Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/950 E. 2023/899 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/950 – 2023/899
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/950
KARAR NO : 2023/899
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2021
NUMARASI : 2019/82 E. – 2021/26 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/01/2021 tarih ve 2019/82 E. – 2021/26 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı ve fer-i müdahil tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin sahibi olduğu … platformunun, “…” sloganıyla 2006 yılında hizmet vermeye başladığını, hem yurt içinde hem de yurt dışında farklı hava yollarının uçak seferlerini tek bir ekranda inceleme imkânı ile kurulduğu günden bugüne ucuz uçak bileti arayışına en kolay ve en hızlı çözümü sunma iddiası ile sektöründe faaliyetlerine devam ettiğini, verilen faaliyetler kapsamında yurt içi ve yurt dışı hava yolu şirketlerine ait her şey dahil gidiş-dönüş uçak bileti paketleri, promosyonlu biletler ve kampanyaların, müvekkiline ait … platformunun kullanıcılara sunduğu olanaklar arasında yer aldığını, söz konusu hizmetlerin, yolculuk bilgileri ile kalkış ve varış noktaları hakkında ayrıntılı bilgi sağlayan özgün içeriği ve modern tasarıma sahip “…” alan adlı internet sitesi ve akıllı telefonlara yönelik … mobil uygulaması ile müşterilerinin kullanımına sunulduğunu, müvekkili şirketin ayrıca verilen hizmetlerin tanıtımı ve pazarlanması maksadıyla da her yıl ciddi miktarlarda reklam ve tanıtım bütçesi ayırdığını, televizyon, dergiler, gazeteler ve sair yazılı-görsel medya organları aracılığıyla önemli tanıtım-pazarlama faaliyetinde bulunduğunu, bilhassa internet üzerinden faaliyetlerini müşterilerine sunan … platformu için başta … uygulaması yoluyla ciddi miktarlarda internet reklam harcamasında da bulunduğunu, ….com platformu bakımından yaptığı reklam ve pazarlama harcamalarının 2018 yılı itibarıyla 41 milyon Türk Lirası seviyesine ulaştığını, tanıtım ve pazarlama faaliyetleri sonucu 2011 yılında günlük ortalama 1.400 kişi tarafından ve toplamda 256.000 kişi tarafından ziyaret edilen müvekkili şirkete ait “https://…” alan adlı internet sitesinin 2017 yılında günlük 69.400 ziyaretçi ve yıllık 25,3 milyon, 2018 yılında ise günlük ortalama 177.000 ziyaretçi ve toplamda 64,7 milyon ziyaretçi tarafından görüntülendiğini, halihazırda müvekkili şirketin sırasıyla 38., 39. ve 43. sınıflarda tescilli 2005/47224 tescil nolu “… …”, 39, 41 ve 43. sınıflarda tescilli 2018/55472 – 55434 – 55429 – 55349 – 55337 – 55317 tescil nolu “….com …”, 39, 41 ve 43. sınıflarda tescilli 2018/55441 – 55454 tescil no.lu “….com bir … markasıdır” markalarının sahibi olduğunu, müvekkili şirketin 15 yılı bulan ciddi yatırımları sonucu oluşturduğu “….com” ibareli markalara dair bilinirliğin zarar görmemesi ve halihazırda tescilli olan marka haklarının yasal korumasının devamını sağlama bakımından 2019/10076 başvuru numarası ile başta 39. sınıf hizmetler olmak üzere çeşitli marka sınıflarında “…” ibaresinin tek başına marka olarak tescilini talep ettiklerini, ancak söz konusu talebe yönelik olarak davalı … tarafından yapılan incelemeler sonucu “…” ibaresinin cins, vasıf bildirir nitelikte olduğu, başvurunun bir bütün olarak düşük fiyatlı bilet anlamına gelen bu ibareyi içermesinin tüketici nezdinde ayırt edicilik kazanmak bakımından beklenen işlevi yerine getirmeyeceği ve müvekkili şirket tarafından sunulan delillerin “…” ibaresine ayırt edicilik kazandırır nitelikle olmadığı gerekçe gösterilerek başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddeleri uyarınca reddine karar verildiğini, müvekkili Şirketin 2005 yılından bu yana kullandığı “…” ibareli markası ve “www…..” alan adlı sitesi aracılığıyla verilen havayolu seyahati hizmetleri bakımından “…” ibaresinin vasıf bildirici, betimleyici nitelikte olmamakla birlikte bir an için aksinin doğru olduğunun kabulü halinde dahi müvekkili şirketin söz konusu markasını ve internet sitesini 15 yıla yakın bir süredir kullanarak ciddi yatırımlar ve pazarlama faaliyetleri sonucu uçuş seyahati hizmetleri ile özdeş, kendine has, tanınmış hale getirmiş olduğu bu ibare üzerinde müvekkili şirketin 6769 sayılı SMK’nın 5/son maddesi hükmü kapsamında kazandığı hakların göz ardı edilemeyeceğini ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-6105 sayılı kararının iptaline, 2019/10076 sayılı “…” markasının marka siciline tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru markasının “…” ibaresinden oluştuğunu, anılan marka başvurusunun, kapsamındaki hizmetler yönünden tanımlayıcı nitelikte bir ibare olduğunu ve ayırt ediciliğinin bulunmadığını, başvuruya konu markanın kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığına ilişkin davacı iddiasının da mesnetsiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Fer’i müdahil vekili, davacı ile işbu davada olduğu gibi “…” ibareli markaların uyuşmazlık konusu olduğu birçok davanın bulunduğu, bu davada verilecek kararın müvekkilinin taraf olduğu davalarda aleyhine sonuç doğurabileceğini, bu nedenle işbu davaya müdahale talebinde hukuki yararının bulunduğunu ileri sürerek, davalı yanında davaya feri müdahale taleplerinin kabulü ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu markada yer alan kelime unsurlarının basit, yaygın, günlük kullanımda sık karşılaşılan “…”, “…”, “…” ve “…” ibarelerinden oluştuğu, davaya konu işaretin bütününün bıraktığı görsel etki asgari düzeyde ayırt edici nitelikte ise de işarette esas unsur olarak yer alan kelime dizisinin başvuru kapsamındaki bazı hizmetler yönünden işaretin hizmeti tanımlayıcı niteliğinin önüne geçememekte, bazı hizmetler yönünden taşıdığı anlam itibariyle asgari düzeyde de olsa ayırt edici nitelikte bir marka algısı oluşturmadığı, işaretin hizmeti tanımlayıcı niteliği sebebiyle somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı kanaatine ulaşılan hizmetlerin mevcut piyasa anlayışı itibariyle biletlenebilir hizmetleri içeren (Sınıf 39.01): “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri”, (Sınıf 41.02): “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri; (Sınıf 41.03): “Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil)”, (Sınıf 43.02): “Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” olduğu, somut ayırt ediciliği bulunmadığı değerlendirilen bu hizmetler bakımından “….com” ibaresinin tüketiciler tarafından ucuz bilet satışının yapıldığı internet sitesi olarak algılanacağı, belirtilen hizmetler bakımından tanımlayıcı olan işaretin, markanın en temel fonksiyonu olan kaynak gösterme fonksiyonunu yerine getiremeyeceği, somut ayırt ediciliğinin bulunmadığı, başvuru kapsamında kalan diğer hizmet grupları yönünden, işareti oluşturan kelime, renk ve şekil kombinasyonun genel görünümü itibariyle ayırt edicilik eşiğini aştığı, işaretin başvuru kapsamında kalan diğer hizmet grupları yönünden doğrudan tanımlayıcı niteliğinin bulunmadığı, bu itibarla somut ayırt ediciliğinin bulunduğu, “….” ibaresinin SMK’nın 5/1-(c) maddesi anlamında tanımlayıcı bulunduğu, (39.01) sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri.” için kullanım yoluyla ayırt edicilik sağlandığının kabulü gerektiği, başvuru kapsamında yer alan diğer hizmetler yönünden ise davacı yanın bir kullanım iddiası ve bu yönde bir delili bulunmayıp, kullanım yoluyla kazanılan ayırt edicilikten de söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 41/2, 41/3, 43/2 alt sınıftakiler haricinde kalan hizmetler bakımından 2019-M-6057 sayılı YİDK kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, dava konusu başvurunun, uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler bakımından tüketici nezdinde marka algısı oluşturmayan ve markanın asli işlevi olan kaynak gösterme işlevini yerine getirmeyen asgari ayırt edicilikten yoksun olduğu gibi tanımlayıcı da bulunduğunu, davacının sunmuş olduğu delillerin başvurunun redde konu mallar bakımından ayırt edicilik sağlandığını ispata yeterli olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Feri müdahil … vekili, “…” ve “…” ibarelerinin turizm ve havacılık sektöründe birçok firma tarafından yaygın olarak kullanılan tanımlayıcı bir ibare olduğunu, tarafalar arasında görülen başka uyuşmazlıklarda davacının kullanım sonucu ayırt edicilik iddiasının haksız olduğunu ortaya koyan emsal mahkeme kararları bulunduğunu, dosya kapsamına sunulan delilerin de davacının bu iddiasını ispatlamaya yeterli olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali ve başvurunun tescili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden, davacı Şirketin 39., 41. ve 43. sınıf hizmetlerde tescili için 2019/10076 sayılı ve “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c maddeleri uyarınca başvurunun reddine karar verildiği, davacı tarafın bu karara yönelik itirazının ise YİDK’in 2019-M-6105 sayılı kararıyla reddedildiği, ret kararının 23.07.2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 23.09.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun’un 5/1-b maddesinde, herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilemeyecekleri düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere bu hükme göre, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ilgili mal veya hizmetler için ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin, marka olarak tescil edilmeleri mümkün değildir. Aynı Kanun’un 5/1-c maddesinde ise ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olamayacakları hüküm altına alınmıştır. Bir işaretin anılan bu madde kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. Bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir. Tüketici işareti gördüğünde kesin olarak mal veya hizmetin niteliğinin tanımlayamıyor fakat olasılıkları zihninde birkaç seçeneğe kadar indirebiliyorsa o markanın tescili mümkündür.
SMK’nın 5. maddesinin 2. fıkrasına göre bir marka başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise aynı maddenin birinci fıkrasının b,c ve d bentlerine göre tescili reddedilemeyecektir. Buna göre, başlangıçta marka olarak tescil edilebilmesi için gerekli koşulları taşımayan bir işaretin zamanla kullanılarak ayırt edicilik kazanması mümkündür. Ancak; buradaki kullanımla ayırt edicilik kazanma SMK’nın 5. maddesinin 1. fıkrasının (b), (c) ve (d) bentlerinde yazılı mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil edilemeyecek bir işaretin kendisine ait olduğunu ticaret alanında kabul ettirmiş olması anlamına gelmektedir. “Kendisine ait olduğunu kabul ettirme” kavramının aynı Kanun’un 5/1-b maddesinde belirtilen “…” daha güçlü olduğu ve ilgili sektör bakımından da bütün Türkiye’yi kapsadığının kabulü zorunludur. SMK’nın 5 maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen kullanma ile ayırt edicilik kazanıldığını iddia eden kişinin bunu kanıtlaması gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; başvuru konusu işaret, siyah zemin üzerine sarı renkli küçük standart karakterlerle yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Başvuruda “…” ibaresi, diğer ibarelerden daha kalın yazılmış, ayrıca “…” harfinin altında da birbirine paralele üç adet sarı çizgiye yer verilmiş olup başvurunun asli unsurunu “…” oluşturmaktadır. Buna göre, dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, başvuru kapsamında yer alan 39, 41 ve 43. sınıf hizmetlerin tüketicileri nezdinde işletmesel bir kökene işaret etmesinin mümkün olmadığı, başvuru kapsamındaki tüm hizmetler için belirli bir ticari kaynağa ait bir işaret olarak algılanmayacağı, diğer bir deyişle markanın asli fonksiyonu olan ayırt ediciliği sağlamayan bir ibare olduğu, tüketicilerin bu ibareyi yalnızca ucuza bilet satışının yapıldığı yer olarak algılayacakları gözetildiğinde, tüketicilerce marka olarak algılanması, belirli bir işletmeye ait mal ve hizmetleri, başka işletmelere ait mal ve hizmetlerden ayırt etmeyi sağlaması mümkün olmayan dava konusu başvurunun, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-b maddesi anlamında ayırt ediciliği bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, ilk derece mahkemesince 39/01. sınıf hizmetler yönünden dava konusu başvuruya kullanım yoluyla ayırt edicilik kazandırıldığı kabul edilmiştir. 6769 sayılı SMK’nın 5/2 maddesi uyarınca bu tarz ibarelerin kullanım sonucu ayırt edici kılınmaları yasal olarak mümkün ise de Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30.09.2019 tarih, 2018/4681 E., 2019/6004 K. sayılı, “…” ibareli marka başvurusuna ilişkin kararında da vurgulandığı üzere, bu denli tanımlayıcılığı yüksek ve somut ayırt ediciliği bulunmayan ibarelerin çok yoğun kullanımla dahi ayırt edici kılınmalarının oldukça güç olduğu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda anılan ibareye 39/01. sınıf hizmetler yönünden kullanımla ayırt edicilik kazandırıldığı bildirilmiş olmakla birlikte ibarenin yüksek tanımlayıcı niteliği dikkate alınarak değerlendirme yapılmadığından bu rapora itibar edilmesinin mümkün bulunmadığı, buna göre dava konusu başvuruya kullanım yoluyla da ayırt edicilik katıldığının ispat edilemediği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki değerlendirmesi yerinde görülmemiştir. Nitekim, yine “…” ibareli bir başka uyuşmazlıkta, Dairemizce alınan bilirkişi raporunda, yukarıda açıklanan ilkelere göre inceleme yapılmış ve “davacının “…” ibaresini kullanım sonucu ayırt edici hale getirdiğini ispatlayamadığı, zira anılan ibarenin
kullanım sonucunda ayırt ediciliğinin yükseldiği ve artık tüketiciler nezdinde
doğrudan davacı taraf ile özdeş hale geldiği yönünde bir tespit için sunulan
delillerin çok daha somut ve yoğun olması gerektiği, davacı markalarının kullanıldığını gösterir reklam, tanıtım ve promosyon çalışmaları ve bu
çalışmalara ilişkin harcamalar, pazar payı ve markanın bilinirliğine ilişkin yapılmış kamuoyu veya pazar araştırmaları, anılan marka altında sunulan hizmetin cirosu, karı, yurt çapında ve yurt dışında sahip olduğu dağıtım
kanalları, şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti
vb., mal veya hizmete ilişkin alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb. kalite
belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) gibi destekleyici deliller
vb. nitelikteki birçok delil ile bu iddianın somutlaştırılması gerektiği, nasıl ki başlangıçtan itibaren ayırt ediciliği bulunan ibarelerin kullanım
sonucunda bilinirlik düzeyinin yükselmesi daha kolay olacaksa, tam tersi bir durumda daha baştan zayıf karakterli bir ibarenin kullanım ile ayırt ediciliğinin arttığı ve bilinirlik düzeyine gelmesinin çok daha zor olacağı, bu halde ileri sürülen iddianın daha somut ve yoğun deliller ile ortaya konulmasının gerektiği, halbuki somut olayda bu yönde bir kanaate varılmasını elverişli kılan
delillerin mevcut olmadığı” yönünde kanaat bildirilmiştir (Dairemizin 2020/1375 E. 2022/1300 K. Sayılı dosyası).
Davalı Kurum tarafından dava konusu başvuru ayrıca 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca da bir kısım hizmetler reddedilmiştir. Dava konusu başvuru kapsamından SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca çıkarılan “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri; Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.” biletlenebilir hizmetler olup, bu hizmetler yönünden hizmetin ucuz sunulduğunu gösteren ve bu nedenle tanımlayıcı olan dava konusu başvurunun, anılan madde kapsamında reddinde de bir isabetsizlik yoktur. Nitekim bu husus, ilk derece mahkemesinin de kabulünde olup, her ne kadar 39/01. hizmetler yönünden başvuruya ayırt edicilik katıldığı kabul edilmiş ise de yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemenin bu değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle ilk derece mahkemesince, dava konusu başvurunun, kapsamında yer alan tüm hizmetler yönünden ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, öte yandan başvuru kapsamından SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca çıkarılan hizmetler yönünden ise başvuru konusu ibarenin tanımlayıcı olduğu, SMK’nın 5/2 maddesi kapsamında başvuruya kullanım yoluyla da ayırt edicilik kazandırılmadığı, buna göre marka başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararının yerinde bulunduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerinde olmamış, davalı vekilinin ve davalı yanında davaya katılan feri müdahil vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

Ayrıca her ne kadar Dairemizce davalı yanında davaya feri müdahil olan … vekilinin de istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmişse de; HMK’nın 66 vd maddeleri uyarınca feri müdahilin davada taraf sıfatı bulunmadığından, Dairemiz kararında feri müdahil yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2012/213 E.- 2013/1985 K sayılı ilamı da aynı yöndedir.
Öte yandan HMK’nın 328. maddesinde fer’i müdahil olarak davada yer alan kimsenin, yanında katıldığı taraf haksız çıkarsa, yalnızca fer’î müdahale giderinden sorumlu tutulacağı, aksi halde bu giderlerin diğer tarafa yükletileceği, ancak hüküm feri müdahilin yanında davaya katıldığı taraf lehine verilmiş olsa dahi lehine hükmolunan tarafın hal ve davranışı, feri müdahilin davaya katılmasını gerektirmişse, müdahale giderinin tamamı veya bir kısmı, lehine hüküm verilen tarafa yükletilebileceği düzenlenmiştir. Dairemiz kararı davanın reddine ilişkin olup feri müdahilin yanında davaya katıldığı davalı lehinedir. Davalı Kurumun davanın niteliği gereği, feri müdahilin davaya katılmasını gerektirecek bir hal ve davranışı bulunmamaktadır. Bu nedenle, 54,40 TL feri müdahale harcı ve feri müdahil tarafından yatırılan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan feri müdahale giderlerinin haksız çıkan taraf davacıdan tahsiline karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı ve fer’i müdahil vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 15/01/2021 gün ve 2019/82 E. – 2021/26 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin harç olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 135,5‬0-TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davalı … Kurumu kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Kuruma verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … Kurumu tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan yargılama gideri bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı … Kurumu tarafından istinaf aşamasında yapılan ve 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı kuruma verilmesine,
8-Feri müdahil tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 54,40 TL müdahale harcı ve istinaf aşamasında 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan feri müdahale giderinin davacıdan tahsili ile feri müdahile verilmesine,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-Davalı kurum ve feri müdahil tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı kuruma ve feri müdahile iadesine,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile 22/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 11/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.