Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/787 E. 2023/221 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/787
KARAR NO : 2023/221
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2019
NUMARASI : 2018/226 E. – 2019/253 K.

DAVACI : …
VEKİLLERİ :
DAVALI : 1 -…
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali ve Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/07/2019 tarih ve 2018/226 E. – 2019/253 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının … sayılı “…” ibareli marka başvurusuna itiraz ettiklerini, itirazın kısmen kabul edildiğini, davalının kısmi redde itiraz ettiğini, itirazın kabul edilerek kısmi ret kararının kaldırıldığını, oysa müvekkilinin markalarının seri markalar olduğunu, tescilde öncelik ilkesi gereği, müvekkilinin markalarına öncelik verilmesi gerektiğini, müvekkilinin gerçek hak sahibi bulunduğunu, markaların benzer olduğunu, emsal kararları bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek 2018-M-2963 Sayılı YİDK kararının iptalini ve markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının yayına itiraz ettiğini, markanın kısmen reddedildiğini, karara itiraz ettiklerini, itirazın dava konusu YİDK kararıyla kabul edildiğini, markaların benzer olmadığını, müvekkilinin markasının ayırt edici olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili Kurum kararının usul ve yasaya uygun bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu mallar/hizmetler için ayırdığı satın alma/faydalanma süresi içinde, “…” ibareli başvuru markasını gördüğünde derhal ve hiç düşünmeden davacıya ait” … ” ibareli tescilli markalarından farklı bir marka olduğunu algılayabileceğini, taraf marka işaretleri benzemediğinden 556 sayılı KHK’nın 8/1. maddesindeki iltibasın bulunmadığı, davalı başvurusunun kötüniyetli yapıldığının da kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemeye arz edilen dava dilekçesi ve diğer dilekçeler ile müvekkilinin doğa esas unsurlu; doğa yatırım, …, doğa girişim, doğa üniversitesi, doğa grup markaları ile davalı yana ait … markası arasında markaya yön veren esas unsurların birebir aynı ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunun, üstelik her iki markanında aynı mal ve hizmetlerde kullanılmak için tescil edildiğinin açıkça belirtildiğini, ancak mahkemece müvekkilinin dilekçesinde bahsi geçen tüm markaları ile bir benzerlik incelemesi yapılmadığını, sadece “…” markası ile bir benzerlik incelemesinde bulunulduğunu, müvekkilinin ticaret unvanının kök unsuru olan ve adına tescilli doğa ibaresine haiz markasını ilk kez 2009 yılında tescil ettirdiğini, yaptığı yatırımlar, koyduğu emek ve sermaye ile markalarına ayırt edicilik kazandırdığını, müvekkilinin “…” esas unsurlu markasının toplumda oldukça iyi bilinen bir marka olduğunu, karşı tarafın markasında kullanılan “konutları” ibaresinin markanın tescil edilmek istendiği sınıflardaki mal ve hizmetleri markanın kullanılacağı sektörü belirttiğini, ayırt edicilik vasfı bulunmadığını, markalarıın benzer olduğunu, müvekkilinin seri markalarının içine sızdığını, başvurunun açıkça kötüniyetli bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava YİDK iptali ve hükümsüzlük taleplerini içermekte olup, mahkemece davalının “…” ibareli marka başvurusu ile davacının “…” ibareli tescilli markası arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, davanın YİDK iptali istemi yanında hükümsüzlük talebine de ilişkin olduğu, mahkemeye arz edilen dava dilekçesi ve diğer dilekçeler ile davacının sırf “…” markasına dayanmadığı anlaşılmakta olup, mahkemece, hükümsüzlük davası yönünden davacı tarafça dayanılan diğer markalar yönünden bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu hale göre, hükümsüzlük davası yönünden, dosya kapsamında tarafların iddia ve savunmalarının deliller çerçevesinde değerlendirilip tartışılması gerekmektedir. Zira dosya kapsamında; davacı taraf, hükümsüzlük davası açısından, mahkemece değerlendirilen marka dışında başka markalara da dayanmıştır. O halde mahkemece yapılacak iş, davacı tarafça dayanılan diğer markalar yönünden de somut uyuşmazlığın değerlendirilmesi gerekmektedir.
HMK’nın 341. vd. maddelerinde bir kanun yolu olarak düzenlenen istinafın amacı, ilk derece mahkemesince verilen kararın denetlenmesi ve kararın yerinde görülmemesi halinde yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmasıdır. Burada, temyizden farklı olarak ilk derece mahkemesi kararı yalnızca hukuka uygunluk yönünden değil maddi yönden de denetlenmektedir. İlk derece mahkemesi kararı yerinde değilse kural olarak istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırması ve ilk derece mahkemesi yerine gerekirse yeniden yargılama da yaparak karar vermesi gerekir.
Ancak, HMK’nın 353/1-a. maddesinde düzenlenen yargılamaya ilişkin bazı temel usul hatalarının bulunması halinde ise istinaf incelemesi sonunda yeniden karar verilmesi söz konusu olmayıp, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması hali de düzenlenmiştir. Gerçekten de ilk derece mahkemesince, taraflarca gösterilen delillerin hiç değerlendirilmeden karar verilmesi ve delillerin ilk defa istinaf aşamasında değerlendirilmesi halinde taraflar, maddi vakıa denetimi yönünden iki dereceli incelemeden mahrum kalacak ve adil yargılanma hakkının unsurlarından olan hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilecektir. Somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının yukarıda ayrıntısı belirtilen, hükümsüzlük iddialarına ilişkin delil toplanmamış ve değerlendirilmemiş, bu hususta bir inceleme yaptırılmamış, deliller tartışılmamıştır.
22/7/2020 tarihli 7251 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” halinde bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine gönderilmesine, duruşma yapmadan kesin olarak karar verir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Ankara 4. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/07/2019 tarih ve 2018/226 E. – 2019/253 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/02/2023 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip