Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/837 E. 2023/771 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/837
KARAR NO : 2023/771
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2021
NUMARASI : 2020/215 E. – 2021/108 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALI : 1 -… – …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/03/2021 tarih ve 2020/215 Esas – 2021/108 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili şirketin 2016/17721, 2016/47334 sayılı ve “…”, “… …” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı Şirketin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2019/04955 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın davalı Kurum tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili Şirketin 1948 yılında İtalya’da kurulduğunu, yıllar içinde tüm dünyada üst düzey moda giyim ürünleri, hizmet ve aksesuarlarını içeren ünlü bir lüks moda markası haline geldiğini, müvekkilinin dünyaca tanınmış ve özgün bir şekilde oluşturulmuş “…” markalarının, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygın olarak kullanıldığını ve bilindiğini, fiyatlarının çok yüksek olduğunu, “…” markalarının 2012 yılından beri Türkiye’de … gibi üst segment tüketicilere hitap eden mağazalarda sunulduğunu, davalının “…” markasının müvekkilinin tanınmış olan ve ticaret unvanının da esaslı unsurunu oluşturan “…” ibaresinin birebir aynısını içerecek şekilde ve kötü niyetle oluşturulduğunu, davalı Şirketin, birçok ünlü İtalyan ve İspanyol giyim firmasının ticari unvan ve markalarının birebir aynısını veya benzerini kendi adına tescil ettirmek amacıyla marka başvuruları yaptığını, davalının müvekkilinin … ibareli markalarından haberdar olmadığını ileri süremeyeceğini, bu markaların birebir aynısını tescil ettirmeye çalışmasının da iyi niyetli olarak değerlendirilemeyeceğini, Türkiye’de ve dünyada ünlü tekstil markalarının son yıllarda çikolata ve şekerleme alanlarında faaliyet gösterdiklerini, …, … gibi lüks giyim alanında faaliyet gösteren mağazaların, lüks konseptli çikolata ürünlerini çevrimiçi ve fiziki mağazalarında aynı markalar altında giyim ürünleri ile yan yana tüketicilere sunmaları sonucunda bu tür çikolata ve şekerleme ürünlerinin günümüzde bir lüks sembolü haline geldiğini, pahalı giyim ürünleri ile bağdaştırıldığını, müvekkilin “…” markalı ürünlerinin de Türkiye’de satışa sunulduğunu, davalı başvuru sahibinin pazardaki bu eğilimden yararlanarak satışa sunacağı çikolatalarının lüks bir hissiyata sahip olduğu kanısını yaratmaya çalıştığını, müvekkilinin “…” markasının tanınmışlığından haksız menfaat elde etmeye çabaladığını, bu durumun da kötü niyetin açık bir göstergesi olduğunu, müvekkilinin tanınmış … markalarının ayırt edici karakterinden ve şöhretinden haksız yarar sağlayacağını, müvekkili markalarının, Paris Sözleşmesi’ne üye ülkelerde ilgili sektörde tanınmış marka olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin … markaları ile birebir aynı bulunduğunu, … markalarının orjinal ve özgün bir marka olduğunu, … markasının aynısının farklı sınıflar için dahi tescil edilmesinin sonucunda, markaların sulanmasına, ayırt edici karakterinin zedelenmesine yol açılacağını, başvuru sahibinin https://www…tr/ internet sitesi incelendiğinde, hediyelik çikolata aranjmanlarının da başvuru sahibi tarafından tüketicilere sunulduğunu, müvekkilinin ticaret unvanının …olduğunu, ticaret unvanının esaslı unsurunu “…” kelimesinin oluşturduğunu ve müvekkilinin sektörde kısaca “…” olarak da bilindiğini, müvekkil şirketin ticaret unvanının kök unsuru olan ibarenin, marka olarak başkası adına tescil edilemeyeceğini, müvekkilinin Paris Sözleşmesi uyarınca korunmakta olan ticaret unvanının ayırt edici unsuru olan “…” ibaresi üzerinde münhasıran hak sahibi olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2020-M-399 sayılı kararının iptaline, dava konusu markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, dosyaya sunulan bilgi ve belgelerin itiraz gerekçesi markanın Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaştığı sonucuna ulaşmak için yeterli olmadığını, SMK’nın 6/6 maddesi koşullarının da oluşmadığını, kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili Şirketin 1960 yılından bu yana şekerleme sektörünün önde gelen firmalarından olduğunu, müvekkilinin davacı markasının aynen kullanmadığını, davacı tarafın korunmasını talep ettiği markanın Türkiye’de yeterince tanınmadığını, markaların tasarımı noktasında belirgin farklılıklar bulunduğunu, tamamen farklı ürünler için kullanılan markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacı tarafın lüks konsepte ve “üst segmente sahip” müşterilere hitap ettiğini ikrar etiğini, müvekkili firmanın henüz üretmediği bir ürünün lüks konsepte ve “üst segment” olarak bahsi geçen tüketiciye arzından bahsedilemeyeceğini, hükümsüzlüğü talep edilen markanın müvekkili Şirket adına haksız avantaj sağlayacağı konusunda dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların tamamının varsayıma dayandığını, davacı tarafından üretilen ve satışı yapılan tekstil ürünleri ile müvekkilinin üretmekte olduğu çikolataların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, … markası ile hiç bir şekilde çikolata üretimi de yapmadığını, kötü niyet iddiasının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı markaları ile dava konusu marka arasında, kapsamlarındaki malların farklı olması nedeniyle karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, davacının tanınmışlık iddiaları nedeniyle dava konusu marka bakımından tescil engeli ile ilgili aranan şartların oluşmadığı, davacının ticaret unvanına dayalı iddiasının da yerinde olmadığı, davalı marka başvurusunun kötü niyetli bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmamasına rağmen ek rapor alınması taleplerinin reddedildiğini, mahkemece de davanın esas dayanağını oluşturan kötü niyet gerekçesine dair delillerinin incelenmediğini, oysa müvekkili markaları ile aynı ibareyi başvuru konusu yapan davalının kötü niyetli olduğunu, dava konusu başvurunun müvekkili markalarının tanınmışlığından haksız yarar sağlayacağını, aynı zamanda müvekkili markalarının ayırt ediciliğine ve itibarına zarar vereceğini, müvekkilinin ticaret unvanı nedeniyle de başvurunun reddinin gerektiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, dosya kapsamındaki deliller ile davacının itirazına mesnet markaların Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi bağlamında tanınmış olduğunun ispat edilemediği, yine markanın Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaştığının da kanıtlanamadığı, dolayısıyla SMK’nın 6/5 maddesine dayalı iddianın da yerinde bulunmadığı, dava konusu başvuru kapsamında kalan 30. sınıf mallar ile davacı Şirketin fiili iştigal sahası aynı/benzer olmadığından SMK’nın 6/6 maddesine dayalı iddianın da haklı olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin, aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Davacı tarafça, davalı Şirketin marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı da ileri sürülmüş olup mahkemece de, tanınmış markanın aynısının veya benzerinin tescil ettirilmesi gibi hususların tek başına kötü niyeti göstermeyeceği, kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olayın da söz konusu olmadığı gerekçesiyle davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kabul edilmiş ise de Dairemizce bu değerlendirme dosya kapsamı ile uyumlu görülmemiştir.
6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesinde, kötüniyetle yapılan marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmiştir. Yasada kötü niyete ilişkin bir açıklama olamamakla birlikte Yargıtay HGK.’nun 16.07.2008 gün ve 2008/11-501 E.-507 K. sayılı kararında, marka hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tescillerin kötü niyetli olarak kabul edileceği açıklanmıştır. Kötü niyetin varlığının her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; davacının İtalya’da kurulmuş ve giyim sektöründe faaliyet gösteren bir Şirket olduğu, markasının Türkiye’de de tescilli bulunduğu ve kullanıldığı anlaşılmaktadır. Davacı markalarının ve ticaret unvanının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin, Türkçede bir anlamı olan ya da Türkiye’de bilinen ve kullanılan bir ibare olmadığı da açıktır. Bu denli özgün ve Türkçede anlamı ya da ülkemizde kullanımı olmayan bir kelimenin, davalı tarafından tesadüfen seçildiğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uymamaktadır. Öte yandan, davalının basiretli bir tacir gibi hareket etme yükümlülüğünün bulunması da bu kanaati desteklemektedir. Bunun dışında, … kayıtlarından yapılan incelemede de davalı Şirketin, yurt dışında giyim sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin “…” gibi markalarının aynıları için de başvuru yaptığı anlaşılmıştır. Bu itibarla, davalı Şirketin, farklı mal sınıfında olsa da davacı Şirketin özgün nitelikteki “…” markasının aynısını hangi saikle seçerek tescil başvurusu yaptığı konusunda ikna edici bir açıklamasının da bulunmadığı nazara alındığında, davalının marka tescili sırasında, yüksek derecede ayırt ediciliği olan, özgün ve yaratılmış “…” markasının davacıya ait bulunduğunu bildiği ve Yargıtay HGK.’nun yukarıda anılan kararında belirtilen saiklerle başvuruda bulunduğu, diğer bir deyişle başkasının markasından haksız olarak yararlanmak amacıyla dava konusu başvuruyu yaptığı kanaatine varıldığından, dava konusu başvurunun kötü niyetli olduğu Dairemizce kabul edilmiştir.
Bu durum karşısında ilk derece mahkemesince, dava konusu başvurunun kötü niyetli yapıldığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, HMK’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 11/03/2021 gün ve 2020/215 Esas – 2021/108 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın KABULÜ ile YİDK’in 20.02.2020 tarih, 2020-M-399 sayılı kararının İPTALİNE,
4-Dava konusu 2019/04955 sayılı “…” ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜ İLE SİCİLDEN TERKİNİNE,
5-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 125,50 TL’nin davalılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenen 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 211,25 TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.011,25‬ TL yargılama giderine, 54,40 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı eklenerek oluşan toplam 2.120,05‬ TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı … ile davalı … tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-İstinaf aşamasında davacı tarafından 78,10 TL posta ücreti, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 240,2‬0 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
11-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 03/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip