Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/901 E. 2021/948 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Marka Tecavüzü Tespiti, Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve
Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/02/2021 tarih ve… K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin kamuya yararlı bir vakıf olup, markalarının 05/04/2004 tarihinde tescil edildiğini ve yenilendiğini, davalı şirketin tespit edebildikleri kadarıyla … adıyla en az 46 şubesi bulunan bir kahve dükkânı işleticisi olduğunu, davalının izin almadan markalarını “…” adlı ürün üzerinde kullanarak şubelerinde bu ürünün satışını yaptığını, davalının bu kullanımının markalarına açıkça tecavüz oluşturduğunu, davalının ürün üzerine marka ve amblemleri ile birlikte …. ibaresini yerleştirildiğini, buna karşılık müvekkili … herhangi bir bağış veya parasal yardım yapmadığını ileri sürerek, davalının müvekkilinin tecilli markasına vaki tecavüzünün tespitini, durdurulmasını ve önlenmesini, davalının satışa sunduğu ürünlere el konularak toplatılmasını ve ürünlerin imhasını, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte şimdilik 100-TL maddi ve 25.000-TL manevi zararlarının tazminini, hüküm özetinin ilanını ve öncelikle teminatsız, gerek görülürse teminat mukabili ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu içeceğin franchising yöntemi ile işletilen … ……. adlı şirkete ait olan Kahamanmaraş Şubesi’nde satışının yapılmış olduğunu, bu işlemden müvekkili şirketin herhangi bir bilgisinin ve onayının olmadığı gibi, bu içeceğin belirtilen şekildeki tasarımla diğer şubelerinin hiçbirinde, davacıya ait logo ve amblem ile satışa sunulmadığını, söz konusu şubenin temsilcisinin tamamen bağış amacı güden iyiniyetli bir tavırla hareket ettiğini, ancak pandemi süreci dolayısıyla yaşanan aksaklıklar ve sıkıntılar nedeni ile bağışı istenen süre zarfında gerçekleştiremediğini, marka hakkına tecavüz ya da ekstra kazanç amacı taşımadığını, davanın ayrı bir tüzel kişilik olan … … … … Tic. Ltd. Şti.’ne yöneltilmesinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, haksız fiil oluşturan eylemleri gerçekleştirdiği iddia edilen kişinin ayrı bir tüzel kişiliği bulunan … … …. San. Tic. Ltd. Şti. olduğu, söz konusu işletmeyi franchising sistemi ile yönettiği, ayrıca davaya konu “….” markasının sahibinin de davalı olmadığı, dolayısıyla davada davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, ilk derece mahkemesince dilekçeler aşaması tamamlanmadan, dosyanın bilirkişiye gönderildiğini, bilirkişi raporu ile marka olarak tescilli “…” isminin ve logosunun kullanıldığı tespit edildikten sonra, ihtiyati tedbir talebinin ön inceleme duruşmasında incelenmesine karar verildiğini, ön inceleme duruşmasında ise ön incelemeye geçilmesi talebinin kabul edilmeyerek, davanın husumetten reddine karar verildiğini, oysa davanın husumet yokluğundan reddi kararının, davanın esasına ilişkin bir karar olduğundan, yargılama ve özellikle ön inceleme yapılmaksızın ve taraf delilleri toplanmaksızın davanın husumetten reddinin usul hükümlerine aykırı olduğunu, dava konusu ürünün satışının sadece Kahramanmaraş şubesinde yapılıp yapılmadığının belli olmadığını, “… …” adı ve logosunun etiketinde basılı olduğu şişe örneğinin ilk derece mahkemesine teslim edildiğini, etiketin hiçbir yerinde, bu ürünün sadece Kahramanmaraş Şubesinde satılan ürünlerden olduğuna dair bir ibarenin veya ifadenin yer almadığını, bu ürünün tüm Türkiye’de … dükkânlarında/şubelerinde satılıp satılmadığının belirsiz olduğunu, davalı tarafın bu konuda herhangi bir delil sunmadığı halde, sadece davalı beyanı esas alınarak davanın husumetten reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili Vakfın merkezinin Ankara’da bulunmakta olup, davalı tarafından dosya konusu içeceğin satışının yapıldığının, müvekkiline bir vatandaş tarafından haber verildiğini, içecek üzerinde yapılan incelemede herhangi bir yer/şube/şirket ibaresinin tespit edilemediğini, sadece davalı Şirketin markasının yer aldığını, dolayısıyla bir an için davalının iddiasının doğru olduğu kabul edilse bile, mahkemenin usul ekonomisi ilkesi ve HMK 124/4 hükmü gereğince “karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği” yapılmasına karar vermesinin gerektiğini, davalının taraf sıfatının varlığı için ürünün davalı tarafından üretiminin ve/veya satışının yapılıyor olmasının yeterli bulunduğunu, marka hakkının ihlali hususunda davalıların, ürünü ticaretinde kullanan kişiler olduğunu, üretmek, satmak ve ticari amaçla elde bulundurmak gibi eylemlerin her birinin, diğerinden bağımsız olarak tecavüz sayılacağını, yine franchising sözleşmesi gereğince, franchise veren imtiyaz sahibinin, franchise alan tarafı devamlı olarak destekleme, eğitme, ona markasını ve mal ve hizmetlerini kullandırma ve denetleme yükümlülüğü altına girdiğinden, iddia edildiği gibi Kahramanmaraş Şubesi tarafından marka hakkı ihlali yapılmışsa dahi, bundan denetim yükümlülüğü kapsamında davalı Şirketin de sorumlu olacağını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın esastan görülmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, markaya tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde davanın husumet yokluğu nedeniyle dava şartı eksikliğinden reddine karar verilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece ön inceleme aşamasından sonra, başkaca bir tahkikat yapılmasına gerek olmadığı görülürse, yani mevcut dosya içeriği ile usul ya da esas bakımından bir karar vermek mümkünse, nihai bir kararla dava sona erdirebilir. (HMK. 138, 142. maddeler). Esasen ön inceleme aşamasında karar verilebilen usulü sorunların tahkikata bırakılmaması ve ön inceleme aşamasında karara bağlanması gerekir. Ayrıca maddi hukuka ilişkin olmakla birlikte süreler bakımından da karar verilebilen durumlarda, kural olarak kararın tahkikata başlanmadan verilmesi gerekir. Yine taraflar ön inceleme aşamasında sulh ya da arabuluculuk yoluyla anlaşmışlarsa da yine tahkikat yapılamayacaktır. Kanunda açıkça belirtilen bu durumlar dışında da tahkikata ihtiyaç duyulmuyorsa hakim bunu belirterek de karar verebilmelidir. Ancak her halükarda duruşma yapmak ve sözlü yargılama yoluyla tarafları dinleyerek karar vermek zorundadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Usulü sorunlar hakkında karar verirken bu karar ön incelemede verilebilen karar niteliğindedir. Ancak esas hakkında karar verilecekse bunun ön inceleme aşaması içinde verilmesi mümkün değildir. Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlanmalı, uyuşmazlık noktaları tespit edilmeli, taraflar sulh olmuyorsa hakim işin esasına girip karar vermelidir. Dolayısıyla bu durumlarda ön inceleme duruşması yapılmalı, ayrıca sözlü yargılama ve hüküm aşaması da gerçekleştirilmelidir. Yani mahkeme ön inceleme duruşmasının tamamlandığını bildirip, bu konuda gerekli işlemleri yaptıktan sonra, tahkikata gerek olmadığını belirterek, tarafların bu konuda beyanlarını almak suretiyle yargılama kesitlerini aynı oturumda arka arkaya gerçekleştirebilir. Ancak ihtiyaç olmadığından, tahkikat yapılmayacaktır. Çünkü isminden de anlaşıldığı üzere tahkikat, incelenmesi gereken bir husus varsa yapılır, incelenecek bir husus olmayıp yargılama ön inceleme sonucu yeterince aydınlanmışsa, tahkikata gerek kalmayacaktır. Ön inceleme duruşması yapılmadan bir dava yürütülemez, ancak ihtiyaç yoksa tahkikat yapılmayabilir. Tek dikkat edilmesi gereken, bu kesitler aynı duruşmada yapılırsa mutlaka her birinin gereklerinin yerine getirilmesidir (Pekcanıtez Usul, Medeni Usul Hukuk, 15.Bası, Cilt:2, s:1335, 1336).
Somut uyuşmazlıkta ise mahkemece, 13.02.2021 tarihli ön inceleme duruşmasında, ön inceleme aşamasına dahi geçilmeden, üstelik de sadece davalının sunduğu cevap dilekçesindeki beyanlarla yetinilerek, davanın husumet yokluğu nedeniyle dava şartı eksikliğinden reddine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, HMK’nın 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenen taraf ve dava ehliyeti, medeni hukuktaki hak ve fiil ehliyetinin usul hukukundaki karşılığı olup, somut olayda davacı ve davalı tarafların, dava ve taraf ehliyetlerinin bulunduğu açıktır. İlk derece mahkemesince dava şartı olarak değerlendirilen pasif husumet ise dava konusu edilen hak ile ilgili bulunduğundan, HMK’nın 114/1-d maddesi kapsamında dava şartı olarak kabulü mümkün olmayıp, işin esasına ilişkindir.
Bu durumda somut uyuşmazlıkta, yukarıdaki bentte açıklanan istisnai durum söz konusu olmadığından, ön inceleme ve tahkikat duruşmasının yapılması, tahkikat aşaması tamamlandıktan sonra da sözlü yargılamaya geçilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekli bulunduğundan, mahkemece HMK’da düzenlenen yargılama safhaları tamamlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm duruşmaları yapılıp, her birinin gerekleri yerine getirilmeden, üstelik de sadece davalı vekilinin sunduğu cevap dilekçesindeki beyanlara itibar edilip, başkaca hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan, davanın husumet yokluğu nedeniyle dava şartı eksikliğinden reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, kararın niteliğine göre, davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17/02/2021 gün ve….
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 24/06/2021 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip