Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2021/706 E. 2023/250 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Esas-Karar No: 2021/706 – 2023/250
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/706
KARAR NO : 2023/250
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/01/2021
NUMARASI : 2019/402 E. – 2021/14 K.

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU :YİDK Kararının İptali

Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 08/01/2021 tarih ve 2019/402 Esas – 2021/14 Karar sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davalı … A.Ş vekili ile davalı … vekili tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkili Şirketin 12.06.2018 tarihinde … sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı Şirket tarafından “…” ibareli markalarına dayalı olarak başvuruya itiraz edildiğini, Markalar Dairesi Başkanlığınca,… sayılı markalara dayalı itirazın yerinde görüldüğünü ve başvuru kapsamından 41. sınıf hizmetlerin çıkarıldığını, bu karara hem müvekkili hem de davalı Şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazı inceleyen YİDK’in müvekkili itirazını reddettiğini, davalı Şirket itirazını ise kabul ederek 43. sınıf hizmetleri de başvuru kapsamından çıkardığını, bu kararın hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, “…” ibaresini müvekkilinin uzun süredir kullandığını, müvekkili Şirketin kurucusu ve büyük ortağı …’ın, “…” kelimesini marka olarak kullanmaya ilk olarak 01.02.1995 yılında … … AŞ. ile başladığını, … ve ortaklarının 1995 senesinde Ankara’da yayın hayatına başlamış olan … …’i kurduklarını, bu yayıncılığa 2005 senesinde … TV’yi ilave ettiklerini, … TV’nin kurucuları … ve ortaklarının, 2015 yılında … … AŞ. ‘yi kurduklarını, müvekkilinin “…” markasını 41. ve 43. sınıfta ve bilhassa eğilim hizmetlerinde itiraz edenin marka başvurusundan çok önce kullanmaya başladığını, müvekkilinin “…” adıyla ilk ruhsatını 19.08.2015 tarihinde aldığını, muteriz şirketin eğitim faaliyetinin bulunmadığını, “…” kelimesinin yaygın kullanımı nedeniyle bir kişinin tekeline verilemeyeceğini, markalar arasında benzerlik bulunmadığını ileri sürerek, YİDK’in 2019-M-8043 sayılı kararının iptaline, müvekkili başvurusunun 41. ve 43. sınıflar yönünden de tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, Kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden karıştırılmaya yol açacak düzeyde benzerlik bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, müvekkili Şirketin kendi sektörü içinde saygın bir yere sahip olup, bugüne kadar bitirmiş olduğu projeler ile ülkemize önemli değerler kazandırdığını, dava konusu YİDK kararının yerinde bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunun, müvekkilinin “…” ibareli markaları ile karıştırılma ihtimaline neden olacak derecede benzer olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, dava konusu başvuru kapsamından çıkarılan hizmetlerin, redde mesnet markaların kapsamlarındaki hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer hizmetler oldukları, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak davaya konu hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, her ne kadar markalar arasında “…” kelimesinin varlığından kaynaklı müştereklik bulunsa da, bu ibarenin markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturmaya yetecek nitelikte güçlü ayırt ediciliğinin bulunmadığı, eğitim-öğretim sektörü açısından “…” ibaresinin tanımlayıcı olmamakla birlikte çeşitli …, kurslar, dershaneler, etüd merkezleri tarafından kullanılan bir ibare olduğunun bilindiği, aynı şekilde yiyecek-içecek sağlanması, kafe işletmeciliği gibi hizmet sektöründe de “…” kelimesinin yaygın olarak tercih edildiği, bu ibareyi taşıyan çok sayıda kafe, restoran işletmesi ve catering firması olduğu, 41. sınıf hizmetlerin kullanıcılarının dikkatli ve seçici kişilerden oluştuğu, 43. sınıfta yer alan hizmetlerin ise makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesimine hitap ettiği, zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, bu hale göre dava konusu marka başvurusunda yer alan yelkenli figürünün ayırt ediciliğe etkisinin bulunduğu, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, bu nedenle markalar arasında SMK m.6/1 hükmü koşullarının meydana gelmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile 2019-M-8043 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı… vekili, taraf markaları arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Şirket vekili, mahkemece gerekçeli kararda var olan nispi ret nedenleri hususunda yapılan değerlendirmeye iştirak edilmesinin mümkün olmadığını, dava konusu başvuru ile müvekkili markaları arasında karıştırılma ihtimaline neden olacak derecede benzerlik olduğunu, karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığının hukuki nitelikli bir değerlendirme olması nedeniyle bilirkişi raporunun mahkemeyi bağlayıcı olmamasına rağmen mahkemece bilirkişi raporuna atfen verilen kararın bu yönüyle de ortadan kaldırılması gerektiğini, yerel mahkemece verilen gerekçeli kararda, müvekkil Şirketin markasının ayırt ediciliğinin zayıf olması nedeniyle bu ibarenin müvekkilinin tekeline bırakılamayacağının kabul edildiğini ancak bu değerlendirmenin de doğru olmadığını, taraf markaları arasında 6769 sayılı Kanunun 6/1 maddesi anlamında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğunu ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :Dava, YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
İşlem dosyasının incelenmesinden; davacı Şirketin 12.06.2018 tarihinde … sayılı “…+şekil” ibareli marka başvurusunda bulunduğu, davalı Şirketin “…” ibareli markalarına dayalı olarak başvuruya itiraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığınca,… sayılı “…” ibareli ve … sayılı “… …” ibareli markalarla dava konusu başvuru arasında karıştırılma tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle itirazın kısmen kabulüne karar verildiği ve başvuru kapsamından 41. sınıf hizmetlerin çıkarıldığı, bu karara karşı her iki tarafça da itiraz edildiği, YİDK’in 24.09.2019 tarih, 2019-M-8043 sayılı kararıyla, davacı itirazının reddine, davalı Şirket itirazının ise kabulü ile davalının itirazına mesnet tüm markalarla dava konu başvuru arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğu gerekçesiyle 43. sınıf hizmetlerin de başvuru kapsamından çıkarılmasına karar verildiği ve işbu kararın 26.09.2019 tarihinde davacıya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesinde, tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvurunun reddedileceği belirtilmiştir. Açıklanan hüküm çerçevesinde markalar arasında iltibasa yol açacak derecede bir benzerlik olup olmadığının tespitinde her iki markaya konu işaretin, ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak bütünü itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları izlenimin esas alınması gerekmektedir. İltibas, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir (Savaş Bozbel, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 2015, s. 408- 409).
Yapılan açıklamalar çerçevesinde somut olaya dönüldüğünde; dava konusu başvurunun kapsamından çıkarılan 41. ve 43. sınıf hizmetler, davalının redde mesnet markalarının kapsamlarında yer alan hizmetlerle benzerdir. Bu husus, dosyada mevcut bilirkişi raporunda da açıklandığı gibi ilk derece mahkemesinin kabulü de bu yöndedir.
İşaretlerin karşılaştırılmasına gelince; dava konusu başvuru, “…” ibaresi ile bu ibareye eklenmiş yelkenli şeklinden oluşmaktadır. Başvuruda yer alan şekil unsuru ayırt edicilikte geri planda olup, “…” ibaresinin de ayırt ediciliğe katkısının olmaması nedeniyle başvurunun asli unsuru “…” ibaresidir. Redde mesnet markalarda yer alan “…” ve “…” ibarelerinin ayırt edicilikleri bulunmadığından, bu markaların asli unsuru da “…” kelimesinden ibarettir. Görüldüğü üzere hem dava konusu başvurunun hem de redde mesnet markaların asli unsuru aynı olup, “…” ibaresi, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden tanımlayıcı veya tasviri bir nitelik taşımadığından ayırt edici niteliği haizdir. Öte yandan bu ibarenin, günlük dildeki anlamı ve sıklıkla kullanılması nedeniyle sahip olduğu ayırt ediciliğin çok güçlü olmadığı söylenebilirse de, dava konusu başvurunun da asli unsurunun yalnızca bu ibareden oluşması, başvuruda yer verilen diğer unsurların ayırt ediciliğe katkılarının bulunmaması karşısında, dava konusu başvuru ile redde mesnet davalı markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde işitsel, görsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde karıştırılmaya yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunduğu kanaatine varılmış, aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararı yerinde görülmemiştir. Her ne kadar mahkemece 41. sınıf hizmetlerin dikkat ve özen düzeyi yüksek tüketicilere hitap ettiği kabul edilmiş ve bu değerlendirme Dairemizce de yerinde görülmüş ise de, taraf markalarının asli unsurlarının aynı olması karşısında, bu hususun markalar arasındaki karıştırılma tehlikesini bertaraf etmeyeceği, diğer bir deyişle dava konusu başvuruya yeterli ayırt edicilik sağlanmadığından dikkat ve özen düzeyi yüksek tüketicilerin dahi taraf markalarını karıştıracakları kabul edilmiş ve ilk derece mahkemesinin değerlendirmesine itibar edilmemiştir.
Her ne kadar davacı tarafça, davacı markalarının eğitim sektöründe kullanılmadığı iddia edilmiş ise de, redde mesnet markaların tescil tarihleri ile dava konusu başvurunun yapıldığı tarih arasında beş yıllık sürenin bulunmaması nedeniyle bu yönden bir inceleme yapılmamıştır. Öte yandan davacı tarafça, “…” ibaresinin davalıdan daha önce kendilerince kullanıldığı ileri sürülmüş ise de, başvuru kapsamından çıkarılan hizmetler yönünden davacıya müktesep hak sağlayacak nitelikte önceki tarihli tescilli bir markanın bulunmadığı, fiili marka kullanımının ise tescilli bir markaya rağmen fiilen kullanılan ibarenin tesciline imkan tanımadığı gözetildiğinde bu iddia da yerinde bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 gün ve E.2014/11-696, K.2016/778 sayılı kararı uyarınca iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, Dairemizce bu yönden dosyada mevcut bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilmemiş, ayrıca bir bilirkişi incelemesine de gerek görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan nedenlerle dava konusu başvuru ile redde mesnet markalar arasında başvuru kapsamında çıkarılan hizmetler yönünden SMK’nın 6/1 maddesi kapsamında karıştırılma ihtimali bulunduğu, bu itibarla dava konusu YİDK kararının yerinde olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, HMK’nın 353/1-b-2. maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse “düzelterek yeniden esas hakkında” duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davalı … A.Ş vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜ ile Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 08/01/2021 gün ve 2019/402 Esas – 2021/14 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL’nin düşümü ile kalan 135,50 TL bakiye karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı taraflarca ilk derece mahkemesinde herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re’sen taraflara iadesine, (HMK m.333),

8-Davalı … tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
9-Davalı … A.Ş tarafından istinaf aşamasında yapılan 59,31 TL posta masrafı, 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcından oluşan toplam 221,41 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
10-Davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
11-Davalı … A.Ş tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde anılan davalıya iadesine,
12-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 23/02/2023 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.