Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/973 E. 2023/845 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/973 – 2023/845
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/973
KARAR NO : 2023/845
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2020
NUMARASI : 2019/393 E. – 2020/364 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Tescili

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 09/11/2020 tarih ve 2019/393 E. – 2020/364 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : :Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli başvurusunun, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı olarak yaptığı itiraz sonucu dava konusu YİDK kararı ile kısmen reddedildiğini, oysa taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, taraflar farklı alanda faaliyette gösterdiklerinden, markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’ın 2019-M-8961 sayılı kararının iptaline ve dava konusu başvurunun reddedilen hizmetler yönünde de tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … Kurumu vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, taraf markaları arasında iltibas bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarından birisi olarak algılanacağını, savunarak davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacının “…” ibareli marka başvurusu ile davalının “… ” ibareli redde mesnet markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, mesnet markalar ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma/yararlanma süresi içinde, davacının “…” ibareli marka başvurusunu gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davalının “… ” ibareli tescilli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, markaları karıştırabileceği, bu açıdan SMK 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, “…” ibaresinin markalarda ortak olarak yer almasının iltibasa sebebiyet vermeyeceğini, davalı Şirketin 3 harften oluşan markalarının zayıf marka niteliğinde olduğunu, zayıf markalar arasındaki küçük değişikliklerin iltibası önlemeye yeterli bulunduğunu, müvekkilinin başvurunun genel izlenim olarak redde mesnet davalı şirket markalarından farklı olduğunu, ayrıca tarafların faaliyet gösterdikleri alanların ve markaların hitap ettiği tüketicinin farklı bulunduğunu, bu hususun emtia karşılaştırması yapılırken dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulü istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali ve başvurunun reddedilen hizmetler yönünden tescili istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacının 27/9/2018 tarihinde, 2018/86101 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 35., 36., 37., 39., 41. ve 43. sınıf hizmetlerin yer aldığı, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı olarak yaptığı itirazının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddediliği, davalı Şirketin bu karara karşı yaptığı itirazının ise YİDK’ın 2019-M-8961 sayılı kararıyla davacının başvurusu ile davalı Şirketin 2004/10268, 2014/101247, 2005/47224, 2009/36393, 2011/37926, 2016/50691, 2011/37930, 2011/37936, 2014/06192, 2014/31646, 2016/49512 sayılı ve “…” asıl unsurlu markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan 35, 39, 41 ve 43. sınıf tüm hizmetler yönünden iltibas bulunduğu gerekçesiyle kısmen kabul edilerek, başvuru kapsamında anılan hizmetlerin çıkarıldığı, bahsi geçen kararın başvuru sahibi davacıya 24/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 06/12/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramının da açıklanması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408-409).
Yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru iç içe girmiş mavi ve lacivert motif deseni içerisine beyaz zemin üzerine, lacivert büyük harf karakteri ile yazılan “…” , davalı Şirkete ait redde mesnet markaların bir kısmı ise sadece kırmızı küçük harf karakteri ile yazılan “…” ibaresinden bir kısmı da bu ibare ile birlikte “…”, “…” , “…” “…”, “…”, “…”, “…”, gurme anlamına gelen “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Dava konusu başvuruda yer alan şekil unsuru ile taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin ve davalı Şirkete ait redde mesnet markalarda yer alan “…”, “…” , “…” “…”, “…”, “…”, “…”, gurme anlamına gelen “…” ibarelerinim tali unsur niteliğinde oldukları, zira anılan ibarelerin bir kısımının uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından marka algısı yaratmayan slogan niteliği bulunduğu, bir kısımının ise uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından ayırt edici niteliğinin zayıf olduğu gözetildiğinde dava konusu başvurunun asli unsurunu “…”, redde mesnet markaların asli unsurunu ise “…” ibaresi oluşturduğu kabul edilmiştir. Bu hale göre yapılan değelerndirmede de, “…” olarak telaffuz edilecek redde mesnet markaların asli unsuru ile “…” şekilde telaffuz edilecek dava konusu başvurunun asli unsuru arasında baskın bir işitsel farklılık bulunduğu, “…” ibaresinin bir anlamı bulunmamasına rağmen “…” kelimesinin bir anlamının olduğu, bahsi geçen bu farklıkların uyuşmazlık konusu hizmetlerin tüketicisi nezdinde rahatlıkla algınacağı, bu bağlamda taraf markaları arasında işitsel, görsel ve kavramsal açıdan bir benzerlik bulunmadığı kanaatine varıldığından, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki kabulü yerinde bulunmamıştır.
Tarafların marka işaretleri benzer bulunmadığından, Dairemizce emtia benzerliği şartı yönünden değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporuna itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Her ne kadar davacı tarafça, dava konusu başvurunun uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından tescil edilmesi talep edilmiş ise de, YHGK’nun 22.03.2017 tarih, 2017/78-521 E.K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere mahkemelere tescil isteminin kabulü ya da reddi yönünde tanınmış bir yetki bulunmadığından ve tescil işleminin idari nitelikte bir işlem olup Kurul kararının kabulüne bağlı doğal bir sonuç olduğundan davacının bu talebi yerinde görülmemiş, anılan talep ayrı bir dava olarak nitelendirilemeyeceğinden, bu talebin reddi nedeniyle davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Bu durumda, mahkemece dava konusu başvuru ile davalı Şirkete ait redde mesnet mesnet marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığı, bu bağlamda dava konusu YİDK kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 09/11/2020 gün ve 2019/393 E. – 2020/364 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile, … YİDK’in 2019-M-8961 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davacı vekilinin marka başvurusunun tescili talebinin reddine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile kalan 135,50-TL’nin davalılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 156,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 60,00-TL tebligat ve posta gideri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 2.178,10-TL yargılama giderine, 44,40 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.266,90-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan herhangi yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 15/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.