı talep etmesine engel olmadığını, bu sözleşmenin konusunun 22.12.2010 tarihli ikale sözleşmesinde yer alan müvekkili yükümlülüklerinin yerine getirilmesiyle sınırlı olduğunu, sulh anlaşmasının konusu başlıklı 2. maddesinde yer alan hükmün de iddialarını doğruladığını, tarafların yükümlülükleri başlıklı 3.1. maddesinde ise bu devir nedeniyle, … …’ın, 22.12.2010 tarihli sözleşmeye ait borçlarından dolayı ibra edildiğinin görüldüğünü, sözleşmenin 3.2. maddesindeki ibranın, sözleşmede ele alınan taşınmaz devrinin usul ve esaslarıyla sınırlı olarak ele alınmasının gerektiğini, ayrıca bu hükümdeki ibra ibaresi, davaya konu telifler hakkında açıkça görüşülerek, tartışılarak, davacının hangi karşılıklar nedeniyle bu hakkından vazgeçildiği ortaya konulmadan alınmış bir ibra kararı olmadığından, soyut nitelikte bu ibra hükmüne dayanılarak, davalıların ediminden ifasından kurtulmasının mümkün olmadığını, davacının … A.Ş.’deki %30 hissesini teminat olarak davalıya
devrettiği iddiasını tevsik edici bir kayda rastlanmadığı yönündeki mahkeme gerekçesinin de doğru olmadığını, zira tarafların 22.12.2010 tarihli sözleşmeyle aralarındaki borç ilişkisini sona erdirdiklerini ve aldıklarını karşılıklı iade etmeyi kararlaştırdıklarını, müvekkillerinin, telif bedellerinin büyük bir kısmını çek teslim tutanaklarıyla iade ettiklerini, iade edilemeyen 8.748.000 TL telif bedeli ve 275.000 TL cari hesap borcu olmak üzere 9.023.000 TL bakiye borç kaldığını, 22.12.2010 tarihli Sözleşmenin 2/b ve 3/a maddelerinde, bakiye borcun teminatı olarak davalılara, bir adet taşınmaz ipoteği ile müvekkilinin … AŞ’deki %30’luk payını vermesinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin duraksamaya yer bırakmayan açık hükmü, dosyaya sunulu … A.Ş. yönetim kurulu kararları, ticaret sicil gazetesinden gelen ve ortaklık durumunu gösteren kayıtlar, %30’luk payın … ailesine devredildiği konusunda şüpheye yer bırakmadığını, anılan Sözleşmenin 7. maddesinin son cümlesinde ise 9.023.000 TL’lik geri ödemenin yapılması halinde “… … A.Ş. teminat olarak alınan %30 hisse de…. …’a iade edileceği” kararlaştırıldığını, taraflar arasındaki 12.09.2012 tarihinde akdedilen sulh anlaşmasından da müvekkillerinin taşınmaz satışı yoluyla bakiye 9.023.000 TL borçlarını ödediklerinin ve müvekkillerinin iade borçlarından dolayı ibra edildiklerinin görüldüğünü, bununla birlikte davalıların diğer şeyler gibi bu %30’luk hisseyi de devretmediklerini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarıyla tartışmalı hale gelen hususlardan birisinin de yazılımların, sözleşmenin feshinden sonra kullanıldığının davalılara ait bilgisayarlar üzerinde inceleme yapılarak ispatlanması gerektiği görüşü olduğunu, bilirkişilerin, yazılımların sözleşmenin feshinden sonra kullanılıp kullanılmadığının, davalı bilgisayarları üzerinde yapılacak teknik incelemeyle mümkün olduğu hususunda mahkemeyi yönlendirmek istediklerini, bu ispat önerisinin, marka ve telif hakkı ihlallerinde makul bir çözüm olmakla birlikte, uyuşmazlığın karakterine uygun olmadığını, yargılamanın erken safhalarında, mahkemede de bu incelemenin yapılması yönünde kanaat oluşmuş ise de yazılımların hususiyetlerine, davalı holdingdeki bilgisayar sayılarının çokluğuna ve dava dışı şirketlerde inceleme yapılmasının usul hukukuna ilişkin zorluğuna dair itirazları üzerine fiziki imkânsızlık ve uyuşmazlığın çözümüne katkısı olmayacağı sebebiyle bu tespitten sarfınazar edildiğini, davalıların sahip oldukları mali imkanlar düşünüldüğünde, yazılımların, onlarca iş yerinden herhangi birinde veya sonradan kurulan … A.Ş. ya da … …A.Ş.’ye ait yeri bilinmeyen tesislerde yahut davalıların veyahut aile fertlerinden herhangi birisinin iştirak ettiği dava dışı bir başka iş yerindeki bilgisayarlarda tutulmasının güç olmadığını, dava dışı bu şirketlere ait adreslerde inceleme yapılmasının usul hukuku açısından getirdiği sorunların da izahtan vareste olduğunu, diğer yandan uyuşmazlığın düğümlendiği yerin, yazılımın davalılara ait bilgisayarlarda hala kurulu bulunup bulunmadığının olmadığını, yazılımlara ait telif haklarının ve yazılımlarla elde edilen verilerin iade edilmeyerek müvekkilinin eserinden yararlanma hakkının engellenmesi halinin ve davalının işlenmiş verilerden sözleşmeden sonra da yararlanmayı sürdürmesinin tespit edilmesi gerektiğini, Kültür Bakanlığından gelen eserin tescil kayıtları ve davalı cevaplarından yazılımların iade edilmediğinin sabit olduğunu, davalıların, sözleşmenin feshinden sonra bu verileri kullanıp kullanmadıkları, yani eserin semerelerinden yararlanıp yararlanmadıklarını tespit için de MİGEM kayıtlarına başvurulduğunu, 28.10.2010 tarihli sözleşmede, … … tarafından verilen koordinatlar üzerinden … ve iştirakleri ve/veya aile fertleri adına alınmış ruhsatların …’a ait olduğuna dair noter belgesi düzenlenmesine, şirkettin tasfiyesi veya … ailesi hisselerinin devri halinde ise bu hakların … ailesine veya göstereceği bir şahsa devrine karar verildiğini, ayrıca sözleşmedeki konularda … … ile birlikte çalışmış hiç kimse ile iş birliğine veya çalışmaya girişilmemesine, aksi halde … …’ın bahse konu her iki sözleşmedeki haklarının ihya olmasının da kararlaştırıldığını, ancak bu koruyucu hükümlerin mahkemece görmezden gelindiğini, aşamalar halinde sundukları dilekçelerde ifade edildiği gibi yazılımların müvekkiline iade edilmesinin, tek başına müvekkilinin uğradığı zararı gidermeyeceğini, davalıların yazılımla elde edilen menfaatlerden yararlanmaya son vermelerinin de gerektiğini, dosyaya sundukları hukuki mütalaanın dikkate alınmamasının, bilirkişi raporlarıyla arasındaki çelişkilerin giderilmemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, FSEK’in 68. maddesine dayalı telif tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava dilekçesinde, yukarıda özetlenen vakıalar açıklandıktan sonra talep sonucu kısmında, her iki yazılımın telif hakkından doğan alacakları zımnında 140.000 Amerikan Doları ile … … Ticaret ve San. AŞ’de kalan ve teminat olarak …’a devredilmiş bulunan yüzde otuzluk hissenin reel değeri zımnında 10.000 Amerikan Doları olmak üzere 150.000 Amerikan dolarının tahsili talep edilmiştir. İlk derece mahkemesinin 08.12.2015 tarihli oturumunda, davacı vekiline taleplerini ve dava dilekçesinin kapsamını, davanın, 5846 sayılı yasanın 68. gereğince telif tazminatı olarak mı yoksa sözleşmelerin feshi nedeniyle alacak davası olarak mı açıldığını açıklaması hususunda süre verilmiş, davacı vekilince sunulan 22.12.2015 tarihli dilekçede, davacı Şirket adına tescilli olup, taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca … AŞ’ye devredilen iki adet yazılımın, yine taraflar arasındaki 22.12.2010 tarihli sözleşme kapsamında davacılara iade edilmeyip halen … AŞ adına tescilli bulunduğu, davanın FSEK’in 68. maddesine dayalı olarak açılmış tazminat davası olduğu, anılan maddeye göre, mali haklara tecavüz halinde, eser sahibinin sözleşme yapılması halinde isteyebileceği bedelin üç kat fazlasını talep edebileceği, dava dilekçesinde sözleşme bedelini açıklayabilmek için her iki telif hakkı devir sözleşmesi tutarlarına (3.500.000 USD+20.000.000 USD) ilave olarak … AŞ’nin yüzde otuzluk rayiç hisse bedelinin ilave edilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki gerçek sözleşme bedelinin bu şekilde bulunabileceğini ifade ettikleri, buna göre taraflar arasındaki sözleşme bedelinin toplam 28.750.000 Amerikan Doları olduğu, sözleşme bedeli olarak ödenen ücretlerin tamamı, davalı tarafça geri alındığına göre davalının, dava konusu yazılımı sözleşme dönemi içerisinde kullanmış olması karşısında doğacak telif hakkı ücretini ve sözleşme sonrasında da yazılımı kullanmaya devam etmesi sebebiyle doğacak telif hakkı ücretini davacılara ödemesi gerektiği, bu sebeple FSEK’in 68. maddesi uyarınca sözleşme bedelinin üç kat fazlasıyla telif tazminatı olarak davacıya ödenmesini talep etme zorunluluğunun doğduğu açıklanmıştır.
HMK’nın 31. maddesinde hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, buna göre hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.
Anılan hüküm kapsamında mahkemece, dava dilekçesinin açıklattırılması istenilmiş, davacı vekilince de yukarıda özetlenen 22.12.2015 tarihli dilekçe ile dava dilekçesi açıklanmıştır. O halde eldeki dava, eser sahipliğinden kaynaklanan hakların ihlal edildiği iddiasına dayalı FSEK’in 68. maddesi uyarınca açılmış telif tazminatına ilişkindir. Zira anılan davacı dilekçesinde, bu husus açıkça vurgulanmış ve şirket hisse bedelinin de, FSEK’in 68. maddesi kapsamında tespit edilecek rayiç bedelin belirlenmesinde dikkate alınması için bahis konusu yapıldığı belirtilmiştir.
Davanın FSEK’in 68. maddesine dayalı telif tazminatı olması karşısında ilk derece mahkemesinin, davacının sermaye taahhüdü olarak … AŞ’ye devretmeyi taahhüt ettiği telif hakkının, 22/12/2010 tarihli sözleşme ile %30 oranına düşürülen davacı hissesi karşılığı olarak mer’i kalmaya devam ettiği, 12/09/2012 tarihli sulh sözleşmesi ile de maden hakları ve ruhsatlar dışındaki diğer hususlardan dolayı tarafların birbirlerini ibra ettikleri, bu durumda dava konusu yazılımların teliflerinden dolayı davalı taraftan bir talepte bulunulamayacağı, davacı yanın %30 oranındaki şirket hisselerini, teminat olarak davalı …’a devrettiği yönündeki iddiasını tevsik edici bir kayda rastlanılmadığı gibi 22/12/2010 tarihli sözleşmede böyle bir hükme yer verilmediği, aynı tarihli yönetim kurulu kararında da teminat ibaresinin yer almadığı yönündeki gerekçesi, dosya kapsamı ile uyumlu olmamıştır. Zira, davacının dava dışı şirketteki hisse bedeline ilişkin bir talebi olmayıp, şirket hisse bedelinin, davalı tarafça izinsiz olarak kullanıldığı ileri sürülen yazılımların, rayiç bedellerinin tespitinde dikkate alınması talep edilmiştir. Öte yandan, taraflar arasındaki 12.09.2012 tarihli sulh anlaşmasının konusu, … adına kayıtlı bulunan taşınmaz ile üzerindeki yapıların, 22.12.2010 tarihli sözleşmede belirtilen toplam 9.023.000,00 TL miktarındaki borca karşılık, … veya göstereceği kişiye satılmasıdır. Bu sözleşmede, taraflar arasındaki 22.12.2010 tarihli sözleşmede yer alan maden hakları ve ruhsatlar dışında diğer hususlardaki yükümlülüklerin sona erdiği ve birbirlerini ibra ettikleri düzenlenmiş ise de eldeki davanın konusu, taraflar arasındaki sözleşmeler sonlandırılmasına rağmen davalının izinsiz olarak davacının eser sahibi bulunduğu yazılımları kullanması olduğundan, işbu davada talep edilen telif tazminatının ibra kapsamında kaldığı söylenemez. Son olarak davacı tarafın, davaya konu yazılımları sermaye olarak … AŞ’ye devrettiği, şirket ortaklığının da devam ettiği, bu nedenle telif tazminatı istenemeyeceği gerekçesi de, davacıların … AŞ’de bir hisselerinin kalmaması karşısında yerinde değildir. Kaldı ki söz konusu yazılımlar, adı geçen şirkete sermaye olarak konulmamış, yalnızca taraflar arasındaki sözleşme uyarınca bu şirkete devredilmiştir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin gerekçesi yerinde değildir.
5846 sayılı FSEK’in 68. maddesine göre, “Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir.” Eser üzerindeki mali haklar ise aynı Kanun’un 22. vd. maddelerinde düzenlenmiştir. FSEK’in 22. maddesi uyarınca bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir. Çoğaltma hakkı, bilgisayar programının geçici çoğaltılmasını gerektirdiği ölçüde, programın yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi ve depolanması fiillerini de kapsar. O halde, bir bilgisayar programının hak sahibinden izinsiz biçimde bilgisayara yüklenmesi, görüntülenmesi, çalıştırılması, iletilmesi ve depolanması, hak sahibinin çoğaltma hakkını ihlal edecek ve böyle bir durumda FSEK’in 68. maddesi uyarınca tazminata hükmedilebilecektir.
Davaya dayanak yapılan yazılımların, ilim ve edebiyat eseri niteliğinde bulundukları dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında açıklanmıştır. Ayrıca dosya kapsamı ve taraflar arasındaki sözleşmelerden, eserlerin yaratıcısının davacı gerçek kişi olduğu, diğer davacının ise eser üzerindeki mali hakları kullanma yetkisinin bulunduğu, taraflar arasındaki anlaşmalar uyarınca eserlerin dava dışı şirket adına kaydedildiği, dava dışı şirket adına programların tesciline ilişkin sözleşmelerin taraflarca ortadan kaldırıldığı, dolayısıyla davacı tarafın aktif husumet ehliyetine sahip olduğu kabul edilmiştir. Burada önemle üzerinde durulması gereken husus, işbu davanın konusunun, maden sahalarının bulunması ya da işletilmesi değil, taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında davalıya kullanım izni verilen yazılımların, taraflar arasındaki sözleşmeler sona erdirilmesine ve hak sahibi olan davacıların rızası ortadan kalkmasına rağmen, söz konusu yazılımların davacıya iade edilmeyip, izinsiz biçimde davalılarca kullanılması iddiasıdır. FSEK’in 23.,24. ve 25. maddelerinde düzenlenen mali hakların ihlal edildiği iddiası olmadığına göre FSEK’in 22. maddesi kapsamında, davacıların çoğaltma haklarının ihlal edilip edilmediği değerlendirilmelidir. Yukarıda belirtildiği üzere, davacıların çoğaltma haklarının ihlalinden söz edilebilmesi için, bu yazılımların, davalı tarafça bilgisayarlara yüklendiğinin ispatı gerekmektedir. Nitekim ilk derece mahkemesince de 28.11.2017 tarihli oturumda bu yönde ara karar kurulmuş, ancak davacı tarafça, davalının holding olduğu düşünüldüğünde sahip olduğu yüzlerce iş yeri ve binlerce bilgisayar üzerinde fiili olarak inceleme yapılmasının mümkün olmadığı, böyle bir incelemenin gereksiz ve faydasız olduğu ileri sürülerek, bu incelemenin yapılmaması talep edilmiş, mahkemece de bu yönden bir inceleme yapılmamıştır. O halde, davacı tarafın hak sahibi olduğu yazılımların, davalı tarafça sözleşme süresinden izinsiz biçimde bilgisayarlarına kurulduğu, ya da daha önce kurulan programların, sözleşmenin sona ermesinden sonra kullanıldığı ispat edilemediğinden, davacının çoğaltma hakkının ihlal edildiğinin ispat edilemediği kanaatine varılmıştır. Öte yandan davalıların, taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra yeni maden sahası bulmaları ya da maden ruhsatı almaları da, davacı yazılımlarının kullanıldığının kabulü için yeterli değildir. Zira bu yönde herhangi bir emare dosya kapsamında bulunmamaktadır. Yine dosyada mevcut bilirkişi raporlarında, dava konusu yazılımların kullanılması suretiyle maden ve kültür varlıkları bulmanın mümkün olmadığının açıklandığı da gözetildiğinde, davalının yeni maden sahası bulması ya da ruhsatlandırılması, tek başına davacı tarafa ait yazılımların kullanıldığını göstermez. Bu durumda davacı taraf, hak sahibi olduğu yazılımdan kaynaklanan mali haklarının davalı tarafça ihlal edildiğini ispat edemediğinden, bu nedenle FSEK’in 68. maddesi kapsamında bir tazminat talep edemeyeceği kabul edilmiştir.
Yukarıda detaylı biçimde açıklandığı üzere dava, FSEK’in 68. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, açıklanan nedenlerle iddia ispat edilememiştir. Ancak bir an için davacının, taraflar arasındaki sözleşmelerin geriye dönük olarak sonlandırdığı ve bu sözleşmeler kapsamında aldığı parayı iade ettiği, bu nedenle de söz konusu yazılımların bedelini talep ettiği kabul edilse dahi, bu durumda da geriye dönük olarak ortadan kaldırılan sözleşmeler nedeniyle tarafların ancak verdiklerini geri isteyebilecekleri, nitekim bu kapsamda davacının aldığı parayı iade ettiği gözetildiğinde, davacı ancak söz konusu yazılımların iadesini talep edebilecektir. Ancak, davacının böyle bir talebi bulunmamaktadır. Öte yandan, davalının söz konusu yazılımları kullanmak suretiyle elde ettiği bir menfaatin varlığı da ispat edilemediğinden, davacının bu nedenle bir bedel talep etmesi de mümkün değildir. Son olarak, taraflar arasındaki sözleşmeler geriye dönük olarak sona erdirildiğinden artık sözleşmede belirlenen bedel de talep edilemeyeceğinden, davacının bu talebi de yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmelidir. Diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilen yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmemiş, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yanlışlığın giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, Dairemizce davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 04/10/2021 gün ve 2014/306 Esas – 2021/306 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 5.464,80 TL’nin mahsubu ile kalan 5.384,1‬0 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden ve istinaf kanun yoluna başvuran davacılar aleyhine karar verilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap olunan takdiren 5.900,00 TL maktu ücreti vekâletin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafın ilk derece ve istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen yatırana iadesine (HMK m.333),
8-Davacı tarafın istinaf başvurusu kabul edildiğinden istinaf harcı olarak yatırılan 80,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davacı tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 30/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 30/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.