Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/932 E. 2023/911 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/932 – 2023/911
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/932
KARAR NO : 2023/911
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/11/2020
NUMARASI : 2019/244 E. – 2020/295 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 06/11/2020 tarih ve 2019/244 E. – 2020/295 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ile davalı … Kurumu tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili şirketin faaliyete başladığı 1991 yılından beri “…” markası ile tv yayıncılığı yaptığını ve bu markası ile tanındığını, müvekkilinin başta “… ” markası olmak üzere “…” unsurunu ihtiva eden çok sayıda markasının bulunduğunu, davalı Şirketin ise 2018/21471 sayılı “…” ibareli marka başvurusunu yaptığını, müvekkilince bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından kısmen kabul kısmen reddedildiğini, müvekkili şirketin “…” markasının tanınmış marka niteliğinde olduğunu, bu ibareyi içerir bir seri marka ailesi bulunduğunu, davalı şirketçe gerçekleştirilen başvuruya yönelik karıştırılma ihtimalinde müvekkilinin tanınmış marka olduğunun da göz önüne alınması gerektiğini ve müvekkili markalarının SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca korunması gerektiğini, taraf markaları arasında ayniyete yakın bir benzerlik bulunduğunu, dava konusu markanın esas unsurunun “…” kelimesinden oluştuğunu, tek farkın başına eklenen “…” harfi olduğunu, “…” ibaresinin Türkçe’de ve tüm dünyada elektronik ortamın kısaltması şeklinde kullanıldığını, dolayısıyla dava konusu markanın esas unsurunun sadece “…” ibaresi olduğunu, tüketicinin dava konusu markayı müvekkili markalarının devamı olarak algılayacağını, bu nedenle işaretler arasında karıştırılma ihtimalinin olduğunu, ayrıca müvekkilinin markalarında yer alan renkli ve çiçek görünümündeki şeklin, davalı tarafından renk ve bütünsel şekil olarak aynen kullanılmasının, müvekkili markasının tanınmışlığından yararlanma amacı güdüldüğünü ortaya koyduğunu, dolayısıyla işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin mal ve hizmetler arasındaki benzerlik derecesinin düşüklüğünü telafi edebilecek nitelikte olduğunu, kaldı ki tanınmış markanın farklı sınıflarda da korunması gerektiğini, davalı kurumun bu hususu göz ardı ettiğini, ayrıca müvekkili şirketin seri markalarından olan “…” ve “… ” markalarının, “…” markası ile aynı hizmetleri kapsadığını, kaldı ki müvekkili markalarının tescilli olduğu 38. ve 41. sınıf hizmetlerin de yine 35. sınıftaki dava konusu marka ile benzer nitelikte olduğunu, müvekkilinin aynı zamanda … alan adının sahibi bulunduğunu, dolayısıyla bu alan adına dayalı olarak da üstün hakkının olduğunu, dava konusu markanın “…” ibaresinin tescil edilmesi halinde bu ibarenin alan adı olarak kullanımı olanağının doğacağını ve bu durumun davalı lehine haksız rekabet doğuracağını, başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, 2019-M-7489 sayılı YİDK kararının iptaline ve dava konusu 2018/21471 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, başvuru kapsamında kalan hizmetler yönünden taraf markaları arasında karıştırılma tehlikesinin olmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkilinin İstanbul’da birçok şubesi bulunan “… ” zincirinin sahibi olduğunu, uzun yıllardır gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacı şirketin televizyonda yayınlamak üzere içerik ürettiğini, her hangi bir market ürünü üretimi ve satışının mevcut olmadığını, davacı şirketin 35. sınıf emtia için aldığı bu markalarına dayalı itirazları sonucunda zaten benzer görülen emtianın Markalar Dairesi Başkanlığınca, başvuru kapsamından çıkartıldığını, davacı şirketin müvekkili şirketle aralarında “…” ibaresi dışında herhangi bir benzerlik olmamasına rağmen, müvekkilinin ticaret hayatına devam etmesini engelleme saikiyle hareket ettiğini, “…” ibaresinin zayıf bir marka olduğunu ve geniş bir korumadan yararlanmasının mümkün olmadığını, davacının tanınmışlığının “televizyon yayın hizmetleri” alanında mevcut olduğunu, müvekkilinin ise 19 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösterdiğini, ayrıca davacı şirketin … alan adının sahibi olduğu iddiasının yerinde bulunmadığını, davacının alan adının … şeklinde olduğunu, … alan adında içeriğe dair hiçbir bilginin çıkmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu 2018/21471 sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri.” ile davacıya ait 174908 sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan “İş idaresi, iş yönetimi, ofis fonksiyon hizmetleri.”, 2006/37549, 2006/37553, 2006/37550, 2002/27660, 2007/47613 ve 2007/47614 sayılı markaların kapsamı altında bulunan “Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri.”, 2013/100945, 2014/13276 ve 2016/06976 sayılı markaların kapsamı altında bulunan “Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” benzer nitelikte olduğu, başvuru kapsamında yer alan 35. sınıftaki diğer hizmetler ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan hizmetler arasında ise herhangi bir benzerlik ilişkisi mevcut olmayıp tamamen farklı ihtiyaçlara yönelik, farklı tüketici kitlelerine hitap eden, birbirleri ile rekabet içerisinde olmayan, birbirlerini tamamlamayan veya birbirleri yerine ikamesi mümkün olmayan, farklı dağıtım ve sunum kanalları bulunan hizmetler oldukları, taraf markalarının ortak olarak “…” ibaresini markalardaki esas unsur şeklinde ihtiva ettikleri, dava konusu markanın, davacı markalarından temel anlamda ve bütünsel algıda uzaklaşmasını sağlayacak mahiyette hiçbir ayırt edici ek unsur taşımadığı, markada kullanılan şekil unsuru, davacı markasındaki ile doğrudan benzer olmamakla birlikte tüketicinin her iki markayı her zaman yan yana görme ihtimali bulunmadığından, benzer renk dizilimi ile oluşturulmuş ve genel olarak yuvarlak forma sahip ilgili görsellerin, davacı yanın mezkur markalarında kullanılan logonun güncellenmiş bir versiyonu olarak algılanma ihtimalinin mevcut olduğu, ancak neticesinde taraf markalarında “…” ibaresinin ön plana çıktığı, …” şeklindeki yazımın dava konusu markaya yeterli ayırt edicilik sağlamadığı, SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesinin yalnızca “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri.” bakımından mevcut olduğu, başvurudaki sair hizmetler bakımından ise bir iltibas ihtimalinin bulunmadığı, davacının tanınmışlığının markalarının genelinde yer alan “televizyon programları ve yayın hizmetleri” alanında mevcut olduğunun kabul edilebileceği, uyuşmazlık konusu marka kapsamında yer alan ve yukarıda iltibas tehlikesi bulunmadığı belirtilen hizmetlerin ise davacı yanın tanınmışlığı bulunan hizmetler ile bir ilişkisinin bulunmadığı, “…” ibaresinin davacı firma dışında da çok sayıda marka tescil başvurusuna konu edilen, başka bir deyişle ticaret hayatında tercih edilen ve bu nedenle de yaygın kullanıma haiz bir işaret oluşu göz önüne alındığında, somut olayda davacı yan markasının tanınmışlığı bulunan hizmetler ile farklı hizmet gruplarını taşıyan dava konusu markanın benzer görülmeyen emtialardaki tescilinin, davacı yanın tanınmışlık temelli oluşan ayırt edici karakterine zarar verebilecek nitelikte olmadığı gibi benzerliği tespit olunmayan bu hizmetlere de davacı yanın markasının tanınmışlığından kaynaklı bir imaj transferinin mümkün olmadığı, davalının tescil ettirmek istediği işaretin davacı yanın markasının tanınmışlığından yararlanma amacını taşıdığının ortaya konulamadığı, işaretin tesciline izin verilmesinin davacı markasının tanınmışlığının bulunduğu sektör veya bu sektör ile doğrudan bağlantılı mal ve hizmetler bakımından davacı markasının sulanması, ayırt ediciliğinin zayıflaması ihtimalini doğurmayacağı, farklı mal ve hizmet grupları için “…” ibaresinin zaten yaygın kullanımı bulunan bir kelime olması nedeniyle, davacı yanın markasının ayırt edici gücü yüksek nitelikte olan orijinal, yaratılmış, soyut nitelikteki işaretler kadar geniş bir korumadan yararlanmasının mümkün olmadığı, dolayısı ile tanınmışlık temelli bir tescil engelinin somut olayda mevcut olmadığı, dava konusu marka kapsamındaki hizmet sınıfından tamamen farklı nitelikteki bu hizmetlerdeki faaliyetleri gösterir ilgili alan adından kaynaklı olarak davacı yanın üstün bir hakkınının bulunmadığı, davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların bir kısmının, bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötüniyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötüniyet iddiasına dayalı istemlerin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri.” hizmetleri bakımından 2019-M-7489 sayılı YİDK kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı şirkete ait 2018/21471 sayılı markanın “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri.” hizmetleri bakımından hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili katılma yoluyla, SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleşmeyeceğine ilişkin kararın açıkça hukuka aykırı olduğunu, zira dava konusu başvurunun tescilinin, müvekkil şirketin markasının sulandırılması ve jenerik haline getirilmesi yönünde büyük bir tehlike arz ettiğini, bu nedenle müvekkilinin tanınmış markalarına daha geniş bir koruma sağlanması gerekirken, bundan kaçınılarak markaya yönelik olası zararların önünün açıldığını, iltibas tehlikesinin yalnızca başvuru kapsamındaki 35/2. sınıf hizmetler yönünden mevcut olduğu, sair hizmetler bakımından ise iltibas tehlikesinin bulunmadığına ilişkin kararın da yasaya ve usule aykırı bulunduğunu, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, istinafa konu mahkeme kararının aksine taraf markaları arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, başvuru konusu markanın “…” ibaresinden oluşan bir marka olduğunu, her iki markada “…” ibaresi yer alsa da genel izlenimlerinin ve ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları intibanın farklı bulunduğunu, diğer yandan her iki markada da ortak olan “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, zayıf markaların ayırt edici gücü yüksek markalar gibi korunmasının mümkün olmayıp, zayıf markaları adına marka olarak tescil ettirenlerin, sonraki zamanlarda anılan işaretleri başkalarının da diğer ayırt edici eklerle birlikte tescil edilebileceğini öngörmelerinin ve buna katlanmalarının gerektiğini, başvuru markası kapsamında yer alan 35. sınıf hizmetlerin, davacı markalarının kapsamında yer almadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan 35/2. sınıftaki “Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri.” yönünden 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, zira taraf markalarının asli unsurlarının “…” ibaresinden oluştuğu ve başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlanmadığı, yukarıda belirtilen hizmetler dışında başvuru kapsamında kalan diğer hizmetler yönünden emtia benzerliğine ilişkin koşulun gerçekleşmediği ve bu itibarla SMK’nın 6/1 maddesi koşullarının farklı hizmetler yönünden oluşmadığı, “…” ibaresinin ayırt edicilik seviyesi, davacı markasının tanınmış olduğu sektör ile dava konusu başvuru kapsamında kalan hizmetler arasında hiçbir ilişki olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının somut olayda bulunmadığı, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığının ispat edilemediği anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı … Kurumu vekilinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekili ile davalı … Kurumu vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90’ar TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı ile davalı … Kurumu tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30’ar TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60-TL harcın davacı ile davalı … Kurumundan ayrı ayrı tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı ile davalı … Kurumu tarafından yapılan yargılama giderlerinin anılan tarafların uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.