Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/738 E. 2023/735 K. 26.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/738 – 2023/735
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/738
KARAR NO : 2023/735
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2020
NUMARASI : 2018/435 E. – 2020/361 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Marka Hakkına Tecavüzün Durdurulması, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 18/11/2020 tarih ve 2018/435 Esas – 2020/361 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin 1970’li yıllarda ticaret hayatına başladığını, birçok otomobil markasına ait … …, aksesuar vb. malların satışını yaptığını, bu bağlamda 2014/100131 sayılı “…” ibaresini ve 2016/81478 sayılı “….com” ibaresini kendi adına tescil ettirdiğini, www…..com alan adını ise 03.12.2014 tarihinde alarak kullanıma açtığını ve bu site üzerinden satış yaparak, ticari faaliyetlerini sürdürdüğünü, davalı tarafın www…..com internet sitesini açarak müvekkili markaları ile aynı sınıfta yer alan ürünlerin satışını yapmaya başladığının tespit edildiğini, davalı Şirkete 03.10.2018 tarihli ihtarnameyi keşide ettiklerini ve kullanımlarını durdurmasını ihtar ettiklerini, ancak davalının bu uyarıları dikkate almayarak cevabi ihtarnamesinde kullanımının engellenemeyeceğini belirttiğini, ilgili sitede bizzat davalı firmaya ait bilgilerin yer aldığını ve fatura karşılığı ürün satışı yaptığını, potansiyel müşterilerin davalının kullandığı alan adı ile müvekkiline ait markaları karıştıracağını, aradaki tek farkın “…” kelimesi olduğunu, söz konusu sitenin müvekkiline ait olduğu düşüncesinin doğduğunu, bununla birlikte davalı kullanımlarının aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, “www…..com” ibareli internet sitesine erişimin engellenmesine, benzeri kullanımların önlenmesine, 1.000,00.-TL maddi ve 100.000,00.-TL manevi tazminatın dava tarihiden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili Şirketin 1928 yılında kurulmuş, Türkiye’nin bilinen lider otomotiv perakendecisi ve araç kiralama şirketi olduğunu, ilgili domain adının müvekkiline ait olmadığını, davacının markasının genel bir ifade olduğunu, toplumun ilgili kesiminde malların ticari kökenine dair bir algı oluşturmadığını, “…” ibaresi için internet üzerinde yapılan aramalarda onlarca sonuç ortaya çıktığını, sektöre ilişkin genel bir ifadeyi tescil ettirmiş davacının haksız avantaj elde ettiğini, davacının kendi üretimine ilişkin … … satışı olmadığını, müvekkilinin otomobil sektöründe önde gelen şirketlerden biri olduğunu ve … … satışı yaptığını, dolayısıyla sitesinde yönlendirici kodlar kullandığını, müvekkilinin kullanımlarının davacıdan önce olduğunu, kullanılan ismin uluslararası alanda, internette vs. her yerde kullanıldığını, bu şekilde genel tanımlayıcı bir ibare nedeniyle marka ya da işaretlere tecavüz gerçekleştirildiğinden bahsedilemeyeceğini, internet ortamında “…”, “… …”, “e …” gibi kelimeler ile arama yapıldığında www…..com.tr, www…..com vb çok sayıda web sitesinin çıktığını, davacıya ait markaların 03, 09 ve 35. sınıfları kapsadığını ancak davacı web sitesinde bu sınıflarda herhangi bir mal ya da hizmet sunumu bulunmadığını, müvekkili firmanın … topluluğunun grup firmalarından biri olduğunu, müvekkili web sitesinde “…” markası ile iltibas yaratacak hiçbir kullanımın bulunmadığını, oto … parçasını satın alacak kişilerin bilinçli tüketiciler olduğunu, müvekkili web sitesinde bağlı bulunulan şirket topluluğunun tanınmış markası ve… markasının yer aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davalının “www…..com” alan adının sahibi/işleticisi olduğu, davalının ilgili alan adında gerçekleştirdiği faaliyetlerin, davacı adına tescilli markalar kapsamında kalan emtia ile örtüştüğü, davalının ilgili alan adı ve web sitesinde bulunan “…” şeklindeki kullanımlarının, tüketiciyi yanıltarak davacı yan adına tescilli önceki tarihli markalardan doğan hakları ihlal eder nitelikte olduğu, davalının kullanımlarının davacı yandan daha önceye dayandığı savunmasının ispatlanamadığı, davalı web sitesinin, davacı tescilli markalarından ve alan adından sonraki tarihli olduğu, tüm bu tespitler ışığında davalı şirkete ait “www…..com” internet sitesine erişimin engellenmesinin, aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimde kullanılmasının önlenmesine yönelik kanaate ulaşıldığı, davalının dava konusu marka üzerinden yapmış olduğu satışlardan elde ettiği gelirin 29,36 TL olarak tespit edildiği, davalının eylemleri ve kullanımları nedeni ile davacının manevi olarak da zarar gördüğü, kendi markasının başkası tarafından kullanılması nedeni ile üzüntü yaşadığı dikkate alındığında 10.000,00.-TL manevi tazminata hükmedilmesinin hakkaniyete uygun olacağı, hükmün ilanında davacının menfaatinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirkete ait “www…..com” internet sitesine erişimin engellenmesine, aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimde kullanılmasının önlenmesine, masrafı davalıya ait olmak üzere hüküm özetinin ulusal çapta yayın yapan gazetelerden birinde ilanına, 29,36 TL maddi, 10,000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili, mahkemece hükme esas alınan hesap bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, 2018 ve 2019 yılında toplam 6 kişiye 346,46 TL’lik satış yapıldığı tespitinin eksik ve yetersiz incelemeye dayalı olduğunu, hukuka aykırı davranışını inkar etmeye çalışan, çelişkili davranan davalının sorumluluktan kurtulmak için gizleme/perdeleme yapmaktan da kaçınmayacağı hususunun gözden kaçırıldığını, internet satışlarını, bunların muhasebe kayıt ve işleyişini bilen, marka ihlali, hesaplama ve bilişim konusunda bilgi ve tecrübesi olan bilirkişi heyetine yeniden inceleme yaptırılması gerekirken yetersiz incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmasının eksik ve hatalı olduğunu, öte yandan davalının kârlılık oranı % 26,50 olarak belirlenmişken, % 10 oranı esas alınarak hüküm kurulmasının da doğru olmadığını, dava konusu uyuşmazlıktaki hukuka aykırılıklar, yaşanılan süreç, müvekkilinin mağduriyeti, davalının tutum ve davranışı, paranın alım gücü vb. hususlar birlikte değerlendirildiğinde takdir edilen manevi tazminatın son derece düşük kaldığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, zaman aşımı savunmalarının değerlendirilmediğini, davacının tescil edildiğini belirttiği alan adının genel bir ifade olup, tüketicinin zihninde malların ticari kökenine dair bir algı oluşturmadığını, ayırt edici niteliği bulunmayan ve özgün de olmayan söz konusu ibarenin zayıf olduğunu, malın ticari kaynağını göstermediğini ve bilgilendirme algısı yarattığını, sektöre ilişkin global ve her kesim tarafından kullanılan bir ifade olduğunu, müvekkili tarafından kullanılan alan adının, davacının isim hakkına zarar vermediğini, müvekkilinin otomobil sektöründe Türkiye’nin önde gelen şirketi olup, … … satışı da yaptığını, dolayısıyla bu yönlendirici kodları kullanmasının doğal olduğunu, müvekkilinin, davacıdan önceye dayanan markasal bir hakkının bulunduğunu, oto … parçası satın alacak kişilerin ortalama tüketici değil bilinçli tüketiciler olduklarını, her iki internet sitesinin farklı bulunduğunu, tarafların geçmişine ilişkin ayrıntılı açıklamalara yer verildiğini ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, markaya tecavüzün durdurulması, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, markaya tecavüz devam ettiği sürece zaman aşımının işlemeyeceği, davalının önceki tarihli markasal kullanımda bulunduğu savunmasının ispat edilemediği, hitap edilen tüketicinin bilinç ve dikkat düzeyinin ortalama olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf itirazlarının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2-Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı Kanun’un 7/2. maddesinde, marka tescilinden doğan hakların münhasıran marka sahibine ait olduğu, marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılmasının, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılmasının önlenmesini isteyebileceği, aynı maddenin 3. fıkrasının d bendinde ise işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanmasının yasaklanabileceği düzenlenmiştir. Kanun’un 29. maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan haller düzenlenmiş ve marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmanın, marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmenin marka hakkına tecavüz sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, davacı adına tescilli 2014/100131 sayılı “…” ve 2016/81478 sayılı “….com” ibareli markalar bulunmaktadır. Yine “www…..com” alan adı da 28.08.2013 tarihinde davacı Şirketin temsilcisi …adına tahsis edilmiş olup, bu internet sitesi de davacının kullanımındadır. Davalının kullanımında olan “www. ….com” adlı internet sitesi de 10.05.2018 tarihinde oluşturulmuştur. Davalı tarafın internet sitesinde, otomotiv sektörüne ilişkin … …, aksesuar ve motor yağı ürünlerinin satışının yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere davacı markaları ile davacının kullanımındaki internet alan adının asli unsuru “…” ibaresi iken, davalının kullanımındaki internet sitesinin alan adı ise “…” asıl unsurludur. Tarafların ortak olarak kullandıkları “…” ibaresi, davalının fiili kullanımının gerçekleştiği otomotiv sektörü yönünden elektronik yolla veya internet üzerinden otomotiv sektörüne ilişkin … satışını ifade etmekte olup bu hali ile ortalama tüketiciler yönünden ayırt edici nitelik taşımayan ya da ayırt ediciliği son derece düşük bir ibaredir. Gerçekten de otomotiv sektörüne ilişkin … … veya aksesuar ürünlerinin ortalama tüketicileri üzerinde “…” ibaresi, herhangi bir markasal algı yaratacak nitelikte değildir.
Her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de tanımlayıcı olan ya da tanımlayıcı olmamakla birlikte tanımlayıcılığa yakın olan markaların koruma düzeyinin düşük tutulması gerekmektedir. Öte yandan, ayırt edici niteliği zayıf olan markalar yönünden iltibas ihtimali daha düşük olacaktır. Diğer bir deyişle, tescili istenilen mal ve hizmetleri, diğer işletmelerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme gücü düşük kalan, zayıf marka olarak nitelendirilebilecek markaların koruma alanı daha dar bulunmaktadır. Bu husus dikkate alınarak değerlendirildiğinde, davacı markaları ve internet alan adı ile davalı internet alan adı kullanımı arasında iltibasa yol açacak düzeyde benzerlik bulunmadığı, zira davacı markalarının ayırt edici nitelik taşımadığı ya da ayırt ediciliklerinin son derece düşük olduğu, aksinin kabulü halinde “…” ibaresinin davacının tekeline verilmesi gibi bir sonucun doğacağı, marka olarak tescili sağlanan tanımlayıcı ibarelerin sadece tescilin sağlandığı gerekçesiyle kullanım tekelinin kimseye bırakılamayacağı, bunun dışında davalının internet sitesinin içeriği itibariyle de davacı markalarına tecavüz teşkil eden ya da davacının kullanımındaki internet sitesi ile haksız rekabete yol açan bir kullanımın varlığının da ispat edilemediği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Nitekim yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.06.2022 tarih, 2021/435 Esas, 2022/4633 Karar sayılı ilamında da, marka korumasında ayırt edici olmayan unsurlar dikkate alınmayacağı belirtilerek, “…” unsurlu marka ile “…+Şekil” unsurlu marka arasında karıştırılma tehlikesinin olmadığı, zira “…” ibaresinin 35.sınıftaki “satış hizmetleri” yönünden SMK’nın 5/1-d maddesi hükmü uyarınca kullanım tekeli kimseye bırakılamayacak işaretlerden olduğu açıklanmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce dosyada mevcut bilirkişi raporunun teknik yönlerinden faydalanılmış, iltibas değerlendirmesi yönünden anılan rapora itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 18/11/2020 gün ve 2018/435 Esas – 2020/361 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.724,83 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.544,93 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden markaya tecavüzün durdurulması ve önlenmesi davası yönünden 15.000,00 TL, maddi tazminat davası yönünden 1.000,00 TL, manevi tazminat davası yönünden 15.000,00 TL olmak üzere toplam 31.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinin yargılaması sırasında herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),

9-Davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğinden, alınması gereken 179,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafça istinaf başvurusunda yatırılan 172,00 TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile kalan 7,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
10-Davalı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 171,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
11-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi uhdesinde bırakılmasına,
12-İstinaf aşamasında davalı tarafından 56,00 TL posta ücreti, 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 204,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
13-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 26/05/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.