Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/739 E. 2023/677 K. 22.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/739 – 2023/677
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/739
KARAR NO : 2023/677
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2021
NUMARASI : 2020/126 E. – 2021/35 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka ile ilgili YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 17/02/2021 tarih ve 2020/126 E. – 2021/35 K. sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2018/59339 sayılı “…” ibaresinin 36. sınıf hizmetlerde tescili için yaptığı başvurunun davalı şirketin “… esas unsurlu markalarını mesnet göstererek yaptığı itiraz üzerine davalı … Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun kararıyla nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkilinin 2013 yılında kurulmuş bir sigorta şirketi olduğunu, kurulduğu günden bu yana “… Sigorta” markası ile faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin kuruluşu ile birlikte 2013/61678, 2013/61683 ve 2016/15360 sayılı markaların da başvurusunda bulunduğunu, taraf markaları arasında bir benzerlik bulunmadığını, markaların birbirlerinden farklı olduklarını, bütünsel anlamda benzerlik taşımadıklarını, müvekkilinin sigorta sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalının ise eğitim sektöründe faal olduğunu, müvekkilinin markasının tanıtımı ve bilinilirliğini arttırmak için çok sayıda reklam çalışması yaptığını, tüketicilerin taraf markaları arasında bir bağ varmış yönünde algı edinmelerinin mümkün olmadığını, davalı şirketin itirazında kötü niyetli olduğunu, “…” ibaresi taşıyan çok sayıda önceki markanın var olduğunu ileri sürerek, YİDK’nın 13/02/2020 tarih ve 2020-M-590 sayılı kararının iptali ile müvekkilin 2018/59339 başvuru numaralı markasının tescili talep olunan tüm emtialar bakımından tescil işlemlerinin kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili, taraflar arasında devam etmekte olan çok sayıda dava bulunduğunu ve bu davaların müvekkili lehine sonuçlandığını, Ankara 3. FSHHM’nin 2018/463E.-2019/532K. sayılı kararı ile yine Ankara 3. FSHHM’nin 2018/460E.-2019/531K. sayılı kararlarının işbu dava konusu uyuşmazlıkla benzer mahiyette olduklarını, “…” ibaresinin esas unsur olduğunu, “sigorta” kelimesinin 36. sınıf hizmetler açısından tanımlayıcı olduğunu, davacının işbu markasını da önceki tarihli markaları ile birebir aynı sınıflarda tescil ettirmek istediğini, dolayısıyla bahsi geçen uyuşmazlıkların işbu dava bakımından göz önüne alınarak, işbu davanın da reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin tescilli markalarından 2010/28470 sayılı markasını … … A.Ş.’den devraldığını, davacının kötü niyetli olduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunduğunu, davacının sınırsız sayıda renk seçeneği özgürlüğü varken müvekkilinin tanınmış “…” markalarına yanaşır şekilde bir renk kombinasyonunu kullandığını, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin var olduğunun kabulü gerekeceğini, müvekkili markalarının eğitim sektöründe tescilli olduğu gibi 36. sınıftaki hizmetlerde de tescilli olduğunu, dolayısıyla markalar arsında bir hizmet farklılığının söz konusu olmadığını, davacının önceki tarihli markaları bakımından bir kazanılmış haktan bahsedilemeyeceğini, önceki markalarının tescili üzerinden 5 yıllık süre geçmediğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, taraf markalarının 36. sınıf hizmetleri aynı şekilde içerdikleri, 36. sınıf hizmetlerin tüketicilerin hizmetlerden yararlanırken üst düzey bir dikkat ve özen gösterecekleri, başvurunun genel kompozisyonu itibariyle esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davacı yanın markalarını unsurunun da “…” kelimesi olduğu, zira markalardaki değer kelimelerin kimsenin tekeline bırakılamayacak jenerik unsurlar oldukları ve tali nitelikte algılanacakları, tüketicilerin taraf markalarında ilk algılayacakları ibarenin “…” kelimesi olması nedeniyle taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunduğu, işitsel ve kavramsal benzerliğin de oluştuğu, “…” ibaresinin çok sayıda işletme tarafından kullanılmasının dava konusu hizmetler bakımından ayırt edici vasfını tartışılır hale getirmeyeceği, işaretler arasındaki benzerliğin oluşturduğu bütünsel algının taraf markaları arasında iktisadi-idari bir bağlantı bulunduğu yanılgısını doğurabilecek düzeyde olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, müvekkilinin 2013/61678 ve 2013/61683 nolu “… Sigorta” ibareli markalarının bulunduğunu, dava konusu başvurunu da bunların serisi niteliğinde olduğunu, taraf markalarının benzer olmadığını, davacının 2010/28470 sayılı markasını kullandığını ispatlayamadığını, kullanmamasına rağmen markasını düzenli aralıklarla tescil ettirdiğini, müvekkili markasının …takımına sponsor olduğunu ve tanınmış nitelikte bulunduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : Dava, marka ile ilgili YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacının 21.06.2018 tarihinde 2018/59339 sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, başvuru kapsamında 36. sınıf hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilanına davalı şirket tarafından “…” asıl unsurlu markalara dayalı olarak başvuruya itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı başvurunun davacının kullanım ispatı gerektirmeyen 2017/26561, 2017/44445 ve 2017/48479 sayılı markalarıyla benzer bulunarak başvurunun reddedildiği, bu karara karşı davacı başvuru sahibi tarafından yapılan itirazın da Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun 13/02/2020 tarih ve 2020-M-590 sayılı kararıyla nihai olarak reddedilmiş olduğu, YİDK kararının davacıya 15.02.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davanın da iki aylık hak düşürücü süre içerisinde 14/04/2020 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvuru, “…” ibaresinden oluşmaktadır. Başvuruda “…” ibaresi yeşil renk ile yazılmış, bu ibarenin hemen yanında daha küçük şekilde turuncu renklerle yazılmış “sigorta” kelimesine ve en altta ise “…” şeklinde slogan ibarelerine yer verilmiştir. Redde mesnet markaların ise herhangi bir şekil ve figüratif unsur içermeyen “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/01/2020 tarih, 2019/2468 E- 2020/605 K. ve 03/04/2019 tarih, 2018/744 E.-2019/2544 K. sayılı ilamlarında da kabul edildiği üzere düşük seviyede ayırt ediciliğe sahiptir. Öte yandan, başvuru konusu işaret, davalı şirketin redde mesnet markası tertip tarzı ve içerdiği ek unsurlar ile davalı markalarından yeterince farklılaşmıştır. Davacı başvurusuna konu “…” ibaresinde, tamamen davacı şirketin iştigal konusuna yollama yapılmaktadır. Davalı şirket markasıyla işletmesel bağlantılandırmayı tesis eden herhangi bir unsur da dava konusu başvuruda yer almamaktadır. Nitekim, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21/02/2023 tarih ve 2021/6301 E.-2023/1009 K. sayılı kararında davacının 2017/83579 başvuru numaralı ve “…” ibareli markası davalı şirketin 2010/28470 sayılı “… …+şekil” ibareli markasıyla benzer bulunmamıştır. Tüm bu hususlarla beraber başvuru kapsamındaki 36. sınıf hizmetlerin hitap ettiği ortalama düzeydeki tüketici kesiminin dikkat ve özen düzeyi de gözetildiğinde, dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama tüketiciler nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/01/2020 tarih, 2019/2468 esas, 2020/605 karar sayılı ilamında da benzer değerlendirmeler yapılmış ve “… …” ibareli marka ile “…” asıl unsurlu markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı kabul edilmiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince dava konusu başvuru ile redde mesnet marka arasında karıştırılma tehlikesinin bulunmadığı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Her ne kadar davacı tarafça, dava konusu başvurunun tescil işlemlerinin devamına karar verilmesi talep edilmiş ise de HGK’nın 22/03/2017 tarih, 2017/11-78 E-2017/521 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere mahkemelere tescil isteminin kabulü ya da reddi yönünde tanınmış bir yetki bulunmadığından ve tescil işleminin idari nitelikte bir işlem olup Kurul kararının kabulüne bağlı doğal bir sonuç olduğundan bu talep yerinde görülmemiş, anılan talep ayrı bir dava olarak nitelendirilemeyeceğinden bu talebin reddi nedeniyle davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Bu itibarla, SMK’nın 6/1. maddesindeki iltibas koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden Dairemizce davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 17/02/2021 gün ve 2020/126 E. – 2021/35 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile; YİDK’nın 13/02/2020 tarih ve 2020-M-590 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 125,50-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
4-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 1.800,00-TL bilirkişi ücreti, 115,50-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 65,50-TL tebligat masrafı, 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcından oluşan toplam 2.143,10-TL yargılama giderine, 54,40-TL başvurma harcı, 54,40-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.251,90-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen davacıya iadesine (HMK m.333),
8-Davacıdan peşin olarak alınan 59,30-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
9-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH: 16/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.