Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/754 E. 2022/204 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2017
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali

Dairemizce verilen 21/02/2020 tarih, 2018/2034 E., 2020/252 K. sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03/03/2021 tarih ve 2020/1790 E., 2021/1960 K. sayılı kararıyla bozulmuş olmakla, dosya incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı gerçek kişi tarafından 2014/14214 sayılı “… … …” ibareli … başvurusunda bulunulduğunu, müvekkilince adına tescilli “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak bu başvuruya yapılan itirazın, önce Markalar Dairesi Başkanlığı’nca sonrasında ise YİDK tarafından reddedildiğini, oysa taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, başvuruda yer alan “… …” ibaresinin 29. sınıftaki mallar yönünden tanımlayıcı bulunduğunu, dolayısıyla başvurunun asli unsurunun “…” ibaresi olduğunu, müvekkili markalarının asli unsurlarının ise “”…” ibaresinden oluştuklarını, başvuruda farklı olarak yer alan “…” ibaresinin başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığını, ayrıca müvekkili markalarının tanınmış … olduklarını ve bu nedenle de başvurunun reddinin gerektiğini, “…” esas unsurlu markaların gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, yine bu ibarenin müvekkili şirketin ticaret unvanının da esas unsurunu oluşturduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/3 ve 5. bentleri koşullarının gerçekleştiğini, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, YİDK’in 2015-M-11838 sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının yerinde bulunduğunu, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet … arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı şirkete ait “…” esas unsurlu markalar ile 2014/14214 sayılı “… … …” ibareli … arasında, başvuru kapsamındaki malların tamamı yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunduğu, dolayısıyla YİDK kararının iptali koşullarının oluştuğu, “…” esas unsurlu markalar davacı şirket adına tescilli olduğundan 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesinin uygulanma imkânı bulunmadığı, davacı şirkete ait “…” asıl unsurlu markaların 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesine göre tanınmış … olduğu ancak taraf markalarının kapsamlarında bulunan mallar aynı tür/benzer bulunduklarından 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında bir değerlendirmeye gerek olmadığı, 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi anlamında bir tescil engelinin bulunmadığı, dava konusu … başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut bir delile rastlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile YİDK’in 21/12/2015 tarih, 2015-M-11838 sayılı kararın iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili, dava konusu başvuru ile davacının itirazına mesnet markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesinin bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Dairemizin 21/02/2020 tarih 2018/2034 E., 2020/252 K. sayılı kararıyla, davalının dava konusu başvurusuna konu markasının “… … …” ibaresinden oluşan ad-soyad markası olduğu, başvuruya itiraz eden davacı şirketin itirazına dayanak markalarının da “…” kelimesinden oluştuğu, taraf markaları kapsamında ortak olarak bulunan “…” ibaresinin ülkemizde yaygın kullanılan bir ad ve soyad olduğu, aynı zamanda bir hayvan ismi olarak bilindiği, davalı şahsa ait başvuru markasının da kişi ad ve soyadından oluşturulmuş, tamamen farklı algıya yol açan bir ad-soyad markası bulunduğu, bu halde, taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim itibariyle karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 03/03/2021 TARİH VE 2020/1790 E. 2021/1960 K. SAYILI İLAMININ ÖZETİ : Dairemiz kararının, davacı vekilince temyizi üzerine anılan Yargıtay ilamı ile özetle, Bölge Adliye Mahkemesince başvuru markasının davalının ad ve soyadını içermesi nedeniyle taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas ihtimali bulunmadığına ilişkin gerekçesi isabetli ise de, davacının, aynı zamanda tanınmışlık vakıasına da dayandığı, gerçeğe dayalı ad-soyad markalarının KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca ayırt ediciliği sağlayabilecek nitelikte olduğunun kabulünün, tanınmış markalara ilişkin KHK’nın 8/4 maddesinde yazılı riskleri doğuracak olsa bile tescil edilebileceği anlamına gelmeyeceği, somut olayda davacı yana ait “…” ibareli markaların “gıda sektörü” yönünden tanınmış olduğunun anlaşıldığı, davacı markalarının tanınmış olduğu sektörler açısından başvuru kapsamındaki her bir mal ve hizmetler dikkate alınarak 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi uyarınca değerlendirme yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı, soyut ve genel değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle Dairemiz kararının davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere, davacı Şirket adına tescilli “…” ibareli markalara dayalı olarak davalı gerçek kişinin başvurusuna yapılan itirazın reddine ilişkin YİDK kararının iptali istemi ile işbu dava açılmış, Dairemizin önceki kararında, taraf markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin bulunmadığı kabul edilmiş, bu kabul Yargıtay’ca da yerinde görülmüş ancak 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi yönünden Dairemiz kararı bozulmuştur.
Dairemizce uyulmasına karar verilen bozma ilamında da açıklandığı üzere, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesi uyarınca, tanınmış markalar sahiplerine, markanın tescil kapsamındaki aynı ve benzer tür mal ve hizmetlerin yanı sıra, 556 sayılı KHK 8/4. maddesinde yazılı koşulların varlığı halinde farklı tür mal ve hizmetler yönünden de koruma sağlar. Böyle bir korumanın varlığı için her şeyden önce, tanınmış … ile sonraki başvuru konusu markaya konu işaretler arasında nispi bir benzerlik bulunması gerekmektedir. Benzerlik şartının sağlanması için, markaları kullanan firmalar arasında idari veya ekonomik bir bağ olduğu konusunda ilişkilendirilme, diğer bir anlatımla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunması şart olmayıp, sonraki markanın tanınmış markayı çağrıştırması yeterlidir. Ancak tanınmış … korumasından yararlanabilmek için, tek başına benzerlik bulunması yeterli olmayıp, 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinde belirtilen, sonraki tarihli başvuru konusu işaretin tescilinin tanınmış markanın itibarına veya ayırt edicilik karakterine zarar vermesi ya da tanınmışlıktan haksız yarar sağlaması hallerinden en az birinin gerçekleşme ihtimalinin bulunması da zorunludur. 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde belirtilen risklerden herhangi birinin doğduğu kanaatine varılırsa, tescil için başvuru yapılan … başvurusunun reddine, tescil edilmiş ise hükümsüzlüğüne karar verilmelidir. Gerçeğe dayalı ad-soyad markalarının KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca ayırt ediciliği sağlayabilecek nitelikte olduğunun kabulü, tanınmış markalara ilişkin KHK’nın 8/4 maddesinde yazılı riskleri doğuracak olsa bile tescil edilebileceği anlamına gelmez. Diğer bir anlatımla, ad-soyad markalarının tescilinin mümkün olup olmadığının KHK’nın 8/4. maddesinde sayılan riskleri oluşturup oluşturmayacağı yönünden denetime tabi tutulmalıdır.
Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda açıklandığı ve Dairemizce uyulan bozma ilamında kabul edildiği üzere davacı adına tescilli “…” asıl unsurlu markalar, gıda (sucuk, pastırma, mantı) sektöründe tanınmışlardır. Davaya konu “… … …” ibareli markanın kapsamında ise 29. sınıftaki “… ve … ürünleri (tereyağı dahil): Her türlü …, beyaz peynirler, kaşar peynirler, yoğurt, ayran, kaymak, krema, krem şanti, … tozu, kefir, … oranı fazla içecekler, meyveli sütler, meyveli yoğurtlar, kımız, … ve … ürünlerinden (… oranı fazla)tatlılar, margarin” malları yer almaktadır. Buna göre davacı markalarının tanınmışlık düzeyi ve markanın ayırt edici niteliği, taraf markaları arasında benzerlik olması ve bu benzerliğin derecesi, dava konusu başvurunun kapsamında yer alan malların da davacı markalarının tanınmış olduğu gıda sektörüne ilişkin oldukları hususları gözetildiğinde, dava konusu başvurunun tescilinin, davacı markalarının ayırt edicilik karakterini zedeleyeceği, bu itibarla 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi koşullarının somut olayda gerçekleştiği kanaatine varılmış, açıklanan nedenle davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davanın KABULÜ ile YİDK’nın 21.12.2015 tarih ve 2015-M-11838 sayılı kararının İPTALİNE,
2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70.TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20.TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50.TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 7.375,00.TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.500,00.TL bilirkişi ücreti, 333,25.TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 1.950,00.TL bilirkişi ücreti, 169,00.TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 3.952,25.TL yargılama gideri ve 29,20.TL peşin harç, 29,20.TL başvuru harç tutarı eklenerek oluşan toplam 4.010,65.TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı … ve … Kurumu tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin uhdesinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından ilk derece yargılamasında ve istinaf aşamasında yapılan herhangi bir gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
8-Davalı … ve … Kurumundan peşin olarak alınan 35,90.TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı kuruma iadesine,
9-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/96-205 E.K. Sayılı ilamı gereğince davacı lehine istinaf duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, davacı vekili ile davalı … vekillerinin yüzlerine karşı, diğer davalının yokluğunda yapılan açık yargılama sonucunda 23/02/2022 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2022