Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/926 E. 2023/835 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/926
KARAR NO : 2023/835
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/01/2021
NUMARASI : 2019/423 E. – 2021/19 K.

DAVACI : … – (TC:…)
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Markanın Hükümsüzlüğü / Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 13/01/2021 tarih ve 2019/423 E. – 2021/19 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2012 yılından itibaren “…” markası ile “… …” adıyla, eğitim-öğretim vs. alanında ticari faaliyetine devam ettiğini, “…” markasının müvekkili tarafından oluşturulmuş, geliştirilmiş, eğitim-öğretim merkezleri, etüt merkezi, sosyal etkinlikler vs alanlarda tanınmış bir marka halini aldığını, müvekkilinin markasının … nezdinde 2013/10059 no ile tescilli bulunduğunu, “35 ve 41” nice sınıflarının tamamını kapsadığını, davalı tarafın ise, “…” markasını 2019/10296 no ile tescil ettirdiğini, 41. Sınıf emtia kapsamında 2019 yılında kullanmaya başladığını, davalının markası ile müvekkiline ait markanın birbirinden ayırt edilemeyecek derecede benzer olup, ortak mal ve hizmetler bakımından tescil edildiğini, müvekkilinin uzun çalışmalar sonucunda adına tescilini sağladığı ve fiilen kullandığı markasının izni olmadan, davalının kullanmasının, bu marka adı altında yayınlar yapmasının, müvekkiline ve markasına zarar verdiğini ileri sürerek müvekkilinin markasına davalı tarafından yapılan tecavüzün tespit ve önlenmesine, davalı adına 2019/10296 no ile tescilli “…” markasının hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, davalıya ait internet sitesinin erişime kapatılmasına, marka hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin durdurulmasına,“…” adını taşıyan tabelaların, katalog, broşür, kartvizit, hediye poşeti ve ambalajları ile diğer ürünlerin piyasadan/müşterilerinden toplatılmasına, tecavüz teşkil eden unsurları üretmeye yarayan baskı, vs. değiştirilmesi veya imha edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu 2019/10296 sayılı marka başvurusuna herhangi bir itiraz olmadığı için bu konuda verilmiş olan bir YİDK kararının da bulunmadığını, bu nedenle Kurum hakkında ikame edilen iş bu davanın, husumet yönünden reddi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı … vekili, müvekkili adına gönderilen tebligatın usule aykırı olarak komşusuna tebliğ edildiğini, tebligat usulsüz olduğundan işbu tebligata bağlanan tüm hüküm ve sonuçların ortadan kaldırılması gerektiğini, her iki markanın faaliyet konusunun aynı olmadığını ve sadece Denizli ilinde kullanılan davacı markasının kısa sürede tüm Türkiye çapında popülarite kazanan müvekkili markası karşısında tanınmış marka olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davacı yanca 41. sınıfa ilişkin hizmetlerde tescil edilen markanın, tescil tarihinden bu yana basın ve yayın alanında haklı bir sebep olmaksızın ciddi biçimde kullanılmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı … davada pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, hükümsüzlüğü istenen davalıya ait 2019/10296 sayılı “M …” ibareli markanın 41. Sınıfta yer alan hizmetler bakımından 02.02.2019 tarihinde tescil başvurusuna konu edildiği, davacı vekilinin hükümsüzlük istemine mesnet olarak SMK’nın 6/1. maddesi uyarınca önceki tarihli 2013/10059 sayılı markasının varlığını ileri sürdüğü, davalı vekilinin bu markanın kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürmesi üzerine, dava tarihi olan 02/12/2019 tarihi baz alınarak yapılan incelemede, davacının itiraza mesnet markası SMK m.6/1 hükmü bağlamında salt “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri” kapsamında kullandığı, kullanımı ispatlanan “eğitim ve öğretim hizmetleri” sınıfının, hükümsüzlüğü istenen davalı şahsa ait 2019/10296 sayılı marka kapsamında aynen yer aldığı, davalı markası kapsamında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” bakımından, emtianın aynı veya benzer olması şartının sağlandığı, taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bir bütün olarak gerek davacı markasının gerekse davalı markasının 41. Sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde “…” kelimesine hemen ve ilk bakışta çağrışım oluşturduğu, kapsamındaki hizmetler bakımından “…” ibaresinin ayırt ediciliği oldukça düşük zayıf nitelikli bir ibare olduğu, zira “…” dersinin öğrencilere sunulan, anlatılan temel derslerden biri olduğu, yine piyasada “…” dersine ilişkin olarak dergi ve kitapların çok sayıda bulunduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25/05/2016 tarih, 2015/10945 E., 2016/5739 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, bu hale göre daha önce davacıya ait “…” markasını “eğitim ve öğretim hizmetleri” üzerinde kullanıldığını gören veya duyan dikkatli ve seçici tüketici kesiminin daha sonra davalıya ait “…” markasını davaya konu 41. Sınıf hizmetler üzerinde gördüğünde veya duyduğunda, hemen ve ilk bakışta bu markaların “…” dersine çağrışım oluşturduğunu algılayabilecekleri, “…” kelimesinin ise davaya konu 41. Sınıf hizmetler bakımından ayırt ediciliği oldukça düşük, hatta “eğitim ve öğretim hizmetleri” bakımından verilen hizmet türlerinden birini gösterir tasviri nitelikte, kimsenin tekeline verilemeyecek, tanımlayıcı nitelikte bir ibare olduğu, işitsel ve kavramsal olarak tanımlayıcı olması nedeniye özellikle görsel olarak markaların benzer-farklı yönlerine ilgili tüketicinin daha çok dikkate edeceği, markaların farklı yazı tipi, renk ve şekil unsurları ile oluşturuldukları ve görsel olarak da iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bu nedenle sonraki tarihli davalı markasını gören veya duyan dikkatli ve seçici tüketici kesiminin, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markadan farklı bir marka olarak algılayabileceği, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, dolayısıyla SMK m.6/1 hükmü koşullarının somut olayda gerçekleşmediği, SMK m.6/5 hükmü koşullarının somut olayda bulunmadığı, yine bu gerekçelerle SMK m.25 hükmü koşullarının da oluşmadığı, davalıya ait tespit edilen markasal kullanımların, davacıya ait önceki tarihli tescilli markası ve önceki tarihli kullanımları ile iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları anlaşıldığından marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddiasından kaynaklı istemler yerinde bulunmadığı gerekçesi ile davalı …’a yöneltilen davanın reddine, davalı … yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, gerekçeli kararda belirtilenin aksine, müvekkile ait markada yer alan ibarenin zayıf karakterli kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, müvekkile ait markada tanımlayıcı unsurların yer almadığı ve asli unsurun bir bütün halinde … olduğunun açık bulunduğunu, müvekkile ait markanın esas unsuru bir bütün halinde … ifadesinden oluşmakta ve bilinçli bir biçimde müvekkilce tercihen bu ifadeden ibaret olarak kullanıldığını, iltibas koşulları oluşmasına rağmen davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya uyarlık bulunmadığını, ilk derece mahkemesi hükmünün her yönüyle hukuka aykırı olduğunu, markanın zayıf olmadığını, müvekkile ait marka ile ayniyet teşkil eden markanın tescil edilmesine sebebiyet veren … bakımından da sorumluluk doğduğunun açık bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka hükümsüzlüğü ve haksız rekabet istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davacının itiraza mesnet markası SMK m.6/1 hükmü bağlamında salt “41. Sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri” kapsamında kullandığını ispatladığı, kullanımı ispatlanan “eğitim ve öğretim hizmetleri” sınıfı ile davalı markası kapsamında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Dergi, kitap, gazete vb. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” bakımından, kapsamların aynı veya benzer olması şartının sağlandığı, ancak taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında, görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede SMK’nın 6/1. maddesi anlamında benzerlik bulunmadığı, zira markalar arasında görsel anlamda farklılık bulunduğu gibi davalı markasının 41. Sınıftaki hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde ayırt ediciliği zalıf olan “…” kelimesine ilk bakışta çağrışım oluşturduğu, ayrıca 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, diğer yandan SMK’nın 6/5. maddesindeki koşullarının da somut olayda gerçekleşmediği, davalı … yönünden ise, davalının marka başvurusuna itiraz ve bu itiraz neticesinde verilen bir YİDK kararına yönelik açılan bir dava olmaması nedeniyle, Kurum yönünden verilen kararda da bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,6‬0-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip