Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/732
KARAR NO : 2022/1466
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/06/2018
NUMARASI : 2016/151 E. – 2018/192 K.
DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVACI ŞİRKET
KAYYIMI :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Marka İle İlgili Kurum Kararının İptali, Hükümsüzlük
Dairemizce verilen 30/01/2020 tarih 2018/1892 E., 2020/110 K. sayılı karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2021 tarih ve 2020/1406 E., 2021/1065 K. sayılı kararıyla bozulmuş olmakla, dosya incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkili …’nun diğer davacı şirketin %50 ortaklarından biri ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketi temsilen tek başına imza yetkisinin bulunduğunu, müvekkili şirketin ilk kez 1992 yılında tescil ettirdiği “…” ve “…” esas unsurlu markaların sahibi olduğunu, “…” ibaresinin müvekkili firmanın tescilli ticaret unvanının da ayırt edici unsuru bulunduğunu, etkin ve yoğun ticari faaliyetler neticesinde müvekkili markalarının tanınmış hale geldiğini, müvekkilinin “…” markasının TPE sicilinde…no ile 2008 yılından bu yana kayıtlı tanınmış marka olarak da koruma altında bulunduğunu, davalı gerçek kişinin müvekkili şirketin ortaklarından … …’nun oğlu olduğunu, davalının müvekkili şirkette yönetim kurulu üyesi ve … Şirketler Grubu’nun pazarlama koordinatörü bulunduğunu, davalının … sayılı “… …” markasının 29. sınıfta adına tescili için yaptığı başvuruya müvekkillerinin itirazının, davalı TPMK.’nın 08.02.2016 tarih ve 2016-M-1396 nolu YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, davaya konu YİDK kararının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b hükmüne aykırı olduğunu, somut olayda taraf markalarının esas unsurlarının benzer bulunduğunu, davalının marka başvurusunun tescil edilmek istendiği ürünlerin, müvekkili markalarının tescilli ürünleri ile birebir aynı olduğunu, davaya konu YİDK kararının 556 sayılı KHK’nın 8/4 ve 8/5. maddesi hükmü uyarınca da iptalinin gerektiğini ileri sürerek, davalı … YİDK kararının iptalini ve diğer davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … vekili, müvekkili kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalı … vekili, yayın kararına karşı yapılan itirazların yönetim kurulu kararı ve iç ilişkide talimat olmaksızın, usule aykırı ve geçersiz olarak yapıldığını, davacı şirket adına münferiden imzaya yetkili yönetim kurulu başkanı … Keskinoğu tarafından TPE’ye sunulan yazılı bildirimle yayına itiraz işlemi dilekçesinin geri çekildiğinin ve itirazdan feragat edildiğinin bildirildiğini, davacı … tarafından yapılan itirazın ise itiraz hakkı bulunmadığından hareketle reddedildiğini, “…” markasında yer alan “…” ibaresinin müvekkilinin adı olduğunu, davacı yanın kötü niyet iddiasının soyut ve mesnetsiz bulunduğunu, müvekkili markası ile davacı şirket markaları arasında KHK’nın 8/1-b anlamında hiçbir benzerlik bulunmadığını, KHK’nın 8/4 maddesi hükmü gerekçe gösterilerek yapılan itiraz ve taleplerin de hukuki dayanaktan ve ispattan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı … yönünden itirazında dayanılan markaların diğer davacı tüzel kişi adına tescilli olması nedeniyle kendi adına bizzat yapılan itirazın geçerli olmadığı, “… …” ibareli davalı marka başvurusu ile “…” ibareli davacı şirket markaları arasında 29. sınıfta yer alan tüm mallar yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında benzerlik ve karıştırma ihtimalinin bulunduğu, davacı şirketin “…” ibareli markasının tanınmış marka olduğu ve tanınmışlığın iltibası arttırdığı, davacının “… …” ibareli marka başvurusu karşısında ticaret unvanından kaynaklı üstün ve öncelikli bir hakkının bulunduğu, dava konusu başvurunun kötüniyetle yapıldığı gerekçesiyle davacı … yönünden davanın reddine, diğer davacı tüzel kişilik yönünden davanın kabulü ile TPE YİDK.’nın 08/02/2016 tarih 2016-M-1396 sayılı kararının iptaline, davalı adına tescilli … sayılı “…” ibareli markanın tescilli olduğu 29 sınıf tüm alt gruplar yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı … … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemece müvekkilinin sunduğu uzman görüşü değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, davacı şirket tarafından yapılan itirazın geri çekilmiş olması sebebiyle geçerli bir itirazın söz konusu olmadığını, dolayısıyla Kurum kararının iptalini talep etme hak ve yetkisinin olmadığını, bu nedenle davacı şirketin davasının da reddine karar verilmesinin gerektiğini, tarafların markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunmadığını, bu nedenle de davacının tanınmış marka korumasından yararlanamayacağını, 556 sayılı KHK’nın 12. maddesi uyarınca gerçek kişi davacının adını kullanmasına engel bir durumun olmadığını, müvekkilinin başvurusunun kötü niyetli bulunmadığını ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Dairemizin 30/01/2020 tarih 2018/1892 E.- 2020/110 K. sayılı kararı ile halen davacı şirketin yetkili temsilcilerinden birisi durumunda bulunan davalı …’in, “… …” ibareli marka tescil başvurusuyla davacı şirketin “…” ibareli tescilli markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel ve sesçil olarak, ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerliğin bulunduğu ve taraf markaları arasında hem ibareler hem de mallar yönünden 556 sayılı KHK 8/1-b maddesi anlamında iltibasın olduğu gibi, hem davalının dava konusu başvurusunun hem de davacı şirket adına başvuruya itirazın, yine davacı şirket adına yönetim kurulu başkanı olan davalının babası … tarafından geri çekilmesi işleminin, davacı şirketi zarara uğratmak amacıyla ve kötüniyetle yapıldığı, ayrıca davacı şirket adına YİDK’ya yapılan itirazın geri çekilmesi işleminin, Türk Ticaret Kanunu’nun 393/1. maddesi kapsamında geçerli bir işlem de olmadığı, davalı …’in marka başvurularını devraldığı Depa firması ile davacı şirket arasındaki benzer bir uyuşmazlıkta, Yargıtay 11. HD.’nin davacı şirket adına (anılan davada davalı) yönetim kurulu başkanı … tarafından temyiz aşamasında verilen davayı kabul beyanını sonuca etkili görmeyen 09.12.2019 tarih ve 2019/995 E.- 7953 K. sayılı kararının da bu yönde olduğu, dolayısıyla mahkemece somut uyuşmalıkta yazılı gerekçeyle verilen davanın kabulüne dair kararda bir isabetsizliğin bulunmadığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine karar verilmiştir.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ’NİN 10/02/2021 TARİH VE 2020/1406 E., 2021/1065 K. SAYILI İLAMININ ÖZETİ: Dairemiz kararının davalılar vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 11. HD.’nin anılan ilamı ile özetle … ve … …’nun davacı şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürler olduğu, bununla birlikte davalının marka başvurusuna şirket adına temsile yetkili müdürlerden … tarafından itiraz edildiği, şirket adına temsile yetkili müdürlerden … … tarafından ise itirazların geri çekilmesine dair dilekçeler verildiği, yine istinaf aşamasında temsile yetkili müdür … … tarafından davadan, istinaf ve temyiz taleplerinden feragata dair dilekçe verildiği, davacı şirket adına bir müdürün iradesiyle şirketin malvarlığının korunması amacıyla TPMK nezdinde itiraz edilip, açılan davada davanın kabulüne karar verilmesi istenilmiş iken, diğer müdürce TPMK nezdinde itirazın geri çekilmesine dair dilekçeler verilip davanın reddinin istenilmesi ile davacı şirketi tek başına temsile yetkili müdürler arasında davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda görüş ayrılığının oluştuğu, davalının, davacı şirketin yönetim kurulu başkanının oğlu olduğu ve her iki müdür arasında bu dava nedeniyle görüş ayrılığı bulunduğu, ayrıca davalının da davacı şirketi münferiden imza ile temsile yetkili yönetim kurulu üyesi olduğu ve bu nedenle taraflar arasında menfaat çatışması olduğu nazara alınarak, davacı şirketi münhasıran bu davada temsil etmek üzere bir temsil kayyumu atanması ve kayyumun davadan feragata dair verilen dilekçeye karşı beyanına göre bir değerlendirme ile karar verilmesi gerektiğinden hükmün re’sen bozulmasına verilmiştir.
GEREKÇE : Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan bozma ilamına uyulmuştur.
Dairemizce uyulmasına karar verilen bozma ilamında da açıklandığı üzere, davacı şirketi tek başına temsile yetkili müdürler arasında davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda görüş ayrılığının oluştuğu, ayrıca davalının da davacı şirketi münferiden imza ile temsile yetkili yönetim kurulu üyesi olduğu ve bu nedenle taraflar arasında menfaat çatışmasının da doğduğu anlaşıldığından, Dairemizce davacı şirketi münhasıran bu davada temsil etmek üzere bir temsil kayyumu atanması için davacı şirket vekiline süre verilmiş, davacı şirketin münhasıran bu davada temsili için …’ın temsil kayyımı olarak atanması konusunda davacı vekilince Ankara 4. ATM’nin 29/06/2022 tarih ve 2022/414 Esas 2022/566 Karar sayılı kararı sunulmuş, Dairemizce 23.11.2022 tarihli oturumda kayyımın davadan feragata dair verilen dilekçeye karşı beyanı alınmıştır.
Davacı şirket kayyımı beyanında, davacı şirket adına yönetim kurulu başkanı sıfatıyla … … tarafından sunulan 27/06/2019 havale tarihli davadan, istinaftan ve temyiz talebinden feragat dilekçesinin kabulünün mümkün olmadığını, dava dilekçesindeki beyanlarının ve taleplerinin aynen devam ettiğini bildirmiş ve davalarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Bu durum karşısında Dairemizce işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı başvurusunun ilanına yapılan itirazın reddiyle ilgili verilen YİDK kararının, 556 sayılı KHK 8/1-b, 8/4, 8/5 ve 35 maddeleri kapsamında yerinde olup olmadığı, YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü şartlarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince de isabetle tespit edildiği üzere, davacı … tarafından itirazında dayanılan markaların, diğer davacı tüzel kişi adına tescilli olması nedeniyle kendi adına bizzat yapılan itirazın geçerliliği bulunmamaktadır.
Davacı şirketin itiraza mesnet gösterilen markaların asıl unsuru “…” ibaresi tarafından temsil olunmaktadır. Davalı markası ise iki sıra halinde alt alta yazılmış “… …” ibaresinden oluşmaktadır. Markada yer alan “…” kelimesi İngilizce “tarımsal” anlamına gelmekte olup, markanın kapsadığı 29. sınıftaki emtia yönünden tanımlayıcı vasfı olan tali unsur durumundadır. Dolayısıyla başvuru markasının ayırt edici esaslı unsuru “…” kelimesidir.
“…” ibaresinin çekişme konusu 29. sınıf emtia yönünden çağrışımsal etkisi bulunmayan, ayırt ediciliği yüksek bir marka işareti olduğu açıktır. Bu durumda tüketicilerin, taraf markaları arasında anılan ortak ibareden kaynaklanan idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu zannına kapılma ihtimali oldukça yüksektir.
Kaldı ki somut olayda marka sahibi davalının, başvuru tarihinde ve sonrasında davacı şirketin ortaklarından biri olmasının, eylemli olarak iltibas ihtimalini arttıran bir unsur olduğu, marka sahiplerinin karıştırılması şeklindeki iltibas biçiminin somut olayda neredeyse kaçınılmaz bulunduğu açıktır.
Davalının marka tescil başvurusunun kapsamındaki 29. sınıf mallarla davacı şirketin itiraza dayanak markalarının kapsamındaki 29. sınıf malların da aynı/benzer bulunduğu anlaşıldığından, Dairemizce “… …” ibareli davalı marka başvurusu ile “…” ibareli davacı şirket markaları arasında 29. sınıfta yer alan tüm mallar yönünden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında benzerlik ve karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmiştir.
Davacının “…” markasının yoğun reklam ve tanıtım çalışmaları sonucunda “tavukçuluk ve yumurta” sektöründe tanınmış marka haline geldiği, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ile anlaşılmış, markalar arasında imaj transferi oluşabileceği, bu yolla haksız yarar sağlanmasının gündeme gelebileceği, davacı markasının tanınmış olması ve marka işaretinin ayırt ediciliğinin bulunması sebebiyle, markanın üçüncü kişiler tarafından kullanımının, markanın itibarına zarar verebileceği ve markanın ayırt ediciliğinin zarar görebileceği hususları ispatlanmıştır. Davacı şirketin “…” ibareli markasının tanınmışlığı, tarafların markaları arasındaki iltibası arttırmaktadır.
Davacının ticaret unvanının esas ve ayırt edici karakteri “…” ibaresidir. Yukarıda izah edildiği üzere “…” ibaresi ile “… …” ibaresi benzer olduğu gibi davacı şirketin fiilen gerçekleştirdiği faaliyet konuları ile davalının başvurusunun kapsamında yer alan emtialar da aynı/benzer olduğundan, davacının ticaret unvanının somut olayda 556 sayılı KHK’nın 8/5 maddesi anlamında bir tescil engeli de oluşturduğu sonucuna varılmıştır.
Davalı …’nun dava konusu marka başvurusuna davacı şirket adına yapılan itirazların, yine davalı …’nun babası, davacı şirket yetkilisi … … imzalı dilekçelerle defaatle geri çekildiği ve hatta başvuruya muvafakat verildiğinin beyan edildiği, davalı gerçek kişi ve babası … … tarafından, aynı iştigal sahasında (tavukçuluk ve yumurta üretimi) … … Gıda A.Ş. unvanlı bir şirket kurulduğu nazara alındığında, davalı …’nun kendi nam ve hesabına hareket ederek, davacı şirkete ait “…” markasına yaklaşmaya çalıştığı ve daha sonrasında birlikte şirket kurduğu baba … …’nun, oğlunun ve kendisinin çıkarına hareket ettiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Dairemizce de gerek dava konusu başvurunun gerekse de davacı şirket tarafından yapılan başvuruya itirazın, yine davacı şirket adına yönetim kurulu başkanı olan davalının babası … tarafından geri çekilmesi işleminin kötüniyetle yapıldığı konusundaki ilk derece mahkemesi kararına aynen iştirak edilmiştir.
Ayrıca davacı şirket adına YİDK’ya yapılan itirazın geri çekilmesi işleminin, Türk Ticaret Kanunu’nun 393/1. maddesi kapsamında geçerli bir işlem de olmadığı, davalı …’in marka başvurularını devraldığı Depa firması ile davacı şirket arasındaki benzer bir uyuşmazlıkta, Yargıtay 11. HD.’nin davacı şirket adına (anılan davada davalı) yönetim kurulu başkanı … tarafından temyiz aşamasında verilen davayı kabul beyanını sonuca etkili görmeyen 09.12.2019 tarih ve 2019/995 E.- 7953 K. sayılı kararının da bu yöndedir.
Yargıtay HGK.’nın 04.03.2021 tarih ve 2021/2-96 E.- 2021/205 K. sayılı emsal ilamında da belirtildiği üzere, bölge adliye mahkemelerinin ilk derece mahkemesi kararına müdahale ettiği noktalarda Yargıtay’ın bozma kararı vermesi durumunda, dosyanın karar verilmek üzere bölge adliye mahkemesine gönderildiği, bu noktada bölge adliye mahkemesinin alt derece hüküm mahkemesi olarak ilk derece mahkemesiyle aynı sıfatla yargılama yaptığı, denetim görevini kullanmadığı, temyiz incelemesi sonucunda verilen Yargıtay bozma ilamına yönelik karar vermek üzere alt derece hüküm mahkemesi olarak hukuki dinlenilme hakkı kapsamında aynen ilk derece mahkemesi gibi duruşma açmak zorunda olduğu, açılan bu duruşmada istinaf kanun yolu incelemesi yapmadığı, alt derece hüküm mahkemesi sıfatına uygun şekilde taraflar yararına ayrıca duruşma vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği nazara alınarak, somut uyuşmazlıkta da Dairemizce taraflar yararına ayrıca duruşma vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Bu durum karşısında Dairemizce de yukarıda açıklanan kabuller doğrultusunda aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı … yönünden davanın REDDİNE,
2-Diğer davacı şirket yönünden davanın KABULÜ ile … YİDK’nın 08/02/2016 tarih ve 2016-M-1396 sayılı kararının İPTALİNE,
3-Davalı adına tescilli … sayılı “… …” ibareli markanın tescilli olduğu 29. sınıfın tüm alt grupları yönünden hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 51,50-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-Davacı şirket kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı şirkete verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. hükümlerine göre belirlenen 15.000,00-TL maktu vekalet ücretinin davacı …’ndan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacı şirket tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 1.950,00-TL bilirkişi ücreti, 332,90-TL tebligat ve posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 75,00-TL tebligat ve posta gideri, olmak üzere toplam 2.357,90-TL yargılama giderine 29,20-TL başvurma harcı, 29,20-TL peşin harç tutarı eklenerek oluşan toplam 2.416,30-TL’nin davalılardan alınarak davacı şirkete verilmesine,
8-Davalı … … tarafından ilk derece yargılaması sırasında yapılan 26,33-TL posta masrafı ile istinaf aşamasında yapılan 80,00-TL tebligat ve posta masrafı, temyiz aşamasında yapılan 56,05-TL tebligat ve posta masrafı 98,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 267,80-TL temyiz kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 528,28-TL’nin davacı …’ndan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
9-Davalı … tarafından yapılan 98,10-TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı, 267,80-TL temyiz kanun yoluna başvuru harcından oluşan 365,90-TL yargılama giderinin davacı …’ndan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
10-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine (HMK m.333),
11-Davalılar … … ile … tarafından istinaf başvurusunda peşin olarak ayrı ayrı yatırılan 35,90-TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalılara ayrı ayrı iadesine,
12-Dairemizce bozma ilamı üzerine duruşma açıldığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-96 Esas 2021/205 Karar sayılı ilamı gereğince yapılan istinaf duruşması nedeniyle taraflar lehine vekalet ücreti takdir ve tayinine YER OLMADIĞINA,
Dair, duruşmaya katılan davacı … A.Ş vekilleri, Kayyım …, davalı … … vekilinin yüzlerine karşı, diğer tarafların yokluğunda yapılan açık yargılama sonucunda 23/11/2022 tarihinde HMK 361 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2022
Başkan
…
Üye
…
Üye
…
Katip
…