Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/929
KARAR NO : 2023/910
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/02/2021
NUMARASI : 2020/135 E. – 2021/77 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hükümsüzlüğü
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 12/02/2021 tarih ve 2020/135 E. – 2021/77 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının ”…” ibaresini 2011/110256 tescil numarası ile tescil ettirdiğini, … ilçesinin ve … ilçesine bağlı Kayadibi kasabasının ismi kullanılan bir su markası olan bu marka hakkında ilçenin suyu olduğu düşünülerek Belediyeye sıkça şikâyetler yapıldığını, şikâyetler üzerine yaptıkları araştırmalar sonucu söz konusu markanın … ilçesinde faaliyet göstermemesine, coğrafi kaynağı … olmamasına rağmen halkı yanıltıcı biçimde sanki coğrafi kaynağı … ilçesi … kasabası gibi bir ifade ile bir coğrafi yer ismi olan ”…” ibaresinin esas unsur olarak kullanıldığını tespit ettiklerini, markanın mal ve hizmetlerin niteliği, üretim yeri ve coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltacak biçimde yanlış anlaşılmaya neden olduğunu, bunun bir iptal sebebi bulunduğunu, davalı markaya ait suların logosunda da … ifadesinin büyük, … ve doğal kaynak suyu ifadelerinin küçük bir şekilde yazılarak kullanıldığını, tüketici nezdinde bu suyun coğrafi kaynağının … ilçesi olarak algılamasına ve yanılmasına yol açacak biçimde bir kullanımın mevcut olduğunu, dava konusu markanın başvuru aşamasında mutlak ret nedeninin gözden kaçırılarak başvurunun kabul edilmesinden dolayı markanın hükümsüzlüğünün mahkemeden talep edilmesi zorunluluğu doğduğunu, coğrafi yer adının üzerinde kullanıldığı ürün için özel bir anlam taşıyabilecek olması, tüketicinin ürün ile üzerinde bulunan yer arasındaki ilişkiden yola çıkarak ürünün menşeini, dolayısıyla kalitesi ve niteliğini tahmin etme sonucunu doğuracağını, su üzerinde “… ve …” ibarelerini gören tüketicinin, bu suyun menşeinin … olduğunu düşünebileceğini, oysa söz konusu suların kaynağı ve üretim yerinin … Köyü, …, … olduğunu, dava konusu marka bakımından SMK m. 5/1-c ve f’de belirtilen mutlak tescil engellerinin bulunduğunu, tescilli marka ile ilişkili olan kamu kurum ve kuruluşlarının da dava açma ehliyetine sahip olduklarını ileri sürerek, 2011/110256 sayılı markanın hükümsüzlüğüne, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı belediyenin aktif dava ehliyetinin olmadığını, davanın hak düşürücü süre yönünden reddinin gerektiğini, yanıltma iddiasının haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin markasının kullanıldığı ürünler üzerindeki etiketlerde tescilli marka haricinde daha büyük puntolarla “…” ifadesinin yazıldığını ve markanın bulunduğu etiket üzerinde üretim yerine ilişkin de açıklamaların yer aldığını, … ilçesi “… Beldesi” ile … arasındaki mesafenin 4 km olduğunu, … ilçesinin, … ve … Dağı arasında yer aldığını, bu bölge kaynaklı çıkan suların … ilçesi sınırlarında … Beldesi’nden geçerek Kızılırmak’a bağlandığını, bu nedenle yanıltma amacı ile marka ismi belirlendiğinden bahsedilemeyeceğini, coğrafi yer isimlerinin hizmet veya mamul nevi ile birlikte marka olarak kullanılabileceğini, tescile konu markanın iddia edildiği gibi sadece coğrafi yer isminden ibaret olmadığını, davacının iddiaları doğru kabul edilse dahi markanın kullanım sonucunda tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından hükümsüzlük talebinden önce ayırt edici nitelik kazanmışsa hükümsüz kılınamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, SMK’nın 25/2. maddesine göre; menfaati olanların, markanın hükümsüzlüğünü talep edebilecekleri, somut olayda davaya konu marka içerisinde “…” ibaresinin yer aldığı, bu ibarenin … iline bağlı bir ilçe ismi olduğu, davacının da bu ilçe belediyesi bulunduğu, davaya konu markanın mutlak anlamda hükümsüz kılınması istemi bakımından davacı belediyenin bu markanın hükümsüz kılınmasında menfaatinin olduğu, mutlak tescil engelleri nedeniyle markanın hükümsüz kılınması isteminde hak düşürücü süre öngörülmediği, dava konusu markanın “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar” mallarında tescilli bulunduğu, markanın esas unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, …’ın, …’nın ilçelerinden birisi, Kayadibi’nin ise … ilçesine bağlı bir dış mahalle olduğu, dolayısıyla dava konusu markada bir coğrafi yer adına esas unsur olarak yer verildiği, “…”ın kaynak suları ile ilişkilendirildiğini veya kaynak suları ile bilindiğini gösteren bir bilgiye rastlanmadığı, dava konusu yapılan markadaki “…” ibaresinin bir coğrafi yer adı olduğu, markanın tescil kapsamında bulunan mallar için coğrafi kaynak belirtilmediği, dolayısıyla SMK m.5/1-c hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı, “…” ibaresinin davaya konu 32.sınıf emtialar bakımından ünlü bir yer olmadığı, coğrafi kaynak bildirmeyen “…” ibaresine davaya konu markada yer verilmesinin bu suretle halkı yanıltıcı nitelik taşımadığı, davalının bu yerde üretim yapmamasının da sonuca etkili olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, suyun üretildiği veya dolumun gerçekleştiği yerin neresi olduğuna ilişkin ifadelere pazarlama davranışı olarak alışkın olan tüketicilerin, çekişme konusu markanın tescil kapsamında bulunan ”maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar” mallarının …. coğrafi yerinden elde edildiği, dolum işleminin orada gerçekleştiği, kaynağının orası olduğu gibi ciddi bir yanılgıya düşebileceklerinden bahisle dava konusu markanın, tescil kapsamındaki malların üretim yeri veya coğrafi kaynağı bakımından yanıltıcı işaret olarak değerlendirileceği yönünde açıklamalar yapıldığını, mahkemece ise bu raporun aksi yönde karar verildiğini, davalı tarafça dava konusu markanın kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığının da ispat edilemediğini, ayırt edicilik kazandığı ispat edilseydi dahi SMK’nın 5/1-f maddesinde düzenlenen tescil engeli ile ilgili herhangi bir istisna düzenlenmediğinden, anılan madde kapsamındaki tescil engelinin ortadan kalkmasının söz konusu olmayacağını, dava konusu markanın, coğrafi kaynağı … olmamasına rağmen sanki coğrafi kaynağı … ilçesi Kayadibi kasabası imiş gibi bir intiba yarattığını, markanın mal ve hizmetlerin niteliği, üretim yeri ve coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltacak biçimde yanlış anlaşılmaya neden olması durumunda markanın hükümsüz kılınması gerektiğini, davalı ürünlerinin logosunda da … ifadesinin büyük, Kayadibi ve doğal kaynak suyu ifadelerinin ise küçük şekilde yazıldığını, coğrafi yer adının, üzerinde kullanıldığı ürün için özel bir anlam taşıyabilecek olması, tüketicinin ürün ile üzerinde bulunan yer arasındaki ilişkiden yola çıkarak ürünün menşeini, dolayısıyla kalitesi ve niteliğini tahmin etme sonucunu doğuracağını, su üzerinde “… ve …” ibarelerini gören tüketicinin, bu suyun menşeinin … olduğunu düşünebileceğini, oysa ki söz konusu suların kaynağı ve üretim yerinin … Köyü, …, … olduğunu, bu durumun SMK’nın 5. maddesinin f. fıkrasında sayılan tescil engelini oluşturduğunu, mal üzerinde coğrafi kaynak belirten yani tanımlayıcı olan ibarelerin tek başına tescil edilemediğini, tanımlayıcılığın, başvuruda yer alan mal veya hizmet ile ibarede yer alan coğrafi yer arasında ilişkilendirme kurulması suretiyle gerçekleştiğini, markanın coğrafi kaynağı … olsa dahi coğrafi yer ismiyle birlikte ayırt edici ibarelerin de kullanılması gerektiğini, dava konusu markada ise ayırt edici hiçbir ibarenin bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26.11.1999 tarih, 5790/9590 sayılı (…) kararında “.. tek başına ayırt ediciliği bulunmayan sözcüklerin yanına ayırt edici nitelikteki sözcüklerin eklenmesi ve genelde ya isim tamamlaması veya sıfat tamlaması şeklinde ortaya çıkan ve yeni bir anlam ifade eden sözcükler grubunun marka olarak tescil edilmesinin yasanın düzenlenme amacına daha uygun olduğu sonucuna varılmıştır … tek başına marka olarak tescili bulunmayan …, … gibi yer isimlerinin, “…”, “…”, “…” gibi bir başka sözcüğün ilavesiyle meydana gelen sözcükler grubunun marka olarak tescil edilebileceği kabul edilmiştir” açıklamasına yer verildiği, buna göre coğrafi yer adlarının coğrafi işaret anlamını taşımamak kaydıyla yanlarına ilave ekler yapılması suretiyle marka olarak tescilinin mümkün bulunduğu, bu halde marka korumasının, markanın asli ve tali unsurlarıyla bir bütün olarak sağlanıp asli unsuru oluşturan coğrafi yer adı konusunda marka sahibine inhisari hak sağlamayacağı, somut olayda da, dava konusu başvuru kapsamında yer alan mallar yönünden “…” yer adlarının coğrafi işaret nİteliğinde olmadıkları, diğer bir deyişle “…’nin, kaynak suları ile bilinen ya da ilişkilendirilen bir yer olmadığı, dolayısıyla söz konusu yer adlarının başka sözcüklerle birlikte marka olarak tescillerine bir engel olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60-TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 16/07/2023
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…