Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/94 E. 2022/1612 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/94
KARAR NO : 2022/1612
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/05/2019
NUMARASI : 2018/47 E. – 2019/191 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının iptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 29/05/2019 tarih ve 2018/47 E. – 2019/191 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin … nolu “…” ibareli marka başvurusuna müvekkilinin “…” ibreli markalarını mesnet göstererek yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararı ile nihai olarak reddedildiğini, YİDK kararının aksine “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olmadığını, tescilli olduğu sınıflar yönünden cins, vasıf ve şekil belirtmediğini, başvurunun müvekkilinin markalarına ayırt edilemeyecek derece benzediğini, kapsadığı emtiaların da benzer olduğunu, davalının müvekkilinin “…” ibaresini tescil ettirmek istediğini, markalar arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, YİDK’nın 10/12/2017 tarih ve 2017-M-10418 sayılı kararının iptaline ve başvurunun tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı Şirket, davaya cevap vermemiş, bilahare davalı Şirket vekili davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, tescilli bir marka ile başvuru konusu işaret arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede görsel, sescil ve anlamsal benzerlik olup olmadığının, her ikisinin ayırt edici ve baskın unsurları nazara alınarak münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin nazara alınarak belirlenmesi gerektiği, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar için ayırdığı satın alma süresi içinde, davalının “…” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacıya ait “…” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, diğer bir anlatımla ortalama düzeydeki tüketici kesiminin davacının “…” ibareli tescilli markalı ürünlerinden satın almak isterken davalının “…” ibareli başvuru markalı ürününü satın almak şeklinde bir yanılgı yaşamayacağı, ortalama düzeydeki tüketici kesimi nezdinde başvuru konusu işaret ile davacı markası arasında işletmesel bağlantı olduğu ya da idari ve ekonomik açıdan birbiriyle bağlantılı işletme tarafından piyasaya sunulan markalı mallar oldukları algısının oluşmayacağı, taraf marka işaretleri benzemediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/1 maddesi anlamında iltibasın bulunmadığı, davalının davacı tarafın markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağı, itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği kanıtlanmadığından 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesindeki tanınmışlık koşulunun oluşmadığı, davalı başvurusunun kötü niyetli yapıldığının da ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf markalarının esas unsurlarının birebir aynı olduğunu, çatı markalarının halihazırda tescilli marka statüsünde olması halinde korunması gereken unsurun çatı markasının dışında kalan ibareler olması gerektiğini, markalar arasında iltibas yaratacak şekilde benzerlik olduğunu, “…” ibaresinin zayıf bir ibare olmadığını, yerel mahkeme kararında tescil sınıflarının benzerliğinin iltibası artırmaya yönelik etkisine değinilmediğini, karşılaştırma yapılırken ortalama tüketici kriterinin yok sayıldığını, başvurunun kötü niyetle yapıldığını, kararın daha önce “…” markası hakkında verilen emsal mahkeme kararlarına aykırı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK marka kararı iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, başvurunun kapsamındaki 30. sınıf malların davacının itiraza mesnet markalarının kapsamında aynı/aynı tür olarak yer aldığı, taraf markalarında “…” ibaresinin ortak olarak yer almakta olduğu, ancak dosya arasında bulunan bilirkişi kurulu raporunda da belirtildiği gibi, söz konusu ibarenin kullanımının yaygınlaşması ile birlikte ayırt ediciliğinin zayıfladığı, zayıf marka seçenlerin bu markanın farklı unsurlarla kullanımına katlanmak mecburiyetinde oldukları, her ne kadar daha önce Dairemizce Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/06/2022 tarih ve 2021/3086 E- 2022/5098 K. sayılı ilamında, “…” ibaresinin, 31/03/2022 tarih ve 2020/7712 E.- 2022/2681 K. sayılı ilamında “…” ibaresinin, 02/03/2022 tarih ve 2020/7012 E.-2022/1426 K. sayılı ilamında “LETBEFİT” ibaresinin davacı tarafa ait “…” esas unsurlu markalarla benzer bulunduğu dikkate alınarak, istikrar kazanan bu kararlar karşısında “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu yönündeki ilk derece mahkeme kararları yerinde bulunmamış ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/09/2022 tarih ve 2021/1685 E.- 2022/6319 K. sayılı ilamında, 2016/30012 numaralı “…” ibareli marka başvurusuna itirazın reddine dair YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük talebiyle açılan davaya ilişkin olarak, “Türkçe’de bu ibarenin bilinen bir anlamının olmadığı, davacının itirazına gerekçe “…” unsurlu markalardaki bu ibarenin sağlıklı, zinde, formda, uygun, vs. anlamlarına geldiği ve gıda maddeleri yönünden ayırt ediciliğinin düşük düzeyde olduğu, dolayısıyla koruma düzeyinin de düşük tutulması gerektiği, buna göre markalar arasında karıştırılma ihtimalinin olmadığının kabulü gerekirken davanın reddine dair İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verildiği, emsal olarak kabul edilen bu karar doğrultusunda Dairemizce de “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu kabul edilerek başvurudaki “…” ibaresinin markayı davacının “…” ibareli markalarından yeterince farklılaştırdığı kanaatine ulaşıldığı, davalının markası ile karşılaşan tüketicilerin davacının “…” ibareli markalarından farklı bir marka olduğunu derhal ve hiç düşünmeden algılayacakları anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 26,30-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 16/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 09/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip