Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/955
KARAR NO : 2023/961
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/02/2021
NUMARASI : 2019/270 E. – 2021/54 K.
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/02/2021 tarih ve 2019/270 E. – 2021/54 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı şirket ve davalı … Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 15.08.2018 tarihinde 2018/75878 başvuru numaralı ve “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun davalı şirketin “…” esas unsurlu markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine davalı … Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…” markaları üzerinde uzun yıllardır hak sahibi olduğunu, nitekim bu markaların ilk sahibi olan dava dışı … A.Ş.’nin “ …” markasına ilişkin bütün marka haklarını davacıya devrettiğini, … A.Ş.’nin marka feragatinden sonra markanın kullanımından hiçbir şekilde feragat edilmediğinden ve markalara ilişkin tüm haklar davacı tarafından devralındığından davacının bu markalar üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu, davacının “…”lu markalarının başta dondurma ürününde olmak üzere tüketici nezdinde tanıtımı için büyük yatırımlar ve harcamalar yaptığını, bu şekilde “…” markasını tanınmış marka haline getirdiğini, davacının “… ” markaları üzerinde kazanılmış hakkının olduğu yönünde Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşmiş emsal mahkeme kararlarının bulunduğunu ileri sürerek, 2019-M-7223 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Kurumu vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, müvekkilinin “…” markasını davacı firmadan çok daha önce, 1998 yılından bu yana tescilli marka olarak kullanmakta olduğunu, tüm Türkiye’de bu markaya bilinirlik ve itibar kazandırdığını, müvekkilinin itirazları üzerine davacının marka başvurularının reddedildiğini, davacının 30. sınıf kapsamında tescilli ve tanınmış bir “…” markasının bulunmadığını, davacının kazanılmış hak iddalarına mesnet aldığı 2010/17562 ve 2010/09091 sayılı markalarının asli unsurlarının davacının dava konusu 2018/75878 sayılı markası ile aynı olmadığını, bu yüzden davacının kazanılmış hak iddialarının somut olayda dinlenemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacının markası kapsamındaki tüm emtialar bakımından emtia benzerliği şartının gerçekleştiği, başvuruda “…” ibaresi, markanın ortasında, diğer kelime unsurlarına göre çok daha büyük puntolarda yazılmış olmakla, markada baskın/ilk anda dikkat çeken unsur olduğundan, markada yer alan “…” ibaresinin ayırt edici niteliği olmadığından ve markadaki “…” ibaresi de davacının çatı markası olduğundan, markanın genel görünümü ve tümüne hakim olan görünüş de “…” ibaresinin baskınlığını ortadan kaldıracak derecede ön planda olmadığından, bu markanın ayırt edici unsurunun, yani esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı şirkete ait redde mesnet 2010/54686 sayılı markanın “…” ibaresini tek unsur olarak içerdiği, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi hükmü koşullarının oluştuğu, davacı tarafın müktesep hak iddiasında bulunduğu, davacıya ait 2010/17562 sayılı markanın başvuru kapsamındaki emtiaların tamamını kapsadığı, 2010/17562 sayılı markanın “… ” ibaresinden oluştuğu, bir bütün halinde 2018/75878 sayılı markanın, davacıya ait önceki tarihli 2010/17562 sayılı markanın asli unsuru korunarak oluşturulmuş, mizanpajı yapılmış, önceki tarihli markanın asli unsuru korunarak yenilenmiş yeni bir marka olduğu, bu markanın genel görünümü itibariyle davacıya ait önceki tarihli 2010/17562 sayılı markayı andırdığı, yazı stili olarak redde mesnet markadan farklı bir stille söz konusu markanın oluşturulduğu ve dolayısıyla oluşturulan bu markanın redde mesnet markaya yakınlaşma kastı taşımadığı, somut olayda dava dışı … A.Ş tarafından başvurusu yapılan ve bilahare davacıya devredilen 2010/17562 sayılı ” … ” ibareli markanın, devralan davacı adına tescilinin sağlandığı gözetilip, bu tescilin asıl unsurlarının muhafaza edildiği eldeki davaya konu 2018/75878 sayılı “…” ibareli marka bakımından davacı lehine müktesep hak oluşturduğu, emsal Yargıtay kararlarının da aynı yönde olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 2019-M-7223 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Kurumu vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dava konusu başvurunun davacının markalarından çok davalı muterizin markalarına yaklaştığını, iltibasa sebebiyet vereceğini, “… … “…” ibaresinin ise öne çıkarılarak yazıldığını, “…” ibaresinin ise başvuruda yer almadığını, başvuruda “…” ibaresinin yer aldığını, markanın esas unsurunun korunduğunun söylenemeyeceğini, müktesep hakkın varlığının hak sahibine başka markalar ile karışıklığa yol açacak şekilde marka tescil edilmesi hakkı vermeyeceğini, başvurunun haksız rekabete de sebebiyet vereceğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, istinaf başvuru dilekçesinde, Ankara 4. FSHHM’nin 2019/201 E.-2019/392 K. sayılı dosyasında ” … ” ibareli markanın tescil edilmediğini, 2011/28863 sayılı söz konusu markanın davaya konu başvuru ile aynı ibareyi taşıdığını, eldeki davada da müktesep hakkın söz konusu olmadığını, müktesep hak kabul edilen markanın 14.01.2019 tarihinde tescil edildiğini ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin “…” ibaresinin marka olarak tescili için davalı Kuruma başvurduğu, başvuru kapsamında 30 sınıftaki “Dondurmalar, yenilebilir buzlar, sorbeler” mallarının yer aldığı, başvurunun ilanı üzerine davalı şirketin “…” asıl unsurlu markalarına dayalı olarak itiraz ettiği, davalı itirazının Markalar Dairesince kabulüne karar verildiği, davacı tarafın bu karara karşı itirazının da YİDK’ın 2019-M-7223 sayılı kararıyla reddedildiği, anılan kararın davacı tarafa 02/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği, işbu davanın 2 aylık hak düşürücü süre içerisinde 31/10/2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince taraf markaları arasında iltibas koşullarının oluştuğu, ancak davacının 2010/17562 sayılı markasının başvuru yönünden kazanılmış hak teşkil ettiği gerekçesiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olup davalı kurum ile diğer davalı şirketin istinaf itirazları gözetildiğinde, taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının 2010/17562 sayılı markasının başvuru için kazanılmış hak oluşturup oluşturmadığı noktasındadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, dava konusu marka ile davalının itiraza mesnet markasının esas unsurları “…” ibaresi olup, işaret benzerliği yanında emtia benzerliği de gerçekleştiğinden, markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmaktadır. Taraf markaları arasında iltibas şartlarının gerçekleştiği ilk derecede mahkemesi kararında da kabul edildiğinden ve davacı başvuru sahibi tarafından istinaf yoluna başvurulmadığından, bu husus taraflar arasında çekişme konusu değildir.
Marka hukuku yönünden kazanılmış hakkın şartları Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2007/7547 E. – 2008/10251 K. sayılı 19.09.2008 tarihli “…” kararında ayrıntılı şekilde tartışılmıştır. Buna göre, bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu durum kazanılmış hak ilkesinin bir gereği olmakla birlikte, seri marka yaratılırken 3. kişilerin önceden tescilli markalarına yanaşarak yakınlaştırma veya benzeştirme yoluyla iltibas tehlikesine ve haksız yarar sağlamaya yol açmamak gerekir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, taraflar arasında şirketlerin “…” esas unsurlu markaları nedeniyle görülmüş davalar bulunmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/01/2019 tarih ve 2017/2057 E.-2019/504 sayılı kararında belirtildiği üzere dava dışı … A.Ş. tarafından 2010/17562 sayılı ” … ” ibareli marka başvurusu yapılmış ve anılan başvuru davacı şirkete devredilmiştir. Davalı şirketin 2010/17562 sayılı başvuruya itirazı da … tarafından kabul edilmişse de 2010/17562 sayılı başvuru tarihi itibariyle … A.Ş’nin “…” ibareli markalarından henüz feragat etmediği, bu nedenle “…” ibareli markaların 2010/17562 sayılı başvuru için devralan davacı yararına kazanılmış hak teşkil edeceği kabul edilerek … YİDK kararının kısmen iptaline karar verilmiş, karar temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiş ve 2010/17562 sayılı marka 14.01.2019 tarihinde tescil edilmiştir.
Bunun gibi, davacının kazanılmış hak iddiası Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17.02.2020 tarih ve 2020/501 E.-2020/1521 K. sayılı kararına da konu olmuş, her ne kadar anılan Dairenin 27.02.2019 gün ve 2018/445 Esas, 2019/1619 Karar sayılı kararı ile “dava dışı … A.Ş tarafından başvurusu yapılan ve bilahare davacıya devredilen 2010/17562 sayılı “…” ibareli markanın devralan davacı adına tescilinin sağlandığı gözetilip bu tescilin asıl unsurlarının muhafaza edildiği 2011/28863 sayılı “…” ibareli başvuru için davacı lehine kazanılmış hak oluşturacağı kabul edilerek yerel mahkeme kararı bozulmuş ise de, bozma kararına karşı yerel mahkemece direnilerek tekrar davanın reddine karar verilmesi, bu kez direnme kararının davacı … A.Ş. vekilince temyiz edilmesi üzerine, kazanılmış hak sağlayan (2010/17562 sayılı) markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması koşulunun somut uyuşmazlık yönünden gerçekleşmediği gibi bu markanın tescilinin eldeki davanın devamı sırasında gerçekleşmiş bulunmasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile bu kez direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde, her ne kadar, davacı başvuru sahibinin 2010/17562 sayılı markası eldeki dava yönünden kazanılmış hak kabul edilmişse de, dava konusu marka başvurusunun 15.08.2018 tarihinde gerçekleştirildiği, 2010/17562 sayılı markanın ise yukarıda belirtildiği gibi 14.01.2019 tarihinde tescil edildiği gözetildiğinde, kazanılmış hak oluşturduğu iddia edilen markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması koşulu gerçekleşmediği gibi, söz konusu marka dava konusu başvurudan sonra tescil edildiğinden, davacı tarafın kazanılmış hak iddiasının yerinde olmadığı sonucuna ulaşılıp, süre koşulu gerçekleşmediğinden, diğer şartların oluşup oluşmadığının tartışılmasına da gerek görülmemiştir.
Bu itibarla, başvuru ile itiraza mesnet marka arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalı … Kurumu vekili ile diğer davalı şirket vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı şirket vekili ile davalı … Kurumu vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 03/02/2021 tarih ve 2019/270 E. – 2021/54 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85.TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45.TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalı şirket ve davalı … Kurumu kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan takdiren 15.000,00.TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … Kurumu tarafından istinaf aşamasında yapılan 37,10.TL posta masrafı ve yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 199,20.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Kurumuna verilmesine,
7-Davalı şirket tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalı şirket ve davalı … Kurumu tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30’ar.TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı şirkete ve davalı … Kurumuna ayrı ayrı iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 12/07/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 16/07/2023
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…