Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/99 E. 2022/1596 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/99
KARAR NO : 2022/1596
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2020
NUMARASI : 2018/512 E. – 2020/109 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 22/06/2020 tarih ve 2018/512 E. – 2020/109 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin 1986 yılında yayıncılık hayatına başladığını, sınavlara hazırlık amaçlı kitaplar çıkardığını, müvekkilinin “…”markasına yönelik ilk tescilini 16. sınıfta 1989 yılında elde ettiğini, 39 ve 41. sınıflarda ise markasını 1998 yılında tescil ettirdiğini, … ibareli 68 adet markasının tescilli olduğunu, … markasının tanınmış marka olarak kabul edildiğini, bu anlamda özel ve geniş korumaya sahip olduğunu, davalı Şirketin ise … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili markaları ile dava konusu başvuru arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu, dava konusu başvuruda “…” ibaresinin esaslı ve baskın unsur olduğunu, bunun dışında davalının “…” olarak marka tescillerinin bulunduğunu, söz konusu kullanımlarla müvekkiline ait … ibareli markalar değerlendirildiğinde, davalının, müvekkilinin markasına yakınlaşma ve müvekkilinin markasının şanından ve güvenirlilik algısından faydalanma çabasında olduğunu, hedef kitlesinin aynı olması nedeniyle davalı markasının kullanıldığı okulların, müvekkili kurumun şubesi olduğu izlenimini yaratacağını, işletmeler arasında idari ve ekonomik anlamda bir bağlantının oluşacağını ileri sürerek, YİDK’in 2018-M-9507 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, taraf markaları arasında benzerliğin bulunmadığını, müvekkilin markasında vurgulanmak istenilenin Finlandiya Eğitim Sistemi olduğunu, Fin Eğitim modelini, Türk Eğitim Modeline uyarladığını, özgün bir eğitim programı ile hizmet sunduğunu, davacının sınavlara hazırlık eğitim verirken müvekkilinin okul öncesi eğitim, anaokulu, kreş dönemi, ilkokul çağı çocuklarına eğitim verdiğini, tüketici kitlesinin tamamen farklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, dava konusu marka açısından somut ve soyut ediciliği olduğu gibi diğer mutlak red sebeplerinin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulmuş ise de bu rapora yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, davalı tarafın aynı sınıfta ve aynı sektörde kullanılmak üzere tercih ettiği ibare ile müvekkiline ait … markaları arasında sescil, görsel ve işitsel benzerlik bulunduğunu, bu nedenlerle, hitap ettikleri tüketicinin yanılmasına, tercih ettiği markayı taşıyan hizmet kanısıyla bir başka hizmet satın almasına sebep olunacağı gibi tüketicinin markalar arasında fark olduğunu anlamaksızın bu markaların aynı kişiye ait olduğunu, müvekkiline ait markaların hizmet verdiği okul ve eğitim kurumlarının şubesi bulunduğunu ya da hizmeti veren işletmeler arasında idari ekonomik anlamda bir bağlantı olduğunu zannetmesine de yol açılacağını, müvekkili markasının tanınmış olduğunu ve bu nedenle de başvurunun tescilinin mümkün bulunmadığını, davalı markasındaki ibarelerin aynı zamanda “mutlak tescil engeli” kapsamında olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirleneceği, buna göre “…+şekil” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı, dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, taraf marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından, davacının tanınmışlığa ilişkin istinaf itirazlarının da yerinde olmadığı, öte yandan somut olayda mutlak bir tescil engelinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip