Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/825 E. 2023/737 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/825
KARAR NO : 2023/737
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2021
NUMARASI : 2019/414 E. – 2021/112 K.

DAVACI : … – …
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/03/2021 tarih ve 2019/414 Esas – 2021/112 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 2012/89664, 2012/89658 sayılı ve “…+şekil”, “…+şekil” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalı Şirketin bu markalar ile karıştırılma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere diğer davalı Kuruma başvurduğunu, 2018/19045 kod numarasını alan başvuruya müvekkilince yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından kısmen kabul edilerek başvuru kapsamından bir kısım mal ve hizmetlerin çıkarıldığını, davalı Şirketin bu kararın yeniden incelenmesi talebinin ise YİDK tarafından yerinde görüldüğünü ve başvuru hakkındaki kısmi ret kararının kaldırıldığını, oysa müvekkilinin 2012 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda markasının tanıtımı ve geliştirilmesini sağlayarak bir kalite sembolü haline geldiğini, 2012/89658 nolu 12, 37 ve 42. sınıfta tescilli … ibareli marka ve 2012/89664 nolu 12, 37 ve 42. sınıfta tescilli … ibareli markanın müvekkili adına tescilli olduğunu ve tescil edildiği günden beri etkin şekilde kullanıldığını, davalı firmanın müvekkili markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan “…” ibaresiyle müvekkili markalarının esas faaliyet alanını oluşturan sınıflarda tescil başvurusunda bulunduğunu, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma tehlikesinin olduğunu, davaya konu YİDK kararında, dava konusu markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu kabul edilmiş ise de bu ibarenin “denizcilik, denize ait, gemiciliğe ait, vb.” anlamlarına geldiği ve zayıf marka konumunda olduğu, tescili talep edilen mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketicilerin dikkat düzeyinin yüksek bulunduğu, bu nedenlerle de tüketicilerin ilgili markaları karıştırmayacağı görüşüne varıldığını, ülkemizde yabancı dil bilen insan sayısının azlığı bir yana, tescili talep edilen mal ve hizmet sınıflarının alıcılarının dikkat düzeyinin yüksek olduğu görüşüne asla katılmadıklarını, ortalama tüketicinin, … ibaresinin kelime anlamını bilmesinin mümkün olmadığını, bu ibarenin zayıf marka olarak kabul edilmesinin de hukuka ve somut duruma aykırı olduğunu, aksinin kabulü halinde de davaya konu YİDK kararının kendi içinde çeliştiğini, çünkü tescili talep edilen sınıflarda “denize ait, gemiciliğe ait, vb.” anlamına gelen … ibaresinin mutlak red nedenleri ile tanımlayıcı ibare olduğundan reddinin gerektiğini, müvekkili adına tescilli “…” ibareli markaların, 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri uyarınca tanınmış markalar olduğunu, aynı zamanda, “….com” ve “….com” alan adlarının sahibi olan müvekkilinin, bu alan adlarını, oluşturulma tarihleri olan 2008-06-09 ve 2012-09-28 tarihlerinden bu yana etkin şekilde kullandığını, davalının marka başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli başvuru olduğunu ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-6911 sayılı kararın iptaline, dava konusu 2018/19045 başvuru numaralı “…+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile davacı markaları arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığını, davacının diğer iddialarının da yerinde olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili Şirketin kuruluşu 1631 yılına dayanan, deniz temelli savunma platformu ve yenilenebilir enerji alanlarında faaliyet gösteren, 18 farklı ülkede 15.000’den fazla çalışanı olan Fransız kökenli bir endüstriyel grup olduğunu, müvekkilinin, denizaltıları ve yüzey gemileri tasarladığını, üretimini gerçekleştirdiğini ve desteklediğini, müvekkilinin ayrıca denizcilik tersaneleri ve üsleri için hizmet verdiğini, ek olarak, çok çeşitli yenilenebilir enerji çözümleri sunduğunu, müvekkilinin, …-group.com ve navalgroup.com alan adlarının da sahibi olduğunu, işbu uyuşmazlıkta karşılaştırılan markaların benzer olmayıp aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markalarda ortak olarak yer alan “…” ibaresinin Türkçe’de “denizcilik, denize ait, gemiciliğe ait, vb.” anlamları bulunan, bu anlamları itibariyle çekişme konusu mal ve hizmetler bakımından tek başına ayırt edici niteliği bulunmayan/ayırt edici niteliği çok düşük bir ibare olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvurunun kapsamından çıkarılan mal ve hizmetlerle redde mesnet markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı/benzer oldukları, dava konusu marka ile davacı markalarında ortak olarak yer alan İngilizce “…” kelimesinin Türkçe’de “denizcilik, deniz kuvvetlerine ait, denize ait, denizle ilgili” gibi anlamlara geldiği, ilgili sektörde çok sıklıkla kullanılan bir ibare olduğu, dava konusu mallar/hizmetler bakımından ayırt edici niteliği haiz olmayan veya ayırt edici niteliği zayıf bir ibare bulunduğu, dava konusu marka başvurusu ile davalı markaları arasında marka işaretleri bakımından karıştırılmaya yol açacak düzeyde işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmadığı, dava konusu marka ile davalı markaları arasında karıştırılma ihtimali olmadığı, davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı, dava konusu 2019-M-6911 sayılı YİDK kararının yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı değerlendirmeler içerdiğini ve bu rapora dayalı olarak hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, bilirkişilerce yapılan iltibas incelemesinin bütünsel/global inceleme biçimine aykırı bir şekilde gerçekleştirildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun markalar arasındaki farklılıklardan ziyade benzerliklere odaklanılarak bir iltibas incelemesi yapılması yönündeki prensip kararının göz ardı edilerek iltibas incelemesi yapıldığını, dolaylı/işletmesel ilişkilendirme hususu hakkında bir inceleme yapılmadığını, dava konusu başvurunun, müvekkili markalarının kapsamlarında yer alan mal ve hizmetleri kapsadığını, mahkemece iltibas incelemesinin markalar arasıdaki farklılıklar ön plana alınarak yapıldığını, bu kanaatin dosyada mevcut bilirkişi raporuna dayandığını ancak ilgili inceleme biçiminin açık bir şekilde hukuka aykırı olduğunu, “…” ibaresinin zayıf marka olduğu hususundaki görüşe katılmanın mümkün olmadığını, ortalama tüketicinin, “…” ibaresinin kelime anlamını bilemeyeceğini, ayrıca anılan ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf olduğunun da söylenemeyeceğini, müvekkiline ait “…” ibareli markaların yoğun kullanım sonucu tüketici nezdinde ayırt edicilik kazandığını ve tanınmış marka haline geldiğini, “…” ibaresinin doğrudan tüketicilere müvekkili markasını çağrıştıracağını, dolayısıyla, en ufak benzerliğin bile iltibas ihtimalini kuvvetle muhtemel kıldığını, kabul anlamına gelmemekle beraber, çağrışımsal gücü yüksek bir markanın, zayıf dahi olsa tescilli olduğu sürece asgari korumayı haiz olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkili adına dayanılan alan adı ile ilgili inceleme yapılmadığını, 6769 sayılı SMK’nın 6/5’inci maddesi yönünden yapılan değerlendirmelerin de yerinde olmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresinin İngilizce bir kelime olduğu ve Türkçe’de “denizcilik, denize ait, gemiciliğe ait” gibi anlamlara geldiği, öte yandan İngilizce dilinin, özellikle dava konusu başvuru kapsamından çıkarılan mal ve hizmetlerin tüketicilerince yaygın olarak bilindiği, dolayısıyla bu ibarenin başvuru kapsamından çıkarılan mal ve hizmetler yönünden ayırt edici niteliğinin çok zayıf olduğu, tertip tarzı ve yer verilen şekil unsuru itibariyle de dava konusu başvuruya yeterli ayırt ediciliğin sağlandığı, zira yukarıda belirtildiği üzere “…” ibaresinin anlamı itibariyle başvuru kapsamından çıkarılan mal ve hizmetler yönünden ayırt ediciliğinin zayıf olduğu ve bu ibarenin davacının tekeline bırakılamayacağı, aynı nedenle davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının da yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 120,60 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip