Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/771 E. 2022/679 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
.

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Yargılamanın Yenilenmesi

Taraflar arasında görülen davada Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 23/12/2020 tarih ve 2019/496 E. – 2020/676 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı ile davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı tarafça açılan dava sonucunda, müvekkilinin davalı ve gerçekleştirmeyi üstlendiği imalat konusunda yanlış, yanıltıcı, incitici beyanlarda bulunması, hakikate aykırı iddialar ileri sürmesi ve yetkisi olmamasına rağmen imal edilen malzemeden numune alması fiilini işlediği gerekçesiyle müvekkilinin sebebiyet verdiği haksız rekabetin men’ine ve manevi tazminata karar verildiğini, ancak davalı … Firmasının sahibi hakkında evsafına uygun olmayan malzeme teslim ettiğine ilişkin … 5. Asliye Ceza Mahkemesinde 2019/429 Esas sayılı kamu davasının açılıp kesinleştiğini, bu nedenle asılsız iddialarla itibarını zedelediği iddiasının geçersiz olduğunu, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan rapor ile ihaleye konu malzemenin üretiminin mümkün olmadığının tespit edildiğini, bu yöne ilişkin iddialarının doğruluğunun kanıtlandığını, davalının evsafa uymayan malzemeyi teslim ettiğinin sabit olduğunu ileri sürerek, yargılamanın iadesi talebinde bulunmuştur.
Davalı vekili, kesinleşmemiş mahkeme kararlarına dayanarak talepte bulunulduğunu, kararların kesinleşmesi halinde dahi davanın malzeme üretimi ile ilgili olmayıp, davalının müdahaleleri ile ticari itibarın zedelenmesi konusu ile ilgili olduğunu savunarak, talebin reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından, Afyonkrahisar 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/429 E. sayılı dosyasında, davacının müşteki olduğu davada, MSB’nca davaya konu ihale ile ilgili malzeme üzerinde … … ve … … Başkanlığı … Müdürlüğünce, malzemenin ihale konusu değerleri sağlamadığının tespit edilmesi üzerine, … … sahibi ile muayene kabul komisyonu üyeleri hakkında, ihaleye fesat karıştırma suçundan dava açıldığı, davanın halen derdest olduğu, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/903 E. sayılı dosyasında, davacı … … Ltd. Şti tarafından, davalı … aleyhine açılan davada, MSB tarafından açılan ihaleye, davalı ile iş ortaklığı şeklinde katılındığını, malzemenin süresinde teslim edilmemesi nedeniyle ihalenin feshedilip teminatın irat kaydedildiği, teknik sorumlu olarak kusurun davalıda olduğu ileri sürülerek, tüm zararın tazmininin istendiği, davalı tarafça ihale konusu malzemenin üretilemeyeceğinin Çin’deki inceleme ile tespit edildiği, mahkemece uzman bilirkişilerden alınan raporda da ihaleye konu malzemenin üretimi mümkün olmayan malzemeye ilişkin olduğunun tespit edildiği, davalının teknik sorumluluğu üstlenmiş olmasına rağmen, üretimin mümkün olmadığını ihale aşamasında tespit edilebilecek teknik bilgisinin olmasının beklenemeyeceği gözetilerek zarardan sorumluluğun yarı yarıya olması gerektiğine dayanılarak hüküm kurulduğu ve kararın taraflara tebliğe çıkartılarak istinaf süresinin dolduğu, dosyanın Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi nedeniyle kesinleşme şerhinin yazılamadığının bildirildiği, ancak kararın yargılamanın iadesi talebinden önce kesinleşmiş olduğu, davacı vekilinin her ne kadar HMK 375/1-h maddesi uyarınca hileli davranışta bulunmaya dayanmış ise de, davalının ilk davada hileli davranışından söz edilemeyeceği, davanın niteliğinin mahkemece resen tespitinin gerektiği, mahkemece HMK 375/1-ç maddesi uyarınca “Yargılama sırasında aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması” hali esas alınarak, kesinleşmiş mahkeme kararına göre, kesinleşmiş bilirkişi raporu gereğince ihaleye konu malzemenin davacı iddiasında olduğu gibi üretiminin mümkün olmadığının saptanmış olduğu gözetilerek, davacının mahkemenin 2015/783 Esas sayılı dosyasındaki kesinleşen kararının kaldırılarak yargılamanın iadesi talebinin kabul edildiği, ancak davacının yasal bir hakkı ve yetkisi olmamasına rağmen, davalının ihale ile yaptığı sözleşmeye müdahale ederek, ihtarlar çekmesinin, beyanlarda bulunmasının, alt yüklenici üretici firmadan numuneler almasının, hak arama özgürlüğünü aştığı, ihalenin feshinden kaynaklı zararı için üretimi mümkün olmayan malzemeyi ihaleye çıkaran idareyi hasım alması gerekirken, husumetini davalıya yönelterek tüzel kişiliğin kişisel haklarını rencide edici ve zarar verici şekilde müdahalede ve tavırlarda bulunması nedeniyle manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verildiği, davacının daha önce de yargılamanın iadesi talebinde bulunduğu, ancak eldeki davada HMK 375 maddesi uyarınca Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının kesinleştiği ve kesinleşmiş karara dayanak bilirkişi raporunun bulunması nedeniyle yasal koşulların oluştuğu gerekçesiyle davacının yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26.4.2017 tarih 2015/783 Esas, 2017/316 sayılı kararının kaldırılmasına, her ne kadar davacının yetkisi olmaması rağmen davalı tarafça imal edilen malzemeden numune alması ve teslimi yapılan malzeme için müdahalede bulunması yasal değil ise de, ihaleye konu malzemenin üretiminin mümkün olmadığına ilişkin iddiasını kesinleşmiş mahkeme kararı ile saptanmış olduğu gözetilerek, haksız rekabet koşullarının eldeki davada gerçekleşmediği göz önüne alınarak, haksız rekabete ilişkin davacı vekilinin taleplerinin reddine, davalının davacı şirkete karşı yasal olmayan müdahaleleri ve beyanları nedeniyle manevi kişiliğine zarar verdiği gözetilerek 10.000 TL manevi tazminatın kabulü ile davalıdan alınmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, dosyada müvekkilinin davalı tarafça imal edilen malzemeden numune aldığına veya ihale makamına teslimi yapılan malzemeye müdahalede bulunduğuna dair her hangi bir tespitin bulunmadığını, ayrıca ne davalı şirkette ne de ihale makamında görevli ve yetkili olmayan müvekkilinin, resmi görevlilerce yürütülen bu işlemlere müdahalede bulunmasının fiilen de mümkün olmadığını, diğer yandan “ihale konusu malzeme yerine farklı malzeme teslim ederek ihaleye fesat karıştırma” suçundan yargılanmakta olan davalı şirketin, varsa bir itibarının, gerçekleri dile getirdiği ortaya çıkan müvekkilinin değil, kendisinin zedelediğinin de ortada olduğunu, müvekkilinin yıllardır “ihale teknik şartnamesinin hatalı olduğunu, ihale konusu malzemenin üretilemez olduğunu, ihaleden haksız olarak yasaklandığını, bu nedenlerle kişisel mağduriyetini” tüm resmi ve sorumlu makamlara defalarca bildirdiğini, ancak bu makamların maalesef duyarsız kaldığını, buna rağmen süreçte müvekkilinin haklılığının kesinleşmiş mahkeme kararı ve bilirkişi raporu ile ortaya çıktığını ve böylece davalının ihale konusu üretilmesi mümkün olmayan malzeme yerine farklı malzeme teslim ettiğinin de anlaşıldığını, ayrıca bu durumun, davalının teslim ettiği malzeme numunelerinin soruşturma sırasında yapılan test sonuçları ile de teyit edildiğini, süreçte ortaya çıkan gerçekler ve davalı şirketin halen ihale konusu malzeme yerine farklı malzeme teslim ederek “ihaleye fesat karıştırma” suçundan yargılanmakta olduğu dikkate alındığında, müvekkilinin “davalı şirketin manevi kişiliğine zarar verdiği” iddiası ile tazminat ödemeye yeniden mahkum edilmesinin hukuki dayanağının mevcut olmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, davacı yanın ilk önce 09.02.2018 tarihli başvurusuyla yargılamanın iadesini istediğini ve 23.03.2018 tarihinde talebin reddedildiğini, daha sonra 14.01.2019 tarihinde yargılamanın iadesi talebinin, yine 01.03.2019 tarihinde reddedildiğini, davacının şahsi hırs ve mağlubiyetlerinin acısını bir yerden çıkarmak adına, yasalarda açıkça yasak olan ihale gizliliğini ihlal ettiğini, taraf olmadığı bir ihalede müvekkilinin ticari ilişkide bulunduğu firmalardan gizlice numune alarak, bu şirketlere yazılı ya da sesli iletişim cihazlarıyla ulaşarak, müvekkili firmayı karaladığını, müvekkili şirketin ticari itibarını zedelediğini ve müvekkili şirketin yapmış olduğu sözleşmenin feshedilmesi için uğraştığını, davacının yalnızca bu hareketinin dahi haksız rekabet oluşturduğunun, yargılama safhaları boyunca birçok kez kesinleşen yargı kararlarında açıkça ortaya konulduğunu, yerel mahkemenin bu kez önceki gerekçelerinden vazgeçerek yazılı şekilde karar vermesinin hatalı olduğunu, … 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/429 E. 2021/161 K. sayılı ilamında da açıkça görüleceği üzere, müvekkili hakkında beraat kararının verildiğini, davacı yanın iddialarının tamamen asılsız olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 374 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın iadesi talebi, hukuki niteliği itibariyle ayrı ve bağımsız bir dava olup, yargılamanın iadesi istenen davanın devamı niteliğinde değildir. Nitekim, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 10. maddesinde de, yargılamanın iadesini talebini içeren davaların, yeni davalar gibi harca tabi oldukları düzenlenmiştir. O halde aleyhine yargılamanın yenilenmesi davası açılan hükmün davalısının, yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurması durumunda, yeni açılan davanın davacısı olacağı tabiidir. Bu nedenle somut uyuşmazlıkta da yargılamanın yenilenmesi davasını açan … davacı konumunda olup, mahkemece karar başlığında bu hususta yapılan yanlışlık Dairemizce düzeltilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 375. maddesinde belirtilen sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesi istenebilir. Yargılamanın yenilenmesi nedenleri kanunda sınırlı şekilde sayılmış olup, bu sebeplerin yorum yoluyla çoğaltılması mümkün değildir. Davacı … vekili tarafından sunulan dava dilekçesi ile de … 5. Asliye Ceza Mahkemesinde 2019/429 Esas sayılı kamu davasının açılıp kesinleştiği, bu nedenle asılsız iddialarla davalının itibarını zedelediği iddiasının geçersiz olduğunun anlaşıldığı, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan rapor ile de ihaleye konu malzemenin üretiminin mümkün olmadığının tespit edildiği, bu yöne ilişkin iddialarının doğruluğunun kanıtlandığı, davalının evsafa uymayan malzemeyi teslim ettiğinin sabit olduğu ileri sürülmüş, anılan maddenin (h) bendine dayanılarak yargılamanın iadesi istenmiş, ilk derece mahkemesi tarafından ise anılan maddenin (ç) bendi uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 375/h bendinde “Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması” hali, yargılamanın iadesi nedeni olarak düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince de belirtildiği gibi, somut uyuşmazlıkta davalı … Ltd. Şti.’nin, ilk davada verilen karara tesir eden herhangi bir hileli davranışı söz konusu değildir. Davalı şirket de tıpkı başlangıçta davacının yaptığı gibi, usulünce katıldığı ihaleyi kazanmış olup, ihale şartnamesinin hatalı bulunduğu veya ihaleye konu malzemenin üretiminin mümkün olmadığı gibi iddiaların muhatabının davalı şirket bulunmadığı tabiidir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin, somut uyuşmazlıkta anılan nedenin uygulanmasının söz konusu olmadığına dair tespitinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 375/ç maddesinde ise “Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.” hali düzenlenmiştir. Öncelikle anılan maddede belirtilen “sonradan ele geçirilmiş olan belgenin”, ilk davanın görüldüğü sırada mevcut bulunması ve kararın verilmesinden sonra ele geçirilmesi gerektiği tabiidir. Somut uyuşmazlıkta ise Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/903 E.- 2018/196 K. sayılı davasında alınan asıl rapor 13.05.2017, ek rapor ise 15.01.2018 tarihlidir. Bu rapor tarihleri, aleyhine yargılamanın yenilenmesi davası açılan Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/783 E.- 2017/316 K. sayılı davasında verilen 26.04.2017 hüküm tarihinden sonradır. Dolayısıyla anılan belgelerin 6100 sayılı HMK’nın 375/ç maddesinde belirtilen, “sonradan ele geçirilmiş olan belge” niteliği yoktur.
Kaldı ki Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/903 E.- 2018/196 K. sayılı davasının davacısı … … Ltd. Şti., davalısı ise …’dır. … … Ltd. Şti. ile …’ın, … Bakanlığının dava konusu ihalesine adi ortaklık şeklinde, birlikte katıldıkları anlaşılmaktadır. Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin anılan kararı, istinaf edilmeden kesinleştirilmiştir. Dolayısıyla dava konusu ihaleye birlikte katılan taraflar arasında görülüp kesinleştirilen bu türden bir davada elde edilen belgenin, 6100 sayılı HMK’nın 375/ç maddesinde belirtilen türden bir belge olmadığı da açıktır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesinin, davanın anılan madde hükmü uyarınca kabul edilmesi, Dairemizce doğru görülmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 375/ı bendinde yargılamanın iadesi nedeni olarak düzenlenen başka bir hal ise “Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.” durumudur. Anılan hükmün eski kanunda karşılığı olan 1086 sayılı HUMK’nın 445/10. maddesinin uygulanabilmesi için, her iki hükmün de hukuk mahkemelerinden verilmesinin gerektiği, hükümlerden birinin hukuk diğerinin ceza mahkemesinden verilmiş olması halinde, anılan maddeye göre yargılamanın iadesi yoluna başvurulamayacağı, doktrinde belirtildiği gibi, Yargıtayın yerleşmiş kararlarında da kabul edilmiştir (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt: V, s:5222 vd., dn:103a, s:5177, dn:22/g, s:5194, dn:39b, Yargıtay 19. HD’nin 04.02.2000, 1999/8230 E.- 2000/671 K., Yargıtay HGK 11.12.1985, 9/199-1054). O halde her ne kadar henüz kesinleşmemişse de, … 5. Asliye Ceza Mahkemesinde 2019/429 Esas sayılı dosyasında görülen kamu davasının da, işbu davada yargılamanın iadesi nedeni olabilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla 6100 sayılı HMK’nın 375/ı maddesinde belirtilen yargılamanın iadesi nedeni de somut uyuşmazlıkta bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan gerekçelerle yargılamanın iadesi istemli davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değilse de, HMK.’nın 353/1-b-2. maddesine göre, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK ‘nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Bu yeni kararın istinaf kararı olduğu ve istinaf karar tarihinde geçerli bulunan harç ve vekalet ücretine göre hüküm kurulması gerektiği ise tabiidir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf itirazlarının ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile, Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/12/2020 gün ve 2019/496 E. – 2020/676 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA;
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından, peşin harç olarak alınan 44,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30-TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 242,20-TL posta gideri‬, istinaf aşamasında yapılan 45,10-TL posta giderleri, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 1.949,4‬0-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
9-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
10-Davacıdan alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL harçtan mahsubu ile bakiye 21,40-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
11-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12-İİK.’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf kararının neden ve şekline göre, davalı … Ltd. Şti.’nden icranın geri bırakılması için alınan 7.695,76 TL. nakit teminatın davalıya GERİ VERİLMESİNE dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2022 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/05/2022
….