Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/873 E. 2023/772 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/873 – 2023/772
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/873
KARAR NO : 2023/772
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/02/2021
NUMARASI : 2020/163 E. – 2021/43 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/02/2021 tarih ve 2020/163 Esas – 2021/43 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin 2000/10838, 126813, 144025 sayılı ve “…”, “…”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin bu markalar ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “şekil” unsurlu ibareyi marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2018/108474 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığınca reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin ise YİDK tarafından kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından 21. sınıftaki bir kısım emtianın çıkarıldığını, kalan mallar yönünden ise itirazlarının reddedildiğini, oysa müvekkilinin “…/…” ibareli ilk marka başvurusunun 1991 yılında yapıldığını, bu tarihten itibaren anılan markanın etkin şekilde kullanıldığını, davalı yanın bu marka dışında aynı unsurlu birçok marka başvurularının olduğunu, dilekçelerde yer verilen davalının marka başvurularının dahi kötü niyetinin ispatı niteliğinde bulunduğunu, müvekkili ile davalı firma arasında mevcut davalar sürmekte iken, davalı firmanın işbu dava konusu marka başvurusunu gerçekleştirmesinin de davalının kötü niyetini gösterdiğini, davalı şirket aleyhine ikame edilen Bakırköy Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/371 esas sayılı dosyasında mahkemece bilirkişi raporu alındığını ve raporda hükümsüzlüğü talep edilen davalı şirket markalarının hükümsüzlüğü koşullarının oluştuğu yönünde kanaat bildirildiğini, tescil müracaatına konu edilen markanın müvekkilinin 29 seneyi aşkın süredir tescilli markası olduğunu, markalar arasında iltibas doğacağını, müvekkillinin “…” ibaresini porselen yemek takımlarında ve “…” ibareli markasını da çatal-bıçak takımları üzerinde senelerdir kullandığını, hem müvekkiline ait mağazalarda hem de davalıya ait mağazalarda aynı/benzer ürünlerin satıldığını, aynı tüketici kesimlerine hitap edildiğini ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-2587 sayılı kararın reddedilen kısım yönünden iptaline, dava konusu 2018/108474 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru kapsamında kalan mallar ile davacı markalarının kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik olmadığını, itiraza gerekçe olarak gösterilen 2000/10838 sayılı marka yönünden başvuru sahibi tarafından 21. sınıfta yer alan mallar için kullanım ispatı talep edildiğini, davacının sunduğu delillerinin ise ilgili markanın işbu başvuru tarihinden önceki dönemde 21. sınıftaki mallar yönünden kullanımını ispatlayacak nitelikte olmadığını, başvuru ile 2000/10838 sayılı marka arasındaki karıştırılma ihtimalinin bu marka kapsamında bulunan ve kullanım ispatı talep edilmeyen 11 ve 19. sınıflardaki mallar yönünden değerlendirildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, YİDK tarafından verilen çelişkili karardan görüleceği üzere aslında davacı şirketin markalarının, müvekkili şirketin işbu dava konusu markasının başvuru tarihinden önceki dönemde 21.sınıftaki mallar yönünden kullanıldığının ispat edilemediğini, buna rağmen 11. ve 19. sınıftaki mallarla ilişkilendirilecek türde benzer mallardan olduğu ve bu mallar yönünden markalar arasında karıştırılma ihtimalinin olduğunun kararda kabul edildiğini, asıl kötü niyetli olan tarafın bizzat davacı olduğunu, davacı tarafından redde mesnet olarak gösterilen markalar ile müvekkili başvurusunun birbirlerinden tamamen farklı bulunduğunu, … istiridye şeklinin herkesçe bilinen bir deniz ürünü olduğu göz önüne alındığında bu şeklin tek bir kişinin tekeline verilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, itiraza aşamasında davaya konu 2018/108474 sayılı davalı Şirket markası ile davacı Şirketin 2000/10838 sayılı markası arasında 21. sınıfta yer alan “Ev hayvanları için kafesler, akvaryumlar, vivaryumlar, terraryumlar. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar.” malları açısından da iltibas ihtimalinin bulunduğunun değerlendirilmesi gerektiği, davaya konu marka tescil edilmiş olmakla, hükümsüzlük talebi açısından davacı Şirketin 2000/10838 sayılı markası açısından kullanım ispat edilemediği, 126813 ve 144025 sayılı markalar da benzer görülmediği için davaya konu başvuru ile davacı markaları arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış marka olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, YİDK’in 2020-M-2587 sayılı kararının 21. sınıftaki “Ev hayvanları için kafesler, akvaryumlar, vivaryumlar, terraryumlar. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar.” emtiası ile sınırlı olarak kısmen iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2018/108474 sayılı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilin 2000/10838 sayılı markası bakımından kullanmama iddiasıyla iptal istemli olarak dava açıldığını, bu dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, müvekkilinin ilgili markayı dava tarihinden geriye dönük olarak kullandığının açıklandığını, bu rapordaki tespitler dikkate alınmadan verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı Şirketin işbu dava konusu olan marka başvurusunun görseli ve ayrıca “…/…” ibareli markalar bakımından sürekli olarak marka başvurularında bulunmasının kötü niyetli bulunduğunu, müvekkili ile davalı Şirket arasında mevcut davalar sürmekte iken davalının işbu dava konusu marka başvurusunu yapmasının da davalının kötü niyetini gösterdiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili, dava konusu marka başvurusu ile davacının itirazına dayanak markalar arasında, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetler bakımından karıştırılabilecek veya ilişkilendirilebilecek derecede benzerlik bulunmadığını, 21. sınıfta yer alan hizmetlerin özel bir alıcı çevresine hitap ettiğini, söz konusu mallardan yararlanacak tüketicilerin markaların farklı üreticilere ait markalar olduklarını anlayabilecek ve üreticiler arasında idari ve ekonomik bir bağ kurmayacak kadar bilinçli olduklarını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, davacının 2000/10838 sayılı markası aleyhine tescilli olduğu tüm sınıflarda açtıkları kullanmamaya dayalı iptal davasının, geçmişe yönelik etki doğuracak nitelikte iptal talepli olduğunu ve bu nedenle huzurdaki davanın esasını etkileyecek mahiyet taşıdığını, bu husus dikkate alınmaksızın iptal davasının bekletici mesele yapılması taleplerinin reddinin hukuka aykırı bulunduğunu, davacıya ait markalar ile müvekkiline ait başvuru arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davalılar vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; davalı Şirket tarafından 2018/108474 sayılı şekil ibareli marka başvurusunda bulunulduğu, başvuru kapsamında 21. Sınıf malların yer aldığı, davacı tarafından 144025 tescil numaralı “…”, 2000/10838 sayılı “…+şekil” ve 126813 tescil numaralı “…+şekil” ibareli markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, davalı Şirket tarafından 21. Sınıf mallar yönünden kullanım ispatı talebinde bulunulduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından itirazın reddedildiği, bu karara yönelik davacı itirazının ise YİDK’in 24.03.2020 tarih, 2020-M-2587 sayılı kararıyla kısmen kabul edildiği ve bir kısım malların başvuru kapsamından çıkarıldığı, kararın 26.03.2020 tarihinde davacıya tebliğ edildiği işlem dosyasının incelenmesinden anlaşılmıştır. Buna göre dosya kapsamındaki uyuşmazlık, davalı Şirketin başvurusuna konu şekil ile davacının itirazına mesnet markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi kapsamında karıştırılma tehlikesi olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış marka vasfını taşıyıp taşımadıkları ile başvurunun kötü niyetli yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Bu durumda önemli olan, halkın işaretler arasında herhangi bir şekilde herhangi bir nedenle bağlantı kurma ihtimali olup, buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelimedir ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım ile bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir (Yargıtay HGK, 15/11/2013 Tarih, 2013/11-202, 2013/1587).
Diğer taraftan, karıştırılma ihtimalinin değerlendirilmesinde markanın ayırt edicilik gücünün de dikkate alınması gerekmektedir. Ayırt ediciliği zayıf olan markalar bakımından karıştırılma ihtimalinin mevcudiyeti daha az olacaktır (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, İstanbul, Eylül 2018, s.247).
Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olduğu hususu da gözönünde bulundurularak yapılan incelemede, davacının itirazına mesnet markalarında kelime unsurları bulunurken başvuru konusu markanın sadece şekilden ibaret olduğu, taraf markalarında bulunan şekil unsurlarının ise birbirinden çok farklı bulunduğu, zira bu şekillerin konumlandırmalarının ve tertip tarzlarının aynı olmadığı, her iki şeklin farklı renkleri içerdiği, tarafların markalarında bulunan şekillerin çizim şekillerinin birbirinden tamamen farklı bulunduğu, içinde … bulunan istiridye şeklinin ayırt ediciliği zayıf olduğu gibi davacının tekeline de verilemeyeceği, bu itibarla da markalar arasında, markaların biçim, renk ve düzenleme tarzı itibariyle görsel, sescil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, markaların bir bütün olarak korunabileceği, karşılaştırma sırasında işaretlerin parçalara ayrılarak incelenmesinin ve iltibasın bulunup bulunmadığının bir parçaya bağlı olarak yapılmasının mümkün olmadığı, iltibas incelemesinin sadece işaretlere bakılarak değil, onların kapsamında bulunan ürünler ile onların niteliğini gözetilerek ve her ikisinin birbirine etkisi nazara alınarak yapılmasının gerektiği, ortalama tüketicilerin davalı Şirketin başvurusuna konu işareti davacının itirazına mesnet markaları ile ilişkilendirmeyeceği, markalar arasında belirgin biçimde farklılık bulunduğu, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürün ve hizmetler için ayırdığı satın alım süresi içinde, başvuru konusu markayı gördüğünde derhâl ve hiç düşünmeden bunun davacının itirazına mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceği, yapılan değerlendirmede tarafların markalarının benzer olmadığı ve iltibas riski taşımadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 6. maddesinin somut olaya uygulanabilme şartları bulunmadığı için mahkemenin aksi yöndeki gerekçesi doğru bulunmamış, marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığı kabul edildiğinden davalı Şirketin kullanmama definin incelenmesine de gerek görülmemiştir. .
Dosya kapsamındaki delillere göre davacı markalarının tanınmış oldukları ispat edilemediği gibi esasen taraf marka işaretleri arasında benzerlik olmadığından, SMK’nın 6/5 maddesi anlamında da bir tescil engelinin bulunmadığı, yine dava konusu başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığının da ispat edilemediği, zira marka işaretleri arasında benzerlik olmadığı, taraflar arasında devam eden davaların bulunmasının da tek başına kötü niyetin varlığının kabulü için yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddi yönünde hüküm kurulması gerekirken aksi kanaat ile hüküm kurulması doğru bulunmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 02/02/2021 gün ve 2020/163 Esas – 2021/43 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL’nin düşümü ile kalan 125,50 TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
5-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2 maddesi uyarınca belirlenen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),

9-Davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğinden alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
10-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
11-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan 35,30 TL posta ücreti, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 197,40 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
12-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından ibaret yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … verilmesine,
13-Davalılar tarafından istinaf başvurusunda ayrı ayrı yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalılara iadesine,
14-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.