Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/903 E. 2023/871 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/903 – 2023/871
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/903
KARAR NO : 2023/871
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2020
NUMARASI : 2020/37 E. – 2020/375 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 26/11/2020 tarih ve 2020/37 Esas – 2020/375 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, davalı …’in diğer davalı Kuruma 2019/03315 sayılı “….” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilince adına tescilli “…”, “…”, “…”, “…” ibareli markalara dayalı olarak bu başvuruya yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili markalarının dava konusu başvurudan markadan önce tescil edildiğini, söz konusu markaların tescillerinden önce dahi 1954 yılından itibaren müvekkilinin, ticaret unvanında yer alan “…” ibaresi ile bu ibarenin baş harflerinden oluşan … ibaresini petrol ve petrol ürünleri üzerinde ve akaryakıt dolum, dağıtım istasyonlarında yaygın fasılasız ve ticari etki doğuracak şekilde kullandığını, müvekkiline ait markaların halk nezdinde belli bir tanınmışlığa ve bilinirliliğe sahip olduğunu, … ibareli markanın … Kurumu’nun 27.04.2016 tarih ve 2016-OE-191191 sayılı kararı ile T/02601 sayı ile tanınmış marka olarak kabul edildiğini, dava konusu markanın müvekkilinin daha önce tescil edilmiş markaları ile ayniyet derecesinde benzer olduğunu, aynı malları/hizmetleri kapsaması nedeni ile iltibas tehlikesi yarattığını, itiraza konu markanın “….” ibaresinden oluştuğunu, markada yer alan “…” ibaresinin bir ticaret şirketi kısaltması sıfatı ile yardımcı unsur olduğunu, markada ayırt edici ek bir şekil ibaresinin olmadığını, markadaki esas ve müvekkili markaları ile iltibas tehlikesi olan unsurun ise “…” ibaresi olduğunu, müvekkili adına tescilli seri markaların da “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiğini, dava konusu marka ile müvekkili markalarının görsel ve işitsel açıdan benzer olduklarını, bu nedenle dava konusu marka tescil edildiği takdirde refleks olarak müvekkilinin markalarını ve sunduğu hizmetleri çağrıştıracağını, müvekkiline ekonomik olarak bağlı bir firma tarafından sunulduğu intibaını oluşturacağını, dava konusu marka sahibinin ise bu benzerlikten haksız kazanç sağlayabileceğini ve müvekkilinin piyasadaki itibarının zedelenebileceğini, SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri koşullarının oluştuğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının esas unsuru teşkil ettiğini ve dava konusu başvurunun müvekkilinin ticaret unvanı ile de iltibasa yol açacağını, zira müvekkilinin, söz konusu ticaret unvanını tüm iştigal alanlarında çok uzun süredir kesintisiz olarak kullandığını, bu bağlamda dava konusu markanın, müvekkiline ait bir sınai mülkiyet hakkını kapsadığını, ve hak sahibinin tescil başvurusunu önleme yetkisinin ortaya çıktığını, ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabeti genel olarak aldatıcı hareket ve iyi niyet kurallarına aykırı diğer şekillerle ekonomik rekabetin her türlü kötüye kullanılması olarak tanımladığını, buna göre dava konusu markanın da müvekkil markaları ile birebir aynı ibare kullanılarak tescilinin istenmesi nedeniyle tüketiciler üzerinde ürünlerin kaynağının müvekkiliymiş gibi bir algıya sebep olarak yanıltıcı ve aldatıcı bir etki bırakacağını ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-10208 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın tescilinin reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı …, davacı markası ile müvekkiline ait başvuru arasında ne görsel ne fonetik ne de bütünsel açıdan ortalama tüketici nezdinde iltibas tehlikesinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin markası nedeniyle herhangi bir haksız yarar elde etmesinin, davacının marka imajının zedelenmesinin ve davaya konu markanın haksız rekabete neden olması ihtimalinin söz konusu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalı markası ile davacı markaları arasında mal/hizmet yönünden ayniyet bulunduğu, ancak taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığı, bu nedenle halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimalinin olmadığı, taraf markaları arasında benzerlik olmadığından davacı markalarının tanınmış olmalarının sonuca etkili bulunmadığı, dava konusu kurum kararının hukuka uygun bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkeme kararının gerekçesinin tamamen bilirkişi raporuna dayalı olduğunu, oysa söz konusu rapora itirazlarının bulunduğunu ve bu itirazlarının karşılanmadığını, markadaki esas ve müvekkil markaları ile iltibas yaratan unsurun “…” ibaresi olduğunu, müvekkili adına tescilli seri markaların da “…” ibaresini esas unsur olarak içerdiğini, ilk bakışta dava konusu markanın müvekkilinin “…” ibareli seri markalarından biri gibi algılanacağını ve bu bağlamda iltibasa neden olacağını, haksız rekabete ve ticaret unvanına ilişkin iddialarının değerlendirilmediğini, raporda haksız rekabet ve ticaret unvanına dayalı iddiaların mahkeme tarafından bilirkişi heyetine belirlenen görev alanına girmediği için değerlendirilmeye alınmadığının belirtildiğini, fakat bu iddialarının mahkemece de değerlendirilmediğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf, davalı …’in 2019/03315 sayılı marka başvurusuna karıştırılma tehlikesi, eskiye dayalı kullanım, tanınmışlık, haksız rekabet/kötü niyet gerekçeleriyle itiraz etmiş, itirazının reddi üzerine de aynı vakıalara dayalı olarak eldeki davayı açmıştır. İlk derece mahkemesince ise taraf markaları arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığı, marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından davacı markalarının tanınmışlığı nedeniyle de tescil engeli doğmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, davacı tarafça ticaret unvanına ve haksız rekabete dayalı olarak da dava konusu YİDK kararının iptali talep edilmiş olup, gerekçeli kararın 6. sayfasında, “Dava dilekçesinde davacının ticaret unvanına ve haksız rekabet kurumuna dayalı iddiaları da bulunmakla beraber, görev tanımımız sadece “markaların ve emtiaların benzer olup olmadığı” hususu ile sınırlı olduğundan, anılan iddialara ilişkin değerlendirme yapılamamıştır.” şeklinde bir cümleye yer verilmiş ve mahkemece davacının söz konusu iddiaları hakkında herhangi bir delil toplanmadığı gibi olumlu-olumsuz bir değerlendirme de yapılmamıştır. Oysa, hükmün kapsamı başlıklı HMK’nın 297. maddesinde, hükmün çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesince davacının ticaret unvanına ve haksız rekabete dayalı iddiaları hakkında bir değerlendirme yapılmaması doğru olmadığı gibi bir de gerekçeli kararda, görev tanımının sadece markaların ve emtiaların benzer olup olmadığı ile sınırlı olduğu şeklinde hukuki mesnetten yoksun bir ibareye yer verilmesi de doğru görülmemiştir.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir. Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen delillerin hiç değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının, yukarıda belirtilen iddialarına ilişkin hiçbir delil toplanmamış ve değerlendirilmemiştir. Bu itibarla, yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece, davacının belirtilen iddiaları üzerinde durulup tüm delilleri toplanmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 26/11/2020 gün ve 2020/37 Esas – 2020/375 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça istinaf başvurusunda peşin olarak yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/06/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.