Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/85 E. 2022/1590 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/85
KARAR NO : 2022/1590
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/09/2020
NUMARASI : 2019/301 E. – 2020/217 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/09/2020 tarih ve 2019/301 E. – 2020/217 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 21.10.2015 tarihinde kurulan bir yazılım şirketi olduğunu, ticaret unvanının çekirdek unsurunu teşkil eden “…” ibaresinin 42. Sınıfa giren hizmetlerde marka olarak tescili için başvurusunda bulunduğunu, davalı gerek kişinin başvuruya itirazının dava konusu YİDK kararıyla kabul edilerek başvurunun reddine karar verildiğini, oysa davacının kurulduğu 2015 yılından itibaren dava konusu “…” ibaresini ticaret unvanının yanında markasal olarak da mizanpajı ve tasarımı kendisine ait olan özel bir kompozisyonda kullanıldığını, davalı gerçek kişinin eserinden uyarlanan dizi fragmanının 11.03.2017 tarihinde yayınlandığını, davacının markasal kullanımının bu tarihten önce olduğunu, dava konusu markanın davacının iştigal alanına giren yazılım ve mühendislik hizmetlerinde kullanılacağını, davalı gerçek kişinin markasını kullandığı alanın bundan farklı bulunduğunu, davacının bir yazılım firması olarak kendisine “…” sayısından gelen “…” ibaresini ve … spiralinin şeklini seçmesinin son derece doğal olduğunu, davalı şahsın “…” isimli kitabının 2013 yılında çıkmış olmasına rağmen 2015 yılından sonra tanınmış bir eser haline geldiğini, bu nedenlerle somut olayda davacının markasını seçerken davalı şahsın eserinden esinlenmesi gibi bir durumun söz konusu olduğunun söylenemeyeceğini, tarafların iştigal alanları da çok farklı bulunduğundan haksız rekabet yaratan ya da yaratabilecek bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürerek TÜRKPATENT YİDK’nın 2019-M-4598 sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve ysaya uygun bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili, müvekkilinin “…-…”, “…”, “…” isimli eserleri ile ülkemizin en tanınmış yazarları arasında yer aldığını, “…-…” isimli kitap üçlemesinin büyük bir başarıya ulaştığını, bu üçlemenin ilk kitabı olan “…”nin 2013, ikinci kitabı olan “…”nin 2014 ve son kitabı olan “…”nin de 2015 yılında yayınlandığını,2013, ikinci kitabı olan “…”nin 2014 ve son kitabı olan “…”nin de 2015 yılında yayınlandığını, bu kitapların her birinin ülke çapında büyük ses getirdiğini, davalının “…” isimli kitabının dizi filme uyarlanması konusunda 2016 yılında dava dışı … firmasıyla sözleşme imzaladığını, … tarafından hazırlanan dizinin ilk fragmanının 11.03.2017 tarihinde yayınlandığını, davalı şahsın tanınmış hale getirdiği eser adının davacı tarafça marka başvurusuna konu edildiğini, ayrıca başvuruda kullanılan logonun davalının kitaplarında uyarlanan dizinin logosu ile ayniyete yakın benzer olduğunu, davalının “…” ibaresi üzerinde öncelik hakkı bulunduğu gibi eser adından kaynaklı telif hakkı da bulunduğunu, davacının seçebileceği sonsuz ibare varken “… “ ibaresini marka olarak seçmesinin ve bu ibareyi de müvekkilinin eserinden uyarlanan dizinin ilk fragmanında halka sunulan logo ile ayniyet derecesinde benzer bir logo ile kullanmasının davacının kötü niyetini gösterdiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, somut olayda SMK’nın 6/3 maddesindeki koşulların oluşmadığı, ancak davalının 2013 tarihinde yayımlandığı “…” adlı eserden kaynaklı telif hakları nedeniyle dava konusu başvuruyu SMK’nın 6/5 maddesi anlamında engelleme hakkı bulunduğu, diğer yandan davacının dava konusu başvuruyu, davalı şahsın “…” isimli eserinden uyarlanan dizinin ilk fragmanının yayınlandığı 11.03.2017 tarihinden az sonraki bir tarihte, 22.03.2017 tarihinde yapmış olması ve bu fragmanda halka sunulan logo ile davacının markasında tek unsur olarak yer alan logonun ayniyet derecesinde benzer bulunması hayatın olağan akışı içerisinde çok rastlanamayacak bir tesadüf durum olduğundan dava konusu başvurunun kötü niyetli bulunduğu, açıklanan nedenlerle dava konusu YİDK kararının yerinde bulunduğ gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili, müvekkilinin kurulduğu tarihten beri faaliyet konusu ile doğrudan ilişkili olması nedeniyle “… …” olarak bilinen şekli ve … ibaresini ticaret unvanında ve markasal olarak kullandığını, müvekkilinin başvuruda yer alan logoyu davalı gerçek kişinin kitabından uyarlanan dizi fragmanın yayınlanmasından önce kullandığını, ilgili logo görselini ilk oluşttturan ve kullananın müvekkili olduğunu, müvekkilinin” …” ibaresini seçmesinde “… …” etkili bulunduğunu, davalının “…” isimli romanın yazılım, bilgisayar ve bilişim gibi konularla hiçbir bağlantısı olmadığını dolayısıyla müvekkil şirketin davalı kitabının isminden esinlenmiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, ayrıca eser adının SMK hükümlerince korunabilmesi için , FSEK 83/II maddesi kapsamında ayırt edici nitelikte olması gerektiği, ilgili hükme göre umumen kullanılmakta olan ve ayırt edici nitelikte bulunmayan eser adlarının korunmayacağını, somut olayda da ayırt ediciliği bulunmayan “…” isminden kaynaklı telif hakkının somut olayda nispi ret sebebi olarak kabul edilmesinin hukuken hatalı bulunduğunu, diğer yandan mahkemece kötü niyete esas alınan logoyu ilk kullananın müvekkili olduğunu, bu kapsamda sunulan delillerin dikkate alınmadığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesimi istemiştir

GEREKÇE : Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin 42. Sınıf hizmetler için, … sayılı ve “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, davalı gerçek kişinin SMK’nın 6/3,6/5, 6/6 ve 6/9 maddelerine dayalı olarak başvuruya yaptığı itirazının Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddine karar verildiği, bu karara karşı davalı gerçek kişinin aynı iddialarla yaptığı itirazının ise YİDK’ın 2019-M-4598 sayılı kararıyla, dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresinin davalı gerçek kişi tarafından 2013 yılında basımı gerçekleştirilen ve piyasaya sürülen kitabın adı olduğu, davalı gerçek kişini “…” ibaresi üzerinde başvuru sahibinden daha önce hak sahipliğinin bulunduğu, başvuru konusu marka örneğinin davalı gerçek kişinin eserinden uyarlanmış bulunan televizyon dizisinde ait logo ile ayniyete yakın düzeyde benzerlik göstermesinin iyi niyetli bulunmadığı gerekçesiyle kabulüne karar verilerek başvurunun reddine karar verildiği, anılan kararın başvuru sahibi davacıya 23.05.2019 tarihinde tebliğ edildiği ve işbu davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 05.07.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince, somut olay bakımından SMK’nın 6/3 maddesindeki koşulların oluşmadığı, dava konusu başvuruyu oluşturan “…” ibaresinin davalı gerçek kişinin yazarı bulunduğu ve 2013 yılında basılan kitabının adı olduğundan başvurunun SMK’nın 6/6 maddesi uyarınca reddinin yerinde bulunduğu, ayrıca başvuruda kullanılan logonun davalı gerçek kişinin kitabından uyarlanan ve dava konusu başvuru tarihinde önce yayınlanan dizi fragmanında kullanılan logo ile ayniyet derecesinde benzer olmasının kötü niyetli bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olup, istinaf edenin sıfatı ve istinaf itirazları gözetildiğinde istinaf incelemesine konu uyuşmazlık somut olay bakımından SMK’nın 6/6 maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı ve dava konusu başvurunun kötü niyetli bulunup bulunmadığı noktalarındadır.
SMK’nın 6/6 maddesinde, tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedileceği düzenlenmiştir.Eser adlarının anılan maddede geçen telif hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamakla birlikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/16083-2014/5149 E/K, 2016/4147-2017/6075 E/K ve 2017/3992-2010/1020 E/K sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere FSEK’nın 83. maddesi anlamında bir eser adının korunabilmesi için ayırt edici bir vasfının olması ve bir başka eserde kullanılmasının iltibas oluşturması gerekli olup başlı başına bir eser adının SMK’nın KHK’nin 6/6 hükmü anlamında “telif hakkı” olarak bir başkasına ait marka başvurusu bakımından tescil engeli oluşturması mümkün değildir.
Bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde, her ne kadar davalı gerçek kişinin eser sahibi olduğu ve 2013 yılında yayınlanan kitabının adı olan “…” ibaresi dava konusu başvuruda aynen yer alsa da “…” ibaresinin matematikte bir sayıyı ifade etmesi nedeniyle Dairemizce anılan ibarenin ayırt edici bir vasfının bulunmadığı, bu nedenle FSEK 83. maddesi kapsamında korunması mümkün görülmediğinden somut olay bakımından SMK’nın 6/6 maddesindeki koşulların oluşmadığı kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kabulü yerinde görülmemiştir.
Diğer taraftan ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin diğer gerekçesi ise dava konusu marka tescilinin kötü niyetli olduğudur. SMK’nın 6/9. maddesi uyarınca kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir. Yargıtay HGK.’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla tescille sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuruda bulunduğunun da ispatı gerekir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Yine Yargıtay HGK.’nun 21.09.2005 gün ve 2005/11-501 E.-507 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca iyiniyetin asıl, kötüniyetin istisna olması sebebiyle başvuru sahibi davacının kötüniyetli olduğunun delil ve gerekçelerinin gösterilmesi gerektiğinden davalı, davacının kötüniyetli bulunduğunu kanıtlamalı ve mahkemece de bunun delil ve gerekçesi gösterilmelidir. Somut olayda, mahkemece dava konusu başvuruda yer alan logonun, davalı gerçek kişinin kitabından uyarlanan ve başvuru tarihinden önce yayınlanan dizi fragmanında yer alan logo ile ayniyet düzeyinde benzer olmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu gerekçesiyle dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu kabul edilmişse de yine mahkemece alınan bilirkişi raporunda açıklandığı üzere mahkemece ayniyet düzeyinde benzer görülen logonun matematikte … sayılarını temsil eden “… …” ne ilişkin bulunması, yani davalı gerçek kişinin kitabından uyarlanan dizi fragmanında yer alan logonun yaratılmış, özgün bir şekil olmaması ve esasen dosya kapsamına davacı tarafından sunulan delillerden davacının dava konusu başvuruda yer alan logoyu “…” ibaresi ile birlikte bahsi geçen dizi fragmanın yayınlanmasından önce kullandığının anlaşılması karşısında Dairemizce dava konusu başvurunun kötü niyetli olmadığı kabul edilmiş, ilk derece mahkemesinin aksi yöndeki kabulü de yerinde görülmemiştir.
Bu durum karşısında, mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu başvurunun SMK’nın 6/6 maddesi anlamında tescili engeli bulunmadığı, başvurunun kötü niyetli olarak da kabul edilemeyeceği, bu bağlamda dava konusu YİDK kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/09/2020 gün ve 2019/301 E. – 2020/217 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
2-Davanın kabulü ile TÜRKPATENT YİDK’ın 2019-M-4598 sayılı kararının İPTALİNE
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 122,00-TL tebligat ve posta masrafı, 1.800,00-TL bilirkişi ücreti ile istinaf aşamasında yapılan 109,00-TL tebligat ve posta masrafı, 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 44,40-TL peşin harç ve 44,40-TL başvurma harcı tutarından oluşan toplam 2.268,40-TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
6-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğine ve talebi halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 15/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 13/01/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip