Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/83 E. 2022/1646 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/83
KARAR NO : 2022/1646
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2020
NUMARASI : 2018/433 E. – 2020/180 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti,
Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/09/2020 tarih ve 2018/433 E. – 2020/180 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili,… sayılı “… ” ibareli markanın müvekkili ile …, … adına müşterek tescil edildiği, 2014-2015 döneminde youtube üzerinden ortak fikri ürün olan “…” adında bir kanal açarak online ders verilmesine başlandığını, davalıların davacının da hissedarı olduğu markayı izinsiz olarak kullandığını, bu durumun markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı Şirketin hiçbir hakkı olmamasına rağmen müvekkili adına da tescilli bulunan marka ile aynı ibareden oluşan “…” ibareli markayı tescil ettirdiğini ve aynı ibareye ticaret unvanın da yer verdiğini ileri sürülerek markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespitine, men’ine ve ref’ine, davalı Şirket adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne, “…” ibaresinin davalı şirket ticaret ünvanının terkinine, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davcaının tek başına işbu davayı açamayacağını, Ankara 10. Sulh Hukuk mahkemesinin .2018/2407 sayılı dava dosyasında davacının dayandığı markadaki ortaklığın giderilmesi davasının görüldüğünü, … sayılı” …” ibareli markanın 16 ve 35. sınıflarda müvekkili Şirket adına tescilli olup, Yargıtay kararlarına göre tescilli bir markanın kullanımının haksız kabul edilemeyeceğini, ” …” isimli youtube kanalının sahibinin bu kanalı açan … olduğunu bu kanalda davacı rızası ile … firmasına ait sınıflarda çekilen eğitim videolarının yayınlandığını ,2016 yılı sonrasında … ve …’ın davalı şirketle anlaşarak davalı şirketin yayınlarında yazarlık yapmaya başladığını ve bu ilişkinin halen devam ettiğini, müvekkili Şirketin” …” ibareli youtube kanalını ve aynı ibareli markayı gerçek hak sahibi …’den tüm hakları ile birlikte devraldığını, …” isimli youtube kanalının davalı şirket tarafından devralınmasını takiben, başka öğretmenlerin farklı ders anlatım videolarının da yayınlanarak bu kanalın abone sayısının 675.000 civarına yükseldiğini, davalı şirketin “…” markasını bilinir hale getirdiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının dava kullanımlara sessiz kaldığını ve marka tanınır hale getirildikten sonra açılan işbu davanın kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddi talep edilmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, … sayılı “…” ibareli 41. Sınıfta tescilli markanın davacı yanında … ve … adına da tescilli olduğu, tescil hakkın paylı şekilde tesis edilmediği, buna göre marka üzerinde iştirak halinde mülkiyet (elbirliği ortaklığı) geçerli olduğundan marka tecavüzünün ve haksız rekabetin varlığı veya yokluğunun tespiti davasını açmakta ortakların her birinin hukuki yararı olduğu, ancak Medeni Kanun 701-702 maddesi hükmü karşısında tespit davası dışındaki diğer davaların ancak ve ancak tüm ortakların oybirliği kararı ile açılabileceği, bu nedenle tespit harici dava taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği, davalı gerçek kişiler aleyhine açılan dava ve davalı Şirket aleyhine açılan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin men’i, ref’i, ticaret unvanın terkini ve maddi ve manevi tazminat istemli davanın bu dosyadan tefrikine karar verildiği, işbu davanın davacı tarafın davalı Şirket marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti davası olarak (bu dosyada kalan dava) yürütülmesine karar verildiği, buna göre yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere… sayılı “…” marka başvurusunun yayınlandığı 28.03.2016 tarihinden sonra davalı Şirket tarafından 05.10.2016 tarihinde “…” kanalı/adı/markası altında ders videoları yayınlayarak “… “markasını davaya mesnet markanın kapsamında olan 41. sınıfa konu aynı hizmetlerde yani Eğitim-Öğretim Hizmetlerinde (“Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri”) kullanıldığının ispatlandığı, “….com” alan adından oluşturulan websitesinin fiilen davalı tarafından kullanılmakta olduğunun tespit edildiği, fiilen davalı şirket tarafından kullanılan “….com” ibareli web sitesinde… sayılı davacı kapsamındaki 41.sınıfa konu eğitim-öğretim hizmetleri ile yayıncılık hizmetleriyle iltibas yaratacak düzeyde benzerlik taşıyan “…” markalı kitapların tanıtım, satış ve pazarlamasının yaptığının tespit edildiği, davalı Şirketin bu eylemlerinin davacının hissedar olduğu marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalı Şirketin, adına tescilli marka ve ticaret unvanının SM’Knın 155 maddesi uyarınca savunma olarak ileri süremeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı taraf eyleminin davacının hissedar olduğu tescilli markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili, taraf markaları 556 sayılı KHK dönemimde tescil edildiğinden somut olaya anılan KHK hükümlerinin uygulanması gerektiğini, Yargıtay içtihatlarına göre tescilli olduğu sürece markanın kaullanılmasının haksız olarak kabul edilemeyeceğini, dava konusu kullanımların müvekkili adına tescilli marka kapsamında kaldığını, davacının müştereken sahibi olduğu markayı bizzat kullanmadığını, davacının ortak olduğu markanın kullandığını iddia ettiği tek ortamın … tarafından 15/01/2014 günü açılan ve deyim yerindeyse mesleki kariyeri ve bilgi birikimi nedeni ile tüm fikir sahipliği kendisine ait olan “…” isimli YOUTUBE kanalı olduğunu, bu kanalın da esasen …’e ait olduğunu, davacının iddia ettiği gibi ortak bir fikir ürünü olmadığını, …’in “…” fikrinin ilk sahibi olmasına rağmen marka hukukundaki tecrübesizliği nedeni ile davacının yönlendirmesi ile markayı iştirak halinde tescil ettirdiğini, 2016 yılı ortalarında …’in kendisine ait olan “…” adlı youtube kanalını ve “…” ibaresi üzerindeki tüm hakları ile birlikte müvekkili Şirkette sattığını, müvekkilinin “…” markasnı gereçk hak sahibinden devraldığını, devirden sonra müvekkilinin anılan iabreyi tanınmış hale getirdiğini, davacının bu tanınmşılıktan faydalanmak istediğini, davacının müvekkilinin kullanımlarından uzun süredir haberdar olduğunu, buna rağmen sessiz kaldığını, davacı taleplerinin zamanşımına uğradığını, davacının iş bu davayı açmasının MK 2’ye aykırı bulunduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın tümden redddine karar verilmesni istemiştir.

GEREKÇE :1- Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ile marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, davanın ilk olarak markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i ref’i, davalı Şirketin ticaret unvanının terkini, maddi-manevi tazminat ve davalı Şirket adına tescilli bulunan … sayılı markanın hükümsüzlüğü istemleri ile davalı Şirket, … ve … aleyhine açıldığı, mahkemece 01/07/2019 tarihli ön inceleme celsesinde, … ve … aleyhine açılan dava ile davalı Şirket aleyhine açılan markaya tecavüz ve haksız rekabetin men’i, ref’i, ticaret unvanının terkini ile maddi-manevi tazminat istemli davanın işbu davadan tefrikine karar verildiği, aynı tarihli celsede iş bu davanın davalı Şirket aleyhine açılan markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti davası olarak yürütülmesine karar verildiği, ancak yukarıda açıklandığı üzere davanın davalı Şirket adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğü istemini de içerdiği ve bu istem bakımından tefrik kararı verilmediği gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin tefrik kararından sonra işbu davanın davalı Şirket aleyhine açılan markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti olarak kabul edilip sonuçlandırılması ve marka hükümsüzlüğü istemi bakımından hüküm kurulmaması yerinde görülmemişse de, kararı isinaf edenin sıfatı gözetildiğinde bu hususun kararın kaldırılması nedeni yapılamayacağı, diğer taraftan davalı Şirketin dava konusu kullanımlarının davacının müştereken sahibi olduğu tescilli markasına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, dava tarihi itibariyle somut olaya 6769 sayılı SMK hükümlerinin uygulanması gerektiği ve anılan Kanun’un 155. maddesi uyarınca davalı Şirketin sonraki tarihli markasını işbu davada savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceği, TMK’nın 702/son maddesi gereğince davacının müştereken maliki olduğu markaya dayalı olarak markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti istemli davayı diğer maliklerin muvafakati olmadan tek başına açabileceği, davalı tarafça, dava konusu “…” ibaresinin gerçek hak sahibinin … olduğu, anılan ibarenin ilk olarak … tarafından 15/01/2014 tarihinde açılan youtube kanalında kullanıldığı, müvekkilinin “…” ibareli youtube kanalı ile aynı ibareyi tüm hakları ile birlikte gerçek sahibinden devraldığını savunulmuşsa da; dava konusu ibarenin … tarafından davacının dayanak markasının başvuru tarihi olan 12.02.2016 tarihinden önce kullanıldığının dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı, davalı tarafça bu kapsamda sunulan internet çıktısında herhangi bir tarih bulunmadığı, ayrıca mahkemece alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere dava konusu kullanımların gerçekleştiği internet sitesinin davacının dayanak markasının başvuru tarihinden sonra 24.02.2016 tarihinde oluşturulduğu, açıklanan nedenlerle davalı tarafın anılan savunmasının da yerinde bulunmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Ancak; davalı taraf süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu hususta olumlu-olumsuz bir değerlendirme yapılmaması doğru görülmemiş davalının bu itirazının Dairemizce incelenmesi gerekmiştir.
Davalı vekili, davadaki her bir talep yönünden zamanaşımı süresinin geçtiğini savunmuşsa da; tecavüz ve haksız rekabet eylemi devam ettiği sürece açılacak markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti davasının zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacağından ve somut olayda da cevap dilekçesi içeriğinden davalının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturan dava konusu kullanımlarının devam ettiği anlaşıldığından, Dairemizce davalı tarafın zamanaşımı itirazı yerinde bulunmadığı gibi mahkemece alınan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere dava konusu kullanımın ilk olarak 24.02.2016 tarihinde gerçekleştiği, dava tarihinin 07.11.2018 olduğu gözetildiğinde, davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığından söz etme imkanı da bulunmadığından, davalının bu yöndeki savunması da yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, diğer bir ifade ile kanun koyucu, temyiz kanun yolunda Yargıtay tarafından verilebilen, yerel mahkeme hükmünün gerekçesinin değiştirilerek düzelterek onanması kararını, istinaf mahkemeleri için öngörmeyip, bu halde istinaf mahkemesince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiğini düzenlediğinden, Dairemizce davalı vekilinin istinaf başvurusunun, ilk derece mahkemesi hükmünün gerekçesine ilişkin olarak yerinde görülmekle kabulüne karar vermek gerekmiş ve ayrıca yukarıda (1) nolu bentte açıklandığı üzere ilk derece mahkemesince verilen tefrik kararından sonra işbu davanın davalı Şirket aleyhine açılan markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve davalı Şirketin dava konusu kullanımlarının markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu kabul edilmesine, bu hale göre de esasen reddedilen bir talep bulunmamasına rağmen ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilerek kısmen ret kararı nedeniyle davalı lehine vekalet ücretine ve davanın kabul ve ret oranına göre yargılama giderine hükmedilmesi yerinde görülmemişse de karara karşı sadece davalı tarafça İstinaf yoluna başvurulduğundan açıklanan bu hususlar kararın kaldırılması nedeni yapılmamış, açıklanan nedenlerle Dairemiz kararında ilk derece mahkemesi hükmüne aynen yer verilip davalı lehine vekalet ücretine ve ilk derece mahkemesince kabul edilen 1/2 oranına göre yargılama giderine hükmedilerek, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 14/09/2020 gün ve 2018/433 E. – 2020/180 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın KISMEN KABULÜNE,
4-Davalı taraf eyleminin davacının hissedarı olduğu tescilli markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun TESPİTİNE,
5-Diğer taleplerin REDDİNE,
6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 44,8‬0-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 600,00-TL bilirkişi ücreti, 136,00-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 50,00-TL tebligat ve posta giderinden oluşan toplam 786,00-TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranı 1/2′ kabul edilerek bu orana tekabül eden 393,00.TL’ye, 35,90-TL peşin harç, 35,90-TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 464,80‬-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davanın kabul ret oranına 1/2 kabul edilerek bu orana tekabül eden 74,30-TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
12-Davalıdan peşin olarak alınan 54,40-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 22/12/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip