Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/819 E. 2023/762 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/819
KARAR NO : 2023/762
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2021
NUMARASI : 2020/150 E. – 2021/57 K.

DAVACI : …
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili Kurum Kararının İptali ile Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 11/02/2021 tarih ve 2020/150 E. – 2021/57 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin tanınmış “…” esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, davalının 2019/43326 sayılı “… …” ibareli markasına yaptıkları itiraz davalı… Markalar Dairesi Başkanlığınca kabul edilmiş ise de, davalının bu karara itirazı üzerine Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararı ile müvekkili şirketin başvuruya yaptığı itirazın nihai olarak reddedildiğini, oysa başvurunun müvekkili markalarıyla görsel, işitsel ve anlamsal olarak karıştırılmaya sebebiyet verecek derecede benzer olduğunu, başvurunun esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin müvekkilinin markasını birebir içerdiğini ve kötü niyetle yapıldığını, davalının Markalar Dairesi kararına itiraz etmeyerek benzerliği ikrar ettiğini, dava önce “…” ibareli marka başvurusunun müvekkilinin itirazı üzerine benzer bulunduğunu, markanın tescil ettirilmek istendiği 41. sınıf hizmetler yönünden emtia benzerliği şartının da gerçekleştiğini, tüketicilerin başvurunun müvekkili ile bağlantılı olduğu algısına kapılacağını, dava konusu markanın tanınmışlık nedeniyle de iptalinin gerektiğini, bu konuda emsal mahkeme kararlarının bulunduğunu, ibare üzerindeki gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, başvurunun SMK’nın 6/6. maddesi uyarınca da reddinin gerektiğini ileri sürerek, YİDK’nın 17.03.2020 tarih ve 2020-OE-132434 sayılı kararının iptaline ve dava konusu markanın tescil edildiği tüm hizmetler bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı… vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı vekili, dava konusu “… …” markasını “profesyonel koçluk” faaliyetlerinde ve bu alandaki eğitimlerinde tanıtıcı işaret olarak kullandığını, davalının bu faaliyetlerinin ilgili kurumlar tarafından sertifiye edilmiş ve onaylanmış olduğunu, davalının uzun yıllardan beri “… …” markasına yatırım yaptığını ve bu markayı ilgili sektörde tanıttığını, davalının markasının davacının “…” esas unsurlu markalarından türetilmediğinin açık olduğunu, davalının markasının yazım karakteri ve renk unsuruyla birlikte bütün olarak değerlendirilmesi halinde özgün ve orijinal bir marka olduğunun görüleceğini, davalının markasının hitap ettiği tüketici kitlesinin bilinçli/dikkatli tüketiciler olduğunu, davalının ticaret unvanının özü olan “…” ibaresi ile davalının dava konusu markasının görsel ve işitsel açılardan hiç benzemediğini, markaların birbirinden tamamen farklı sektörlerde kullanılacağını, “…” ibaresinin çok farklı sektörlerde farklı aktörler tarafından marka olarak tescil edilegeldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davalı markasındaki 41. sınıfa giren hizmetlerin tamamının davacının (sadece) 2015/105595 ve 2015/22505 sayılı markalarının kapsamında da yer aldığı, markadaki “…” ibaresiyle birlikte bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim ve baş harfinin otantikliğinden kaynaklanan kompozisyonu itibariyle, davacının markalarında geçen “…” ibaresinden uzaklaştığı, bu ibareler arasındaki üç harfin ortaklığının, taraf markalarının bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler, tümüne hakim olan görünüşler, ayırıcılığını vurgulayan imajları ve işaretinin özel kompozisyonu gözetildiğinde, taraf markalarının görsel açıdan yakınlaşmasına yetmediği, yani davalı markasında geçen işaretin yarattığı bütünsel/otantik algının, markada “…” ibaresinin algılanmasını ve bu algının ön plana çıkarak markanın davacının “…”li markalarıyla yakınlaşmasını sağladığını söylemenin mümkün görülmediği, ayrıca markalarda yer alan esas unsurlar dışındaki diğer unsurların da ortak olmayışının ve markaların genel görünümleri itibariyle farklı olmaları nedeniyle, markaların görsel açıdan farklı olduğu, markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığı, taraf markaları benzemediğinden SMK’ nın 6/4 ve 6/5. maddesi koşullarının oluşmadığı, davalının markasındaki işareti, davacının ticaret unvanının tamamını değil, sadece üç-dört harfini içerdiği, bu fiili gerçek gözetildiğinde, somut olayda davacının ticaret unvanına dayalı hak iddiasının da dava konusu markanın tesciline bir etkisinin/engelinin olamayacağı, kötüniyete ilişkin somut veri bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde, taraf markalarının iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğunu, “…” ibaresinin iltibas değerlendirmesinde göz önünde bulundurularak hatalı bir sonuca ulaşıldığını, başvurudaki “A” harfinin markaya ayırt edicilik katmadığını, taraf markalarının esas unsurları arasında 3 harfin ortak olduğu tespitinin hatalı olduğunu, tek harflik bir farkın olduğunu, Yargıtayın basit harf eklemelerinin iltibası önlemediğine ilişkin örnek kararları bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, TÜRKPATENT YİDK marka kararı iptali, hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, başvurunun esas unsurunun Latince “…” ibaresi olduğu ve “…” olarak telaffuz edilip “hava” anlamına geldiği, davacının itiraza mesnet 2015/22505 sayılı markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, 2015/105595 sayılı itiraza mesnet markanın ise sadece şekil unsurundan oluştuğu, itiraza mesnet markadaki “…” şeklindeki harf dizilimi ile başvurudaki “…” şeklindeki harf dizilimi nedeniyle taraf markaları arasında kısmi bir görsel benzerlik bulunmakta ise de, gerek başvurunun bir bütün olarak algılanması ve “…” harflerinin öne çıkmaması, gerekse işitsel ve anlamsal olarak itiraza mesnet markadan önemli ölçüde farklılaşması nedeniyle taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, öte yandan çekişmeli 41. sınıf hizmetlerin tüketicilerinin algı seviyesinin de yüksek olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60-TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 01/06/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 01/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip