Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/976 E. 2023/856 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/976 – 2023/856
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/976
KARAR NO : 2023/856
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/02/2021
NUMARASI : 2020/158 E. – 2021/58 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Marka Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 10/02/2021 tarih ve 2020/158 E. – 2021/58 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin tanınmış “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalının 2019/39841 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusuna yaptıkları itirazın davalı … Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa başvurunun esas unsurunun “…” ibaresi olması nedeniyle taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, başvurunun SMK’nın 5/1-a-b-c-ç-d-f ve 6/4-5 maddesi uyarınca da reddinin gerektiğini, başvurunun müvekkilinin markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını ve kötüniyetle yapıldığını ileri sürerek, YİDK’nın 2020-M-2237 sayılı kararının iptaline ve tescil edilmesi halinde başvurunun hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin dava konusu markayı 6-7 yıldır kullandığını, ondan önce de markaların başkaları tarafından kullanıldığını, müvekkilinin bu ibareyi devraldığını, “…” ibaresinin müvekkilinin faaliyet gösterdiği … ilçesine ait bir coğrafi yerin adı olduğunu, müvekkilinin kötüniyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalının “… ” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında bir kısım mal/hizmetler aynı olsa da biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma / faydalanma süresi içinde, davalının başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar/hizmetler algısının da oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibasın bulunmadığı kanaatinin oluştuğu (aksi yöndeki bilirkişi karşı görüşüne HMK’nın 282. maddesindeki “Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” hükmünden hareketle yukarıdaki gerekçe ile iştirak edilmediği), davacı tarafın “… ” ibareli başvuru üzerinde SMK’nın 6/3. maddesi anlamında önceye dayalı kullanım ve gerçek hak sahipliğinin kanıtlanmadığı, taraf marka işaretleri benzemediğinden SMK’nın 6/4-5 maddesindeki tanınmışlık koşulunun da oluşmadığı, davacı tarafın başvuru üzerinde SMK’nın 6/6. maddesi anlamında ticaret ünvanı dahil diğer fikri ve sınai mülkiyet hak iddiasının da kanıtlanmadığı, kötüniyete dair delil sunulmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmediğini, raporda yalnızca itiraza mesnet … “, “… “, “…”, “…” markalarının inceleme konusu yapıldığını, gerek dava dilekçemiz içeriğinde ve gerekse delil dilekçemiz ekinde sunulan diğer tüm markaların inceleme dışı bırakıldığını, bilirkişiler arasında görüş farklılığı bulunduğunu, başvuruya ayırt edicilik katılmadığını, taraf markalarının benzer olduğunu, karıştırılmaları ihtimalinin bulunduğunu, müvekkili markaları tanınmış olduğundan başvurunun SMK’nın 6/4 ve 6/5. maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, davalının ürettiği ürünlerin kalitesindeki düşüklüğün müvekkilinin markalarının itibarına zarar vereceğini, benzer marka başvurularının yargı kararlarıyla hükümsüz kılındığını, başvurunun SMK’nın 5/1-a-b-c-ç-d-f maddesi uyarınca da tescil edilmemesi gerektiğini ve kötüniyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden, davalının “… ” ibaresinin, 29 ve 35. sınıf mallarda tescili için davalı Kuruma başvurduğu, davacı tarafından “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak iltibas gerekçesiyle başvuruya itiraz ettiği, itirazların markaların benzer olmadığı gerekçesiyle YİDK’nın 18.03.2020 tarih ve 2020-M-2237 sayılı kararı ile reddedildiği, bu kararın davacı tarafa 23/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 21/05/2020 tarihinde açılan davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
İlk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacı tarafın istinaf itirazları gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca benzerlik olup olmadığı, tanınmışlık ve kötüniyet nedeniyle bulunup bulunmadığı, SMK’nın 5/1-a-b-c-ç-d-f maddesindeki mutlak red nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde, başvurunun tescil ettirilmek istendiği 29. sınıf mallar ile 35. sınıf hizmetler davacının itirazına mesnet gösterdiği çok sayıda markalarının kapsamında bulunduğundan emtia benzerliği şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır. İşaretlerin karşılaştırılmasına gelince; başvuru gri çerçeveli mavi oval zemin üzerine beyaz harflerle yazılmış “…” ibaresi ile “…” ibaresinin altına gelecek şekilde dalgalı kırmızı kurdele üzerine daha küçük beyaz harflerle “…” ve tüm bu şeklin sağ alt tarafında daha da küçük harflerle yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Markada görsel olarak baskın olan “…” ibaresinin başvuru markasının esas unsuru olduğu, diğer ibarelerin tescil kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından tanımlayıcı ve dolayısıyla tali nitelikte bulundukları kanaatine ulaşılmıştır. Davacının itiraza mesnet markaları ise, tek başına “…” ibaresinden veya bu ibareye eklenen “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…”, “…” gibi tanımlayıcı ibarelerden oluşmakta olup, davacının markalarının esas unsuru ise “…” ibaresidir. Dava konusu “…” ibareli başvuru davacının itiraza mesnet markalarını aynen içerdiğinden ve görsel, işitsel ve anlamsal olarak “…” ibaresinden uzaklaşmadığından taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimaline sebebiyet verecek derece iltibas ihtimali bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.11.2022 tarih ve 2021/3878 E.-2022/8010 K. sayılı kararında “…” ibaresi, 28.03.2022 tarih ve 2021/183 E.-2022/2526 K. sayılı kararında “…” ibaresi, 11.11.2020 tarih ve 2019/823 E.-2020/4965 K. sayılı kararında “… ” ibaresi ve 19.10.2020 tarih ve 2020/142 E.-2020/4208 K. sayılı kararında “GAPPINARI” ibaresi davacının itiraza mesnet markalarıyla benzer bulunmuştur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki aksi yöndeki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Davacı tarafça somut uyuşmazlık bakımından tanınmışlık ve kötüniyet vakalarına da dayanıldığı, başvurunun kötüniyetle yapıldığına ilişkin somut delil bulunmamakta ise de, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda davacının markalarının SMK’nın 6/4 ve 6/5. maddesi kapsamında tanınmış olduğunun tespit edildiği, buna göre başvurunun davacının tanınmış markalarından haksız yarar sağlayabileceği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.10.2020 tarih ve 2020/142 E.-2020/4208 K. sayılı kararının da bu yönde olduğu anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı vekili, başvurunun SMK’nın 5/1-a-b-c-ç-d-f maddesi uyarınca da tescil edilmemesi gerektiğini de ileri sürmüş ise de, davaya konu markanın SMK’nın 4. maddesi anlamında marka olabilecek işaretlerden olduğundan (a) bendi, ayırt ediciliğinin bulunması nedeniyle (b) bendi, başvuru kapsamındaki mal ve hizmetlere göre ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerden olmaması nedeniyle (c) bendi, davacının itiraza mesnet markalarıyla mutlak ret nedeni olacak şekilde aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmaması nedeniyle (ç) bendi, ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içermediğinden (d) bendi,
malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içermediğinden (e) bendi ve mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak bir unsur içermediğinden (f) bendi kapsamında tescil engeli bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Bu itibarla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davanın yazılı şekilde reddi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 10/02/2021 gün ve 2020/158 E. – 2021/58 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile, YİDK’nın 18.03.2020 tarih ve 2020-M-2237 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davaya konu 2019/39841 sayılı ve “… ” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile kalan 125,5‬0-TL’nin davalılardan alınarak Hazine’ye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 132,75-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 61,80-TL tebligat ve posta masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.156,65‬-TL yargılama giderine, 54,40-TL peşin harç, 54,40-TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.265,45‬-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … ile davalı … Kurumu tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında ve istinaf aşamasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 08/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.