Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/86 E. 2022/1645 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/86
KARAR NO : 2022/1645
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/09/2020
NUMARASI : 2018/503 E. – 2020/198 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/09/2020 tarih ve 2018/503 E. – 2020/198 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin “…” ibareli marka başvurusuna anılan markalarına dayalı olarak yaptıkları itirazlarının dava konusu YİDK kararı ile reddedildiğini, oysa taraf markaları arasında iltibasa neden olacak düzeyde benzerlik bulunduğunu, müvekkilinin markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu marka başvurusunun haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, 2018-M-8811 sayılı YİDK kararının iptali ile dava konusu başvurunun tescili halide hükümsüzlüğüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı… vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin otomotiv sektörü başta olmak üzere, ilgili pek çok diğer sektörde de faaliyet gösteren, çok uluslu, tanınmış bir otomotiv üretim şirketi olduğunu, dünyanın pek çok yerinde tescilli birçok markasının bulunduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunmadığını, davacı markalarındaki “…” ibaresinin “…” markasının kısaltması olduğunu, dava konuus “…” ibaresinin Sanskritçe bir kelime Türkçe’de “sihir, büyü, büyülü, sihirli” anlamına geldiğini, somut olayda SMK’nın 6/5 maddesi koşullarının bulunmadığını, haksız rekabet iddialarının asılsız olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının itirazına mesnet markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ,sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu Mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma/faydalanma süresi içinde, davalının “…” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacının markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, tarafların marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/1 maddesi uyarınca iltibas koşullarının oluşmadığı, tarafların marka işaretleri benzemediğinden SMK 6/5 maddesindeki tanınmışlık koşullarının oluşmadığı, başvuru ibaresi üzerinde davacı tarafın önceye dayalı kullanım , gerçek hak sahipliği ve haksız rekabete dayalı iddiaların da kanıtlanamadığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca iltibasa yola açacak derecede benzerlik bulunduğunu, müvekkili marklarının esas unsuru olan “…” ibaresinin aynen dava konusu markada da yer aldığını, emtia benzerliğine ilişkin şartın da gerçekleştiğini, ayrıca müvekkili markalarının tanımış olduğunu, dava konusu başvurunun farklı sınıflarda dahi tescil edilmemesi gerektiğini, dava konusu başvurunun haksız rekabet teşkil ettiğini, dosya kapsamına sunulan delillerin dikkate alınmadan hatalı tespitler içeren bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulü ile dava konusu markanın kullanılmaması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü
istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davalı Şirketin 21.03.2017 tarihinde … sayılı ” …” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 9, 12, 25, 35, 37, 38, 39 ve 42. sınıf mal ve hizmetlerin yer aldığı, davacı tarafından …” ibareli markalarına dayalı olarak iltibas , önceye dayalı kullanım ve haksız rekabet iddiasıyla yaptığı itirazın nihai olarak YİDK’ın 2018-M-8811 sayılı kararıyla reddedildiği, ret kararının 18.10.2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve iş bu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 18.12.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, tarafların marka işaretleri arasında benzerlik bulunmadığından SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddesindeki koşulların oluşmadığı, davacının önceye dayalı kullanım ve haksız rekabet iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olup, davacının istinaf itirazları gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık somut olay bakımından SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı, dava konusu başvurunun haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarındadır.
Somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/1. maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa tescil edilemez. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. Burada öncelikle iltibas (karıştırılma) kavramı açıklanmalıdır. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. İltibas ihtimalinin değerlendirilmesinde ölçü, bu işin ilgilisi veya uzmanı değil, ortalama tüketicilerdir.
Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu başvuru sadece “…” ibaresinden, davacının itirazına mesnet markaları da “… …” ibarelerinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere “…” ibaresi davacının itirazına mesnet markalarının bir kısımında asli unsur bir kısmında da asli unsurlarından birisi olarak yer almaktadır. Bu duruma göre, taraf markalarının asli unsurunu oluşturan “…” ve “…” ibarelerinin görsel ve sescil olarak benzer olduğu, davacının “…” ibaresini esas unsur olarak içeren seri markaları bulunduğu da gözetildiğinde, başvuru markasının davacının seri markaları arasına sızabileceği, bu durumda ortalama tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu idrak edebilse bile marka kapsamında sunulan hizmetlerin aynı veyahut aralarında idari veya ekonomik bağlantı bulunan işletmelere ait olduğu intibaına kapılabileceği, bu nedenle tarafların marka işaretleri arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varıldığından Dairemizce tarafların marka işaretleri arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğu kabul edilmiş, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmemiştir.
Taraf markalarının emtia bakımından karşılaştırmasına gelince; dava konusu başvuru 9, 12, 25, 35, 37, 38, 39, 42 sınıf mal ve hizmetleri kapsamaktadır. Davacının itirazına mesnet markaları da genel olarak 16, 19, 35, 36, 37, 41 ve 43. sınıf mal ve hizmetlerde tescilli olup mahkemece alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere dava konusu başvuru kapsamında 9, 12,25,35 ve 37. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tamamı davacının itirazına mesnet markaları kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı ve benzer olduğundan Dairemizce bu mal ve hizmetler yönünden taraf markaları arasında emtia benzerliği şartının da gerçekleştiği kabul edilmiş, buna karşın başvuruda yer alan 38, 39 ve 42. sınıf hizmetler yönünden böyle bir benzerliğin bulunmadığı kanaatine varıldmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Diğer taraftan, davacı davalı Kurum nezdindeki itirazında ileri sürmemekle birlikte dava dilekçesinde itirazına mesnet markalarının tanınmış olduğunu ve 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca da dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, mahkemece alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davacının dosya kapsamına sunduğu deliller itibariyle dayanak markalarının tanınmış olduğu ispatlanamadığından somut olay bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesindeki koşullar bulunmadığı gibi sadece benzer marka başvurusunda bulunmak haksız rekabet de oluşturmayacağından davacının bu yöndeki itirazları yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla; mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle, dava konusu … sayılı “…” ibareli başvuru ile davacının itirazına mesnet “…” asıl unsurlu markaları arasında, başvuru kapsamında yer alan 9, 12, 25, 35 ve 37. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tamamı yönünden SMK’nın 6/1 maddesindeki iltibas koşullarının oluştuğu, sayılan mal ve hizmetler dışında başvuru kapsamında yer alan 38, 39 ve 42. hizmetler yönünden ise iltibas bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-Davacının ihtiyati tedbir istemine gelince; davacı taraf istinaf dilekçesinde, davalı Şirketin başvuru konusu ibareyi kullanmasının yargılama sonuçlanıncaya kadar önlenmesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmişse de; HMK’nın 389. maddesi uyarınca ancak uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği, başvuru konusu ibarenin kullanılmasının engellenmesi yönünde bir ihtiyati tedbir kararının, davalı Şirketin marka başvurusuna davacının itirazının reddine ilişkin YİDK kararının iptali ve tescil edilmiş ise de markanın hükümsüzlüğü istemi ile açılan iş bu davada, verilmesinin mümkün bulunmadığı, bu durumda ihtiyati tedbir koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla, Dairemizce, davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 16/09/2020 gün ve 2018/503 E. – 2020/198 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın Kısmen KABULÜ ile, TÜRKPATENT YİDK’ın 2018-M-8811 sayılı kararının 9, 12, 25, 35 ve 37. sınıf mal ve hizmetlerin tamamı yönünden KISMEN İPTALİNE
3-Davalı Şirket adına tescil edilen … sayılı “…” ibareli markanın 9,12, 25, 35 ve 37. sınıf mal ve hizmetlerin tamamı yönünden KISMEN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE
4-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE
5-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir isteminin REDDİNE
6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 44,8‬0-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 930,00-TL tercüme ücreti, 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 122,80-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 62,80-TL tebligat ve posta gideri, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 3.064,20-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranına göre takdiren 1/2’si olan 1.532,10.TL’ye, 35,90-TL peşin harç, 35,90-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.603,90‬-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına
10-Davalılar tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
12-Davacıdan peşin olarak alınan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip