Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/742 E. 2023/678 K. 22.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/742 – 2023/678
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/742
KARAR NO : 2023/678
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/02/2021
NUMARASI : 2020/207 E. – 2021/65 K.

DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : YİDK Kararının İptali, Marka Hükümsüzlüğü

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 24/02/2021 tarih ve 2020/207 E. – 2021/65 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin 2019/74467 sayılı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkilinin “…” ibareli markasını mesnet göstererek yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa başvurunun müvekkili markasıyla benzer olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, markalardaki esas unsurun “…” ibaresinden oluştuğunu, zira müvekkili markasındaki “…” kelimesinin Türkçe’de “bebek” anlamına geldiğini, ayırt edici vasfının bulunmadığını, dava konusu markadaki “…” ibaresinin de benzer şekilde “…” ibaresine herhangi bir ayırt edicilik sağlamadığını, tüketicinin taraf markalarını birbirlerinin serisi olarak düşünmelerinin kaçınılmaz olduğunu, dava konusu markanın da müvekkili markaları gibi 09 ve 35. sınıf mal ve hizmetlerde tescil edilmek istenildiğini, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, müvekkili şirketin www.hepsiburda.com e-ticaret platformunun sahibi olduğunu, anılan platformun son derece tanınmış ve bilinir bir ticaret platformu olduğunu, dava konusu markanın tesciline izin verilmesinin, müvekkilinin “… …” markalarının tanınırlığına zarar vereceğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu, başvurunun aynı zamanda haksız rekabete sebebiyet verdiğini ileri sürerek YİDK’nın 2020-M-4522 sayılı kararın iptali ile 2019/74467 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, taraf markaları arasında bir benzerlik ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markaların bütün olarak birbirlerinden oldukça farklı olduklarını, bu farklılığın hem görsel, hem işitsel hem kavramsal hem de genel görünüş itibariyle ortaya çıktığını, müvekkili markası “…” şeklinde okunurken davacı markasının “…” şeklinde okunduğunu, markaların başlangıç seslerinin birbirlerinden farklı olduğunu, bu kısımların daha önemli olduğunu, markalardaki tek ortak unsurun “…” kelimesi olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresi ile tescilli çok sayıda markasının bulunduğunu, davacı markasının tanınmış olduğundan söz edilemeyeceğini, müvekkili markasında “…” ibaresinin yer alıyor olmasının kötü niyet ve haksız rekabet göstergesi kabul edilemeyeceğini, davacının markasını kullanmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markalarının görsel olarak birbirleriyle herhangi bir benzerlik taşımadıkları, birbirlerine en ufak bir yanaşma içerisinde olmadıkları, markaların başlangıç sesleri (… – …) birbirlerinden tamamen farklı olup her iki markanın “bi” sesiyle bitiyor olmasının markaların işitsel olarak benzer algılanmaları için yeterli olmadığı, zira tüketicilerin, markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle daha fazla odaklandıkları, taraf markalarının kavramsal olarak da birbirlerinden farklı sözcük unsurları içerdikleri, “…” kelimesinin, taraf markalarının ortak oldukları emtia grubunda, davalı ve davacı yandan da öncesinde ve hatta sonrasında pek çok marka başvurusuna konu edildiği, dolayısıyla tek heceli ve tek sesten oluşan böylesi bir ibarenin, sonraki markalarda çeşitli ek unsurlar ile birlikte kullanımı ile oluşan bütünsel algıda, davacı yanın önceki markasına bir yanaşma göstermediği sürece, sonraki marka ile önceki davacı markası arasında da tüketicinin bağlantı kurmasını gerektiren bir ilişki ortaya çıkmayacağı, kaldı ki uyuşmazlık konusu emtiaların ilgili tüketici kitlesinin dikkat, özen ve bilinç düzeyinin nispeten daha yüksek olacağı bir durumda, tüketicinin salt son seste yer alan “…” ibaresinden kaynaklı bir yanılgı yaşamasının makul bir beklenti olmadığı, davacının “…” ibaresi etrafında yarattığı bir seri marka ailesi bulunmadığından başvurunun davacı markasının yeni bir serisi olarak algılanma ihtimalinin de son derece zayıf olduğu, tüketicinin iki ayrı marka karşısında olduğunu derhal algılayabileceği ve herhangi bir nedenle aralarında iktisadi ya da idari bir bağlantı kurmayacağı, dosyaya sunulan delillerden davacının itiraza mesnet markasının tanınmış olduğu sonucuna varılmadığı, kötü niyete ilişkin delil bulunmadığı, taraf markaları benzer olmadığından haksız rekabet iddiasının yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, her iki taraf markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, markalar arasında idari/ekonomik bağlantı olduğunun düşünüleceğini, müvekkili markasının tanınır hale geldiğini, farklı mal ve hizmetlerde dahi tescil edilmemesi gerektiğini, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını, haksız rekabet de teşkil ettiğini ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali ile marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi nedeniyle markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, zira markaların “…” ve “…” şeklindeki başlangıç kısımlarının markaları birbirinden yeterince farklılaştırdığı, başvuru ile itiraza mesnet markanın tertip tarzları ve bıraktıkları bütünsel algı itibariyle de birbirlerinden oldukça farklı oldukları, davalının başvuru markasını gören tüketicilerin bunun davacının itiraza mesnet markasından farklı bir marka olduğunu derhal ve hiç düşünmeden anlayabilecekleri, davacı markasının tanınmış olduğu kanaatine varılamadığı, taraf markaları benzer olmadığından tanınmışlığın somut uyuşmazlığa bir etkisinin bulunmadığı, markalar benzer bulunmadığından haksız rekabetin de gerçekleşmediği, kötüniyetin ispatlanamadığı, davaya konu YİDK kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,00-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 15/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.