Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/98 E. 2022/1595 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/98 – 2022/1595
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/98
KARAR NO : 2022/1595
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2020
NUMARASI : 2019/298 E. – 2020/185 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/09/2020 tarih ve 2019/298 E. – 2020/185 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 1979 yılından beri … aracılığıyla eğitim hizmeti verdiğini, Türkiye’nin çeşitli illerinde 450 eğitim kurumuna yayın desteğini sürdürdüğünü, müvekkilinin “…” markalarının maliki olduğunu ve tescilli olarak kullandığını, bu nedenle öncelik ve üstün hak sahibi olduğunu, davalı gerçek kişinin ise… sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, her iki markada da esas unsurun “…” kelimesi olduğunu ve bu kelimeye müvekkili tarafından ayırt edicilik kazandırıldığını, taraf markalarının yazılış, okunuş ve telaffuz bakımından birebir aynı olduğunu, aynı hizmetlerde kullanıldığını, 41.sınıfta tescilli olduklarını, müvekkilinin “…” markalarının tanınmış marka statüsünü kazandığını ve bu nedenle de başvurunun tescilinin mümkün olmadığını, davalı tarafa ait “…” esas unsurlu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-3915 sayılı kararın iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin 15 yıldan fazla zamandır Kahramanmaraş ve Gaziantep illerinde yabancı dil eğitim hizmeti veren kurumların sahibi olduğunu, marka tescilinin önemine vakıf olduğundan dava konusu başvuruda bulunduğunu, müvekkilinin amacının tescilli diğer markaları gibi yeni ve özgün bir marka yaratmak olduğunu, bu nedenle davacının kötü niyet iddiasının kabul edilemeyeceğini, kaldı ki davacının buna ilişkin herhangi bir delil sunamadığını, taraf markaları arasında iltibas yaratacak benzerlik bulunmadığını, davacı markalarının esas unsurunun “…” kelimesi olduğunu, oysa müvekkilinin markasının “…I” şeklinde bir bütün olarak algılanacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi tarafından başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı hizmetler algısı da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibasın bulunmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, dava konusu markanın kötü niyetli olduğu iddiasının da kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkil şirketin uzun yıllardır ”…” ibaresi ile faaliyetlerini sürdürdüğünü, bu sebeple müvekkil şirketin ”… ” markasında öncelikli ve üstün hak sahibi olduğunu, itiraza konu ibarenin daha önce tescil edilmiş müvekkil markaları ile aynı ve benzer bulunduğunu, her iki markanın da asli unsurunun gerek yazılışları ve gerekse de okunuşları bakımından birbirilerinin aynısı olup bu ibareye ekleme yapılarak değişiklik yaratılmaya çalışılmışsa da bu değişikliğin, markalar arası benzerliği ve/veya ayniyeti kaldırılmaya yeterli olmadığını, müvekkilinin tanıtarak toplumda belli bir bilinirlik ve ayırt edicilik kazandırdığı markalarını korumak adına 3. kişiler tarafından … nezdinde gerçekleştirilen marka tescil başvurularına itirazlarda bulunarak, müvekkili markaları ile aynı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzer haksız ve kötü niyetli markaların kullanımını önlemeye çalıştığını, müvekkil markaların tescilli olduğu 41. sınıfta yer alan hizmetlerin, itiraza konu markanın tescil edilmek istendiği 41. sınıftaki hizmetlerle aynı olduğunu, davalının marka başvurusu ve kullanımının kötü niyetli bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dava konusu “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında başvuru konusu 41. sınıftaki hizmetler yönünden, SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu 41. sınıf hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin zayıf bulunduğu gibi Yargıtay 11.HD.’nin 25.05.2016 gün ve 2015/10945 E.-2016/5739 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, başvuru konusu işaretin kapsadığı 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, bu durumda işaretler arasındaki şekil ve kelime farklılıkları nedeniyle markaların SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesine yol açmayacakları, davacının tanınmışlığa ve kötü niyete ilişkin diğer iddialarının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan toplam 108,80-TL istinaf karar ve ilam harcından mahsubu ile bakiye 28,10-‬TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.