Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/774 E. 2022/755 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2020
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit

Taraflar arasında görülen davada Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16/07/2020 tarih ve 2014/1791 E. – 2020/336 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, taraflar arasında sözleşme imzalandığını, davalı Şirket yanında birçok kamyon sahibi ile yine bu şekilde süresi belli olmayacak şekilde sözleşme yapıldığını, araç sahibi …’ın yanında çalıştırdığı diğer davacıyı bu sözleme gereğince … Irak’a yollacakken ihtiyaçları olmasından dolayı davalıdan 20.000,00-TL ödeme talep ettiklerini, davalının peşin para olmadığından bahisle kendilerine 20.000,00-TL’lik çek verdiklerini, henüz sözleşmenin yerine getirilmemesi sebebiyle davalı Şirket yetkilisinin çek karşılığında bono istemesinden dolayı takip konusu yapılan bononun davalıya verildiğini, ancak bu bononun … olarak verildiğini, nakit paraya ihtiyaç duyulması sebebiyle faktoring şirketine bononun kırdırılmak istenmesine karşın meblağından dolayı şirketin çeki kırdırmadığını, bu nedenle çekin davalıya geri iade edildiğini, ancak karşılığında verilen bononun iade edilmeyerek takip konusu yapıldığını ileri sürerek bono ve icra dosyası nedeniyle davacıların davalıya borcu olmadığının tespitine, icra dosyası ve ödeme emrinin iptaline, asıl alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında anlaşma yapıldığını, davalıya ait aracın çalışma sahasına intikalinin sağlanıp kamyonların çalışmaya başladığını, ancak hiçbir sebep gösterilmeksizin çalışma alanının terk edildiğini, bu nedenle sözleşmenin feshedildiğini, davacılar ile imzalanan sözleşme gereklerinin yerine getirileceğine güvenilerek kendilerine gümrük masrafları, mazot masrafları, maaş vs giderlerin karşılanması için avans çeki verildiğini, bilahare çekin iade edilerek yerine yeni çekler ve farklı tarihlerde yapılan ödemeler verildiğini, ancak sözleşmenin feshinden sonra avans olarak verilen bedellerin geri ödenmediğini, davacıların iş akdinin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmeyerek işi bırakmak suretiyle davalı şirketi zarara uğrattıklarını, senedin … olduğunun kanıtlanması gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu bononun üzerinde “… …” ibaresinin bulunduğu, bu nedenle temel ilişkiye ilişkin değerlendirme yapılarak bir sonuca gidildiği, davacılar tarafından sözleşme kapsamında davalının işinin görüldüğü, davalının kendi defterlerinden, davalı tarafından bir kısım faturaların kendisine teslim edildiğinin ve bu faturaların defterlerinde kayıtlı bulunduğunun anlaşıldığı, davacılar tarafından iş görülerek ücrete hak kazanıldığı, davacıların davalıya herhangi bir borcu bulunmayıp, aksine davalıdan alacaklı olduğu, davalı defterlerinde lehe ve aleyhe kayıtlar bulunmakta, bu kayıtların birbirinden ayrılmaması nedeniyle 9.558 TL tutarındaki faturanın varlığının kabul edildiği, bu haliyle davacıların davalıdan 5.890,75 TL alacaklı olup, herhangi bir borçları bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2012/8064 esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 5.890,75-TL asıl alacak devamına, icra inkar tazminatının reddine, tahsilde tekerrür olmamasına, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı Şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde, iş bu davanın konusunun dava dilekçesinde ve yerel mahkeme gerekçesinden de anlaşılacağı üzere taraflar arasında … … yapılan taşıma işi ile ilgili sözleşme gereğince bir borcun bulunup bulunmadığı olduğunu, sözleşmenin haklı nedenle feshi nedeniyle davacı tarafın hiçbir talep hakkı kalmadığını, mahkeme ile karara dayanak teşkil eden bilirkişi raporlarında davacının dava dilekçesinde yer alan talebini aşacak şekilde inceleme ve değerlendirme yapıldığını, davalının ticari kayıtlarında yer alan 21.03.2012 tarihli 9.558,00 TL bedelli faturanın dava konusu işle bir ilgisinin olmadığı bu faturanın Yozgat-Yerköy hızlı tren yolu inşaası nedeniyle düzenlendiği fatura içeriği ile sabit olduğunu, davacının dava dilekçesinde cari hesaptan doğan tüm alacaklarının kendisine ödenmesi yönünde bir talepte bulunmadığını, taleple bağlılık kuralı gereği incelemenin talep çerçevesinde yapılması gerektiğini, bilirkişi raporlarına yapılan itirazların karşılanmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Taleple bağlılık ilkesi başlıklı HMK’nın 26. maddesi uyarınca, hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Somut olayda, yukarıda ayrıntısı da verildiği üzere, davacılar, iş bu davada, dava konusu edilen bono ve icra dosyası nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemiş olup, mahkemece HMK’nın 26. maddesi uyarınca taleple bağlılık ilkesi kapsamında, menfi tespit talebi yönünde inceleme yapılarak bu mecrada bir hüküm kurulması gerekirken, davacı tarafın talebinden başka bir şey olan itirazın iptaline karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
Ayrıca, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/21-1791-1676 sayılı kararında “… mahkeme kararlarının gerekçeli olması Anayasal bir zorunluluktur. Mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayanıldığını ortaya koyar; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur” denilmiştir. Keza bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ile ona paralel bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddesi de bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. İstinaf denetiminin de gerekçeli karar üzerinden yapılması gerekir.
Diğer yandan, 6100 sayılı HMK’nın 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK.’nın 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyetine ve kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun, mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın, kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta da, mahkemece, gerekçe kısmında “Bu haliyle davacılar davalıdan 5.890,75.TL alacaklı olup, herhangi bir borçları bulunmamaktadır.” yönünde tespit yapılmasına rağmen hüküm kısmında “Davanın KISMEN KABULÜNE, Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2012/8064 esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 5.890,75-Tl asıl alacak devamına, icra inkar tazminatının reddine, tahsilde tekerrür olmamasına, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine,” karar verildiği görülmektedir.
Bu husus, az yukarıda açıklanan gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi, kararın HMK’nun 391.maddesine uygun bir karar olmadığı, HMK’nun 297. ve Anayasa’nın 141/3. maddesi bağlamında yasal gerekçe içermediği açıktır. O halde anılan İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek, çelişki giderilecek ve talebe uygun olacak şekilde yeniden bir karar verilmesi zorunlu olduğundan, usul ve yasaya aykırı olan hükmün kaldırılması gereklidir.
Her ne kadar bölge adliye mahkemeleri, hukuki denetimin yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak, tahkikat sonucuna göre yeniden esas hakkında hüküm kurabilir ya da yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, veyahut kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verebilirse de somut olayda, hukuki ve maddi vakıa denetimine elverişli bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu nedenle HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca, davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
2-İstinaf kararının neden ve şekline göre, davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16/07/2020 tarih ve 2014/1791 E. – 2020/336 K. sayılı kararın KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine İADESİNE,
3-Davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4- Davalı tarafından yatırılan 354,16.TL nispi istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
7-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 02/06/2022 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 20/06/2022