Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/741 E. 2023/727 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/741 – 2023/727
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/741
KARAR NO : 2023/727
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2021
NUMARASI : 2020/130 E. – 2021/11 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka YİDK Kararının İptali İle Hükümsüzlük

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 21/01/2021 tarih ve 2020/130 E. – 2021/11 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalı şirketin 2018/104856 nolu “…” ibareli marka başvurusuna müvekkilinin 2012/29129 nolu “…”, 2012/23055 nolu “…”, 2008/57792 nolu “…”, 2011/47045 nolu “…” ibareli markalarını mesnet göstererek yaptıkları itirazın davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa dava konusu başvurunun, müvekkili markalarına iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin “V” ibaresi taşıyan markalarının yeni bir versiyonu, serisi olarak algılanacağını, başvurunun kötü niyetle yapıldığını ileri sürerek, YİDK’nın 2020-M-624 sayılı YİDK kararının iptali ve 2018/104856 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, davacının 2012/29129, 2012/23055 ve 2011/47045 sayılı dayanak markalarına karşı kullanmama def’inde bulunduklarını, davacının YİDK kararının iptali istemi bakımından yargılamada 2008/57792 ve 2011/47045 sayılı markalara dayanma hakkı bulunmadığını, davacının karıştırma ihtimali, tanınmışlık ve kötüniyet ile haksız rekabete dayalı iddialarının, müvekkilin başvurusunda “V” harfinin bulunmasına yönelik olduğunu, müvekkili başvurusunun konusu olan işaret ile davacı markaları gerek görsel, sesçil ve anlamsal olarak bıraktıkları genel intiba bakımından tamamen farklı olduğunu, tüketicilerin markaları bütün olarak gördüklerinde derhal birbirlerinden farklı markalar olduklarını farkedebileceklerini, müvekkili markaları ile davacı markaları arasında işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden hiçbir unsur bulunmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/03/2014 tarih ve 2015/9029 E- 2016/3974 K. sayılı kararında 09, 16, 35, 38, 41 ve 42. sınıf mal ve hizmetleri içeren 2012/58837 sayılı “…” ibareli marka bakımından “V” harfi nedeniyle iltibas ihtimali bulunmadığı yönündeki kararı onadığını, yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/03/2014 tarih ve 2015/6221 E.- 2015/13283 K. sayılı bir başka kararda ise “…” markası bakımından benzerlik bulunmadığına kanaat getirdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan mal ve hizmet sınıflarından 09, 35, 38, 41 ve 42. sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin, davalı yanın itiraz gerekçesi markaları kapsamında aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmetler ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki hizmetler oldukları, benzerliği tespit olunan emtiaların tamamının ve özellikle 38, 41 ve 42. sınıf hizmetler bakımından ilgili tüketici kitlesinin daha üst dikkat, özen ve bilgi düzeyine sahip olacakları, taraf markaları karşılaştırıldıklarında “…” markası ile davacının … ve … markalarının “V-” + “sözcük” unsuru kombinasyonu ile oluşturulduğu görülmekle birlikte bütünsel algıları itibariyle salt “V” harfinden kaynaklı bir yanılgı ihtimalinin var olduğunun kabul edilmesi, ilgili tüketici kitlesinin niteliği de gözetildiğinde mümkün olmadığı, davacının, “V-” şeklinde yaratmış olduğu bir seri marka ailesinin bulunduğu yönünde kanaate de varılmasının mümkün olmadığı, dolayısıyla davacının “V-”+”sözcük” şeklindeki tüm kombinasyonların veyahut “V+sözcük” şeklindeki kombinasyonların tamamının, kendi markaları ile ilişkilendirilebileceği yönündeki iddiasında, bahsi geçen markaların tamamı bakımından iktisadi bir bağlantılandırmanın varlığını gerektirecek düzeyde bir algının tüketici nezdinde oluşmayacağı, bununla birlikte davacıya ait ve markalarının ise, bütünsel görünüm ve algıları itibariyle dava konusu markadan zaten farklı oldukları, anılan “…” markasının tüketici tarafından bütün olarak, tek parçalı ve yabancı bir sözcük şeklinde algılanacağı, “…” markasının da bütünsel görünüm ve ön plana çıkan unsurları itibari ile dava konusu markadan derhal uzaklaştığı, tüketicinin dava konusu markadaki “V” unsurunu, davacı markaları ile ilişkilendireceğinin kabulünün, “V” harfinin inhisarının davacı yana bırakılması sonucunu doğuracağı, halbuki ticaret hayatında “… + “sözcük” unsur kombinasyonu ile oluşturulmuş yüzlerce markaya rastlanılabileceği gibi tek başına “V” harfinin ön plana çıkartıldığı logoların da mevcut olabileceği, keza yine “-“ işaretinin de mutat bir ayraç işareti olarak tercih edilebilecek ilk işaretlerden olduğu, bu tür markalar açısından iltibas değerlendirmesi açısından önemli olanın görsel stilizasyon ve sözcük unsurlarındaki yanaşma hali olduğu, başka bir ifadeyle işaretler arasında önceki markadan sonraki markaya imaj devrine neden olarak algılanabilecek bir ilişkinin mevcut olması gerektiği, halbuki somut uyuşmazlıkta her iki açıdan da işaretlerin yanaştığından bahsedilemeyeceğini, davacı yanın söz konusu markalarının tanınmış olduğuna kanaat getirilecek deliller dosyada mevcut olmadığı, hal böyleyken farklı kelime unsuru ile bir araya getirilmiş “V” harflerinden oluşan algı dışında, herhangi bir şekilde ortak unsur taşımayan taraf markalarının, tüketiciler nezdinde yanılgı doğurabilecekleri yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde “V-” ibaresinin markasal algı yarattığını, taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, “…” ibaresinin zayıf bir ibare olması nedeniyle tek başına marka olarak tescil edilemeyeceğini, başvuruya ayırt edicilik katanın “V-” ibaresi olduğunu, markaların karıştırılması ihtimalinin bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka YİDK kararının iptali ile hükümsüzlük istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraf markaları “…” kombinasyonu ile oluşturulmuş ise de, markalar arasında SMK’nın 6/1. maddesi anlamında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, zira Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11.04.2016 tarih ve 2015/9029 E.-2016/3974 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere harf markalarının korunmasında daha sert bir ölçünün gerektiği, zira özel bir biçim ve düzenleme şekli içermeyen sadece harflerin korunmasının mümkün olmadığı, somut uyuşmazlık yönünden itiraza mesnet markalarda bu şekilde özel bir düzenleme tarzı ve biçimden söz edilemeyeceği, başvuru ile itiraza mesnet markalarda “V” harfinden sonra kullanılan kelimelerin farklı olması nedeniyle, başvurunun yeterince uzaklaştığı ve itiraza mesnet markalarla ilişkilendirilmesine sebebiyet verecek bir unsur da içermediği, ortalama tüketicilerin markalardaki görsel ve sescil farklılığı ilk bakışta ve hemen farkedebileceği, nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.12.2015 tarih ve 2015/6221-13283 E.-K. sayılı ilamında “…” ibareli başvurunun dava dışı … A.Ş.’nin “V-ibare” şeklindeki markalarıyla benzer bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 120,60-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı uhdesinde bırakılmasına,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 24/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.