Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/831 E. 2023/739 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/831 – 2023/739
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/831
KARAR NO : 2023/739
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
NUMARASI : 2020/89 E. – 2021/65 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/02/2021 tarih ve 2020/89 Esas – 2021/65 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 2018/76656 nolu şekil unsurlu marka başvurusuna, davalı Şirket tarafından 2018/05346 sayılı, davalı gerçek kişi tarafından ise 2014/80740 sayılı markaya dayalı olarak itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından bu itirazların kısmen kabul edilerek 30. sınıftaki malların başvuru kapsamından çıkarıldığını, müvekkilince bu karara yapılan itirazın ise YİDK tarafından reddedildiğini, alınan kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, redde gerekçe gösterilen markaların kötü niyetli tescil edildikleri iddiasına dayalı olarak marka hükümsüzlüğü davaları açtıklarını, bu davaların sonuçlarının beklenilmesinin gerektiğini, zira hükümsüzlük kararının geçmişe etkili olduğunu, 2014/80740 numaralı marka ile ilgili hükümsüzlük kararı verildiğini ve dosyanın Yargıtay aşamasında bulunduğunu, 2018/05346 nolu marka ile ilgili açılan davanın ise bilirkişi inceleme aşamasında olduğunu, dosyaya sunulan raporda marka tescilinin kötü niyetli olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin birbirine çapraz biçimde konumlandırılmış 2 adet bayrak figürü üzerinde halihazırda kazanılmış hakkı bulunduğunu, davalı Kurum tarafından bu hususun değerlendirmeye alınmadığını, redde gerekçe gösterilen markalar ile müvekkili başvurusu arasında benzerlik bulunmadığını, ülkemizde Latin harflerinin kullanıldığını, Arapçanın yaygın olarak bilinmediğini, ortalama tüketicinin Latin alfabesi ve Türkçeyi anadil olarak bildiğini, ancak YİDK kararında ortalama tüketicinin Arapça bilen kişiler sayıldığını, bu hususun hukuka aykırı olduğunu, tüketicilerin müvekkili markasını, geri plandaki Arapça ibarenin Latin alfabesi karşılığı ile değil, baskın konumda yer alan şekil unsuru ile algılayacağını, müvekkili markasının tamamen farklı bir görüntüsünün ve ayırt ediciliğinin bulunduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-10856 sayılı ret kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden karıştırılma tehlikesinin bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin 2014/80740 ve 2015/69818 numaralı markalar ile 2014/08974 numaralı endüstriyel tasarımın maliki olduğunu, davacı tarafından 2014/80740 sayılı marka için açılan hükümsüzlük davasının akıbeti hakkında davacının yanlış bilgi verdiğini, hükümsüzlük kararının Yargıtay tarafından bozulduğunu ve sonrasında davanın reddedildiğini, YİDK kararının yerinde olduğunu, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı Şirket, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davaya konu markaların iltibasa sebebiyet verecek ölçüde benzer olduğu, dava konusu başvuru kapsamından çıkarılmasına karar verilen 30. sınıf malların tamamının redde mesnet markaların kapsamlarında yer alan mallarla aynı/aynı tür bulunduğu, davacı yararına müktesep hak koşullarının oluşmadığı, iptali istenen YİDK kararının yerinde bulunduğu, gerçek hak sahipliği iddiasının, başkalarının marka başvurularına itiraz ve tescil halinde hükümsüzlük davası açma hakkı verdiği, ancak kendi başvurusu yönünden kendinden önce başvurusu yapılmış veya tescil edilmiş benzer markaya rağmen kendi başvurusunu tescil ettirme yönünde bir hak vermediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkil marka başvurusunun reddine gerekçe gösterilen 2014/80740 ve 2018/05346 sayılı markalar aleyhine “kötüniyete” dayalı olarak hükümsüzlük davası açtıklarını, bu davaların bekletici mesele yapılması gerekirken söz konu davaların sonuçları beklenilmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin başvuruya konu logo ve “…” ibaresinin gerçek hak sahibi bulunduğunu, “…” ibaresi ve logosunun gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu ve bu ibareleri marka başvurularına konu eden başvuru sahiplerinin kötü niyetli bulunduklarını gösterir mahkeme kararlarının olduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacının 17.08.2018 tarihinde 2018/76656 sayılı marka başvurusunu yaptığı, marka başvurusunun Arapça yazı ile şekil unsurundan oluştuğu ve kapsamında 30., 31. sınıf mallarla 43. sınıftaki hizmetlerin yer aldığı, davalı Şirketin 2018/05346 sayılı, davalı gerçek kişinin ise 2014/80740 ve 2015/69818 sayılı markalara dayalı olarak marka başvurusuna itiraz ettikleri, Markalar Dairesi Başkanlığınca 2018/05346 ve 2014/80740 sayılı markalara dayalı itirazın kısmen yerinde görüldüğü ve karıştırılma gerekçesi ile 30. sınıf malların başvuru kapsamından çıkarıldığı, davacı ile davalı Şirketin bu karara yönelik itirazlarının ise YİDK’in 31.12.2019 tarih, 2019-M-10856 sayılı kararı ile reddedildiği, ret kararının davacı Şirkete 06.01.2020 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Eldeki dava marka başvurusunun kısmen reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkin olup, kural olarak YİDK kararının iptaline yönelik davanın, YİDK karar tarihindeki hukuki ve fiili duruma göre çözümlenmesi zorunludur. Bununla birlikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih, 2017/4221 Esas, 2019/1159 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere itiraz aşamasında taraflarca dayanılan bir markanın hükümsüzlüğüne ilişkin mahkeme kısa kararının sunulması halinde dahi bu durumun dikkate alınması ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. Zira SMK’nın 19. maddesinde, Kurumun itirazları incelerken gerekli gördüğü takdirde taraflardan ek bilgi ve belge sunmalarını isteyebileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, davalı … tarafından 2015/69818 ve 2014/80740 sayılı markalara dayalı olarak marka başvurusuna itiraz edilmiş ise de Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından yalnızca 2014/80740 sayılı markaya dayalı itiraz kısmen yerinde görülmüş, bu karara davalı … tarafından itiraz edilmemiştir. Dolayısıyla anılan davalı itirazının yalnızca 2014/80740 sayılı marka yönünden değerlendirilmesi işbu davanın konusudur. Davacı tarafça, gerek …’in itirazına karşı sunulan görüş bildirme formunda gerekse de Markalar Dairesi Başkanlığı kararına itiraz formunda, anılan davalının 2014/80740 sayılı markasının hükümsüz kılındığı hususuna dayanılmış ve bu markanın hükümsüzlüğüne ilişkin Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 28.12.2016 tarih, 2016/110 E., 2016/493 K. sayılı gerekçeli kararı dosyaya sunulmuştur. Bu durumda, yukarıda anılan Yargıtay ilamı gereğince, YİDK’in itiraza mesnet alınan marka hakkında kurulan hükme ilişkin gerekçeli kararı istemeden ve bu konuda değerlendirme yapmadan karar vermesi hukuka uygun olmamıştır.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde davalı … yönünden dava değerlendirildiğinde; anılan davalının itirazına mesnet 2014/80740 sayılı markasının Ankara 3. FSHHM’nin 28.12.2016 tarih, 2016/110 E., 2016/493 K. Sayılı kararı ile hükümsüzlüğüne karar verildiği, bu kararın davalılarca istinaf edildiği, Dairemizin 23.03.2018 tarih, 2017/1435 E., 2018/343 K. sayılı kararı ile istinaf başvurularının esastan reddedildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.06.2019 tarih, 2018/2792 E., 2019/4232 K. sayılı ilamı ile Dairemiz kararının bozulduğu, bozma ilamına uyan Dairemizin 28.04.2021 tarih, 2021/535-622 K. sayılı kararıyla, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığı gerekçesi ile 2014/80740 sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verildiği, bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02.11.2022 tarih, 2021/5570 E., 2022/7732 K. Sayılı ilamı onanarak kesinleştiği görülmüştür. 6769 sayılı SMK’nın 27/1. maddesi uyarınca, aynı Kanunun 25. maddesine göre verilen hükümsüzlük kararı, marka başvuru tarihinden itibaren etkili olup, markaya bu Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılacağından, davalı …’in itirazı yerinde olmayıp, aksi yöndeki YİDK ve ilk derece mahkemesi kararı isabetsiz bulunmaktadır.
Davalı Şirket yönünden yapılan değerlendirmede; her ne kadar davacı tarafça, davalı Şirkete ait redde mesnet 2018/05346 sayılı markanın hükümsüzlüğü istemli dava açtıkları ve bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, iptali istenen YİDK karar tarihi itibariyle redde mesnet söz konusu markanın hükümsüzlüğüne ilişkin gerekçeli bir mahkeme kararının ya da kısa kararın davalı Kuruma sunulmadığı, YİDK karar tarihi itibariyle redde mesnet markanın hüküm ifade ettiği, dolayısıyla Kurumca hükümsüzlük davasının sonucunun beklenilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiş ve taraf markalarının karşılaştırılması gerekmiştir.
Dava konusu başvuru, beyaz zemin üzerinde kırmızı beyaz çerçeve içerisinde, sapları çapraz şekilde birleşen iki adet kırmızı renkli bayrak ile altında Arapça kelime unsurundan oluşan kompozisyon bir markadır. Davalı Şirkete ait marka ise beyaz zemin üzerinde kırmızı beyaz çerçeve içerisinde, sapları çapraz şekilde birleşen iki adet kırmızı renkli bayrak ile altında Latin harfleriyle “…” kelime unsurlarından oluşmaktadır. Davaya konu marka başvurusunda bulunan Arapça kelimenin Latin harflerindeki karşılığının “alshaelan” olması, davaya konu marka başvurusunda bir bütün olarak şekil unsurunun ön plana çıkması, itiraza mesnet markanın genel kompozisyon biçiminin ve şekil unsurunun dava konusu başvuru ile benzer bulunması, kavramsal ve işitsel olarak da marka işaretlerinin benzer olması karşısında dava konusu başvuru ile davalı Şirkete ait 2018/05346 sayılı marka işaretleri arasında karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik olduğu kabul edilmiştir.
Marka kapsamlarının değerlendirmesine gelince; dava konusu başvuru kapsamından 30. sınıftaki “Kahve, çay, şeker, kakao, ve suni kahve ; pirinç; tapyoka ve sago; tahıllardan elde edilmiş her türlü unlar ve tahıl (hububat) mamulleri ; ekmekler, pastacılık ve fırıncılık mamulleri; yenilebilir buzlar; bal, pekmez; maya, kabartma tozu; tuz; hardal; sirke, soslar (yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler); baharatlar; buz” malları çıkarılmıştır. Redde mesnet 2018/05346 sayılı markanın kapsamında ise “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” malları yer almaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarında açıklandığı üzere mal ve hizmetler arasında benzerlik olup olmadığı değerlendirilirken her iki grup mal ve hizmetlerin aynı tüketici kitlesine hitap edip etmediği, birbirine alternatif olup olmadıkları, aynı dağıtım veya dolaşım yollarına sahip olup olmadığı, hammadde-mamul ilişkisinin bulunup bulunmadığı, birbirlerini bütünleyici/ tamamlayıcı olup olmadıkları gibi hususlarının dikkate alınması gerekmektedir. Buna göre, dava konusu başvuru kapsamında yer alan ” pirinç; tapyoka ve sago; tahıllardan elde edilmiş her türlü unlar ve tahıl (hububat) mamulleri ; ekmekler, pastacılık ve fırıncılık mamulleri;” malları ile redde mesnet markanın kapsamındaki mallar arasında benzerlik mevcuttur. Zira, bu mallar aynı tüketici kitlesine hitap eden, birbirine alternatif bulunan, aynı dağıtım yollarına sahip, hammadde-mamul ilişkisi olan, birbirlerini tamamlayıcı mallardır. Bunun dışında kalan “Kahve, çay, şeker, kakao ve suni kahve; yenilebilir buzlar; bal, pekmez; maya, kabartma tozu; tuz; hardal; sirke, soslar (yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler); baharatlar; buz” malları yönünden ise yukarıda açıklandığı şekilde bir benzerlik mevcut değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
Her ne kadar davacı tarafça, söz konusu ibarenin gerçek hak sahibi oldukları ileri sürülmüş ise de, gerçek hak sahipliği iddiası, ancak marka başvurusuna itiraz hakkı sağlayıp, tescilli bir markanın varlığına rağmen bu markanın ya da benzerinin tesciline imkan vermediğinden davacı iddiası yerinde görülmemiş, dava konusu başvuru tarihi itibariyle davacı adına uzunca süredir tescilli bir markanın olmaması nedeniyle dava konusu başvuru üzerinde davacının müktesep hakkı bulunmadığı kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı …’in itirazına mesnet markanın kesinleşmiş mahkeme kararı ile hükümsüz kılındığı, dolayısıyla bu markaya dayalı itirazın yerinde bulunmadığı, diğer davalı Şirketin redde mesnet markası ile dava konusu başvuru arasında ise yalnızca başvuru kapsamından çıkarılan “pirinç; tapyoka ve sago; tahıllardan elde edilmiş her türlü unlar ve tahıl (hububat) mamulleri; ekmekler, pastacılık ve fırıncılık mamulleri;” malları yönünden karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, bunun dışında kalan “Kahve, çay, şeker, kakao ve suni kahve; yenilebilir buzlar; bal, pekmez; maya, kabartma tozu; tuz; hardal; sirke, soslar (yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler); baharatlar; buz” malları yönünden ise emtia benzerliğine ilişkin koşul gerçekleşmediğinden karıştırılma tehlikesinden söz edilemeyeceği, davacının gerçek hak sahipliği ve müktesep hakka dayalı iddialarının ise yerinde olmadığı, her ne kadar davalı …’in itirazı tümden yerinde değil ise de dava konusu YİDK kararının sonucu itibariyle yalnızca “Kahve, çay, şeker, kakao ve suni kahve; yenilebilir buzlar; bal, pekmez; maya, kabartma tozu; tuz; hardal; sirke, soslar (yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler); baharatlar; buz” malları yönünden yerinde bulunmadığı gözetilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 18/02/2021 gün ve 2020/89 Esas – 2021/65 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile … YİDK’in 2019-M-10856 sayılı kararının “Kahve, çay, şeker, kakao ve suni kahve; yenilebilir buzlar; bal, pekmez; maya, kabartma tozu; tuz; hardal; sirke, soslar (yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler); baharatlar; buz” malları yönünden KISMEN İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 125,50 TL bakiye harcın davalılardan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
6-Davalı … vekille temsil edilmiş ise de anılan davalı yönünden verilen YİDK kararının yerinde olmadığı ve davanın haklı bulunduğu anlaşıldığından davalı … yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 328,50 TL tebligat ve posta masrafından oluşan toplam 2.128,5‬0 TL yargılama giderinin, davanın kabul ve ret oranı takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 1.064,25‬ TL’ye, 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 1.173,05‬ TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
9-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
10-İstinaf aşamasında davacı tarafından 62,50 TL posta ücreti davanın kabul ve ret oranı takdiren 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 31,25 TL’ye 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harç tutarı eklenerek oluşan toplam 193,35 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.